Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Imam Ebu Hanife-nin Akidesi

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
İMAM EBU HANİFE'NİN AKİDESİ

A) TEVHİD, ŞER'İ TEVESSÜL VE BATIL OLAN TEVESSÜL HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ:

l- "Bir kimsenin Allah'ın isimleri dışında başka bir isimle Allah'a dua etmesi caiz değildir. Caiz olup em­redilen dua Allah Teala'nın şu ayetiyle sabit olmuştur:

<• "En güzel isimler Allah'ındır. Allah'a bu isimlerle dua edin. Allah'ın isimlerinde aşırı gidenler işledikleri­nin cezasını göreceklerdir." (el-A'raf: 180) (!)ed-Durru'l-Muhtar c: 6, sh: 396-397.

2- "Dua edenin "falancanın hakkı için" veya "pey­gamberinin ve nebilerinin hakkı için" ya da "Kabe'nin ve Meş'arı Haramın hakkı için", gibi sözlerle Allah'a yalvarması mekruhtur." (2) el-Akidetu't Tahaviye şerhi sh: 234. Ithafu es-saadeti'1-Muttekîn c: 2, sh: 288. Fıkh-ı Ekber şerhi sh: 198.

3- "Bir kimsenin Allah'tan gayrısıyla Allah'a dua etmesi doğru değildir. Duada "senin arşının izzetle tu­tunduğu yerlerin hürmetine" veya "yarattıklarından birinin hakkı için" gibi sözler kullanılmasından nefret ederim." (D

( imam Ebu Hanife ve Muhammed îbnu'l Hasan kişinin dua­sında "Allahım! Senin arşının izzet düğümü hatırına" diye dua et­mesini hakkında bir nas olmadığı için kerih görmüşlerdir. Ebu Yusuf un sözünü ettiği "nas"da (hadiste) Allah Rasulû (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle dua etmiştir: "Allahım ! Ben senden arşının izzet düğümlerinden, kitabındaki sonsuz rahmetle Sen'den iste­rim."

Bu hadisi el-Beyhakî "et-Deavat el-Kebire" adlı kitabındaki tahric etmiştir. el-Binaye'de de (2/282) zikri geçer. Nasbu'r-Raye (4/272)

Fakat bu hadisin isnadında üç mesele vardır:

1- Davud b. Ebi Asım, îbni Abbas'tan hadis duymamıştır.

2- Abdülmelik b. Cureye müdellistir. Hadisleri irsalle rivayet eder.

3- Amr b. Hanız yalancılıkla suçlanmıştır. Bunun için îbnu'l Cevzi -el-Binayede'de (9/382) de belirtildiği gibi- bu hadise: "Şüphesiz ki mevzudur" der.)

4- Allah yaratılmışların sıfatlarıyla vasfedilmez. Ga­zabı ve Rızası, O'nun iki sıfatıdır. Keyfiyetleri araştırı­lamaz. Bu, Ehli Sünnet ve'1-Cemaatin sözüdür. Allah, gazab ettiği gibi, razı da olur. 'O'nun gazabı cezalandır­ması, rızası ise sevabıdır' denilemez. O kendisini nasıl vasfetmişse, biz de öyle vasfederiz.

O doğmamış ve doğurmamıştır. Ehad'dir. Samed' dir. O'na denk hiçbir şey yoktur. Allah Hay, Semi', Basîr ve Alimdir. Allah'ın eli mü'min kullarının eli üze­rindedir. Ancak bu, kullarının eli gibi değildir."(2)El-Fıkhu'1-Ebsat sh: 56

5- "O'nun eli, yüzü ve nefsi vardır. Allah'ın kitabın­da zikretmiş olduğu yüz, el, nefis, O'nun keyfiyeti bi linmeyen sıfatlanndandır. Elinden maksad kudretidir veya nimetidir denilemez. Zira bu durumda Allah'ın sı­fatlarını iptal etme söz konusu olur. Bu ise Mutezile ve Kaderiye'nin görüşüdür." (!) el-Fıkhu'1-Ekber, sh: 302.

6- "Hiç kimsenin Allah'ın zatı hakkında bir şey söy­lemeye hakkı yoktur. Aksine O'nü, kendisini nasıl vasıf-landırmışsa, öyle vasıflandırmalıdır. Allah Tebareke ve Teala hakkında bilmediğini söylememelidir." (2) el-Akidetu't-Tahaviye, c: 2, sh: 427Dr. et-Turki tahkiki celau'l-Ayneyn, sh: 368.

7- Ebu Hanife'ye 'nüzul' hakkında sorulduğunda: "Allah keyfiyetsiz olarak nüzul eder." cevabını verdi."

(3)Akidetu's-Selef ve Ashabi'l-Hadis sh: 42 el-Esma ve's şifa (el-Beyhaki), sh: 456 el-Kevseri bu konuda sukut etmiştir. el-Akidetu't-Tahaviye sh: 245, Thk. El-Elbani.

8- "Allah Teala'dan birşey dilerken, yukarıdan iste­nir, aşağıdan değil. Çünkü aşağı Rububiyetin sıfatların­dan değildir." (4)el-Fıkhu'1-Ebsat, sh: 51.

9- "O, gazaba geldiği gibi, razı da olur. O'nun gaza­bı cezalandırmasıdır demlemeyeceği gibi, rızası da se­vabıdır denilemez." (5) A.g.e: sh: 56 (Kitabın muhakkiki el-Kevseri bu konuda sus muştur).

10- "Hiçbir şeye benzemediği gibi, yarattıklarından hiçbir şey de O'na benzemez. O, halihazırda, isimleri­nin ve sıfatlarının sahibidir."

el-Fıkhu'l Ekber, sh: 301.

11- "O'nun sıfatları, yarattıklarının sıfatlarının hila-fınadır. O'nun bilmesi, bizim bilmemiz gibi değildir. Kudreti vardır, ancak bizim kudretimiz gibi değildir. Görür, fakat görmesi bizim görmemiz gibi değildir. Duyar, ancak duyması bizimkine benzemez, konuşur, ancak konuşması bizimkine benzemez." (2)el-Fıkhu'1-Ekber sh: 302.

12- "Allah Teala, mahlukatın sıfatlarıyla sıfatlandı-nlamaz." (3) el-Fıkhu'1-Ebsat, sh: 56.

13- "Kim Allah'ı, kullan tanımladığı gibi tanımla­nırsa, kafir olur." (4)el-Akidetu't-tahaviye, sh: 25.

14- "O'nun sıfatları zati ve fiilidir. Zatî sıfatlar: Hayat, kudret, ilim, kelam, semi', basar ve iradedir. Fiili sıfatlar: Yaratma, rızıklandırma, inşa, ibda', ve tek­vin'dir. Bunun dışında her ne kadar fiili sıfatı varsa, hali­hazırda hem onların hem de sıfatlarının sahibidir." (5)el-Fıkhu'1-Ekber, sh: 301.

15- "Allah, halihazırda, fiil sahibidir. Fiil ezelden beri, O'nun sıfatidır. Fail Allah'dır. Fiil ezeli bir sıfat­tır. Mef ul mahluktur. Allah'ın fiili mahluk değildir." (6)el-Fıkhu'1-Ekber, shO 301.

"Her kim: 'Rabbim pökte midir bilmiyorum' derse kafir olmuştum Aynı şekilde: 'O, arşının üzerin-dedir. Fakat arş gökte midir, yerde midir bilmiyorum'diyen kimse de kafir olmuştur." el-Fıkhu'1-Ekber, sh: 46. El-Esma ve's-sıfat, sh: 426

18- "Allah'ın eli mü'minlerin eli üzerindedir. Ancak bu, kulların elleri gibi değildir." (3)el-Fıkhu'l Ebsat, sh: 56

19- "Allah Teala göktedir, yerde değil." Ona "O, si­zinle beraberdir" (el-Hadîd: 4) ayetini hatırlatan adama: "Bu senin bir adama mektup yazıp onunla beraber oldu­ğunu söylemen gibidir. Halbuki sen onun yanında de­ğilsin." dedi. (4) el-Esma ve's-sıfat, c: 2, sh: 170

20- "Allah Teala Musa ile konuşmadan evvel de mütekellim (konuşucu) idi." (5) el-Fıkhu'1-Ekber, sh: 302.

21- "Allah kendi kelamıyla konuşur. Kelam O'nun ezeli sıfatıdır." (6)A.g.e, sh: 301

22- "Konuşur ancak bizim konuşmamız gibi değil."

23- "Musa (a.s.) Allah Teala'nm kelamını işitmiştir. 'Allah Musa'ya kelamıyla konuştu.' (en-Nisa: 164).Allah Musa'yla konuşmadan önce de mütekellim idi."

24- "Kur'an, mushafta yazılmış olan Allah kelamı­dır. O, kalplerde hıfzedilmiştir. Dillerde okunur. A.g.e.,sh:302

Allah'ın nebisine (sallallahu aleyhi vesellem) inmiştir." (2)A.g.e. sh: 301.

25- "Kur'arry^ratılTrıış değildir/ A.g.e.,: 301

B) EBU HANİFENİN "KADER' HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ:

1- Adamın birisi Ebu Hanife'ye gelip onunla kader tartışmaya başladı. Ebu Hanife adama: "Kadere çok dalan tıpkı güneşin içine baktıkça hayreti artan bir adam gibi olduğunu bilir misin?" dedi. (4)Kalaidu Ukudi'l-tkyan, K-77 (B).

2- "Allah, daha olmadan önce var olacak şeyleri bi­liyordu." (5) el-Fıkhu'1-Ekber, sh: 302, 303

3- "Allah, olmayan şeyi olmadığı zaman da bilir. Onu varettiğinde de onun nasıl olacağım bilir. Allah va­rolan şeyi varlığı halinde bildiği gibi, onun nasıl yok olacağını da bilir." (6) A.g.e., sh: 302, 303

4- "Kader: "levh"de mahfuzdur." (?)A.g.e, sh: 302.

5- "Allah'ın kaleme yazmasını emrettiğini ikrar ede­riz. Allah kaleme: "Yaz" demiş, kalem de: "Ne yazayım ya Rabbi?" demiştir. Allah da: "Kıyamet gününe kadar olacak olanları yaz" demiştir. "Yaptıkları her şey kitaptadır. Küçük büyük her şey yazılmıştır." [el-Kamer: 52-53) Vasiyet şerhi, sh: 21.

6- "Dünyada ve ahirette her şey O'nün "meşiyeti" (dilemesi) ile olur." (2)el-Fıkhu'1-Ekber, sh: 302.

7- "Allah, eşyayı yoktan varetmiştir." (3)A.g.e, sh: 302.

8- "Allah yaratmadan önce de yaratıcı idi."(4)A.g.e, sh: 302.

9- "Kulun ameli, ikrarı ve bilgisiyle "mahluk" oldu­ğunu ikrar ederiz. Fail mahluk olunca, fiillerinin de mahluk (yaratılmış) olması daha uygundur." (5)Vasiyet şerhi, sh: 14.

10- "Kulun hareket ve duruşları onun kesbidir. Onu yaratan Allah'dır. Hepsi Allah'ın meşiyeti, ilmi, kazası ve kaderi iledir." (6> el-Fıkhu'1-Ekber, sh: 303.

11- "Kulun her davranışı ve duruşu gerçekte onun kesbidir. Allah onu meşiyeti, ilmi, kaza ve kaderi ile yaratmıştır, itaat sayılan amellerin hepsi Allah'ın emri, muhabbeti, rızası, ilmi ve meşiyeti iledir. Günahlar ise O'nun ilmi, kazası, takdiri ve meşiyeti ile olup, sevgisi, rızası ve emretmesi ile değildir. (7) el-Fıkhu'1-Ekber, sh: 303

12- "Allah Teala insanları küfürden ve imandan salim (fıtrat üzere) yarattı. Sonra onlara hitap ederek emredeceğini emretti, yasaklayacağını da yasakladıKafir olan kendi fiili ile hakkı reddedip inkar etmiş ve küfre girmiştir. Böylece Allah onu hüsrana uğratmıştır, iman eden de kendi fiili, ikrarı ve Allah'ın yardımı ile iırçan etmiştir. A.g.e,: 302, 303.

13- "Allah insanları Adem'in (a.s.) sulbünden "Zer" suretinde çıkarmıştır. Sonra onlara akıl vermiş ve ken­dilerine hitap ederek onlara imanı teklif etmiştir. Küfre girmelerini yasaklamış, onlar da Allah'ın Rububiyetini ikrarla kabul etmişlerdir. Bu onların Allah'a olan iman­ları idi. Onlar bu şekilde fıtrat üzere doğarlar. Kim küfre saparsa, kendi fiiliyle sapmıştır. Zira bu kimse verdiği sözü değiştirmiştir. Kim iman edip tasdik etmiş­se, bunun üzerine ölür." (2)el-Fıkhu'1-Ekber, sh: 302.

14- "Eşyayı takdir edip onlara birer ölçü tayin eden Allah'tır. Dünyada ve ahirette olan her şey ancak O'nün dilemesi ile vardır. Bunu meşiyeti, kaza, kaderi ve ilmi ile Levh-i Mahfuz'da yazmıştır." (3) A.g.e, sh: 302.'

15- "Kullarından hiçbirini, ne küfre ne de imana zorlamıştır. Küfür ve iman insanların kendi fiilleridir. Allah küfre girenin küfre girdiği anda kafir olduğunu bilir. Eğer bundan sonra iman ederse, onun iman üzere olmasını sever. Bu esnada Allah'ın bilmesinde Jıîçbir değişiklik olmaz." (4)A.ge., sh: 303. / "

C) EBU HANİFE'NIN "İMAN? HAKKINDA GÖ­RÜŞLERİ:

l- "îman ikrar ve tasdiktir. "(5)A.g.e, sh: 304

2- "îman, dil ile ikrar, azalar ile tasdiktir, îkrar yal­nız başına iman olmaz." C1)Vasiyet Şerhi, sh: 2.

Tahavi bunu Ebu Hanife, Muhammed ve Ebu Yusuf'tan rivayet eder. (2)Akidetu't-Tahaviye, sh: 360.

3-"îman ne artar, ne de eksilir." @)Vasiyet şerhi, sh: 3.

"Ebu Hanife'nin imanın artıp eksilmeyeceğine dair sözü, imanın tanımlanmasıyla ilgilidir. Zira iman dil ile ikrar, azalar ile tasdiktir. Amel, imanın hakikatinin dışındadır. (*) Tıpkı namazın abdestin dışında olması gibi. Niyetsiz nama­zın sahih olmayacağı gibi iman da öyledir. Kişi niçin iman ettiğini bilmiyorsa mü'min sayılır mı? (Çev.).

îste bu söz imam Ebu Hanife'nin Malik, Şafiî, Ahmed, Ishak_ye Buhari gibi imamlarla arasında iğ f'arlc-. ür^Hak, ise saymış olduğumuz diğer imamların dediği^

'Sır. Ebu Hanife bu sözü ile hakka isabet edememiştir. Anrak_g hu hain*» hp fCjr sahibidir. Ibni Abdilher ve~ jhru—Ehi'l-Tyy'irı ^Mik^rinf bakılırsa. Ebu Hanife bu

görüşünden vazgeçmiştir. Allah daha iyi bilir."tevhid,Jbni Abdilber, c: 9, sh: 247, Tahavi âkidesi, sh:

D) İMAM EBU HANİFE'NİN SAHABE HAKKIN­DAKİ GÖRÜŞLERİ:

l- "Allah Rasulü'nün ashabını ancak hayırla yâdederiz." (5)el-Fıkhu'1-Ekber, sh: 304

2- "Allah Rasulü'nün ashabından olan hiç kimseden yüz çevirmez, hiçbirisini diğerine karşı tutup taassupta bulunmayız." (J)el-Fıkhu'l-Evsat, sh: 40

* 3- "Onlardan Allah Rasulü (sallallahu aleyhi vesel-lem) ile bir saat beraber bulunan bir kimsenin derecesi bizlerden herhangi birinin ömür boyu yapmış olduğu amelden hayırlıdır." (2)Menakıbu Ebi Hanife, sh: 76

4- "Allah Rasulü'nden (sallallahu aleyhi vesellem) sonra bu ümmetin en hayırlılarının Ebu Bekr, Ömer, Osman ve Ali olduğuna şehadet ederiz." (3) Vasiyet Şerhi, sh: 14

5- "Allah Rasulü'nden sonra insanların en faziletli­lerinin Ebu Bekr, Ömer, Osman ve Ali olduğuna inanı­rız."^) en-Nûr el-Lami, K-119

E) KELAMI VE DİNDE TARTIŞMAYI YASAKLA­MASI:

1- "Basra'da heva ehli çoktur. Belki oraya yirmiden fazla gittim. Bazen bir yıl, bazen de daha fazla kaldım. Bu esnada kelam ilmini en hayırlı ilim olarak görüyor­dum." (5)Menakıbu Ebi Hanife, el-Kurdi, sh: 137

2- "Ben kelam ilmi ile o kadar uğraştım ki, nihayet geldi parmakla gösterilir oldum. Biz Hammad b. Ebi Süleyman'ın meclisine yakın bir yerde oturuyorduk. Bu arada bir kadın gelip: "Bir adam var. Cariyesini sünnete göre boşamak istiyor. Ne yapmalı?" diye sordu. Ne ya- pacağımı bilemedim. Kadının bunu Hammad'a sorma­sını, sonra da Hammad'ın ona ne cevap verdiğini gelip bana söylemesini istedim. Kadın aynı soruyu Ham­mad'a sorunca, Hammad ona: "Cariyeyi temizken (ha-yızlı değilken), onunla cima etmeden bir talakla boşar. Sonra o kadın erkeklerle evlenmeye hak kazanır" dedi. Bunun üzerine benim kelam ilmine ihtiyacım yok diye­rek onunla uğraşmayı bıraktım. C1)Tarihi Bağdad, c: 3, sh: 333.

(Bu rivayetin sıhhati tahkike muhtaçtır.) (Cev.)

3- "Allah Amr b. Ubeyd'e la'net etsin. O, insanlara yararı olmayan kelama giden yolları açtı." (2)el-Herevi, Zemmu'l-Kelam, sh: 28-31. C3) A.g.e, sh: 194.

Birisi Ebu Hanife've: "insanlardan bazılarının 'Aray. ve "Ecsâm' konusunda ihdas ettikleri sözlere ne^ diyorsun?" diyesorunca Ebu Hanife: "Bunlar felsefeci­lerin sözleridir. Sen ehl-i hadisin ve selefin yolunu tut. Sakınsonradan uydurulanlara tabı olma, ner uydurulan bid'attir"dedi.

4- Ebu Hanife'nin oğlu Hammad diyor ki: "Babam birgün yanıma geldi. Kelamcılardan bazıları da yanım­da bulunuyordu. Aramızda bir konuyu tartıştığımızdan dolayı seslerimiz de alabildiğine yükseliyordu. Onun eve girdiğini sezince yanına gittim. Bana: "Hammads Yanındakiler kim?" dedi. Ben de: "Falan, falan ygj falan" diyerek isimlerini saydım. "Peki neyi tartışıyor^ sunuz?" dedi. Ben de şöyle şöyle bir konuyu tartışıyoruz_dedim. T3ana: "Ey Hammad! Kelamı bırak" ded^. Hammad diyor ki: "Ben babamın böylelcârma karışık^ işlerle uğraştığını görmedim. U, başkasına yasaklamış

olduğu şeyi kendisi de yapmazdı. Ona: "Babacınım! Sen daha önceleri bana kelam ilmini öğrenmemi söyle­miyor muydun7r"dedim. O dj: ^F.vp.f nğ[|im Fakat bugün bunu sana yasaklıyorum!' dedi ften de: "Niçin?" diye sordum. "Ey oğlum" dedi. "Bugün bu gördüğün insanlar daha önceleri bir kalp ve din üzere idiler. Daha sonra şeytan- oulauii arasıria"diişmanlık koydu ve bun-dan^öJüjfijjıtılaTetmey e jjaşladılar.'' 0)el-Mekki, Menakıbu Ebi Hanife, sh: 183-184.

5- Ebu Hanife, Ebu Yusuf'a: "Sakın ha sakın! Halka dinlerinin aslını öğretirken kelamdan söz etme. Zira onlar seni taklid eden bir kavimdir. Sonra bununla uğ­raşırlar." (2)A.g.e, sh: 373.
 

cabilka

New member
Katılım
15 Eyl 2007
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
allah razı olsun..ebu hanife'yi tenkit edip onu kaynak görmeyenlere ibret olsun
 
Üst Alt