Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İmam Ali;nin Faziletleri Hakkında Bir Hadis

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Muhammed bin Ömer el-Vakidi diyor ki: Bayramların Arefe günlerinde Harun er-Reşid, bilginlerle bir araya gelirdi., Şafii’nin de bulunduğu böyle bir günün meclisinde, Muhammed bin Hasan ve Ebu Yusuf da bu mecliste hazır olup er-Reşid onları yanlarında oturttu o mecliste bilginlerden yetmiş kişi daha vardı.

El-Vakidi diyor ki: Ben, herkesten daha sonra, oraya gelmiştim. Harun er-Reşid, nedan bu kadar geciktiğimi sordu... Buraya gelmeyi tercih ettiğim halde, beni geciktiren sebepler oldu, dedim... Beni aldı, yanına oturttu... Her konuda ilim ve fennin tartışmaları başladı... O sırada er-Reşid, Şafii’ye bir soru yönelterek: “Ey amcamın oğlu, Ali bin Ebi Talib’in erdemleri hakkında kaç hadis rivayet edersin?” diye sordu. Şafii: “dört yüzü aşkın hadis” diye yanıtladı.

Er-Reşid: “Söyle ve korkma!” dedi.

Şafii: “O zaman, beş yüz hadisi aşar” dedi.

Bu kez er-Reşid, orada bulunan Muhammed bin Hasan’a sorar: “Ey Küfeli, sen Ali’nin erdemlerinden kaç hadis rivayet edersin, bana bildir ve çekinme?”

Muhammed bin Hasan: “Bin hadis veya daha fazla” diye yanıtladı.

Er-Reşid, Ali bin Yusuf’a da, aynı soruyu yöneltiyor. O da: “Ey müminlerin reisi, korkumuz olmazsa Ali’nin erdemleri sayılamaz derdik.”

Er-Reşid: “Korkunuz kimdendir?” diye sorar.

Ali bin Yusuf: “En başta sizden, sonra sizin adamlarınızdan ve dostlanızdan” deyince, er-Reşid: “Hayır, sen emniyettesin. Konuş ve bana Ali’nin erdemlerinin kaç tane rivayet ettiğini söyle” dedi.

Ali bin Yusuf: “Size onbeş bin kanıtlı haber ve onbeş bin tespitli hadis söyleyebiliriz” dedi.

El-Vakidi diyor ki: Sonra bana da aynı soruyu sordu. Ben de, Ali bin Yusuf’un dediği gibi dedim.

Bunun üzerine Er-Rediş dedi ki: “Ama ben İmam Ali hakkında gözümle gördüğüm ve kulağımla işittiğim önemli bir erdem (fazilet) biliyorum. Bu fazilet sizin bütün rivayet ettikleriniz faziletlerden daha yücedir.

Bunun üzerine hepimiz Er-Reşid’e topluca: “Bu erdem nedir” diye sorduk.

Er-Reşid diyor ki: “Haccac Yusuf’u Şam’a vali olarak gönderdiğimde, orada, adaletten ayrılmamasını, halka karşı insaflı davranmasını istedim. Emirlerim doğrultusunda hareket etti. Bu sıralarda, Şam’da hutbelerde Ali’ye sövüldüğünü öğrenince, hutbe sahibini çağırıp ve Ali’ye neden sövdüğünü sorar.

Hutbe sahibi: ‘Evet, Ali’ye sövüyorum. Çünkü babalarımı öldürttü ve malımızı zaptetti. Ona karşı bu yüzden büyük bir kinim vardır, ona sövüyorum’ diye açıklar.

Bunun üzerine adamı hapse atıyor ve bu durumu bana bildiriyor. Ben de onu demirlenmiş haliyle bana gönderilmesini istedim. Zincirlerin içinde huzura gelince, ona sordum: ‘Öfke ile neden Ali’ye sövdüğünü açıklamasını istedim. Ali ki, eğer öldürdüyse Allah’ın emri ile öldürmüştür.. Mal zaptetti ise, Allah’ın yolunda yapmıştır... Hz. Peygamber’in emirlerini uygulamıştır. Bunda sövülecek ne vardır?’

Adam: ‘Evet, kinim vardır. Ona sövdüm’ deyince, kırbaççıları ve ceza adamlarını çağırdım. Huzurumda, sırtı bana dönerek yüz kırbaç attırdım. Acılarla kıvranıp, bağırmaya başladı.

Sonra onu bir odaya kapattım. Gün boyu bekledim. Akşam oldu, yatsı namazımı kıldım. Ona işkence etmeyi ve hatta öldürmeyi düşündüm. Onu kırbaç altında ya da bağırsaklarını deşerek öldürmeyi aklıma koydum. Sabaha doğru uykum tuttu, uyudum.

Bu uykum esnasında, göklerin açıldığını ve oradan özel kanallarla önce Hz. Peygamber’in beş cübbe ile, ardından Hz. Ali’nin üç cübbe ile, sonra el-Hasan’ın üç cübbe ile, Hüseyin’in iki cübbe ile ve Cebrail’in bir cübbe ile indiklerini gördüm.

Cebrail’in elinde zülal vasfında arı su dolu bir bardak vardı. Hz. Resul bardağı istedi, bardağı eline aldı. Bardak elinde iken yüce Resul çevresine seslendi: ‘Ey Muhammed ve onun âlinin taraftarları, neredesiniz?’

Bunun üzerine adamlarımdan tanıdığım kırk kişi onun çevresinde toplandı. Benim sarayımın avlusunda beş bini aşkın kişi geldi. Bu bardaktan hepsine içirdi. Daha sonra Şamlı’nın nerede olduğunu sordu. Kapıyı açıp onun huzuruna çıkardılar. Onu gören Ali aleyhisselam: ‘Ey Resulullah! Bu adama bana zulmederek sövüyor. Ortada da bunu gerektiren bir sebep de yok.” Dedi.

Bunun üzerine Hz. Peygamber, onun elini sıkarak: ‘Ali’ye söven sen miydin?’ diye sordu. Şamlı: ‘Evet’ deyince, Hz. Peygamber: ‘Allahım, bu adam suçludur, intikam istiyorum. Onu mesh et (Çirkin bir kalıba döndür) ve onu zelil et” şeklinde ona beddua etti.

Bu beddua üzerine, adamın aniden biçim değiştirerek köpek suretine dönüştüğünü gördüm. Sonra Hz. Peygamber ile birlikte inen Ali, Cebrail ve diğerleri indikleri yere çıkıp ortadan kayboldular. O anda ben uykumdan uyandım. Doğrusu bu rüyamdan da biraz korktum.

Hapiste kaldığı odadan, adamın bana getirilmesini istedim. Onu köpeğe dönüşmüş olarak getirdiler. Ona: ‘Allah’ın sana verdiği cezayı nasıl buluyorsun’ diye sordum.
Özür diler gibi bir tavırla başını salladı. Onu geri getirmelerini emrettim. İşte o köpek, şimdi bizim avludadır. Onu huzura getirmelerini istedim. Getirdiler. Onun kulakları, insan kulaklarına benziyordu. Dilini geveleyip duruyordu, özür diler gibi dudaklarını kıpırdatıyordu.”

Bunun üzerine Şafii, er-Reşid’e seslenerek, bunun bir mesh (kalıb değişikliği) olduğunu ve onun azaptan emanda olmayıp her an azabın ona vaki olabileceğini söyleyip köpeğin hemen götürülmesini istedi. Fakat köpeğin götürüldüğü ev üzerine hemen o anda bir yıldırım düşerek evi ile birlikte köpeği de yakıp onu kül yaptı. Yüce Allah, onun canını bir an önce cehenneme varmasını sağlamıştır.

El-Vakidi, er-Reşid’e seslenenerek bu olayın büyük bir mucize olduğunu söyleyip “Hepimiz Allah’a sığınırız” demiştir. Er-Reşid de: “Benden olan şeylerden dolayı Allah’a tövbe ediyorum” diye yanıtlamıştır.

Kaynaklar:

Es-Seyyid Hâşim el-Behrâni (Ö.1107) “Medinet’ül Meâciz” C.2, S.288, Hadis No: 558
Es-Seyyid Hâşim el-Behrâni “Gâyet’ül Merâ ve Hüccet’ül Hisâm”” C.5, S.135-138
İbn-i Hamze et-Tusi “es-Sâkib Fil-Menakıb” S.229-233, Hadis No: 200
Es-Seyyid Hâşim el-Behrâni “Hilyet’ül Ebrâr” C.2, S.133-136
Sefinet’ül Bihar C.2, S.67
 
Üst Alt