Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ilk Yapilan Mescid

  • Konbuyu başlatan hüma-gül
  • Başlangıç tarihi
H

hüma-gül

Guest
Resulullah (s.a.s)'in ilk işi devesinin
çöktüğü arsayı sahiplerinden satın alarak buraya bir mescit inşa etmek olmuştur.
Mescid-i Nebî adı ile anılan bu mekânın İslâm devletinin oluşumu ve
yönetilmesinde gördüğü fonksiyon oldukça büyüktür.

MESCİDU'N-NEBEVI
Resulullah (s.a.s)'ın Medine'ye hicretinden
hemen sonra ashabıyla birlikte bina ettiği mescit. Bu mescit, Mescid-i Resul,
Mescid-i Şerîf, Mescid-i Saadet ve Mescid-i Nebevî adlarıyla da anılmaktadır.
Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa'dan sonra yeryüzündeki mescitlerin en
faziletlisidir.
Resulullah (s.a.s), Hicret yolculuğunda
kısa bir müddet Medine'nin dışında bulunan Kuba köyünde kalmıştı. Bu esnada Kuba
mescidi adıyla bilenen mescidi inşa ettirmişti. Buradan yola çıkıp, Medine'ye
girdiği zaman, Resulullah (s.a.s), misafir edip ağırlama şerefine nail olabilmek
için herkes birbiriyle yarışa girmişti. Kendisini davet edenlere Resulullah
(s.a.s); "Bırakın deve serbestçe yürüsün. O bizi Allahın razı olacağı bir yere
kadar götürecektir" diyordu. Deve bir süre yürüdükten sonra, iki yetim kardeşe
ait boş bir arsaya çöktü. Buraya evi en yakın olan Ebu Eyyub el-Ensarî,
Resulullah (s.a.s)'ın eşyalarını alıp sevinçli bir halde evine taşıdı (bk.
Hicret mad.).
Resulullah (s.a.s)'ın devesinin çöktüğü bu
arsa sahipleri olan Neccaroğullarından Sehl ve Suheyl hibe etmek için ısrar
ettilerse de Resulullah (s.a.s) bunu kabul etmedi ve on dinar gibi sembolik bir
meblağ karşılığında burayı satın aldı. Bu bedeli Hz. Ebu Bekir (r.a) ödedi.
İbn Sa'd, Resulullah'ın Medine'ye
hicretinden önce Esad ibn Zurare'nin arkadaşlarıyla burada namaz kıldığını,
ayrıca cuma namazlarını da burada kıldırdığını nakletmektedir.
Bu arsa üzerinde hemen bir mescit bina
edilmeye başlandı. Ensar, Muhacir ve diğer gönüllü kimselerin de katıldığı
kalabalık bir işçi-usta topluluğu tarafından yürütülen çalışmalar sonunda
mescit, kısa sürede bina edildi. Resulullah (s.a.s) çalışmaları idare edip,
mescidin kıble tarafındaki temellerinin atılması ve diğer planlamaları yapmakla
yetinmeyip, çalışmalara bir işçi gibi taş, kerpiç taşıyarak katılmıştır. O, bu
çalışmalar esnasında şu beyitleri söylüyordu: "Allahım! Ahiret hayatından başka
hayat yoktur. Ensara ve muhacirûna mağfiret et" (İbn Sa'd a.g.e., I, 239-240).
Eni-boyu yüzer zıra (bir zıra =kırkbeş
santim) olmak üzere, kare şeklinde inşa edilen mescidin mihrabı Beytu'l-Makdis
yönüne denk düşecek şekilde kuzey duvarında işaretlenmişti. Üç tane kapıdan biri
güney tarafındaki arka duvarda, ikincisi batı tarafındaki duvarda, üçüncüsü ise
Resulullah (s.a.s)'in hücrelerinin bulunduğu doğu tarafında idi. Bu kapıya
Cibril kapısı denirdi.

Resulullah (s.a.s), ilk önceleri bir hurma
kütüğü üzerine çıkarak hutbe okurdu. Bir zaman sonra bizzat Resulullah (s.a.s)'ın
isteği veya ashabın, cemaatın kalabalıklaştığını ve arkadakilerin hutbe okurken
onu göremediklerini bildirmeleri üzerine, bir kaç basamaklı bir minber
yapılarak, mescite yerleştirildi (Buhârî, Cuma, 26; İbn Sa'd, a.g.e., I,
250-251).

Hicretten on altı ay sonra Kıblenin yönü
Beytullah tarafına çevrildiği zaman, güneydeki kapı kapatılarak, burası mihrab
yapıldı, Kuzeydeki duvarda da bir kapı açıldı. Mescitte namaz kılınan yerin
üzeri açıktı. Ancak mescitin ortasında, hurma ağacından yapılan direkler
üzerinde, hurma, dal ve yapraklarından bir gölgelik yapılmıştı.

Medine'de inşa edilen bu mescit aynı
zamanda, kurulan İslâm devletine ait bütün faaliyetlerin yürütüldüğü bir merkez
niteliğinde idi. Resulullah, ashabıyla orada istişare eder, savaş ve barış
kararlarını orada alır, elçi heyetlerini orada kabul eder, savaşa çıkacak
orduları orada techiz ederek yola çıkarır, topluma ait bütün meseleler orada
çözüme kavuşturulur, hatta gerektiğinde suçlular ve esirler bağlanmak suretiyle
orada hapsedilirdi (Nesei, Mesâcid, 20).

Eğitim-öğretim faaliyetleri, mescitin "Suffa"
denilen kısmında yerine getiriliyordu. İslâm ümmetinin nüvesini oluşturan Ashab
ve seçkin sahabe âlimler, İslâmda ilk üniversite sayılabilecek bu mekanda
yetişmişlerdi. İslâm'ın esaslarını öğrenmek üzere Medine dışından gelenler için
aynı zamanda bir yatakhane vazifesi görüyordu (İbn Sa'd a.g.e., 255). Bir
defasında, Temim kabilesine mensup yetmiş kişi burada barındırılmış idi (Ahmed
b. Hanbel, III, 371).
Resulullah (s.a.s), burada bizzat dersler
veriyordu. Ancak, yeni gelen ve başlangıçta olan öğrencilere okuma yazmayı ve
Kur'an-ı Kerim'i öğreten diğer öğretmenler de bulunmakta idi. Medine'den ve uzak
yerlerden olmak üzere burada okuyan öğrencilerin dört yüz kişi gibi bir sayıya
ulaştığı oluyordu. Burada barınanların ihtiyaçlarının büyük bir bölümü, cömert
sahabeler tarafından karşılanmaktaydı (M. Hamidullah, İslam Peygamberi,
İstanbul, 1980, II, 832).
Medine'de bir evi ve ailesi olmayan fakir
kimseler de Suffa'da yatıp kalkıyor, ihtiyaçlarını buradan sağlıyorlardı (İbn
Sa'd a.g.e, 255).
Mescid-i Nebevi, ilk inşa edilişinden sonra
bir takım genişletme faaliyetleri gördü. Hayber'in fethinden sonra Resulullah
(s.a.s), mesciti bir miktar genişletmişti. Resulullah (s.a.s), vefatından kısa
bir müddet önce, Hz. Ebu Bekir'in kapısı hariç odalardan mescite açılan bütün
kapıları kapattırmıştı (Buhari, Ashab, 3). Resulullah (s.a.s) vefat ettiğinde
Hz. Âişe (r.anha)'ye ait odada defnedilmiştir.
İlk ciddi genişletme, Hz. Ömer (r.a)'in
hilâfeti zamanında yapıldı. Güney tarafından beş, Batı ve Kuzey taraflarından da
onar metre ilave yapıldı. Doğu tarafına ilâve yapılmadı ve Resulullah (s.a.s)'ın
hanımlarının odaları olduğu gibi kaldı. Kuzey, doğu ve batı duvarlarında ikişer
tane olmak üzere, kapı sayısı altıya çıkarıldı. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer vefat
ettiklerinde Peygamber (s.a.s)'ın yanına defnedilmişlerdir.
Hicretin yirmi dokuzuncu yılında Hz. Osman
(r.a), mesciti yeniden inşa ettirdi. Duvarları süslü taş ile yeniden örüldü. Taş
sütunlar kullanılarak mescitin bir kısmının üzeri kapatıldı. Kapılarının
sayısında bir değişiklik yapılmadı. Bu yenileme ile mescitin genişliği yüz elli
zıra, uzunluğu ise yüz altmış zıra'a çıkmıştır (İbnu'l-Esîr, el-Kâmil
fi't-Tarih, III,103; Suyütî, Tarihu'l-Hulefa, Beyrut 1986, 173).
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
İnşallah orada; bir güne ait beş vakit farz namazı kılmak, bize ve sizin gibi değerli arkadaşlarımıza nasip olur. (amin) Allah'ım (cc) bu duaya amin diyen güzel kullarınada nasip eder inşallah.
 
Üst Alt