Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İlk müslümanlar ve cekilen sikintilar

  • Konbuyu başlatan hüma-gül
  • Başlangıç tarihi
H

hüma-gül

Guest
Peygamber efendimize, ilk vahyin gelmesinden sonra, ilk iman eden hazret-i Hadice validemizdir. Hiç tereddüt etmeden İslâmiyet'i hemen kabul edip, ilk Müslüman olma şerefine kavuştu.
Hazret-i Hadice validimize, Cebrail aleyhisselamın öğrettiği gibi abdest almasını öğretti. Sonra Peygamber efendimiz imam oldu, birlikte iki rekat namaz kıldılar.
Hadice validemiz, sevgili Peygamberimizin her sözüne, her emrine, en mükemmel şekilde, itaat etti. Böylece Allahü teâlânın katında pek yüksek derecelere kavuştu.
Resulullah efendimiz üzülse, inkar edenlerin alay etmesiyle elem çekse, O'nu teselli eder, kederini giderirdi. Derdi ki: "Ya Resulallah! Hiç üzülme, gam çekme. Sonunda dinimiz kuvvet bulup, müşrikler helak olurlar. Kavmin sana itaat eder..."
Hadice validemizin bu yardımlarından ötürü bir gün, Cebrail aleyhisselam gelip; "Ya Resulallah! Hadice'ye, Allahü teâlânın selamını bildir" dedi. Peygamber efendimiz; "Ey Hadice! İşte Cebrail, Allahü teâlânın sana selamını bildiriyor" buyurdu.
Peygamber efendimiz bir defasında da; "Allahü teâlâ bana Cennet'te inciden bir ev ile Hadice'ye müjde vermemi emretti. Orada hastalık, üzüntü ve baş ağrısı yoktur"
Hazret-i Hadice'den sonra yetişkinlerden ilk Müslüman olan, Resulullah efendimizin yakın arkadaşlarından hazret-i Ebu Bekir'dir.
Hazret-i Ebu Bekir, yirmi sene önce bir rüya görmüştü: "Gökten dolunay inip, Kabe-i muazzamaya gelmiş, parça parça olmuş, parçalardan her biri, Mekke evlerinden biri üzerine düşmüş, sonra bu parçalar bir araya gelerek gökyüzüne yükselmişti. Ebu Bekir'in evine düşen parça ise, gökyüzüne yükselmemişti. Hadiseyi gören hazret-i Ebu Bekir, hemen evin kapısını kapamış, sanki bu ay parçasının gitmesine mani olmuştu."
Gördüğü rüyanın tabirini Bahira'ya sordu. Bahira; "Sen neredensin?" dedi. Hazret-i Ebu Bekir, "Kureyş'tenim" diye cevap verince, Bahira; "Orada bir peygamber çıkacak ve hidayet nuru Mekke'nin her yerine ulaşacak. Sen, hayatında O'nun vefatından sonra da, halifesi olacaksın" dedi.
Ebu Bekir bu cevaba çok hayret etmişti. Bu rüyasını ve tabirlerini, Peygamber efendimiz, peygamberliğini açıklayıncaya kadar kimseye söylememişti.
Efendimiz peygamberliğini açıklayınca, Ebu Bekir hemen Peygamber efendimize koşup; "Peygamberlerin, peygamberliklerine delilleri vardır, senin delilin nedir?" diye sual etti.
Peygamber efendimiz cevabında; "Bu nübüvvetime delil, o rüyadır ki, bir Yahudi alimden tabirini istedin. O alim; "Karışık rüyadandır, tabir edilmez" dedi. Sonra rahip Bahira, doğru tabir etti" buyurarak, hazret-i Ebu Bekir'e hitaben; "Ey Ebu Bekir! Seni, Allah'a ve Resulüne davet ederim" buyurdu.
Bunun üzerine hazret-i Ebu Bekir; "Şehadet ederim ki, sen, Allahü teâlânın resulüsün, senin peygamberliğin hakdır ve cihanı aydınlatan bir nurdur" diyerek Müslüman oldu.
Müslüman olur olmaz, arkadaşlarını da getirmesi için izin istedi. Çok sevdiği arkadaşlarını da getirip onların da iman ile şereflenmelerine vesile oldu.
Bunlar Eshab-ı kiramın ileri gelenlerinden ve Cennet ile müjdelenmiş; Hz. Osman, Hz. Talha, Hz.Zübeyr bin Avvam, Hz. Abdurrahman bin Avf, Hz. Sa'd ibni Vakkas, Hz. Ebu Ubeyde gibi yüksek şahsiyetler idi.
 
H

hüma-gül

Guest
Peygamber efendimiz, bir gün hazret-i Hadice validemizle namaz kılarlarken, hazret-i Ali onları gördü. O zaman on yaşında idi. Namazdan sonra;
- Bu nedir? diye sordu.
Resul-i ekrem efendimiz;
- Bu, Allahü teâlânın dinidir. Seni bu dine davet ederim. Allahü teâlâ birdir, ortağı yoktur. Seni, bir olan, eşi, ortağı bulunmayan Allah'a imana davet ediyorum... buyurdu. Hz. Ali ;
- Önce babama danışayım, dedi. Resulullah ona,
- İslâm'a gelmezsen, bu sırrı kimseye söyleme! buyurdu.
Hazret-i Ali ertesi sabah, Resulullah'ın huzuruna gelerek;
- Ya Resulallah! Bana İslâm'ı öğret, dedi ve Müslüman oldu.
Hazret-i Ali, Müslüman olanların üçüncüsüdür. Resul-i ekrem efendimiz uğrunda gösterdiği fedakarlık ve O'nu kendine tercih etmesi ise her türlü takdirin üstündedir.
Zeyd bin Harise de, ilk iman edenlerdendir. Hz. Hadice, Hz. Ebu Bekir (ve arkadaşları) ve Hz. Ali'den sonra dördüncü olarak ve azad olmuş köleler içinde ilk Müslüman olmakla şereflendi. Kendisiyle beraber, hanımı Ümmü Eymen de Müslüman olmuştu.
Hazret-i Hadice validemizden sonra Müslüman olan sekiz kişiye Sabıkun-ı İslâm, yani ilk Müslümanlar denir.
Hazret-i Osman, Müslüman olmasını şöyle anlatır:
Benim kahin bir teyzem vardı. Bir gün onu ziyaret etmiştim. Bana; "Sana bir hanım nasib olur. Fakat ne sen ondan önce bir hatun görmüş olursun, ne de o, senden önce bir erkek görmüş olur. O, güzel yüzlü, zahide bir hanım ve bir büyük peygamber kızı olsa gerek" dedi. Ben, teyzemin bu sözüne hayret ettim.
Yine bana dedi ki:
"Bir peygamber geldi. O'na gökten vahy nazil oldu." Ben dedim ki: "Ey teyzem! Böyle bir sır, şehirde hiç duyulmadı. O halde bu sözü açık söyle." O zaman teyzem; "Muhammed bin Abdullah'a peygamberlik geldi. Halkı dine davet eder. Kısa zamanda O'nun dini ile alem nurlanır ve karşı gelenlerin başı kesilir" dedi.
Teyzemin bu sözleri, bana çok te'sir etti. Endişeye düştüm. Hazret-i Ebu Bekir ile aramızda büyük bir dostluk vardı. Birbirimizden hiç ayrılmazdık. Bu mes'eleyi görüşmek üzere, iki gün sonra Ebu Bekir'in yanına gittim. Teyzemin söylediklerini anlatınca, bana;
- Ya Osman! Sen akıllı bir kimsesin. Hiç görmeyip, işitmeyen; bir şeye fayda ve zarar vermekten uzak olan bir kaç taş, tanrılığa nasıl layık olur? dedi. Bunun üzerine ben;
- Doğru söylüyorsun, teyzemin sözü gerçektir, dedim.
Hz. Ebu Bekir, Hz.Osman'a İslâmiyet'i anlattıktan sonra, onu, Resulüssekaleyn, yani insan ve cinlerin peygamberi olan Efendimizin huzuruna götürdü.
Sevgili Peygamberimiz, hazret-i Osman'a şöyle buyurdu:
- Ya Osman! Hak teâlâ, seni Cennet'e misafirliğe davet eder. Sen kabul et! Ben, bütün insanlara hidayet rehberi olarak gönderildim.
Hazret-i Osman, Resulullah'ın yüksek halleri ve güler yüzle söylediği sözler karşısında kendinden geçip, büyük bir şevk ve teslimiyetle;
"Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulüh" deyip, Müslüman oldu.
 
H

hüma-gül

Guest
Ebu Leheb'in amansız düşmanlığı, Peygamber efendimizin halasını çok üzüyordu... Kendisine çıkıştı:
- Ey kardeşim! Kardeşimin oğlunu ve O'nun dinini yardımsız bırakmak sana yakışır mı? Vallahi bu gün yaşayan alimler, Abdüllmuttalib'in soyundan bir peygamberin geleceğini bildiriyorlar. İşte, o peygamber budur, dedi.
Ebu Leheb, bu sözler karşısında çirkin konuşmalarına devam etti. Ebu Talib, Ebu Leheb'e kızarak;
- Ey korkak! Vallahi biz sağ oldukça, O'nun yardımcısı ve koruyucusuyuz, dedi. Efendimize dönerek de;
- Ey kardeşimin oğlu! İnsanları Rabbine imana davet etmek istediğin zamanı bilelim; silahlanıp seninle birlikte ortaya çıkarız, dedi.
Bu konuşmaları dinleyen Allahın resulü dedi ki;
- Ey Abdülmuttalib oğulları! Vallahi, Arablar içinde benim size getirdiğim, dünya ve ahıretiniz için hayırlı olan şeyden daha üstününü ve daha hayırlısını kavmine getirmiş bir kimse yoktur. Ben sizi, dile kolay gelen, mizanda ağır basan iki kelimeyi söylemeye davet ediyorum. O da; Allahdan başka ilah olmadığına ve benim O'nun kulu ve resulü olduğuma şehadet etmenizdir. Allahü teâlâ sizi buna davet etmemi emretti. O halde, hanginiz benim bu davetimi kabul eder ve bu yolda yardımcım olur?
Kimseden ses çıkmadı, başlarını önlerine eğdiler. Peygamber efendimiz, bu sözlerini üç defa tekrarladı. Her söyleyişinde hazret-i Ali ayağa kalkıyordu. Üçüncü defasında;
- Ya Resulallah! Her ne kadar bunların yaşça en küçüğü isem de, sana ben yardımcı olurum, dedi.
Bunun üzerine Resulullah efendimiz, hazret-i Ali'nin elinden tuttu. Diğerleri hayret içinde dağıldılar. Efendimiz, akrabalarının bu tutumu karşısında çok üzüldüler. Fakat yılmadan, onların Cehennem'den kurtulması, saadete kavuşması için davete devam ettiler.
Bi'setin dördüncü yılında Hicr suresinin 94. ayet-i kerimesi nazil oldu. Mealen; "Ey Habibim! sana emrolunan emir ve yasakları açıkla, hak ile batılın arasını ayır. Müşriklerden yüz çevir!" ilahi emri gelince, sevgili Peygamberimiz, Mekkelileri açıktan açığa İslâm'a davet etmeye başladı.
Bir gün Safa tepesine çıkıp; "Ey Kureyş halkı! Buraya toplanıp sözlerimi dinleyiniz!" buyurdu. Kabileler toplandıktan sonra da;
- Ey kavmim! Hiç benden yalan söz işittiniz mi? buyurunca, hepsi birden;
- Hayır işitmedik dediler.
- Allahü teâlâ bana peygamberlik ihsan etti ve beni size peygamber olarak gönderdi, buyurdu.
Sonra da; "Ey Habibim! Onlara de ki: Ey insanlar! Ben sizin hepinize gelmiş, Allahü teâlânın resulüyüm. O Allahü teâlâ ki, yerlerin ve göklerin sahibi ve idarecisidir. O'ndan başka ibadete müstehak yoktur. Her canlıyı öldüren ve dirilten O'dur..." mealindeki a'raf suresinin 158. ayet-i kerimesini okudu. Dinleyenlerden, amcası Ebu Leheb kızarak;
- Kardeşimin oğlu divane olmuş! Bizim putlarımıza tapmayanın, dinimizden ayrılanın sözünü dinlemeyiniz, diye küfürde direterek bağırdı.
Orada bulunanlar dağıldı ve hiç kimse iman etmedi. Peygamber efendimizin, doğru sözlü, yüksek ahlaklı olduğunu bildikleri halde, yüz çevirdiler ve düşman kesildiler
 
Üst Alt