Ilımlı İslâmAMERİKAN İSLÂMI'dır! Osman Halid1950’lerden itibaren “çok partili sistem”e geçişle iktidara gelen Amerikancı sağ iktidarların en önemli misyonu İslâm devriminin önünü kesmektir.“Beyinleri iğdiş edilen” kitleler bugüne kadar mevcut rejime karşı oldukları zannıyla, aslında mevcut rejimi yaşatmışlardır.1950’lerden başlayan bu süreci, “ılımlı İslâm”ın başlangıç tarihi olarak da alabiliriz. Serbest Fırka tecrübesini saymazsak eğer, halkın rejimi zorlaması sonucu “baraj kapakları”, ilk olarak Demokrat Parti’yle açılmıştır.1940’larda başlayan Büyükdoğu mücadelesi, 1950’ye gelindiğinde, devlet talebiyle Batıcı rejimi alaşağı etme durumuna gelmişti. Hatta o günlerdeki bir İsviçre gazetesinin manşeti, “Türkiye’de her ân bir İslâm ihtilâlinin beklendiği” şeklindeydi.Batıcı rejime karşı Büyükdoğu eliyle oluşturulan bu muhalefeti mevcut rejim, CHP’nin kaburga kemiğinden meydana getirdiği DP ile sulandırarak, düzen içinde eritmiştir.İlk defa İslâm devriminin altındaki zemin, Demokrat Parti eliyle çekilmiştir.O günden bugüne kadar geçen zaman içinde dışta oluşan muhalefet tavrının, rejimin içindeki herhangi bir oluşumla birleşerek Batıcı rejimi değiştirmesi bir yana, içerideki oluşumlar eliyle mevcut düzenin yaşatılmasında kullanılan yegâne unsur olmuştur.“Beyinleri iğdiş” kitleler, önlerine konulan sahte reçeteler ve sahte kurtarıcılara râm olarak, kuklalara ve kuklaların devam ettirdiği Batıcı rejime karşı olduklarını zannederken, aynı rejimi hep devam ettirenler olmuşlardır. Başka bir deyişle Türkiye’de Batıcılığın kuvvet bulmasını sağlayanlar, Batıcılardan ziyade, Batıcılığın karşısında durmaya çalışan Müslüman kitleler olmuştur.Demokrat Parti çizgisiyle İslâmcı muhalefet yumuşatılıp mevcut düzene yamanırken, aynı ânda ülkenin yeni sömürge anlayışına göre işgali de sağlanmıştır. Bugüne kadar emperyalizm evi soymakla beraber, soyduğu evin eşyalarını da ev sahibine taşıttırmayı başarmıştır. 12 Eylül sonrasında yönetime getirilen Turgut Özal, “Cuma namazı kılan başbakan ve cumhurbaşkanı” olarak yine aynı kitle tarafından baş tacı edilerek, ülkenin hızla sömürgeleşmesine sebebiyet verilmiş; ayrıca, bugün yaşadığımız birçok sapıklığın ve sapkınlığın müsebbibi olarak da tarihe geçmiştir. Bugünkü “şen sıpa” tipinin yetişmesinde de en büyük pay Özal’a aittir.17 Ocak 91 Irak saldırısında, Türkiye’yi “bir koyup üç alma” düşüncesiyle işgalcilerin yanında Irak’ı arkadan vuran “mahallenin kahpesi” durumuna getiren Özal’ın en büyük destekçisi, yine “İslâmcı” kitleydi.O zamanların, yani 90’ların Tayyip Erdoğan’ı ise, Amerika’nın Irak’ı işgalinin nasıl zalimce bir şey olduğunu ve Özal’ın bu işgale destek vererek ihanet içinde bulunduğunu içinde bulunduğu kitleye anlatıyordu. Ayrıca aynı Tayyip, “Bir insan hem laik hem Müslüman olamaz!” diyerek, Müslümanlar nezdindeki yıldızını parlatmaktan geri durmuyordu.Mevcut rejimin uygulamalarına gıcık olan kitle “Cuma namazı kıldığından dolayı” Özal’ı desteklemiş; fakat ANAP iktidarı boyunca görmüştür ki Özal, kendisinden önceki iktidarlardan daha hızlı ve daha etkili bir şekilde toplumun İslâmî dokusunu zedelemiş, gevşetmiş ve ahlâkî çözülme sürecini geçmişe nispetle ikiye katlamıştır.DP’den AKP’ye kadar gelen çizgi, üç aşağı beş yukarı hemen hemen aynı şartlarda emperyalistler tarafından meydana sürülmüştür. Nedir o şartlar?Halkın, mevcut Batıcı rejimin İslâm düşmanı uygulamalarından dolayı bunaldığı ve artık bıçağın kemiğe dayandığı ölüm-kalım şartları…DP ile birlikte bugüne kadar gelen bütün iktidarlar kuzu postuna bürünmüş kurtlar olarak, ülkenin biraz daha sömürgeleşmesine ve emperyalizmin boyunduruğu altına girmesine gönüllü katılmışlardır.Hristiyan-yahudi Batı politikalarını gönüllü olarak uygulayan bu tip, 1950’de meyvesini vermiş ve dış müdahaleye ihtiyaç bırakmadan emperyalistlerin hedefleri doğrultusunda ülkeyi bugünkü hâline getirmiştir.28 Şubat’a geldiğimizde baraj bir kez daha dolmuş; İslâm devriminin ayak sesleri bir kez daha memleketin her köşesinden duyulur olmuştur. 28 Şubat’ta Batıcı rejim tarafından estirilen İslâm düşmanlığı ve Müslümanların üzerindeki yoğun psikolojik baskı, düzenle “İslâmcı” kitle arasındaki nikâhı neredeyse bozulma aşamasına getirmişti.Gelişen hadiseleri tekrarlamaya lüzum görmeden hemen ifade edelim ki, bu sefer de Menderes ve Özal gibi Tayyip Erdoğan, “kurtarıcı” olarak kitlenin önüne konulmuştur. Ve bir kez daha sömürgecilerin çıkarlarını koruyan mevcut düzen kurtarılmış oldu. Mevcut rejim tarafından “beyni iğdiş edilmiş” kitle, rejime düşman olduğu zannıyla Tayyip Erdoğan’ı destekleyerek, karşı olduğu düzeni kuvvetlendirme geleneğini sürdürmüştür.İşin garip tarafı, bugünkü Batıcı rejimi devam ettirenler, geçmişte bu rejimi değiştirme iddiasında bulunan “kadro”lardır! 1950’den itibaren yetişen Batı tipi politikacının en büyük işlevi, bir taraftan Batı çıkarlarına uygun hareket etmek iken, diğer taraftan da “ılımlı İslâm”ın temsilcisi olarak “Radikal-cihadist-devrimci İslâm”ın önünü kesmektir. Başka bir tabirle “devrimci İslâm’ın altındaki zemini çekerek onu boşa düşürüp-etkisizleştirmek, onun örgütlediği/meydana getirdiği kitlenin üzerine çöreklenip Batıcı rejime angaje etmektir. Bu işlev karşısında 1940’lardan itibaren devlet talebiyle mücadele bayrağını açan ve bugüne kadar getiren İslâmî çizginin adı da Büyükdoğu-İBDA’dır!Bugünkü “Ilımlı İslâm”ın aktörleri, her zaman Büyükdoğu-İBDA’ya yolu düşmüş; bir şekilde hareketin içinde bulunmuş ve bu çizgiye ihanet etmiş tiplerdir. Bugün Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a, Adalet Bakanı’na, Anayasa Mahkemesi başkanı başta olmak üzere, birçok siyasetçi ve bürokrata baktığımızda, geçmişlerinin nereye ait olduğunu rahatça görebiliriz.Ilımlı İslâm, “Amerikan İslâm”ıdır. Bu proje “radikal-cihadist-devrimci” İslâm’ın önünü kesmek için oluşturulmuştur. Yine bu proje az çok “radikal” cihadist-devrimci İslâm’ı bilenler ve ona ihanet edenler tarafından yürütülmektedir. Yani Fetullah’ın temsil ettiği ve AKP kadrolarının siyaseten yürüttüğü bu proje, Batı menfaatlerini koruyan mevcut rejimin, şekil değiştirerek devam ettirme gayesini gütmektedir. AKP’nin temsil ettiği siyasi çizginin hedefi Kemalizm’i veya Kemalistleri tasfiye etmek değil, “radikal” İslâm’ı temsil eden İBDA’nın önünü kesmektir.Batıcı Kemalistlerin tasfiyesi ise, AKP’nin esas hedefi olmayıp iktidara gelmesinin tabiî neticesidir. Kaldı ki bugüne kadar söylediğimiz şekilde bir tasfiye de sözkonusu değildir. Şu ân özellikle, 28 Şubat’ın hemen hemen bütün kadroları AKP içinde ya danışman, ya bürokrat yada siyasetçi olarak misyonlarına devam etmektedir. AKP İslâm’ın hainlerini temsil ederken, aslında öbür tarafın da hainlerini içine alarak Batıcı rejimi daha da güçlendiren “üst teşkilât” konumundadır.Çevik Bir gibi Batıcı Kemalistleri danışman olarak yanında tutarken, tasfiye etmeye çalıştığı da, antiemperyalist bir duruş içerisinde olan Behiç Gürcihan gibi vatansever inananlardır. Özetlememiz gerekirse Türkiye’de ne ‘sağ’dan ne de ‘sol’dan, hangi inanıştan, hangi dünya görüşünden olursa olsun; hiçbir zaman iktidara gerçek bağımsızlıkçılar gelmemiştir. Bugüne kadar ‘sağ’dan ve ‘sol’dan, Batı çıkarlarına göre hareket eden bütün kesimlerin hainleri iktidara gelmiştir!..Ve bu hainler perde önünde birbirleriyle kavga ederken, perde gerisinde emperyalist politikalar doğrultusunda anlaşarak Batıcı rejimin devam etmesi için daima işbirliği yapmışlardır. Yerine getirdikleri en büyük işlev, mensup oldukları camianın samimilerinin önünü kesmektir. Eğer mevcut Batıcı rejimin ismi Kemalizm ise, bu rejimi yürütenlere de Kemalist deniyorsa, bugün “BOP eşbaşkanlığı”yla övünenlerden daha fazla kimse Kemalist değildir. Bunun bu şekilde algılanması gerekir. Mevcut rejimini isminin ne olduğunun bir önemi yok!.. İsmi ne olursa olsun kuklalar tarafından kuklacı adına yürütülen Batıcılıktır!Ilımlı İslâm, İslâm coğrafyasındaki “demokratik sömürgeleştirme” istilasını meşrulaştırmanın ve Amerika’nın kıçını kurtarmaya çalışmanın adıdır. Bu böyle biline!.. Ve bugün iktidarda olan Batıcıların varlık sebebi, “radikal” denilen cihadist-kurtuluşçu-antiemperyalist İslâm’ın önünü keserek, Amerikan politikaları doğrultusunda yok etmektir.Ilımlı-İmansız-Allahsız Amerikan İslâm’ını değerlendirirken, bütün antiemperyalist vatansever inananların bu hususu daima göz önünde tutması gerekir. Ilımlı İslâm, ancak bu perspektiften değerlendirildiğinde çözülebilir http://www.barandergisi.com