Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ihtilaflarin çözümü

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
"Ey mü'minler Allah'a itaat ediniz. Peygambere ve sizden olan ulul emre itaat ediniz. Eğer gerçekten Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız herhangi bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde o meselenin çözümünü Allah'a ve peygambere havale ediniz. Bu sizin hesabınıza en hayırlı en iyi akibet vaadeden bir tutumdur." (Nisa Sûresi, 4/59)

Allah'u Teala bu kısa ayette mümin olmanın şartını ve İslamın içeriğini açıklarken, aynı zamanda müslüman ümmetin temel düzenini, hakimiyetin kaynağını ve siyasi otoritenin dayandığı noktayı en ince detayına kadar belirtiyor. Bunların hepsinin başlangıç ve bitiş noktası şu şekildedir:

Yasa ve kanunlar sadece Allah'ın vahyinden ve Rasulün öğretisinden alınacaktır. Sosyal hayatta rastlanılan her türlü problemler hakkında Kur'an ve sünnete dönülecek, Kur'an ve sünnette kesin hükmü olmayan meselelerin çözümü, Yüce Allah'a havale edilerek Allah'ın vahyinden kaynaklanan farklı yorum ve görüşlerin hakimliğine başvurulacaktır.

İnsan hayatıyla ilgili büyük küçük her meselede hakimiyet yetkisi sadece Yüce Allah'a aittir. Yüce Allah bu amaca binaen bir şeriat belirlemiş ve onu Kur'an-ı Kerim'in ayetlerine dökmüştür. Sonra da bu Kur'an-ı insanlara öğretecek bir Rasul göndermiştir. O Rasul kendi hevasından konuşmadığı için onun sünneti de Allah'ın şeriatının değişmez bir parçası olmuştur.

Yüce Allah'a, onun ilahlığının en belirgin özelliği olan hüküm vaazetmek noktasında da tabi ki bir itaat zorunludur. Onun için uygulamada ve yürürlüğe koymada onun şeriatı tek söz sahibidir. Müminler ise ilk başta öncelikle Allah'a itaat etmek zorundadırlar. Bu zorunluluğun arkasından da Allah'a itaat etmenin bir gereği olarak Rasuke itaat gelir. Çünkü Rasul Allah'tan aldığı mesajı kullara iletme sıfatı taşıyor. Rasul'ün böyle bir sıfata sahip olması nedeniyle, ona itaat etmek onun aracılığı ile bu sıfatı göndermiş olan Allah'a itaat etmenin vazgeçilmez bir gereğidir. Ayrıca peygamberin sünneti aracılığıyla Allah'ın şeriatını insanlara öğretip açıkladığını düşünecek olursak; onun sünnetinin, (sözleri ve uygulaması) onun hükümlerinin ve direktiflerinin şeriatın ayrılmaz bir parçası olduğunu görürüz. İşte imanın varlığı ve yokluğu bu itaatin varlığına ve yokluğuna bağlıdır. Çünkü Allah'u Teala ayette bir şart cümlesi olarak şöyle buyuruyor:

"Eğer gerçekten Allah'a ve ahîret gününe inanmışsanız..."

Bu iki itaatin (Allah ve rasulüne itaat) zaruri kıldığı üçüncü derecedeki bir itaat mercii vardır ki; Ulul emr'e olan bu itaatin kimliğini de Allahu Teala açıkça belirtiyor:

"... ve sizden olan ulul emre itaat ediniz."

Yani itaat edilecek üçüncü merci olan ulul emr, Allah'u Tealanın açıkladığı şekliyle iman şartını ve İslam tanımını benliklerinde gerçekleştirmiş mümin kimseler olacaklardır. Allah'ın istediği iman ve İslam ise daha önce defalarca açıkladığımız gibi şu şartları içerir:

Allah'a itaat, Resulüne itaat, hüküm ve yasa koyma yetkisini, sadece Allah'a vermek, ihtilaflı meselelerde çözüm kaynağı için sadece ve sadece Allah'ı yetkili kılmak, bununla birlikte Kur'an ve sünnette kesin hüküm bulunmayan ve insanlar arasında farklı yorum ve görüşlere sebeb olan meseleleri de yine Allah'a havale etmek ve bu meseleleri nasların genel ilkeleri ışığında çözmeyi benimsemek.

Bu ayet Allah'a ve elçisi olması sebebiyle Rasule itaati asıl görev sayarken; ulul emre itaati ise Allah'a ve rasulüne itaat etmeye bağlı bir görev kabul ediyor. Nitekim ayette, Allah'tan ve peygamberden önce "itaat ediniz" emrine yer verildiği halde ululemirden önce bu emir anlamlı kelimeye yer verilmiyor. Böylece ululemrin "sizden" olmaları yani Allah'ın net olarak belirttiği iman ve İslam şartlarına sahip olmaları vurgulanıyor. Böylece onlara yapılacak bir itaatin, Allah'a ve Rasulüne itaat etmeye dayalı olduğu anlaşılıyor.

Bütün bu kayıtlardan sonra ortaya şu sonuç çıkıyor.

"Sizden" olan ulu emre itaat Yüce Allah'ın şeriatıyla, haram olduğu nassla kanıtlanmayan ve tartışma konusu olup ta şeriatın prensiplerine götürüldüğü takdirde haram olmadığı sonucuna varılan direktifler ile sınırlıdır. Bununla birlikte bu itaatin sınırlarını Rasulullah (s.a.v.) kesin ve net bir şekilde belirtiyor.

"İtaat İslamın uygun emirleri içindir." (Buhari, Müslim)

"Müslüman günah işlemekle emrolunmadıkça hoşuna gitse de gitmese de emir sahiplerine itaat etmekle yükümlüdür. Şayet günah işlemekle emrolunursa bu emre itaat etmesi söz konusu değildir." (Buhari, Müslim)

"Başınıza bir köle bile geçirilse sizleri Allah'ın kitabıyla yönettiği sürece sözünü dinleyip itaat ediniz." (Müslim)

Bundan dolayıdır ki İslam, her müslümana denetleyici, gözetleyici koruyucu bir görev yüklüyor. Müslüman yaşadığı sürece Allah'ın şeriatının, peygamber'in sünnetinin koruyucusu, aklının ve nefsinin, dünyaya ve ahirete ilişkin geleceğin denetleyicisidir. İslam müslüman kimseyi, çobanı tarafından ne tarafa sürüklenirse giden bir durumdan çıkarıyor. Çünkü İslamın yolu, sistemi açıkça bellidir, itaat noktasında kendisine tabi olunacak şeriat ve sünnet birdir. Birden çok olması ve farklılıklar arzetmesi, uygulayıcı tereddütler içinde bırakması kesinlikle mevzu bahis değildir.

Hakkında kesin nas bulunan meselelerde durum böyledir. Tabi ki zamanın geçmesiyle, ihtiyaçların çoğalmasıyla ve toplumlar arasında farklı problemlerden dolayı hakkında kesin nas bulunmayan durumlarla karşılaşmak mümkündür. Bu meselelerin çözümü için kesin nas bulunmadığı gibi bunlar hakkında hiçbir nassında bulunmadığı durumlarda ortaya çıkabilir. Ayrıca bu meselelerde problemler hakkında farklı yorum ve görüşlerden dolayı ihtilafa düşülebilir. Allahu Teaala böyle durumlarda kişileri ve özellikle toplumu ölçüsüz ve kılavuzsuz bırakmamıştır. Tersine böyle meselelerin şeriat çerçevesi içinde nasıl çözülebileceğini de belirli bir sisteme bağlamıştır. Bu sistem okuduğumuz ayetin kısa bir cümlesinde tüm yöntemi ve yönleriyle ortaya konmuş sınırları çizilmiş ve dayandığı temel belirlenmiştir.

"Eğer herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz o meselenin çözümünü Allah'a ve peygamberine havale ediniz."

Yani bu şekilde kesin nas bulunmayan meselelerin çözümü dolaylı biçimde uyarlandıkları diğer naslara havale edilecektir. Eğer dolaylı bir biçimde uyarlanacakları nasların bulunması söz konusu değilse, o zaman Allah'ın şeriatındaki genel ilkelere göre bir çözüm söz konusudur. İslamın bu noktadaki kesin ve net çizgisini anlamayan kendini bilmezlerin söylemeye yeltendikleri gibi, bu yöntem kapalı, belirsiz ve insan aklının içinden çıkamayacağı bir şekilde karmakarışık bir yöntem değildir. Çünkü İslam'ın hayatın en ince bölümlerini içine alan son derece açık ve net prensipleri vardır. Bu genel prensipler müslüman vicdanlara, yabana gelmeyecek şekilde, hayatın her meselesi için en ince detayına kadar açıklanmıştır. Okuyoruz:

"Eğer gerçekten Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız"

Yukarıda sözünü ettiğimiz Allah'a ve Rasulü'ne ve Allah'ın şeriatıyla ve peygamberin sünnetiyle hükmeden devlet yetkililerine itaat, ihtilaflı meselelerin çözümünü Allah ve Rasulüne havale etmek ve bunların tümü Allah'a ve ahiret gününe iman etmenin hem şartı hem de vazgeçilmez bir unsurudur. Buna göre işin başında bu şekilde bir itaat yoksa, imanda yok demektir. Şayet mü'minlerin hayatında iman etmenin bu vazgeçilmez unsuru ve şartı yoksa, o noktada ne imandan ne de müslüman bir toplumdan söz etmek mümkün değildir.

Allahu Teala meseleyi böylesi şartlı bir kesinliğe bağladıktan sonra devamında olaya bir öğüt bir özendirme ve bir sevindirme yöntemiyle yaklaşıyor. Tıpkı Kur'an'ın diğer yerlerinde olduğu gibi.

"Bu sizin hesabınıza en hayırlı, en iyi akıbet vadeden bir tutumdur"

Böyle bir hareket ve böyle bir tutum bizler için en iyi geleceği ve en iyi yararı vadeden bir tutumdur. Hem dünyada hem ahirette böyle bir hareket ve tutumun sonucunda sadece Allah rızası ve ahiret kazancı yoktur. Gerçi bu bile tek başına son derece önemli bir sonuçtur. Fakat bu şekilde bir yöntem uygulamak gerek fertlerin gerekse toplumun bu dünyadaki geleceği açısından da en yararlı sonucu beraberinde getirir..

"Ey Müminler Allah'a itaat ediniz. Peygambere ve sizden olan ulul emre itaat ediniz. Eğer gerçekten Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız herhangi bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde o meselenin çözümünü Allah'a ve peygambere havale ediniz. Bu sizin hesabınıza en hayırlı ve en iyi akıbet vad eden bir tutumdur."
 
Üst Alt