Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hz. Muhammed'in Şeriatı İle Hz. İbrahim'inki Arasındaki Fark

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
"Hz. İbrahim'in milleti" sözünden murad, Hz. Muhammed (s.a.s)'in getirdiği dindir. Çünkü bu ifâdeden maksad, insanları bu dini kabul hususunda teşviktir.

Binaenaleyh ya "Bu din (millet) usûl ve furû bakımından Hz. İbrahim'in milletinin (dininin) aynısıdır" denilir, veyahut da "Bu millet (din), usûl yani tevhid, nübüvvet ve güzel ahlâka riayet etme bakı*mından Hz. İbrahim'in milletinin (dininin) aynısıdır; fakat bu ikisi, şeriatın furû'unda (ahkarnında) ve amellerin yapılış keyfiyeti bakımından farklıdırlar" denilir?


Birincisi bâtıldır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s) kendi şeriatının, bütün geç*miş şeriatları neshettiğini söylemiştir. O halde nasıl "Bu şeriat, Hz. İbrahim'in şeriatının aynısıdır" denilebilir?


İkincisi de matlubu tam ifâde etmez. Çünkü usûlü tasdik etmek, yani tevhidi, adaleti, iyi ahlâkı ve ahiret inancını tasdik, Hz. Peygamber (s.a.s)'in pey*gamberliğini kabul etme manasına gelmez. O halde nasıl bu neticeyi ifâde etmek için, bu söze tutunulabilir?


Diğer bir soru da şudur: Hz. Muhammed (s.a.s), Hz. İbrahim (a.s)'in şeriatinin mensuh olduğunu söyleyince, "millet" lâfzı da bir dinin usul (inanç) ve furû'u (ahkâmı) manasına gelince, Hz. Peygamber (s.a.s)'in de onun dinin*den yüz çevirmiş olması gerekir. Böylece kâfirlere gereken şey ona da gerekir?


Cevab: Allahu Teâlâ, Hz. İbrahim (a.s)'in kendisine yalvarıp yakardığını, kendisinden Hz. Muhammed'i peygamber olarak gönderip, O'na yardım et*mesini, ve güçlendirmesini ve O'nun şeriatını yeryüzüne yaymasını istediğini anlatınca, bütün bu manaları, " İbrahim'in milleti" diyerek ifâde etmiştir. Ya*hudi, hristiyan ve müşrik Araplar Hz. İbrahim (a.s)'in doğru söylediğini kabul edince, Hz. İbrahim'in arzusu olan şu şahsın peygamberliğini kabul etmeleri gerekir.
Soru soran şöyle der: Yahudi ve hristiyanlar, Hz. İbrahim (a.s)'în Allah'*tan bu peygamberi istemiş olduğunu kabul etmezler. Ancak, Hz. Muhammed (s.a.s), kendisinin nübüvvetini tasdik etmelerini sağlamak için, bu haberi İbra*him (a.s)'den rivayet etmiştir. Binaenaleyh, bu rivayet fesbı'f edilmediği müd*detçe O'nun nübüvveti sabit olmaz, O'nun nübüvveti sabit olmadığı müddetçe de bu rivayet sabid olmaz.. Bu ise, devre (devr-i fâsid'e) götürür; "devr" in ise, sözde yeri yoktur.


Biz, yahudi ve hristiyanların bu rivayetin doğruluğunu kabul ettiklerini ka*bul etsek bile, ancak bu rivayette, Hz. İbrahim'in Allah'tan kendi ve İsmail'in zürriyetinden bir peygamber göndermesini talep ettiği zikredilmektedir. O halde nasıl, Hz. İbrahim'in talep ettiği peygamberin bu şahıs olduğuna kesin olarak hükmedilebilir? Belki de, bundan sonra bir başka şahıs gelebilecektir. Hz. İb*rahim'in duasına icabet etmek, Hz. İbrahim ile Hz. Muhammed (s.a.s) arasın*daki zaman olarak ikibin yıl gecikince, Hz. İbrahim'in duâsıyla talep olunan şu muayyen şahsın dışında bir başka şahsın gelmesi için üç bin yıl kadar ge*cikmesi niye caiz olmasın?


Birinci soruya şöyle cevap veririz: Belki de Tevrat ve İncil bu rivayetin doğruluğuna şehâdet ederler. Eğer böyle olmasaydı, yahudi ve hristiyanlar peygamberlik davasında Hz. Peygamber'i yalanlamaya koşan insanların en şiddetlileri olurlardı.


İkincisine de şöyle cevap veririz. Hz, Peygamber'in nübüvvetini isbat hu*susunda dayanılan şey, onun elinde tezahür eden mucizelerin varlığıdır. Ki bunlar da Kur'an-ı Kerim ile benzerini Peygamberden başka kimsenin bilemeyeceği, gaybî haber ve olaylardan haber vermesidir. Sonra bu hüccet, maksad ve gayeyi pekiştiren bir hüccettir. Atlahu Teâlâ, en iyisini bilendir.


Razi
 
Üst Alt