Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hz. Mevlana (k.s) Ney dinlemedi!

Grozny

New member
Katılım
26 Ocak 2008
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
KoNya
Selamun Aleykum güzel kardeşleri..,,

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, olgun, âlim ve velî bir müslüman idi. Onun çeşitli din, mezheb, meşreb sâhibi kimseleri kendisine hayran bırakan merhameti, insan sevgisi, tevâzuu, gönül okşayıcılığı gibi üstün vasıfları, İslâm dîninin emrettiği güzel ahlâkından bâzı nümûnelerdir.

Onda, bunlardan başka İslâm ahlâkının diğer hususları da kemâl derecede mevcuttu. Bunların hepsini saymak, İslâmiyet’i tamam olarak anlamak ve anlatmakla mümkün olur. Hazret-i Mevlânâ'yı yalnız bir mütefekkir, şâir gibi düşünmek ve o şekilde anlamaya çalışmak, aslı bırakıp, herhangi bir özelliği içinde sıkışıp kalmaya benzer.

Bu ise, en azından Mevlânâ'yı çok eksik ve yarım anlamaya, hattâ hiç anlamamaya sebep olabilir. Nitekim Hazret-i Mevlânâ'yı, sözlerini, yolunu anlamanın anahtarını, kendisi bir rubâisinde şöyle dile getirmektedir:

Ben sağ olduğum müddetçe Kur'ân'ın kölesiyim
Ben Muhammed Muhtâr'ın yolunun tozuyum
Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse,
Ben ondan da bîzârım, o sözlerden de bîzârım.

(Külliyât-ı Dîvân-ı Şems-i Tebrîzi, Rubaiyyat: 1331)

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî tasavvuf deryâsına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasîhatları bu deryâdan saçılan hikmet damlalarıdır. O, bir tarîkat kurucusu değildir. Yeni usûller ve zikir şekilleri ihdâs etmemiştir.

Ney, rebap, tambur gibi çeşitli çalgı âletleri çalınarak yapılan törenler ve âyinler, ilk defâ 15. asırda ortaya çıkmıştır. İlk mevlevî bestelerinin bestelenmesi de aynı zamâna rastlar. Bu târih, Mevlânâ hazretlerinin yaşadığı devirden 3-4 asır sonradır. Onun Mesnevî'sinde geçen "ney" kelimesi, bâzı kimseler tarafından çalgı âleti olan ‘ney’ şeklinde düşünülüp anlaşıldığı için, yanlış olarak, kendisinin ney çalıp dinlediği sanılmıştır.

ALLAH-u teâlânın aşkı ile dolmuş, evliyânın büyüklerinden olan Celâleddîn-i Rûmî (kuddise sirruh) ney ve başka hiç bir çalgı çalmadı.

Mesnevî'de yirmi dört bin, Dîvân'da kırk sekiz bin beyit bulunmaktadır. Celâleddîn-i Rûmî Mesnevî'sini nazım şeklinde yazarak, düşmanlarının sözlerini değiştirmesine imkân bırakmamıştır.

Mesnevî'sinden başka; Dîvân-ı Kebîr, Fîhi Mâfih, Mektûbât, Mecâlis-i Seb'a gibi kıymetli eserleri de vardır. Mesnevî'sine her memlekette, tarih boyunca birçok dillerde şerhler, açıklamalar yapılmıştır. Bunlardan pek kıymetlisi ve lezzetlisi, Mevlânâ Câmî'nin kitabı olup bu eseri de birçok kimse ayrıca şerh etmiştir.

Bunların içinde de, Süleymân Neş'et Efendinin şerhinden elli altı sahifesi, yalnız dört beytin şerhi olup, Sultan Abdülmecîd Han zamânında, 1847 (H.1263)'de Matba'a-i Âmire'de tab edilmiştir.

Bu kitapta, Mevlânâ Câmî (kuddise sirruh) buyuruyor ki: "Mesnevî'nin birinci beytinde [Dinle neyden, nasıl anlatıyor, ayrılıklardan şikâyet ediyor] ney, İslâm dîninde yetişen kâmil, yüksek insan demektir. Bunlar kendilerini ve her şeyi unutmuştur. Zihinleri her an, ALLAH-u teâlânın rızâsını aramaktadır.

Ney, Fârisî dilinde, yok demektir. Bunlar da, kendi varlıklarından yok olmuştur. Ney denilen çalgı, içi boş bir çubuk olup, bundan çıkan her ses, onu çalan kimseden hâsıl olmaktadır. O büyükler de, kendi varlıklarından boşalıp, kendilerinden, ALLAH-u teâlânın ahlâkı, sıfatları ve kemâlâtı zâhir olmaktadır.

Neyin üçüncü mânâsı, kamış kalem demektir ki, bundan da, insan-ı kâmil kasdedilmektedir. Kalemin hareketi ve yazması kendinden olmadığı gibi, kâmil insanın hareketleri ve sözleri de, hep ALLAH-u teâlânın ilhâmı iledir."

Sultan İkinci Abdülhamîd Han zamânında Ankara vâlisi olan, Âbidin Paşa, Mesnevî Şerhi'nde, ney'in insan-ı kâmil olduğunu, dokuz türlü isbât etmektedir. “Mevlevîlik, sonraları câhillerin eline düşdüğünden, "ney"i çalgı sanarak, ney, dümbelek gibi şeyler çalmağa, dans etmeğe başlamışlar, ibâdete harâm karıştırmışlardır.”

“Dînimizin ve Celâleddîn-i Rûmî'nin (kuddise sirruh) beğenmediği bu oyun âletleri, tekkelerden toplanarak, o tasavvuf üstâdının türbesine konunca, şimdi türbeyi ziyâret edenlerden bir kısmı, bunları, onun kullandığını zannederek aldanmakda ise de, (Mesnevî şerhlerini) okuyarak, o hakîkat güneşini yakından tanıyanlar, elbette aldanmamaktadır.”

Ney çalmak, ilâhi okumak, oynamak, zıplamak şöyle dursun, Celâleddîn-i Rûmî (kuddise sirruh), yüksek sesle zikr bile yapmazdı. Nitekim Mesnevî'sinde;

Pes zi cân kün, vasl-ı cânânrâ taleb,
Bî leb-ü bî gâm mîgû, nâm-ı Rab!

buyuruyor. Yâni, "O hâlde, sevgiliye kavuşmağı, cân u gönülden iste. Dudağını ve damağını oynatmadan, Rabbin ismini (kalbinden) söyle!" demektedir.

“Sonradan gelen, Mevlânâ'yı tanımayanlar, ney, saz, def gibi çalgılar çalarak, gazel okuyup dönerek, dans ederek, nefslerini zevklendirmişlerdir. Bu, dînimize uygun olmayan hâllerine ibâdet adını verebilmek ve kendilerini din adamı tanıtabilmek için, Mevlânâ da böyle yapardı. Biz Mevleviyiz, onun yolundan gidiyoruz diyerek, asıldan uzaklaşmışlardır.”

“Büyük âlim Abdullah-i Dehlevî -ks- hazretleri; "Üç kitabın eşi yoktur. Bunlar; Kur'ân-ı kerîm, Buhârî-i şerîf ve Mesnevî'dir." buyurdu. Yâni evliyâlık yolunun kemâlâtını bildiren kitapların en üstünü Mesnevî'dir. Fakat evliyâlık ve nübüvvet kemâlâtını bildiren kitapların en üstünü, İmâm-ı Rabbânî -ks- hazretlerinin Mektûbât kitabıdır.”

Mevlânâ ölüme, "Şeb-i Arûs= düğün gecesi" adını vermektedir. Onun için, tasavvuf ehline göre ölüm; bir felâket değildir, güzel ve tatlı bir şeydir. Tekrar ALLAH'a dönmek olduğundan, ancak bir sevinç vesîlesidir. Tasavvufta keder ve ümidsizlik yoktur. Yalnız sevgi ve tecellîler vardır. Bunun için Mevlânâ'nın

"Gel, gel, her kim olursan ol gel!
ALLAH'a şirk koşanlardan, mecûsîlerden, puta tapanlardan da olsan gel!
Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.
Tövbeni yüz defâ bozmuş olsan bile gel!"

buyurduğu söylenmektedir.

Netice olarak; Mevlâna'nın bir kâmil mürşid olarak manevi vazifesi, yaratılışın gayesi çevresinde, insanların hidayetine ve ebedi saadetine vesile olabilmektir. Bu ilahi gayenin gayreti ve yüklediği manevi vazifenin şuuruyla; "Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız Şeri'at'de (ayet, hadis, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha üzerine kurulmuş olan din kaidelerinde) sağlamca durur, öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır" demektedir. (Midhat Bahârî BEYTUR, Mesnevî Gözüyle Mevlâna, s.103)

Netice olarak; Mevlâna'nın bir kâmil mürşid olarak manevi vazifesi, yaratılışın gayesi çevresinde, insanların hidayetine ve ebedi saadetine vesile olabilmektir. Bu ilahi gayenin gayreti ve yüklediği manevi vazifenin şuuruyla; "Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız Şeri'at'de (ayet, hadis, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha üzerine kurulmuş olan din kaidelerinde) sağlamca durur, öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır" demektedir. (Midhat Bahârî BEYTUR, Mesnevî Gözüyle Mevlâna, s.103)
 

Admin

Active member
Yönetici
Forum Admin
Katılım
29 Haz 2004
Mesajlar
749
Tepkime puanı
207
Puanları
43
konunun anketle alakasi yoktur, her konunuzu anket bölümüne acmayiniz lütfen, konulariniz kaydirilmistir.
 

Muhabbetci

New member
Katılım
16 Ocak 2008
Mesajlar
44
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
49
Konum
Almanya/ Krefeld
Web sitesi
www.1webspace.biz
Kim bunu yazmis bilemem, hangi doktor yahut hangi alim ama gercek suki...Mesnevinin ilk 18 beytini ya bilerek yahut bilmeyerek görmemezlikden gelmede....:)

Mevlana neyi bircok kez över, bircok kez onun ne hos oldugunu dile getirir...Cünki mana aleminden sarhos olan Mevlana Celaleddin rumi, neyde ruhunun inlemesini duyar adeta...

Ayni yunus gibi , oda dönen dolabi duyunca ahu feryat edip muhtesem olan su deyisini söylemisdir...

"Sende benim gibi yardanmi ayrildin
Inilersin dolap derdün ne senin!"

En iyisi biz sözü ehline birakalim bu konuda....


Cilt 1
1. Dinle, bu ney nasıl şikâyet ediyor, ayrılıkları nasıl anlatıyor:
Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımdan erkek, kadın… herkes ağlayıp inledi.
Ayrılıktan parça parça olmuş, kalb isterim ki, iştiyak derdini açayım.
Aslında uzak düşen kişi, yine vuslat zamanını arar.

5. Ben her cemiyette ağladım, inledim. Fena hallilerle de eş oldum, iyi hallilerle de.
Herkes kendi zannınca benim dostum oldu ama kimse içimdeki sırları araştırmadı.
Benim esrarım feryadımdan uzak değildir, ancak (her) gözde, kulakta o nur yok.
Ten candan, can da tenden gizli kapaklı değildir, lâkin canı görmek için kimseye izin yok.
Bu neyin sesi ateştir, hava değil; kimde bu ateş yoksa yok olsun!

10. Aşk ateşidir ki neyin içine düşmüştür, aşk coşkunluğudur ki şarabın içine düşmüştür.
Ney, dosttan ayrılan kişinin arkadaşı, haldaşıdır. Onun perdeleri, perdelerimizi yırttı.
Ney gibi hem bir zehir, hem bir tiryak, ney gibi hem bir hemdem, hem bir müştak kim gördü?
Ney, kanla dolu olan yoldan bahsetmekte, Mecnun aşkının kıssalarını söylemektedir.
Bu aklın mahremi akılsızdan başkası değildir, dile de kulaktan başka müşteri yoktur.

15. Bizim gamımızdan günler, vakitsiz bir hale geldi; günler yanışlarla yoldaş oldu.
Günler geçtiyse, geçip gitsin; korkumuz yok. Ey temizlikte naziri olmayan, hemen sen kal!
Balıktan başka her şey suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı.
Ham, pişkinin halinden anlamaz, öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.



Görüldügü gibi Hz Mevlana pek ala , müzik aleti olan Neyden bahsetmekde...Bunu ispatlamak icin daha cok yazisini cikarabiliriz ama bu sadece bos yere konuyu uzatmak anlamina gelir....

vesselam
 

Grozny

New member
Katılım
26 Ocak 2008
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
KoNya
Sen Bana KAfayı taktın GAliba Muhabbetci Güzel kardeşim..
Güzel kardeşim Benim herkesin düşüncesine saygım var , sen öle düşünüyorsun ben böle....
İkimiz de Allahu tealayı aramaktayız...
Sen orda Ben burda sonucta onu arıyoruz.. Önemli olan bulabilmek, Yasayabilmek,,,,
Ama sana şunu söyleyeyim güzel kardeşim.... Hz. MEvlana (K.s) Cok carpıtılıyor herkese cok yanlıs anlatılıyor,,,
"Herkesin Bakmadıgı yönden Bak dünyaya" Hz Mevlana (K.s) .......
 

Muhabbetci

New member
Katılım
16 Ocak 2008
Mesajlar
44
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
49
Konum
Almanya/ Krefeld
Web sitesi
www.1webspace.biz
Sen Bana KAfayı taktın GAliba Muhabbetci Güzel kardeşim..
Güzel kardeşim Benim herkesin düşüncesine saygım var , sen öle düşünüyorsun ben böle....
İkimiz de Allahu tealayı aramaktayız...
Sen orda Ben burda sonucta onu arıyoruz.. Önemli olan bulabilmek, Yasayabilmek,,,,
Ama sana şunu söyleyeyim güzel kardeşim.... Hz. MEvlana (K.s) Cok carpıtılıyor herkese cok yanlıs anlatılıyor,,,
"Herkesin Bakmadıgı yönden Bak dünyaya" Hz Mevlana (K.s) .......

Estafurullah kafayi niye sana takayim...Tanimiyorum etmiyorum, canimsin kardesimsin...Ama ilmi yönden birsey yaziyorsan illaki bizde cevap verecegiz...Dogru olunca tsk eder, ALLAH senden razi olsun derim....Eger sahsi düsünceme uymuyorsa elesdiririm...Sonunda HAKK batildan ayrilir, sade illa ALLAH kalir :)

Sana tavsiye edeyim acizane turapligimla, mesneviyi basdan sona kadar bir okuyuver.....

vesselam
 

Grozny

New member
Katılım
26 Ocak 2008
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
KoNya
Selamun aleykum Muhabbetci güzel kardeşim buyur..... oku bakalım nediceksin .. :)

MEVLÂNÂ NEY ÇALMADI



"Celâleddîn-i Rûmî" büyük bir velî idi.

Muvâfıktı islâma her iş ve hareketi.



�Mesnevî� kitâbını yazmıştır ki bî-bahâ,

Dünyâda, bu kitâbın bir eşi yoktur daha.



Onda, �Kırkyedi bin� den fazla beyit yazmıştır.

Bu eserle, dünyâya feyiz ve nûr salmıştır.



O, islâm bahçesinde açan "Gonca gül" idi.

O, tasavvuf dalında öten bir "Bülbül" idi.



O, hikmet deryâsına dalan bir "Evliyâ"dır.

Her sözü, o deryâdan saçılan bir damladır.



O, aşk-ı ilâhîyle dolmuş bir "Velî" idi.

İslâmdan, zerre kadar ayrılmış değil idi.



Her bir hareketini düşünüp ince ince,

Yapardı hep islâmın ahkâmı gereğince.



Onun için, o aslâ müzik dinlememiştir.

Ve aslâ "Ney" çalmamış, raks edip dönmemiştir.



Çünkü bu gibi şeyler, yoktur islâmiyyette.

O, bunları yapmaz ve beğenmezdi elbette.



Bu gün çalgı çalarak, varsa âyin yapanlar,

Onbeşinci asırda meydana çıktı bunlar.



Onikinci asırda vefât etti "Mevlânâ".

Bunlar, ondan üç asır sonra çıktı meydana.



Türbesine konulan "Çalgı âletleri" de,

Sonradan konulmuştur, yok idi o devirde.



"Mevlânâ"nın mübârek rûhu da, bundan sebep,

Elbet sıkılıyor ve oluyordur muazzeb.



Bu zâtın vefâtından geçince "Üçyüz" sene,

"Mevlevîlik", geçmişti câhillerin eline.



Mesnevîsinde geçen �NEY� sözcüğünü, bunlar,

�Çalgı âleti� sanıp, çalmaya başladılar.



Hâlbuki o, değil ki ney çalıp, raks eylesin,

Az yüksek sesle bile, vermedi zikre izin.



Evet, bu büyük velî, meşhur Mesnevîsinde,

(Dinle neyden...) diyerek başlamışlar ise de,



Bunu, �Mevlânâ Câmî� çok güzel şerh etmiştir.

Burada "Ney"den murâd, "Evliyâ"dır demiştir.



Yine o buyurur ki: ("Ney" derken o büyük zât,

Hiç �Çalgı aleti�ni etmedi bundan murâd.



"Ney", fârisî dilinde gelir �Yok� mânâsına.

Bu da işâret eder yine �Kâmil insan�a.



Zîrâ bunlar, kendini ve bütün mâsivâyı,

Öyle unuturlar ki herşeyi, her eşyâyı,



Kendilerini dahî, "Yok" bilirler âdetâ.

Bunun için �Ney� denir böyle büyük zevâta.



"Ney"in bir mânâsı da, "İçi boş bir çubuk"tur.

Ondan çıkan her sedâ, çalandan hâsıl olur.



Bunlar da, boşalmıştır kendi varlıklarından.

Kemâlat-ı ilâhî zuhûr eder bunlardan.



"Ney"�in bir mânâsı da, �Kamış kâlem� demektir.

Bundan da, �Kâmil insan� anlatılmak istenir.



Mesnevîde geçen bu "Ney"den murâd, velhâsıl,

Çalgı âleti değil, "Kâmil insan"dır asıl.



Onun ney çaldığını söylemek, bir hatâdır.

Hem de o büyük zâta, büyük bir iftirâdır.

Abdullatif Uyan
 

Muhabbetci

New member
Katılım
16 Ocak 2008
Mesajlar
44
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
49
Konum
Almanya/ Krefeld
Web sitesi
www.1webspace.biz
Selamun aleykum Muhabbetci güzel kardeşim buyur..... oku bakalım nediceksin .. :)

MEVLÂNÂ NEY ÇALMADI



"Celâleddîn-i Rûmî" büyük bir velî idi.

Muvâfıktı islâma her iş ve hareketi.



�Mesnevî� kitâbını yazmıştır ki bî-bahâ,

Dünyâda, bu kitâbın bir eşi yoktur daha.



Onda, �Kırkyedi bin� den fazla beyit yazmıştır.

Bu eserle, dünyâya feyiz ve nûr salmıştır.



O, islâm bahçesinde açan "Gonca gül" idi.

O, tasavvuf dalında öten bir "Bülbül" idi.



O, hikmet deryâsına dalan bir "Evliyâ"dır.

Her sözü, o deryâdan saçılan bir damladır.



O, aşk-ı ilâhîyle dolmuş bir "Velî" idi.

İslâmdan, zerre kadar ayrılmış değil idi.



Her bir hareketini düşünüp ince ince,

Yapardı hep islâmın ahkâmı gereğince.



Onun için, o aslâ müzik dinlememiştir.

Ve aslâ "Ney" çalmamış, raks edip dönmemiştir.



Çünkü bu gibi şeyler, yoktur islâmiyyette.

O, bunları yapmaz ve beğenmezdi elbette.



Bu gün çalgı çalarak, varsa âyin yapanlar,

Onbeşinci asırda meydana çıktı bunlar.



Onikinci asırda vefât etti "Mevlânâ".

Bunlar, ondan üç asır sonra çıktı meydana.



Türbesine konulan "Çalgı âletleri" de,

Sonradan konulmuştur, yok idi o devirde.



"Mevlânâ"nın mübârek rûhu da, bundan sebep,

Elbet sıkılıyor ve oluyordur muazzeb.



Bu zâtın vefâtından geçince "Üçyüz" sene,

"Mevlevîlik", geçmişti câhillerin eline.



Mesnevîsinde geçen �NEY� sözcüğünü, bunlar,

�Çalgı âleti� sanıp, çalmaya başladılar.



Hâlbuki o, değil ki ney çalıp, raks eylesin,

Az yüksek sesle bile, vermedi zikre izin.



Evet, bu büyük velî, meşhur Mesnevîsinde,

(Dinle neyden...) diyerek başlamışlar ise de,



Bunu, �Mevlânâ Câmî� çok güzel şerh etmiştir.

Burada "Ney"den murâd, "Evliyâ"dır demiştir.



Yine o buyurur ki: ("Ney" derken o büyük zât,

Hiç �Çalgı aleti�ni etmedi bundan murâd.



"Ney", fârisî dilinde gelir �Yok� mânâsına.

Bu da işâret eder yine �Kâmil insan�a.



Zîrâ bunlar, kendini ve bütün mâsivâyı,

Öyle unuturlar ki herşeyi, her eşyâyı,



Kendilerini dahî, "Yok" bilirler âdetâ.

Bunun için �Ney� denir böyle büyük zevâta.



"Ney"in bir mânâsı da, "İçi boş bir çubuk"tur.

Ondan çıkan her sedâ, çalandan hâsıl olur.



Bunlar da, boşalmıştır kendi varlıklarından.

Kemâlat-ı ilâhî zuhûr eder bunlardan.



"Ney"�in bir mânâsı da, �Kamış kâlem� demektir.

Bundan da, �Kâmil insan� anlatılmak istenir.



Mesnevîde geçen bu "Ney"den murâd, velhâsıl,

Çalgı âleti değil, "Kâmil insan"dır asıl.



Onun ney çaldığını söylemek, bir hatâdır.

Hem de o büyük zâta, büyük bir iftirâdır.

Abdullatif Uyan


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] MEVLÂNÂ VE NEY

Hz. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (v.1273 ) 13. asırda çökmeğe yüz tutan Selçuklular idaresinde Anadolu'da meydana gelen siyâsî olaylarda ileri görüşü ile Osmanoğullarını korumuş, îmânı, felsefesi ve sanat kudreti ile birleştirici bir rol oynayarak Türk Anadolu'da yeni bir düzenin kurulmasında etkili olmuştur.
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] Mevlânâ, Orta Asya baksılarında görülen semâa yeni bir anlayış getirmiş, şiir ve mûsikî ile insanları mânevî âleme çekmiştir. Vecd ânında, semâ etmiş, mûsikîyi ilâhî aşka ulaşmada vasıta kılmıştır. Mevlânâ'nın oğlu Sultan Veled (1226-1312) babasından devraldığı halîfeliği otuz yıl kadar sürdürmüş, Mevlevî tarikatını yaymış ve usûllerini kurmuştur. Mevlevîlerin semâ âyinleri, giyiniş tarzları Sultan Veled ve Ulu Ârif Çelebi (1212-1320)' den îtibâren zamanımıza kadar, giderek teşkilatlanmış, semâ ve mûsikî, Mevlevîlik'in birbirinden ayrılmayan önemli unsurları olmuştur.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] Mevlevî semâ'ı esnâsında icrâ edilen, güfteleri genellikle Mevlânâ'nın şiirlerinden meydana gelen eserlere "Mevlevî Âyîn-i Şerîfi" denilir. Mutrıp heyeti tarafından icrâ edilen ayînler, saz ve söz mûsikîmizin çeşitli formları, Mevlevî Mûsikîsi olarak bilinmektedir. Türk mûsikîsinin yegâne üflemeli sazı olan ney, bu mâneviyat ve sanat güzelliğinin en önemlisi ifâde vasıtası olup, esas mânâsını Hz. Mevlânâ ve Mevlevîlik ile kazanmıştır. Mevlânâ, şiirlerini topladığı, Mesnevî adlı eserine;
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] Bişnev ez ney çün hikâyet mîküned
Ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned

mısrâları ile başlamış, devam eden on sekiz beyitte neyi sembol haline getirmiştir. Neyi dinle; "Çünkü ney birşeyler anlatmakta, ayrılıklardan şikâyet etmektedir. İçi boşalmış, başı kesilmiş, yüzü sararmış, neyzenin nefesine terkedilmiş olduğu halde Allah'ı söylemektedir." Aslında, buradaki neyden maksat; "İnsan-ı kâmil"dir. İnsan-ı kâmilin içi ve gönlü ney gibidir.Her iki vücutta ortaya çıkan hareketler ve sadâlar ancak Allah'ın tasarrufu ile olur. İçi boş neyi üfleyen, ilâhî sesler çıkaran da neyzen değil midir? Fuzûlî, bu hissiyâtımızı ne güzel dile getiriyor:

Ney kimi her dem ki bezm-i vaslını yâd eylerem
Tâ nefes vardır kuru cismimde feryâd eylerem
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Mevlânâ, Mesnevî'nin ilk on sekiz beyitinde insân-ı kâmil ve ney bağlantısını kurmuş ve bunu tasavvufî neşe içinde açıklamıştır.

NEY HAKKINDA RİVAYET

Neyin var oluşu ile ilgili hikâye, Feridüddin Attar'ın Mantıkü'l-Tayr adlı eserinden şöyle nakledilmektedir: (18.Yüzyılda Türk Müziği, Charles Fonton , çeviren ve yayınlayan: Cem Behar, İst., 1987, sh. 80) " Neyin îcâdı, Şarkta çok eskilere dayanır. Birçok güzel eserin yazarı olan ve Attar lakabıyla anılan Feridüddin, Mantıkü'l-tayr adlı eserinde neyin kökenini, Hz. Muhammed'in zamanına kadar götürür. Feridüddin'e göre bir gün müslümanların peygamberi olan Hz. Muhammed, damadı Hz. Ali'ye bir sır açıklamış.
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Bir kuyunun başındaki Hz. Ali, başını kuyunun içine eğerek Hz. Muhammed'in esrarlı sözlerini tekrarlamış. Daha sonra, Allah, o kuyuda son derece uzun bir kamış yaratmış. Oradan geçmekte olan bir çoban da bu kamışın ucunu keserek kendine bir kaval (ney) yapmış. Bu çobanla günün birinde karşılaşan Hz. Muhammed, Hz. Ali'ye açıklamış olduğu sırların çobanın kamışından çıktığını duymuş. Hz. Ali, yaratılan mûcizeyi görünce de Peygamber'e olan sevgi ve bağlılığına şükretmiş.
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]O zamandan beri müslümanlar kamışlara büyük îtibar gösterirler. Belki de neylerin, hâlâ Hz. Muhammed'in kutsal sözlerini tekrarladığı sanıyorlardır. Bunun içindir ki ney, öncelikle dinsel, mistik ve ahlâkî bir nitelik taşır. Celâleddin'in Mesnevî'si baştan sona bu konudadır. Dönerek ibâdet eden dervişler, tarikatlarını doğrudan ilgilendiren ve pirleri tarafından yazılmış bu kitabı kutlu sayarlar." (alinti)[/FONT]




[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Hz Mevlana nicin ney sembölünü kullanmisdir? Baska sekildede anlatabilirdi...Kendisi ney dinlemedi ise Mevlana hazretleri nicin ney deyip kelime oyunu yapsin?[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Zaten ilk 18 beyitinde acikca Neyin feryat ettigi, yani ses cikardigini yaziyorki, burdan apacik bellidir ne oldugu...[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Herkese tavsiyem, ordan burdan derleme almayinda daha cok kendiniz okuyun mesneviyi...[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ney illaki bir derin anlami vardir, Insani kamilin feryadidir...Buna ragmen Ney calmanin sakincasi olmadigini kendisi söyledigi hikayeden belli...[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]gercekden acizane tavsiyem olsun, Mesneviyi oku güzel can :)
[/FONT]

 

Grozny

New member
Katılım
26 Ocak 2008
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
KoNya
YAw güzel kardeşim Ben bu yazdıklarını bilmiyor muyum zannediyorsun, Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hz Ali(K.V) e bir sır acıklamıs oda bu sırrı tasıyamayıp bir kör kuyuya haykırmıs , bundan sonra kör kuyudan su fıskırmıs sonra bu kuyunun etrafında ney büyümüş filan falan ,,,, Güzel kardeşim bizde biliyoruz bunları Bende cok ilgilendim Mevlana , ney , Mesnevi, İlgilenmedimmi zannediyorsun Belki Mevlananın ilk 18 beyitini senden daha iyi biliyorumdur.
Bak güzel kardeşim bende cok ney dinledim bak sana bir şey anlatayım

ben mevlevilik tarikatına katılacaktım Olmadı,,, nasip degilmiş....
sonra bak ney calmasını ögrencektim Kayıt oldum fakat gidemedim nasip degilmiş...
Sonra Sema etmeyi ögrencektim arkadasla gitcektik Arkadasın Elini matkap deldi dolayısıyla gidemedik nasip degilmiş...
Hep yüce mevlayı aradım onun sözlerinde ama bulamadım olmadı nasip degilmiş....
Sonradan anladım ki yüce mevlayı yanlıs yerde arıyorum.. gözlerim acıldı anlayacagın...
Allahu teala Mevlananın sözlerinde degilmiş. yada Ben anlayamamısım...
Allahu tealayı ancak onun kitabı Kuran-ı kerim ve Bize bahşettigi namaz da bulabilirmişiz....
Tamam Ney güzel ses cıkartıyor ben hatta onu dinlerken aglardım bile kendimden utanırdım....
Ama işte gel görki hayat bizi nerden nereye getirdi....
ney haram degil se bile şüpheli güzel kardeşim....
 
Üst Alt