Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hucurat 14. Ayet ve Alınacak Büyük Dersler.

halukgta

Member
Katılım
5 Ağu 2011
Mesajlar
73
Tepkime puanı
9
Puanları
8

Kur’an ayetleri gerçekten çok düşündürücü ve ibret vericidir, elbette aklını kullanana, ibret alana. Çünkü Allah onlarca ayetinde, bizleri düşünmeye ve aklımızı kullanmaya yöneltmektedir.


Sizleri üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim ayet, Hucurat suresi 14. ayet olacaktır. Gerçekten bu ayet, Kur an ışığında düşünene, büyük dersler verdiği gibi, günümüzde yaptığımız yanlışlara da işaret etmektedir. Önce ayeti yazalım, daha sonra Kur’an ışığında, üzerinde birlikte düşünelim.


Hucurat 14: Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.



Yukarıda yazdığım ayette geçen, Bedevi Arapların Kur’an da geçen özelliğini de, önce sizlere hatırlatmak istiyorum. Bakın Tevbe suresi 97. ayetinde Rabbim, bu Araplardan nasıl söz ediyor.


Tevbe 97: Bedevi Araplar, küfür ve iki yüzlülükçe daha yaman ve Allah'ın, Elçisine indirdiği şeylerin sınırlarını tanımamağa daha müsaittirler. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


Çok dikkat çekici bir özelliklerinden bahsediliyor, Bedevi Arapların. Küfür ve iki yüzlülükte daha yaman olduğunu söyledikten sonra, daha da düşündürücü bir özelliklerinden bahsediyor. Elçisine indirdiği şeylerin sınırlarını tanımamağa daha müsait olduklarını söylüyor.


İşte üzerinde dikkatle düşünmemiz gereken asıl konu burası sanırım. Bedevi Araplar dikkat ediniz, Hucurat 14. ayette biz iman ettik demişlerdi. Yani onlarda bu dini kabul ettiklerini söylüyorlar. Ama inat ettikleri bir konu var. Oda Elçisine indirilen, KUR’AN ın sınırlarına itirazları var. Demek ki Kur’an ın çizdiği bir sınır var. Bu sınırı aşanı Allah gerçek iman etmiş saymıyor.


Bu sözleri birde günümüzde yaptığımız yanlışlarla, Allahın kitabının sınırlarını, kendi nefsimizce nasıl aştığımızı karşılaştırdığımızda, sanırım o devrin Bedevi Araplarına çok fazla söyleyecek söz dahi, belki de bulamayız.


Şimdi Hucurat suresi 14. ayeti, bu inanç doğrultusunda anlamaya çalışalım. Kur’an ın sınırlarını tanımak sözünden ne anlamalıyız? Önce bunu tespit etmeliyiz. Bedevi Araplar iman ettiklerini söylüyorlar, ama atalarından gelen birçok inançtan da vazgeçmek istemiyorlar bu anlaşılıyor.


Hatırlayınız bu ve buna benzer toplumların, Kur’an ı yeterli görmez ve atalarının inançlarından vazgeçmeyen tavırlarına karşılık Allah, bakın nasıl ayetler indirmişti.


Araf sur.185. ayet: Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar.


Ankebut 51: Karşılarında okunup duran bir kitabı, sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.


Hucurat suresi 14. ayetinde bedevi Araplar, inatla Kur’an ı yeterli görmedikleri gibi, onun sınırlarının dışına da çıkmayı istemekteydiler. Hâlbuki Allah birçok ayetinde elçisine, kullarıma Kur’an ile hükmet emrini vermiş, onun dışına çıkamayacağına dair birçok hükmü de indirmiştir. Onun içindir ki Allah, sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diye, kesin hükmünü de vermiştir.


Allah Bedevi Arapların, iman ettik sözünü yeterli bulmuyor. Çünkü iman etmek, sözle değil kalple gönülden yapılması gerektiğini belirtiyor. Allah iman ettik sözünü yeterli görmeyip, Müslüman olduk yani boyun eğdik denmesini istiyor. İşte asıl üzerinde düşünmemiz gereken, bir başka noktada burası sanırım.



Peki, neye boyun eğilmesini istiyor Allah? Ya da Bedevi Arapların yaptığı yanlış neler de siz iman etmediniz diyor Rabbim? Bedevilerin Kur’an ın sınırlarını zorlayarak, onun dışına çıkması ne anlama geliyor? Sanırım ayetin anlatmak istediği önemli konuda burası.



İman ettik diyen Bedevi Araplar, ne yazık ki kendilerini yalnız Kur’an a verip, onun hükümlerine kendilerini teslim etmedikleri içindir ki, imanları kalplerine yerleşememiş ve onun nuruyla nurlanamamışlardı. Çünkü hakka batıl karıştırıyorlardı da ondan. Rahman siz iman ettik diyorsunuz, ama aslında iman etmediniz diyordu onlara.



Ayetin devamında; Eğer Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez diyerek, Allah ın resulüne indirdiği kitaba itaat edilmesini ve bu kitabın sınırlarını tanımalarını istiyor. Çünkü sınırları çizen, belirleyen yalnız Allah tır. Peygamberimizde yalnız Kur’an ı tebliğ edip, eskiden kalan atalarının hurafe inançlarından, onları vazgeçirmeye çalışıyordu. Direnmede bu konuda oluyor, onlara da inanmaya devam etmek istiyorlardı.


Bu ayet bizlerin günümüzde yaptığı, çok büyük yanlışların dikkatini çekiyor. Peygamberimiz devrinde, Kur’an ın sınırlarını zorlayanlara Rabbin ikazı neyse, bugünde Kur’an ın sınırlarını aşanlara, onun sınırlarını genişletip, ilaveler eklemeler yaparak, atalarının inançlarını ilave edip, bunlarda Allah katındandır diyenleri, dün Allah nasıl ikaz ediyorsa, bugünde aynı uyarıların geçerli olduğunu unutmamalıyız. İman ettim demekle olmadığını, gerçek iman edenin Kur’an ın sınırlarını aşmaması gerektiğini, Allah bizlere anlatıyor.



Dilerim Rabbimden, sözde iman ettik diyenlerden değil, Müslüman olduk dedikten sonra, Kur’an ın hükümlerini tebliğ alıp, boyun eğdik diyenlerden oluruz. Yine dilerim Kur’an ın sınırlarını bilen, onun sınırlarını zorlamayan, Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK


















 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Haluk bey kardeşim, çok mu zorladınız kendinizi bu anlamı çıkarmak için. Hucurat suresi 14.ayetinde yer verilen bedeviler için yaptığınız kişisel yorumunuz size günah olarak dönerse, inanın bütün bedevilerin afetmesi bile sizi kurtaramaz. Kendi kafanızdaki şablona uydurmak için, yani "nasıl ki Peygamber (a.s.) zamanında sınır ve hudut bilmez bedeviler müslüman olduk dediği halde bu yönleri sebebi ile kabul görmedilerse, aynı günümüzde de bu tür insanlar mevcuttur, müslümanız demelerine bakmayın" demek için eğip büküyorsunuz !

Saçma bir düşünce peşinde koşarken, lütfen hakk ölçüden ayrılmayın. Bir defa ayetin indiği zamana vakıf olun. Ayet hangi bedevileri, hangi nedenden dolayı konu ediyor ? ona bakın. Bilmiyorsanız da, araştırın ve doğru bir şekilde öğrenip, doğru bir şekilde aktarın. O kadar müslümanın da vebalini almamış olursunuz.

Hucurat 14. ayeti; arap yarımadasında yaşanan kıtlık zamanında, o dönemde Medine civarında oturan arap kabilelerinden beni esed huzeyme kabilesi, sırf o kıtlık esnasında ganimetten pay almak için gelmişler ve "biz iman ettik" diyerek, ganimete ortak olmak, böylece kıtlıktan kavrulan kabilelerine bir şeyler götürebilmek amacı ile gelmişler ve Peygamberimize (s.a.v.) iman ettiklerini bildirmişlerdi. O zaman inen ayet de; bu şekilde denilmesi ile iman etmiş olmadıklarını ama sebep ne olursa olsun, bunu söylemiş olmaları ile İslam olduklarını, imanın ise zamanla kalblerinde yer etmesi ile oluşacağını bildirmiştir. Yani, hiç de sizin dediğiniz gibi bir sınır tanımamazlık gibi bir nedenden dolayı inmemiştir. Tevbe 97. ayeti de yine başka bir arap kabilesi inmişse de; beni esed kabilesi ile bir bağlantısı yoktur. Zaman ve ayetin inme nedeni de farklıdır.

İnsanları yanlış yönlendirmeyin ve zann'a sebep vermeyin. Çünkü aynı surenin 12. ayetinde "tecessüs etmeyin" "zanndan sakının" buyuruyor. Orayı da görün, derim.
 

halukgta

Member
Katılım
5 Ağu 2011
Mesajlar
73
Tepkime puanı
9
Puanları
8
Değerli din kardeşim. Hangimizin ayetten yanlış anladığını huzuru mahşerde göreceğiz. Bunu yargılamak ve sonuç çıkarmak, Rabbin uyarısını hatırlattı bana. Allah kendinizi temize çıkartıp, karşınızdaki kişileri yargılamayın düşüncesini, önce kendimize yol yöntem edinmeliyiz.

Allah Kur'anda ayetlerin nuzül nedenini açıklamaz, çünkü ayetler yalnız o devre hitap etmeyip tüm aleme, tüm zamana hitap eder de ondan. İşte sizin yönteminizle ne yazık ki yüzlerce ayet, anlamından saptırılmış ve Allah ın anlatmak istedikleri, bu yolla anlaşılmaz olmuştur. daha açıkçası Kur'an devre dışı kalmıştır.

Ayetin iniş nedeni konusunda anlatttıklarınız, sizce nekadar doğru olabilir? Bundan emin olabilir misiniz? Eğer bu bilgiler bahsettiğim ayeti anlamak için gerekli olsaydı, Allah bizlere bu bilgiyi de vermezmiydi? Hani ayetler açık ve anlaşılır diyordu Rabbim? Yoksa bu ayetlere iman etmiyormuyuz? Lütfen bu soruları kendinize sorun ve daha sonra üzerinde düşününüz.

İslam tolumunda nuzül sebebini biliyormusun sorusu, bir silah olarak kullanılmıştır. Böylece Kur'anın hiç bahsetmedikleri ön plana çıkartılıp, Kur'andan uzaklaştırılmıştır toplum.

Ben ayetten anladıklarımı yazdm, sizde inandıklarınızı yazdınız. Madem hepimiz bir imtihandayız, bırakalımda imtihan sonuçları, huzuru mahşerde açıklandığında tüm gerçekler ortaya çıksın. Ama lütfen sonuçlar açıklanmadan kendinizi temize çıkarmayınız. Ben bunu asla yapmam, allah tan korkarım.

Gerçek doğruyu yalnız Rabbim bilir, bizlere düşen Allah ın rehberine sarılıp, onun ışığında yol olmak olmalıdır.


Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Değerli din kardeşim. Hangimizin ayetten yanlış anladığını huzuru mahşerde göreceğiz. Bunu yargılamak ve sonuç çıkarmak, Rabbin uyarısını hatırlattı bana. Allah kendinizi temize çıkartıp, karşınızdaki kişileri yargılamayın düşüncesini, önce kendimize yol yöntem edinmeliyiz.

Elbette huzuru mahşerde her şeyi göreceğiz. Yargılanmanın ne demek olduğunu birebir aynel yakin ve hatta hakkel yakin göreceğiz. Rabbmizin uyarısını bana hatırlatırken, sizin de aynı uyarıya kulak vermenizi diliyorum. Bütün bedevileri had sınır tanımaz pozisyonuna siz indiriyorsunuz.

Allah Kur'anda ayetlerin nuzül nedenini açıklamaz, çünkü ayetler yalnız o devre hitap etmeyip tüm aleme, tüm zamana hitap eder de ondan. İşte sizin yönteminizle ne yazık ki yüzlerce ayet, anlamından saptırılmış ve Allah ın anlatmak istedikleri, bu yolla anlaşılmaz olmuştur. daha açıkçası Kur'an devre dışı kalmıştır.

Yanılıyorsunuz, Kur'an devre dışı değildir. Kur'an bizim için yaşam sebebidir. kur'an'ı sadece 5 vakit namazımızda değil, 24 saatimizin bütün anlarında hayatımıza sindirmeliyiz. Yani yaşamaya çalışmalıyız. Ticari hayatta, sosyal hayatta, ailevi hayatta ve hatta uyku alemi de dahil bütün anlarımıza sirayet ettirmeliyiz. Öğrenmişsiniz bir laf dilinizde aynı klişe "Kur'an devre dışı bırakıldı" Kim bıraktı ? En başta sen ! Namazın rekatlarını kendi kafanızdan uyduran yine sizler değilmisiniz ? Neymiş kur'an da namazları belirliymiş ve 3 vakit belirtliyormuş ! Siz değilmisiniz bunu iddia eden ? Ne oldu şimdi ? kendi söylediğinizi inkar mı ediyorsunuz ? Size Peygamber (s.a.v.) gerçeğini sunan insanlara ne demiştiniz, O sadece teblğ ile görevli. başka ? Bu kadar ! Beyim ! kendinize gelin, kendinize ! Öyle nazik edebiyat ile kibarlık olmaz. Müslüman naiftir, amme velakin Dinine dahl edene değil ! Bunu iyi anlayın. Peygamber efendimiz (s.a.v.) bize günlük hayatında neyi örnek göstermişse, biz onları yapmak ile emrolunduk. Çünkü ayet öyle diyor "Peygambere uyun !" Bizde uymaya canu gönülden amedeyiz. Kur'an'ı Peygamber efendimizi (s.a.v.) devre dışı bırakmakla en başta siz uygulamış oluyorsunuz. Ondan sonra da kalkmış bze aynı şeyleri terennüm etme cesaretine giriyorsunuz. Geçin, lütfen geçin kafa karışıklığı yapmayın artık. Ağzınız ile nuru söndürmeye çalışırken bir gün helak olup gideceksiniz. Biz, buraya fikirlerimizi yazarken bir milim dahi olsun Peygamber Efendimizin ne sünnetinden nede hadisinden taviz vermeden, önüğmüze kur'an gerçeğini de alarak yazıyoruz. Bana bu sitede Kur'an ve Peygamber efendimize muhalif olacak 1 tane harf değil, 1 tane noktalı harfin noktasını gösterin, anında üyeliğimi iptal ettiririm. Ama, sizin Kur'an ve Peygamber'e muhalif sayfalarca yazınızı sizin önüne koyarım. Amma, derseniz ki, daha önce yazdıklarımı red ediyorum, yanlış yapmışım, Kur'an önümde Peygamber efendimiz (s.a.v.) de rehberim olarak O ne öğrettiyse kabul ediyorum neyi de yasakladıysa kendimi de o yasakladığından men ediyorum derseniz; o zaman o iş başka. düsturunuz Kur2an ve sünnetse, buyrun. Değilse, bu sözlere her zaman her yerde muhatap olacaksınız ! Ahirette de muhatabınız farklı bir varlık olacak; ama orada son pişmanlık fayda vermeyecek ! uyanın beyim, uyanın !

Ayrıca Allah (Celle celauhu) Kur'an da ayetleri neden gönderdiğini her zaman açıklar ! nasıl Kur'an okuyorsunuz siz ?

Ayetin iniş nedeni konusunda anlatttıklarınız, sizce nekadar doğru olabilir? Bundan emin olabilir misiniz? Eğer bu bilgiler bahsettiğim ayeti anlamak için gerekli olsaydı, Allah bizlere bu bilgiyi de vermezmiydi? Hani ayetler açık ve anlaşılır diyordu Rabbim? Yoksa bu ayetlere iman etmiyormuyuz? Lütfen bu soruları kendinize sorun ve daha sonra üzerinde düşününüz.

Ashab'ı suffa'yı bilirmisiniz siz? Ashab'ı suffa ! Hani cihad için dahi rahatsız edilmeyen, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar haricinde savaşa dahi götürülmeyen, ayet ile geride bırakılan cemaat ! Ha, işte onlar bize bunları yazdıkları ile bildirdiler. O mübareklerin (r.anhüm ecmain) cihaddan dahi geri durmalarının nedenleri vardı, o günkü yazdıkları ile bizlerin yetişmesine zemin hazırladılar.

Allah (Celle celeluhu) bize roman göndermedi. Kalkıp da bize detaylı tafsilatlarına girecek, 32 kısım tekmili birden Peygamberimiz'in (s.a.v.) hayatını anlatan kitab da göndermedi. Bize ahkamlarını gönderdi, ahkamlarını ! tafsilatını da; yaşayan, yürüyen, kuru ekmek yiyen, gerektiğinde ağlayan, gerektiğinde açlıktan karnına taş bağlayan tefsir makamı Muhammed Mustafa'yı (s.a.v.) gönderdi. Uyanın yahu ! bu ne aymazlıktır !

İslam tolumunda nuzül sebebini biliyormusun sorusu, bir silah olarak kullanılmıştır. Böylece Kur'anın hiç bahsetmedikleri ön plana çıkartılıp, Kur'andan uzaklaştırılmıştır toplum.

Nuzul sebepleri, ayeti anlamakta geliş yolunu görmekte muhakemeyi öğretir. Ve Kur'an'ın o günkü şartlara göre inmiş gibi görünen yönü, bu günlere de aynı zamanda ışık tutması nedeni ile en büyük mucize hükmüne girmiştir ! Nuzul sebebi muhakeme yeteneğini, kıyas mantığını anlamak için önemlidir. önemsiz görenlerin, şuan yazdıklarına bu sebeple sayfalarca cevap vermeye çalışıyoruz. Bıkar mıyız; ASLA VE KAT'A ! Usanacağız sanmayın, yazın, yine sayfalarca cevap alırsınız inşaallah.

Ben ayetten anladıklarımı yazdm, sizde inandıklarınızı yazdınız. Madem hepimiz bir imtihandayız, bırakalımda imtihan sonuçları, huzuru mahşerde açıklandığında tüm gerçekler ortaya çıksın. Ama lütfen sonuçlar açıklanmadan kendinizi temize çıkarmayınız. Ben bunu asla yapmam, allah tan korkarım.

Gerçek doğruyu yalnız Rabbim bilir, bizlere düşen Allah ın rehberine sarılıp, onun ışığında yol olmak olmalıdır.

O halde bu mübarek Kur'an ile beraber sarılın Rasulullah'ın (s.a.v.) eteğine ! Çünkü; kurtuluş O'nun (s.a.v.) gibi bir mübareğin öğretileri doğrultusunda Kur'an ile nurlanma vaktidir. Eğer ki; samimiyseniz..!

Yoksa, bütün söylediklerinizin ve yazdıklarınızın ve bu yazılar neticesinde saptırdıklarınızın da vebali boynunuzdadır. Tüm gerçekler ortaya çıktığında, ne pişmanlık fayda verir, ne de tevbe etmek fayda verir. Kimse de kend nefsini henüz bu dünyadayken temize çıkaramaz. Çıkaran, çıkarırım diyen zaten sapmış gitmiş ve dalalete sürüklenmiştir.

Siz, Allah'tan (Celle celaluhu) korkmuyorsunuz ! Korkuyor gibi yapıyorsunuz. Aksi takdirde bu vahşet fikirleri buraya aktarmaya çalışmazdınız.

Haluk, bey ! şahsınızla işim olmaz. Yolda görsem tanımam,bilmem. Kahvede ayakta görsem, buyur abi şöyle otur diye yer gösteririm. Ama bu zihniyetiniz var ya; karanlık gecede karalar giymiş olsa da bir bakışta görür ve tanırım. Burası ehli sünnet vel cemaat caddesi. Hanif arkadaşları arıyorsanız, onlar bu caddeden çıkın (ki inşaallah çıkmazsınız), sola dönün, doğru giderseniz görürsünüz, bir site ileride.
 

halukgta

Member
Katılım
5 Ağu 2011
Mesajlar
73
Tepkime puanı
9
Puanları
8
Aslında cevap vermeyecektim. Çünkü herkezin inancı kendisine. Bakın ben size, sizin benim gibi düşünmediğiniz için asla kötü bir söz söylemedim ve hiç bir ithamda bulunmadım. Çünkü sizin inancınız size, benim inancım banadır. Herkez kendi hesabını verecektir. Ama siz bana neler söylemişsiniz.

Cevap vermemdeki nedenim e gelince. Bana cevabınızın sonunda şöyle bir ithamda bulunmuşsunu buna inanın çok ama çok üzüldüm.

( Siz, Allah'tan (Celle celaluhu) korkmuyorsunuz ! Korkuyor gibi yapıyorsunuz.)

İşte bu sözlerinizi Rabbim e havale ediyorum, ben cevap dahi vermek istemiyorum. Hesabın en adaletlisini gören Rahmandır. O gün geldiğinde hangimizin Allah tan gerçekten korkan olduğunu, huzurda göreceğiz.

Saygılarımla
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Neden cevap vermeyecektiniz ? küstün oynamıyorum radikal, öyle mi. Cevap vermeyeceksen o zaman ne demeye gelip de buraya yumurtanı bırakıyorsun ? herkesin dini elbette kendine, o halde neden kendi hezeyanlarını Kur'an'a mal ediyorsun ?

Bırakın bu tavırları, herkes kendi hesabını kendi verecek zaten, Yüce Rabbimiz öyle buyuruyor; "hiç kimse bir başkasının vizrini (günahını) çekmez" buyuruyor. İthamda bulunmamışsınız benim için. Ne güzel, sevinmelimiyim şimdi. Yahu sen bırak beni, Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) efendimiz hakkında ithamda bulunuyorsun, sen neden bahsediyorsun. Ya yazdığını okumuyorsun, yada yazdıklarının ne anlama geldiğinden haberin yok.

Kur'an "uyun O'na" diye emr ediyor, Peygamberimiz (s.a.v.) "uyun bana" diye emr ediyor, yok canım, gereği yok, biz kendi başımıza da hüküm çıkarırız diyorsunuz. Sonra da ben Allah'tan korkarım, kusura bakmayın ama; şaka gibi bir şeysiniz.

Buraya bir konu asarsan, yorumlarına eleştirilerine de katlanacaksın ve cevabını vereceksin. Veremeyeceksen, boyundan büyük işlere el atmayacaksın. Neymiş kısaca; haddimizi bilecekmişiz ! Dolaş forumda, bak bakalım kaç tane konu açmışsam, hepsini itikadım ve inancım gereği ayetler ve hadisler ile destekleyecek şekilde savunmuşum.

Bir tane, akla mantığa, Kur'an'a ve hadise aykırı, bu değerlerimize muhalif bir tane yazımı bulun, hepsini sileceğim. Öyle, yok gücendim, yok Allah'a havale ettim demelerle bu iş olmuyor. Din; tek gerçek. Sen ve ben, Kur'an'a uyarsak Allah'tan (Celle celaluhu) korktuğumuz belli olur, eğer uymazsak, korktuğumuz günde bu korkunun da bize faydası olmaz.

Yüreğin yetiyorsa, ilimin yeterli geliyorsa bütün milletin önünde sağlam bir şekilde fikrini savunursun. Yoksa; tevbe etmeni, insanları şaşırtmaktan da Allah'a (Celle celaluhu) sığınmanı dilerim.
 
Üst Alt