''HIRSIZ''
Başlıktaki kelime size neyi çağrıştırıyor?
İlk duyduğunuzda zihninizde beliren fotoğraf nedir?
Beliren fotoğrafı zihninizde tutun
Fotoğraf karesine iyice bakın, yakından, daha yakından bakın.
Fotoğrafta gördüğünüz zengin mi yoksul mu?
Yoksul değil mi?
Hırsızın elini kesin (Maide; 5/38) veya Çalmayacaksın (Çıkış;19/15)buyruklarını duyduğunuzda oluşan fotoğraf da aynı değil mi?
Zenginin malını çalan yoksul için söyleniyor sanki.
Peki, neden?
Neden hırsız dendiğinde hep yoksul akla geliyor da zengin gelmiyor?
Neden?
Niçin?
***
Kuran, hırsızlık (sirgat) kelimesini 6 yerde kullanır.
Bunların hiçbirinde de zenginin malını çalan yoksul vurgusunu göremeyiz.
Yani hitap ihtiyaçlarını bile karşılayamayan yoksullara değil; ihtiyaç fazlası içinde yüzen zenginleredir.
Şöyle ki:
İlk olarak hırsızlık kavramı şehrin (Mekke) cin, kehanet ve büyü işleriyle uğraşarak zenginleşmiş olanların yaptıklarının kulak hırsızlığı (istiregas-sema) olduğu söylenirken geçer. Bunlar, görünmez güçlerden yani gök cisimleri, yıldızlar, cinler, periler, ifritlerden güya bilgi alarak/çalarak halk üzerinde nüfuz sağlayanlardı. Bunların yaptıklarına karşılık alevli bir ateşten başka bir şeyle karşılaşmayacakları söylenir (Hicr; 18).
İkinci olarak Yusufun kardeşlerine Mısırda hırsız dendiği söylenirken geçer. Halbuki onlar hırsızlık yapmamışlardı. Bu, zenginlerin (saray çevresinin) ithamı olarak aktarılır. (Yusuf; 70,73,81).
Üçüncü olarak Mekkenin fethi günü Peygambere gelen kadınların hırsızlık yapmayacaklarına dair sözün de yer aldığı biat (tabi olma) olayı anlatılırken geçer. Bunlar, daha çok Kabeye getirilen malları iç edip üleşerek (çalarak) halk üzerinde nüfuz sağlayan erkekler ve onların karılarıydı. Önce erkekler sonra kadınlar sırayla gelip biat ettiler. İçlerinde Ebu Süfyanın karısı Hind de vardı. Şerefi develerinin sırtında olan, şehrin en büyük bahçe sahibi Ebu Süfyan ve karısı bir daha hırsızlık yapmayacaklarına dair biat etti! (Mümtehine; 12). Bu ayetlerin yer aldığı sure nuzül sırasına göre sondan yedinci suredir
Dördüncü olarak bundan böyle hırsızlık eden erkek ve kadınların ellerinin kesileceği söylenirken geçer (Maide; 38). Bu ayetlerin yer aldığı sure de (Maide) nuzül sırasına göre sondan ikinci suredir
Hırsızlık kelimesinin Kuranda geçtiği yerler işte bunlardır.
***
Görüldüğü gibi hırsızlık daha çok bilgi, iktidar ve servet sahiplerinin davranışı olarak ele alınıyor.
Çünkü
Kahinler ve mecnunlar gizli güçlerden (yıldızlardan, cinlerden) bilgi çalarak (kulak hırsızlığı yaparak) otorite oluştururlar. Bununla halk üzerinde hegemonya kurarlar. Kurdukları bu hegemonya hırsızlık yaparak kurulmuş bir hegemonyadır.
O devirde kâhinlerin ve mecnunların yaptığını bugün Bu bana bendeki bir bilgi sayesinde verildi diyenler yapıyor. Bunlar, bilgiyi tekellerine alarak halktan saklarlar. Halkın bu bilgilere ulaşmasına istemezler. Bu bilgi sayesinde halkın kendilerine sürekli muhtaç durumda kalmasını isterler. Bilgiyi güç elde etme aracı olarak kullanırlar.
Kulak hırsızlığı işitmeye/bilmeye dayalı hırsızlık türüdür. İnsanların bilmediği şeylere muttali olan kulak hırsızı, böylece, önemli bir konum elde etmiş olur. Kendindeki bu bilgi sayesinde insanları kendine muhtaç duruma düşürür ve onlar üzerinde emredici ve hegemonya kurucu bir pozisyon elde eder.
Nasıl ki kâhin ve mecnun yıldızlardan ve cinlerden güya başkalarının sahip olamayacağı bilgiler aldığını söyler ve bununla üzerimizde otorite ve hegemonya kurmak ister, işte öyle, bugün de, bir bilim adamı insan anatomisinden (tıp), yeraltından (jeoloji), gökyüzünden (astronomi), bitkilerden (botanik), hayvanlardan (zooloji), minerallerden (kimya) vs. yeri ve göğü dinleyerek bilgi edinir ve bizi onunla kendine muhtaç eder ve bunu hegemonyaya dönüştürerek üzerimizde otoriteleşir.
Din adamı da bunu kutsal bilgiyi elde ederek/tekeline alarak yapar. Bu nedenledir ki peygamberler onlara hep Hırsız yuvası yaptınız (Tevrat: Yeramya; 7/11),Haydut inine çevirdiniz (İncil: Luka; 19/46), Halkın mallarını haksızca/hırsızca yiyorsunuz (Kuran: Tevbe; 34) diyerek kral çıplak deme misyonu üslenirler.
Bunlar hep kulak hırsızlarını uyarmak içindir.
Olayın saf ilim, Tanrıya ve insanlığa hizmet olması için, bilginin tekelleşmemesi, güç temerküzü, otoriteleşme, servet yığma ve iktidar (ele geçirme ve sürdürme) aracı olarak kullanılmaktan vazgeçilmesi gerekir.
Aksi halde yapılan ayette geçtiği gibi kulak hırsızlığıdır.
Yani herkeste olmayanı ele geçirip, herkes üzerinde hegemonya aracı olarak kullanmaya kalkma...
***
Bilgideki kulak hırsızlığı, emek söz konusu olunca mülkiyet hırsızlığı olur.
Çünkü Kuranın bakışına göre yerde ve gökte olan her şeyin mülkiyeti Allaha aittir. Ne gökten bilgi çalarak kulak harsızlığı, ne yerden rızık ve rızık kaynakları devşirerek mülkiyet hırsızlığı, ne de insanlardan itaat devşirerek iktidar hırsızlığı yapamazsınız.
Bilgi, servet ve iktidar bütünüyle Allaha (halka) aittir.
Bizim hakkımız olan şey sadece emeğimizdir. (Necm; 39). Kendi bedenimizin bile sahibi değiliz. Çünkü kendimizi yaratmak için hiçbir emek sarfetmiş değiliz. Ancak emek/alınteri (say/kesb) dökerek elde ettiğimiz şey bizimdir.
Hatta emeğimizle kazandığımızın bile hepsi bizim değildir. Kuran der ki:Erkeklerin kazandığından bir pay vardır. Kadınların da kazandığından bir pay vardır. (Nisa: 32). Yani kazandığımızın hepsi de bizim değil; ondan sadecepay (havaic-i asliye) var.
Gerisi kimin?: Onların mallarında malum bir hak vardır. (Meâric: 24).
Malum hak ne?: Onların mallarında yoksulların ve mahrumların hakkı vardır. (Zâriyat: 19).
Yoksulun ve mahrumun hakkını vermeyip de kendine saklayana, yığana ve biriktirine yani kenz edene zengin diyorlar. Bu durumda zengin bilgiyi depolayan, malı yığan ve iktidarı temerküzeden olduğundan hırsız durumuna düşmüş oluyor.
Onun için Tevratın Yeramyası Rabbin adı anılan yere (tapınağa) din adamlarıkenz merkezine çevirdikleri için Hırsız mağarası diyor (Yeramya; 7/11)
İncilde İsa aynı gerekçeyle yine aynı deyimi kullanıyor: Haydut ini (Luka; 19/46)
Kuran da bunun nasıl olduğunu tefsir ediyor: Halkın mallarını haksızca/hırsızca yiyerek Altını ve gümüşü kenz ederek (Tevbe; 34)Kenz: Biriktirmek, yığmak, kendine hazine yapmak demek.
Demek ki kişisel zenginlik bir toplum için felakettir.
Toplumsal zenginlik olacak; aradığın her şeyi bulacak ve ona ulaşabileceksin.
Böylesi herkesin ulaşabileceği toplumsal zenginlikler, birinin veya bir gurubun/kesimin/zümrenin elinde dönüp dolanan kişisel zenginliğe dönüşmeyecek.
İşte bunu sağlamak için kurulacak düzene Adalet devleti; Ortak iyinin iktidarıdiyoruz
***
Hz. İsanın İncildeki mesellerini çok severim.
Biraz da oradan devam edelim.
Zengine hırsız durumuna düştüğünü ve fakat bunu kendisinin bile fark etmediğini bakın nasıl anlatıyor:
Birisi onun yanına gelerek Ona: Ey iyi hocam! Sonsuz yaşama erişmem için ben ne iyilik yapayım? diye sordu. O da ona: Niçin bana iyi diyorsun? Birden; yani Tanrıdan başka iyi yoktur. (Bana efendim deme Efendi Allahtır hadisine ne kadar da benziyor! İ.E)
Ama eğer yaşama girmek istersen, buyrukları tut, dedi. O da Ona: Hangilerini? dediğinde, İsa: Bunları; Öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan tanıklık yapmayacaksın, Annene, babana saygılı olacak ve komşunu da kendin gibi seveceksin dedi.
O da ona: Tüm bunları çocukluğumdan beri tutuyorum; daha ne eksiğim var? dedi. İsa ona: Eğer kamil olmak istiyorsan, gidip neyin varsa sat ve yoksullara ver. Bununla gökte hazineye sahip olacaksın ve gel bana katıl, dedi.
Adam bu sözü duyunca hızla uzaklaştı; çünkü zengindi.
İsa öğrencilerine: Gerçekten size diyorum ki zengin kişi Göklerin Egemenliğine güçlükle girer. Ve yine size diyorum ki zenginin Tanrının Egemenliğine girmesinden, devenin iğne deliğinden geçmesi daha kolaydır. (Matta; 18/16-24).
Tefsiri: Zengin kişi diyor ki: Bunları çocukluğumdan beri yapıyorum zaten.İsa da diyor ki: Yaptığını sanıyorsun. Sen bir şeyin farkında değilsin. Çalmayacaksınemrini üzerine alınmıyorsun. Bunun, zenginin malını yoksulun çalması olarak anlıyorsun. Oysa sen yoksulun hakkı sana geçtiği için (Hırsız olmuşsun haberin yokdemenin kibarcası!) zengin olmuşsun. Git onları yoksullara ver, öyle gel. Yoksa ne dediğimi anlayamazsın. Bu kadar malla cennete (Göklerin Egemenliğine) giremezsin. Deve iğne deliğinden geçerse sen de cennete girersin
Tevili: Bugün de aynısı denmiyor mu?: Çocukluğumdan beri cumaları hiç kaçırmam... Dedem de namaz kılardı Zekatımı hiç aksatmam, kırkta bir mutlaka veririm... Çevremde hayırsever zengin olarak bilinirim İyi de nasıl zengin oldun? İhtiyacından fazla mal sen de ne geziyor? 20 yılda katlar, yatlar almışsın, araziler kapatmışsın, apartmanlar dikmişsin, hesabına hazineler yığmışsın, yanında çalıştırdığın işçiler hala kirada? Git, onları ver. Onlar sana emek hırsızlığıyaptığın için geçti. Kazandığından sana bir pay vardır, hakkın sadece odur. Aksi halde deve iğne deliğinden geçerse sen de Göklerin Egemenliğine (Cennete) girersin, dedenin namazıyla veya elinin kiri kırkta birle övünerek değil
***
Kuranda şöyle yazılıdır: Onlar (din adamları/yöneticiler) yalandan dolandan medet umarlar (semmâûne lil-kezb) hırsızlıkla/yolsuzlukla yiyicilik(ekkâlûne lis-suht) yaparlar (Maide; 42).
Tevratda şöyle yazılıdır: Yöneticileri asilerle hırsızların işbirlikçisi; hepsi rüşveti seviyor, hediye peşine düşmüş. (Yeşaya; 1-23)
Kime hırsız deniyor dikkat ediniz.
İncilde şöyle yazılıdır: Bundan iyice emin olun: Koyunların ağılına kapıdan girmeyip de başka yerden giren hırsız ve soyguncudur. (Yuhanna; 10/1).
Yani bilgi, servet veya itaat devşirerek zengin olanlar hırsızdır.
Halkın malını haksızca/hırsızca/arsızca yiyenler koyun ağılına kapıdan değil; başka yerlerden girenlerdir. Asıl hırsız ve soyguncu bunlardır.
Koyun ağılına (yeryüzü) başka yollardan (rızık ve rızık kaynaklarını ele geçirerek, toprağa çit çevirerek, doğal kaynaklara el koyarak, üretim araçlarını (agvât) kendine sermaye yaparak) girip; bunlar üzerinden servet yığanlar ve bunları Allah yolunda (yoksullar, muhtaçlar, kimsesizler, çaresizler, yolu kesilmişler, boyunduruk altındakiler için) infak etmeyenler hırsız ve soyguncudur
Koyun ağılına (bilgi) başka yollardan (cincilik, falcılık, üfürükçülük; spekülasyon, borsa oyunları, bilgi tekeli oluşturarak) girip; bunlar üzerinden güç ve hegemonya devşirenler hırsız ve soyguncudur
Koyun ağılına (kamuya) başka yollardan (yolsuzluk, faiz, rüşvet, nitelikli dolandırıcılık, iltimas, torpil, peşkeş, ihale üçkağıtları, yetki nüfuzu, söğüşleme) ile girip; bundan servet yığanlar hırsız ve soyguncudur
Koyun ağılına (din) başka yollardan (hediye, bağış, yardım paralarını iç ederek, cemaat/tarikat paralarını zimmetine geçirerek, din kitapları basarak, tefsir yazarak, ayin/proğram düzenleyerek) girip; bunlardan servet yığanlar hırsız ve soyguncudur
Koyun ağılına (fabrika) başka yollardan (asgari ücretle işçi çalıştırarak, emeği sermayeye eşit görmeyerek, ücret ve emek hırsızlığı yaparak) girip; bundan servet yığanlar hırsız ve soyguncudur
Velhasıl bilgiyi, iktidarı ve serveti; kulak, itaat ve emek hırsızlığı yaparak otorite, iktidar ve servet yığma aracı haline getirenlerin alayı hırsız ve soyguncudur!
Bunların yuvalandığı mekanlar ister devlet, ister tapınak, ister cemaat, ister tarikat, ister örgüt, ister fabrika, ister şirket, ister borsa, ister banka olsun İncilin tabiri ilehaydut ini, Tevratın tabiri ile hırsızlar mağarasıdır. Bunlara Kuranın tabiri ile de aşağılık maymunlar ve domuzlar denir
***
İşte bunların elleri kesilmelidir!
Yere ve göğe uzanan elleri
Toprağa, suya, ırmağa, ekine uzanan elleri
Yeryüzünün rızık ve rızık kaynaklarına uzanan elleri
Doğal gaza, petrole, uranyuma, yağmur ormanlarına uzanan elleri
Emeğe, alınterine, çalışmaya, ekmeğe, sofraya uzanan elleri
Aça, yoksula, kimsesize, garibana uzanan elleri
Bir milyar insanı aç bırakan o elleri (eyd)
Kurdukları küresel ve yerel düzenleri (yedâ)
Evet, elleri (eydiyehum) kesilmeli. Yani ahtapot gibi her yana uzanan elleri; kurdukları sömürü düzenleri (yedâ Ebu Lehep) son bulmalı
Aksi halde hırsızlık bitmez, soygun sona ermez
Banka soyana hırsız ve soyguncu diyoruz.
Peki, banka kuran ne oluyor?
Başlıktaki kelime size neyi çağrıştırıyor?
İlk duyduğunuzda zihninizde beliren fotoğraf nedir?
Beliren fotoğrafı zihninizde tutun
Fotoğraf karesine iyice bakın, yakından, daha yakından bakın.
Fotoğrafta gördüğünüz zengin mi yoksul mu?
Yoksul değil mi?
Hırsızın elini kesin (Maide; 5/38) veya Çalmayacaksın (Çıkış;19/15)buyruklarını duyduğunuzda oluşan fotoğraf da aynı değil mi?
Zenginin malını çalan yoksul için söyleniyor sanki.
Peki, neden?
Neden hırsız dendiğinde hep yoksul akla geliyor da zengin gelmiyor?
Neden?
Niçin?
***
Kuran, hırsızlık (sirgat) kelimesini 6 yerde kullanır.
Bunların hiçbirinde de zenginin malını çalan yoksul vurgusunu göremeyiz.
Yani hitap ihtiyaçlarını bile karşılayamayan yoksullara değil; ihtiyaç fazlası içinde yüzen zenginleredir.
Şöyle ki:
İlk olarak hırsızlık kavramı şehrin (Mekke) cin, kehanet ve büyü işleriyle uğraşarak zenginleşmiş olanların yaptıklarının kulak hırsızlığı (istiregas-sema) olduğu söylenirken geçer. Bunlar, görünmez güçlerden yani gök cisimleri, yıldızlar, cinler, periler, ifritlerden güya bilgi alarak/çalarak halk üzerinde nüfuz sağlayanlardı. Bunların yaptıklarına karşılık alevli bir ateşten başka bir şeyle karşılaşmayacakları söylenir (Hicr; 18).
İkinci olarak Yusufun kardeşlerine Mısırda hırsız dendiği söylenirken geçer. Halbuki onlar hırsızlık yapmamışlardı. Bu, zenginlerin (saray çevresinin) ithamı olarak aktarılır. (Yusuf; 70,73,81).
Üçüncü olarak Mekkenin fethi günü Peygambere gelen kadınların hırsızlık yapmayacaklarına dair sözün de yer aldığı biat (tabi olma) olayı anlatılırken geçer. Bunlar, daha çok Kabeye getirilen malları iç edip üleşerek (çalarak) halk üzerinde nüfuz sağlayan erkekler ve onların karılarıydı. Önce erkekler sonra kadınlar sırayla gelip biat ettiler. İçlerinde Ebu Süfyanın karısı Hind de vardı. Şerefi develerinin sırtında olan, şehrin en büyük bahçe sahibi Ebu Süfyan ve karısı bir daha hırsızlık yapmayacaklarına dair biat etti! (Mümtehine; 12). Bu ayetlerin yer aldığı sure nuzül sırasına göre sondan yedinci suredir
Dördüncü olarak bundan böyle hırsızlık eden erkek ve kadınların ellerinin kesileceği söylenirken geçer (Maide; 38). Bu ayetlerin yer aldığı sure de (Maide) nuzül sırasına göre sondan ikinci suredir
Hırsızlık kelimesinin Kuranda geçtiği yerler işte bunlardır.
***
Görüldüğü gibi hırsızlık daha çok bilgi, iktidar ve servet sahiplerinin davranışı olarak ele alınıyor.
Çünkü
Kahinler ve mecnunlar gizli güçlerden (yıldızlardan, cinlerden) bilgi çalarak (kulak hırsızlığı yaparak) otorite oluştururlar. Bununla halk üzerinde hegemonya kurarlar. Kurdukları bu hegemonya hırsızlık yaparak kurulmuş bir hegemonyadır.
O devirde kâhinlerin ve mecnunların yaptığını bugün Bu bana bendeki bir bilgi sayesinde verildi diyenler yapıyor. Bunlar, bilgiyi tekellerine alarak halktan saklarlar. Halkın bu bilgilere ulaşmasına istemezler. Bu bilgi sayesinde halkın kendilerine sürekli muhtaç durumda kalmasını isterler. Bilgiyi güç elde etme aracı olarak kullanırlar.
Kulak hırsızlığı işitmeye/bilmeye dayalı hırsızlık türüdür. İnsanların bilmediği şeylere muttali olan kulak hırsızı, böylece, önemli bir konum elde etmiş olur. Kendindeki bu bilgi sayesinde insanları kendine muhtaç duruma düşürür ve onlar üzerinde emredici ve hegemonya kurucu bir pozisyon elde eder.
Nasıl ki kâhin ve mecnun yıldızlardan ve cinlerden güya başkalarının sahip olamayacağı bilgiler aldığını söyler ve bununla üzerimizde otorite ve hegemonya kurmak ister, işte öyle, bugün de, bir bilim adamı insan anatomisinden (tıp), yeraltından (jeoloji), gökyüzünden (astronomi), bitkilerden (botanik), hayvanlardan (zooloji), minerallerden (kimya) vs. yeri ve göğü dinleyerek bilgi edinir ve bizi onunla kendine muhtaç eder ve bunu hegemonyaya dönüştürerek üzerimizde otoriteleşir.
Din adamı da bunu kutsal bilgiyi elde ederek/tekeline alarak yapar. Bu nedenledir ki peygamberler onlara hep Hırsız yuvası yaptınız (Tevrat: Yeramya; 7/11),Haydut inine çevirdiniz (İncil: Luka; 19/46), Halkın mallarını haksızca/hırsızca yiyorsunuz (Kuran: Tevbe; 34) diyerek kral çıplak deme misyonu üslenirler.
Bunlar hep kulak hırsızlarını uyarmak içindir.
Olayın saf ilim, Tanrıya ve insanlığa hizmet olması için, bilginin tekelleşmemesi, güç temerküzü, otoriteleşme, servet yığma ve iktidar (ele geçirme ve sürdürme) aracı olarak kullanılmaktan vazgeçilmesi gerekir.
Aksi halde yapılan ayette geçtiği gibi kulak hırsızlığıdır.
Yani herkeste olmayanı ele geçirip, herkes üzerinde hegemonya aracı olarak kullanmaya kalkma...
***
Bilgideki kulak hırsızlığı, emek söz konusu olunca mülkiyet hırsızlığı olur.
Çünkü Kuranın bakışına göre yerde ve gökte olan her şeyin mülkiyeti Allaha aittir. Ne gökten bilgi çalarak kulak harsızlığı, ne yerden rızık ve rızık kaynakları devşirerek mülkiyet hırsızlığı, ne de insanlardan itaat devşirerek iktidar hırsızlığı yapamazsınız.
Bilgi, servet ve iktidar bütünüyle Allaha (halka) aittir.
Bizim hakkımız olan şey sadece emeğimizdir. (Necm; 39). Kendi bedenimizin bile sahibi değiliz. Çünkü kendimizi yaratmak için hiçbir emek sarfetmiş değiliz. Ancak emek/alınteri (say/kesb) dökerek elde ettiğimiz şey bizimdir.
Hatta emeğimizle kazandığımızın bile hepsi bizim değildir. Kuran der ki:Erkeklerin kazandığından bir pay vardır. Kadınların da kazandığından bir pay vardır. (Nisa: 32). Yani kazandığımızın hepsi de bizim değil; ondan sadecepay (havaic-i asliye) var.
Gerisi kimin?: Onların mallarında malum bir hak vardır. (Meâric: 24).
Malum hak ne?: Onların mallarında yoksulların ve mahrumların hakkı vardır. (Zâriyat: 19).
Yoksulun ve mahrumun hakkını vermeyip de kendine saklayana, yığana ve biriktirine yani kenz edene zengin diyorlar. Bu durumda zengin bilgiyi depolayan, malı yığan ve iktidarı temerküzeden olduğundan hırsız durumuna düşmüş oluyor.
Onun için Tevratın Yeramyası Rabbin adı anılan yere (tapınağa) din adamlarıkenz merkezine çevirdikleri için Hırsız mağarası diyor (Yeramya; 7/11)
İncilde İsa aynı gerekçeyle yine aynı deyimi kullanıyor: Haydut ini (Luka; 19/46)
Kuran da bunun nasıl olduğunu tefsir ediyor: Halkın mallarını haksızca/hırsızca yiyerek Altını ve gümüşü kenz ederek (Tevbe; 34)Kenz: Biriktirmek, yığmak, kendine hazine yapmak demek.
Demek ki kişisel zenginlik bir toplum için felakettir.
Toplumsal zenginlik olacak; aradığın her şeyi bulacak ve ona ulaşabileceksin.
Böylesi herkesin ulaşabileceği toplumsal zenginlikler, birinin veya bir gurubun/kesimin/zümrenin elinde dönüp dolanan kişisel zenginliğe dönüşmeyecek.
İşte bunu sağlamak için kurulacak düzene Adalet devleti; Ortak iyinin iktidarıdiyoruz
***
Hz. İsanın İncildeki mesellerini çok severim.
Biraz da oradan devam edelim.
Zengine hırsız durumuna düştüğünü ve fakat bunu kendisinin bile fark etmediğini bakın nasıl anlatıyor:
Birisi onun yanına gelerek Ona: Ey iyi hocam! Sonsuz yaşama erişmem için ben ne iyilik yapayım? diye sordu. O da ona: Niçin bana iyi diyorsun? Birden; yani Tanrıdan başka iyi yoktur. (Bana efendim deme Efendi Allahtır hadisine ne kadar da benziyor! İ.E)
Ama eğer yaşama girmek istersen, buyrukları tut, dedi. O da Ona: Hangilerini? dediğinde, İsa: Bunları; Öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan tanıklık yapmayacaksın, Annene, babana saygılı olacak ve komşunu da kendin gibi seveceksin dedi.
O da ona: Tüm bunları çocukluğumdan beri tutuyorum; daha ne eksiğim var? dedi. İsa ona: Eğer kamil olmak istiyorsan, gidip neyin varsa sat ve yoksullara ver. Bununla gökte hazineye sahip olacaksın ve gel bana katıl, dedi.
Adam bu sözü duyunca hızla uzaklaştı; çünkü zengindi.
İsa öğrencilerine: Gerçekten size diyorum ki zengin kişi Göklerin Egemenliğine güçlükle girer. Ve yine size diyorum ki zenginin Tanrının Egemenliğine girmesinden, devenin iğne deliğinden geçmesi daha kolaydır. (Matta; 18/16-24).
Tefsiri: Zengin kişi diyor ki: Bunları çocukluğumdan beri yapıyorum zaten.İsa da diyor ki: Yaptığını sanıyorsun. Sen bir şeyin farkında değilsin. Çalmayacaksınemrini üzerine alınmıyorsun. Bunun, zenginin malını yoksulun çalması olarak anlıyorsun. Oysa sen yoksulun hakkı sana geçtiği için (Hırsız olmuşsun haberin yokdemenin kibarcası!) zengin olmuşsun. Git onları yoksullara ver, öyle gel. Yoksa ne dediğimi anlayamazsın. Bu kadar malla cennete (Göklerin Egemenliğine) giremezsin. Deve iğne deliğinden geçerse sen de cennete girersin
Tevili: Bugün de aynısı denmiyor mu?: Çocukluğumdan beri cumaları hiç kaçırmam... Dedem de namaz kılardı Zekatımı hiç aksatmam, kırkta bir mutlaka veririm... Çevremde hayırsever zengin olarak bilinirim İyi de nasıl zengin oldun? İhtiyacından fazla mal sen de ne geziyor? 20 yılda katlar, yatlar almışsın, araziler kapatmışsın, apartmanlar dikmişsin, hesabına hazineler yığmışsın, yanında çalıştırdığın işçiler hala kirada? Git, onları ver. Onlar sana emek hırsızlığıyaptığın için geçti. Kazandığından sana bir pay vardır, hakkın sadece odur. Aksi halde deve iğne deliğinden geçerse sen de Göklerin Egemenliğine (Cennete) girersin, dedenin namazıyla veya elinin kiri kırkta birle övünerek değil
***
Kuranda şöyle yazılıdır: Onlar (din adamları/yöneticiler) yalandan dolandan medet umarlar (semmâûne lil-kezb) hırsızlıkla/yolsuzlukla yiyicilik(ekkâlûne lis-suht) yaparlar (Maide; 42).
Tevratda şöyle yazılıdır: Yöneticileri asilerle hırsızların işbirlikçisi; hepsi rüşveti seviyor, hediye peşine düşmüş. (Yeşaya; 1-23)
Kime hırsız deniyor dikkat ediniz.
İncilde şöyle yazılıdır: Bundan iyice emin olun: Koyunların ağılına kapıdan girmeyip de başka yerden giren hırsız ve soyguncudur. (Yuhanna; 10/1).
Yani bilgi, servet veya itaat devşirerek zengin olanlar hırsızdır.
Halkın malını haksızca/hırsızca/arsızca yiyenler koyun ağılına kapıdan değil; başka yerlerden girenlerdir. Asıl hırsız ve soyguncu bunlardır.
Koyun ağılına (yeryüzü) başka yollardan (rızık ve rızık kaynaklarını ele geçirerek, toprağa çit çevirerek, doğal kaynaklara el koyarak, üretim araçlarını (agvât) kendine sermaye yaparak) girip; bunlar üzerinden servet yığanlar ve bunları Allah yolunda (yoksullar, muhtaçlar, kimsesizler, çaresizler, yolu kesilmişler, boyunduruk altındakiler için) infak etmeyenler hırsız ve soyguncudur
Koyun ağılına (bilgi) başka yollardan (cincilik, falcılık, üfürükçülük; spekülasyon, borsa oyunları, bilgi tekeli oluşturarak) girip; bunlar üzerinden güç ve hegemonya devşirenler hırsız ve soyguncudur
Koyun ağılına (kamuya) başka yollardan (yolsuzluk, faiz, rüşvet, nitelikli dolandırıcılık, iltimas, torpil, peşkeş, ihale üçkağıtları, yetki nüfuzu, söğüşleme) ile girip; bundan servet yığanlar hırsız ve soyguncudur
Koyun ağılına (din) başka yollardan (hediye, bağış, yardım paralarını iç ederek, cemaat/tarikat paralarını zimmetine geçirerek, din kitapları basarak, tefsir yazarak, ayin/proğram düzenleyerek) girip; bunlardan servet yığanlar hırsız ve soyguncudur
Koyun ağılına (fabrika) başka yollardan (asgari ücretle işçi çalıştırarak, emeği sermayeye eşit görmeyerek, ücret ve emek hırsızlığı yaparak) girip; bundan servet yığanlar hırsız ve soyguncudur
Velhasıl bilgiyi, iktidarı ve serveti; kulak, itaat ve emek hırsızlığı yaparak otorite, iktidar ve servet yığma aracı haline getirenlerin alayı hırsız ve soyguncudur!
Bunların yuvalandığı mekanlar ister devlet, ister tapınak, ister cemaat, ister tarikat, ister örgüt, ister fabrika, ister şirket, ister borsa, ister banka olsun İncilin tabiri ilehaydut ini, Tevratın tabiri ile hırsızlar mağarasıdır. Bunlara Kuranın tabiri ile de aşağılık maymunlar ve domuzlar denir
***
İşte bunların elleri kesilmelidir!
Yere ve göğe uzanan elleri
Toprağa, suya, ırmağa, ekine uzanan elleri
Yeryüzünün rızık ve rızık kaynaklarına uzanan elleri
Doğal gaza, petrole, uranyuma, yağmur ormanlarına uzanan elleri
Emeğe, alınterine, çalışmaya, ekmeğe, sofraya uzanan elleri
Aça, yoksula, kimsesize, garibana uzanan elleri
Bir milyar insanı aç bırakan o elleri (eyd)
Kurdukları küresel ve yerel düzenleri (yedâ)
Evet, elleri (eydiyehum) kesilmeli. Yani ahtapot gibi her yana uzanan elleri; kurdukları sömürü düzenleri (yedâ Ebu Lehep) son bulmalı
Aksi halde hırsızlık bitmez, soygun sona ermez
Banka soyana hırsız ve soyguncu diyoruz.
Peki, banka kuran ne oluyor?