fani olaný istemem
New member
- Katılım
- 12 Nis 2008
- Mesajlar
- 251
- Tepkime puanı
- 46
- Puanları
- 0
- Yaş
- 52
Peygamber Efendimiz (S.A.V), hadîs-i serifinde söyle buyuruyor: " Benim gözlerim uyur, ama kalbim uyumaz. " Bu hadîs bize Resûlallah (S.A.V) Efendimiz'in uykudayken kalp zikri halinde oldugunu söylüyor.
Yine Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir baska hadîsinde " Âlimin uykusu cahilin ibadetinden iyidir. " buyuruyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in hadîs-i seriflerinde "âlim" diye vasiflandirdigi daimî zikrin sahibi olan kisilerdir. Nitekim bir baska hadîs-i serifinde " Hikmet sahibi âlimler, fikih açisindan nebîler gibidir. " buyuruyor. öyleyse Resûlallah (S.A.V) Efendimiz'in "âlim" diye vasiflandirdigi kisiler daimî zikrin sahibi olan insanlardir. Gerçekten öyle mi?
Allahû Tealâ, Bakara Suresinin 269. âyet-i kerimesinde söyle buyuruyor:
2/BAKARA-269: Yu'til hikmete men yesâu, ve men yu'tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
(Allah) HIKMET'i diledigine verir. Kime hikmet verilmisse andolsun ki; ona çok hayir verilmistir. Bunu da ancak ulûl' elbab tezekkür edebilir.
öyleyse ulûl'elbab olan kisiler ayni zamanda hikmet sahibi olanlardir . Allahû Tealâ'nin kendilerine hikmet verdigi kisiler, mutlaka daimî zikrin sahipleridir.
Hikmet sahibi olmak ne saglar?
Diger insanlardan ayricaligi nedir?
Farkli olan özelligi nedir? Allahû Tealâ, söyle buyuruyor:
3/AL-I IMRAN-7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu mutesâbihât(mutesâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ tesâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te'vîlih(te'vîlihi), ve mâ ya'lemu te'vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi)."
O (Allah) ki; Kitab'i, sana O indirdi. O'ndan bir kismi muhkem (mânâsi açik, yorum götürmez, süphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar, (Levhi Mahfuz'daki) ümmülkitapta (yer alan açik ve kesin âyetler)dir. Digerleri ise mütesabih (mânâsi kapali, açiklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde egrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çikarmak ve (kendi yararina uygun) tevîlde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab')in mütesabih olan kismina uyarlar. Halbuki onlarin tevîlini, kimse bilmez ancak Allah bilir. Ilimde derinlesmis olan RASIHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki: "O'na îmân ettik, hepsi de Rabbimiz katindan (indirilme)dir." Bunu kimse tezekkür edemez ancak ulûl'elbab tezekkür edebilir.
Muhterem okuyucular, bu âyet-i kerimede 3 grup insan ifade ediliyor. Bunlardan 1. grup; kalbinde zeyg olanlar . Allah tarafindan yetkili kilinmadiklari halde Kur'ân-i Kerim âyetlerini kendi zanlarina göre tevil ederek insanlari hidayetten men edenler. Günümüzde Kur'ân'daki Islâm'i yasayan atese çagiran dîn adamlari bu sinifin içine giriyor. Ilimde köklesmis olan " rasihun " ise Kur'ân-i Kerim'in muhkem ve mütesabih âyetlerine inanan, hepsi Allah'tandir diyen ama mütesabih ayetleri tezekkür edemeyenlerdir. Kur'ân-i Kerim âyetlerini tezekkür edebilen, açiklama yetkisine sahip olan ise " ulûl'elbab "tir .
Yine Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir baska hadîsinde " Âlimin uykusu cahilin ibadetinden iyidir. " buyuruyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in hadîs-i seriflerinde "âlim" diye vasiflandirdigi daimî zikrin sahibi olan kisilerdir. Nitekim bir baska hadîs-i serifinde " Hikmet sahibi âlimler, fikih açisindan nebîler gibidir. " buyuruyor. öyleyse Resûlallah (S.A.V) Efendimiz'in "âlim" diye vasiflandirdigi kisiler daimî zikrin sahibi olan insanlardir. Gerçekten öyle mi?
Allahû Tealâ, Bakara Suresinin 269. âyet-i kerimesinde söyle buyuruyor:
2/BAKARA-269: Yu'til hikmete men yesâu, ve men yu'tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
(Allah) HIKMET'i diledigine verir. Kime hikmet verilmisse andolsun ki; ona çok hayir verilmistir. Bunu da ancak ulûl' elbab tezekkür edebilir.
öyleyse ulûl'elbab olan kisiler ayni zamanda hikmet sahibi olanlardir . Allahû Tealâ'nin kendilerine hikmet verdigi kisiler, mutlaka daimî zikrin sahipleridir.
Hikmet sahibi olmak ne saglar?
Diger insanlardan ayricaligi nedir?
Farkli olan özelligi nedir? Allahû Tealâ, söyle buyuruyor:
3/AL-I IMRAN-7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu mutesâbihât(mutesâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ tesâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te'vîlih(te'vîlihi), ve mâ ya'lemu te'vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi)."
O (Allah) ki; Kitab'i, sana O indirdi. O'ndan bir kismi muhkem (mânâsi açik, yorum götürmez, süphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar, (Levhi Mahfuz'daki) ümmülkitapta (yer alan açik ve kesin âyetler)dir. Digerleri ise mütesabih (mânâsi kapali, açiklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde egrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çikarmak ve (kendi yararina uygun) tevîlde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab')in mütesabih olan kismina uyarlar. Halbuki onlarin tevîlini, kimse bilmez ancak Allah bilir. Ilimde derinlesmis olan RASIHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki: "O'na îmân ettik, hepsi de Rabbimiz katindan (indirilme)dir." Bunu kimse tezekkür edemez ancak ulûl'elbab tezekkür edebilir.
Muhterem okuyucular, bu âyet-i kerimede 3 grup insan ifade ediliyor. Bunlardan 1. grup; kalbinde zeyg olanlar . Allah tarafindan yetkili kilinmadiklari halde Kur'ân-i Kerim âyetlerini kendi zanlarina göre tevil ederek insanlari hidayetten men edenler. Günümüzde Kur'ân'daki Islâm'i yasayan atese çagiran dîn adamlari bu sinifin içine giriyor. Ilimde köklesmis olan " rasihun " ise Kur'ân-i Kerim'in muhkem ve mütesabih âyetlerine inanan, hepsi Allah'tandir diyen ama mütesabih ayetleri tezekkür edemeyenlerdir. Kur'ân-i Kerim âyetlerini tezekkür edebilen, açiklama yetkisine sahip olan ise " ulûl'elbab "tir .
Son düzenleme: