Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Helak edilen kavimler

  • Konbuyu başlatan kuranyeter
  • Başlangıç tarihi
K

kuranyeter

Guest
selam
uzun süredir bu helak edilen kavimleri düşünüyorum,hepsinin helak edilme sebebleri kuranda ALLAH tarafından bize bildiriliyor.örnek lut kavmi salih resulun kavmi,musave şuayb ın kavmi.bu kavimlerin helak edilme nedenlerişu anki toplumlarda daha fazlasıyla var.
peki bu toplum neden aynı sebeblerden 1 tanesi dahi helak sebebiyken şimdi bütün sapıklıkların tamamı olmasına rağmen helak edilmiyor
lut kavmi sapık bir kavimdi salihin kavmi allahın yarattığı ayeti olan hayvanlara yapılan zulum,musa nın kavmi insanları köleleştiren bir düzene sahipti,şuayb ın kavmi ölçüve tartı da haksızlık yapan bir kavimdi şimdi bunların hepsi var ve net olarak gözüküyor,AMA HELAK OLMUYOR,NEDEN.



selam ve dua ile
 

Elifnisa

New member
Katılım
29 Eki 2007
Mesajlar
483
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
Peygamber Efendimiz (asm.) ümmetinin helâk olmaması için Allah’a (cc.) çok yalvardı. Bu yalvarmalarının en mühimi de Veda Haccı’nda, Arafat ve Müzdelife’de oldu. Bu iki mübarek yerde O, Allah’ın ilham ettiği ölçüde pek çok şey diledi. Hatta, kul haklarının affı için dahi yalvardı, yakardı.

Evet O Sultanlar Sultanı’nın, ümmet-i Muhammed’in helâk olmaması mevzuunda pek çok yalvarış ve yakarışları olmuştu. Bunu Sahabe-i Kiram’a şöyle anlatıyor:

“Ben, Rabbimden, benim ümmetimi helâk etmemesini istedim. Rabbim benim bu duamı kabul buyurdu. Dedi ki: ‘Onların helâki kendi aralarında olacaktır. Günah işledikleri zaman ben onları birbirine düşürecek ve vurduracağım.’ Ben bunun da kalkmasını diledim; ama Rabbim, bunu kaldırmadı.”

Evet, iradeleri ile halledecekleri bu mesele kaldırılmamıştı... Başka kavimler günah işledikçe semavi ve arzi afetler onları kırıp geçirecek; ama Ümmet-i Muhammed cürüm işledikçe birbirine düşecek, ittihat ve ittifakları bozulacak, ihtilaflarla hırpalanacaklar. İşte, Resul-i Ekrem (asm.) bunun kalkmasını Rabbinden çok diledi; ancak, Cenab-ı Hak -hikmetini kendi bilir- bunu kaldırmadı.

İşin doğrusunu Allah bilir.


Alaaddin Başar (Prof.Dr.)
 
K

kuranyeter

Guest
selam elifnisa
De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. * ahkaf 9
kendisine ve bize ne yapılacağını bilmediğini söyleyen bir resul bizi nasıl helaktan kurtarır,eğer bu konu hakkında bir cevap verirseniz bunun kurandışı bir kaynak olmamasına dikkat edin çünkü kuran yeter.
selamve dua ile
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
"Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim."(Maide 3)

-Cenab-ı Allah bu ayet ile dinini tamamladığını buyuruyor..Gerekli uyarılar yapılmış ve bu uyarılar son ve hak din olan Kur'an-ı Kerim'de açıkça belirtilmiştir..Her dönemde olduğu gibi bütün kavimler kendi kendilerini helak etmişlerdir..Şeytanın vesveselerine boyun eğmiş, dünya hayatını oyun ve eğlence yeri olarak görmüşler, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapmışlardır..

Günümüz insanları da helak olmaktadır..Allah'ın rahmetinden uzaklaştıkça arayış içine girmekte, amaçsız ve asalak gibi yaşadıkları içinde devamlı isyan etmektedirler..Bir insanın helak olması için başına taş yağması ya da kuru ota çevrilmesi gerekmez..Benliğini yitirmekte helak olmakla eşdeğerdir..
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
"O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık deliller geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkar etti. Allah dileseydi onlar savaşmazlardı; lakin Allah dilediğini yapar."(Bakara 253)
 

Elifnisa

New member
Katılım
29 Eki 2007
Mesajlar
483
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
Belkide haklısınız, her seyin doğrusunu Allah bilir elbette...
ama peygamberimiz insanları çok severdi, amcası okadar kötülük yaptığı halde onun için oturup ağlardı. mesela onu taşlayanlar için bir kez beddua bile etmedi. onlar için dua etti. oysa Allahım bu insanları helak et deseydi Allah bu isteğini yerine getirmezmiydi?
elbetteki şefaatide sadece Allahtan bekleriz ama peygamberimizin yaşam tarzıda örnek olmalı. zararsız ve kuranı kerime ters düşmüyorsa neden hadisleri yerine getirmeyelimki?
 
K

kuranyeter

Guest
selam
geçmiş kavimlerin yaptığı sapkınlıkların hepsinden daha büyük bir sapkınlık olduğu zaman helak olucaktır, şu an kitap üzerinde çok açık bir ihtilaf yokmu,bu bir sapkınlık değilmi, peki helak neden olmuyor denilebilir oda olur ama öncesinde bu sapkınlığı net olarak bize anlatacak,ve sapkınlıktan sonra saflar belli olduktan sonra,helak olucak,allahın yol ve yönteminde bir değişiklik bulamayız

BAKARA 213
İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar arasında hükmetsinler diye gerçeği taşıyan kitabı hak olarak indirdi. O kitapta anlaşmazlığa düşenler, o kitap kendilerine verilmiş olanlardan başkaları değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden, çekişmeye girmiştir. Sonra Allah kendi izniyle, inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı. Allah, dilediği kişiyi/dileyeni dosdoğru yola iletir.


selam ve dua ile
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
selam elifnisa
De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. * ahkaf 9
kendisine ve bize ne yapılacağını bilmediğini söyleyen bir resul bizi nasıl helaktan kurtarır,eğer bu konu hakkında bir cevap verirseniz bunun kurandışı bir kaynak olmamasına dikkat edin çünkü kuran yeter.
selamve dua ile


Değerli kardeşim

Alıntı yaptığınız ayetin meali ile türlü türlü manalara varabilirsiniz. Ancak, bu ayet daha önce de kavimlerin, peygamberlerin geldiğini, kavimlerin akibetinin ne olduğunu ve kendi kavmi hakkında da nelerin olacağı hakkında Allah'tan gayrı bir bilenin olmadığını beyan ediyor.

Peygamber bir kavme Allah'ın emirlerini iletir, onlara bu konuda bilmediklerini bildirir, amel eden kurtarır, amel etmeyene peygamber şefaat etmez, etse de Allah ya kabul eder, ya etmez, her şey O'nun hükmündedir.

Ama sizin sorduğunuz soru kuram olarak yanlıştır.
 

Elifnisa

New member
Katılım
29 Eki 2007
Mesajlar
483
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
"Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve Resulüne döndürün."1 Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.2" {Nisa: 59}

1.
Bu ayet, İslâm'ın bütün dini, kültürel ve siyasî sisteminin temelini teşkil ettiği gibi, sistemin kurulması için de, ilk ve en önemli düsturdur. Bu ayetten aşağıdaki prensipler çıkarılabilir:

1) İslâm sisteminde, tek gerçek otorite olan Allah'a itaat edilmelidir. Bir müslüman her şeyden önce Allah'ın kuludur, diğer bütün özellikleri, bu niteliğinden sonra gelir. Bu nedenle bir fert veya toplum olarak bütün müslümanlar, ilk olarak Allah'a bağlıdırlar, tüm diğer bağlar bu bağa boyun eğmek zorundadır. Çünkü tüm insanlar Allah'a verdikleri söze (ahid) sadık kalmak zorundadırlar. Başka birisine bağlılık ve itaat, ancak Allah'a itaati engellemeyecekse kabul edilir. Bu aslî bağlılık ve ahde aykırı olan tüm öteki bağlılık ve ahitler geçersizdir. Hz. Peygamber (s.a.s) bunu bir hadisinde şöyle açıklamıştır: "Yaratıcıya isyan (itaatsizlik) olan yerde, yaratıklardan hiçbirine itaat edilmez."

2) İslâm dininin ikinci önemli prensibi Hz. Peygamber'e (s.a.s) itaat ve bağlılıktır. Bu itaat peygamberlik kurumunun bir gereği değil, bilâkis Allah'a itaat etmenin tek çıkar yoludur. Allah'ın Rasulüne (s.a.s) itaat edilmelidir. Çünkü O, Allah'tan gelen emir ve direktiflerin elde edilebileceği tek kaynaktır. O halde biz ancak O'nun Rasûlüne (s.a.s) itaat ederek Allah'a itaat edebiliriz. Çünkü itaatin başka bir yolu yoktur. Bunun aksine Rasûl (s.a.s) ile aradaki bağı koparmak, O'nu gönderen Hakim'e başkaldırmak demektir. Bir hadis-i şerif'te bu konuyu şöyle açıklar: "Kim bana itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur, kim de bana isyan ederse Allah'a isyan etmiş olur." Aynı konu bu surenin 80. ayetinde 'de vurgulanmıştır.

3) Bu birinci ve ikinci bağlılıktan sonra bunlardan daha aşağı derecede yer alan bir bağlılık daha vardır. Bu, müslümanların kendi aralarında seçip yetki verdikleri yöneticilere bağlılıktır. "Ulil-emr" (kendilerine yetki verilenler) kelimesi çok geniş kapsamlıdır. Müslümanların herhangi bir işinin başında olan herkesi kapsar. Din alimleri, düşünürler, politik liderler, yöneticiler, mahkemelerdeki kadılar, kabile başkanları ve buna benzer kimseler. Kısacası, müslümanlar arasından seçilip kendilerine yetki verilen herkese itaat edilmelidir. Onlar a) Müslümanlardan oldukları b) Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ettikleri sürece, onlara karşı gelip, müslümanların toplum hayatındaki barışı bozmak doğru değildir. Bu iki şart onlara itaat edilmesinin ön şartını oluşturur. Bunlar hem ayette açıkça ortaya konmuş, hem de Hz. Peygamber (s.a.s) tarafından açıklanmıştır. Aşağıda şartların gerekliliğini belirten Hz. Peygamber'den (s.a.s) birkaç hadis zikrediyoruz:

a) "Emrettiği şey günah olmadığı sürece, bir müslümanın kendilerine yetki verilen yöneticilerin emirlerine, hoşlansın veya hoşlanmasın, itaat etmesi gerekir. Eğer emir ona günah olan bir şeyi yapmasını emrederse, o yöneticiyi dinlememeli ve emirlerine de itaat etmemelidir." (Buhari, Müslim)

b) "Günah olan bir konuda bir kimseye itaat etmek haramdır. İtaat ancak doğru olan şeylerde zorunludur." (Buhari, Müslim)

c) Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Sizin başınızda doğru olduğu kadar yanlışı da uygulayan yöneticiler bulunacaktır. (Böyle bir durumda) Kim yanlış olan şeylerden nefret ederse, sorumluluktan kurtulacaktır, kim de bu yapılan yanlışlardan hoşlanmazsa (cezadan) kurtulacaktır." Ashabdan bazıları: "Böyle yöneticilere karşı savaşmayacak mıyız?" diye sorunca Hz. Peygamber (s.a) "Namazı kıldıkları müddetçe, hayır" diye cevap vermiştir. (Müslim)

Yani, eğer namazı terkederlerse bu onların Allah'a ve Rasûlü'ne isyan ettiklerinin açık bir göstergesi olacaktır.

d) Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Sizin en kötü yöneticileriniz, sizin nefret ettiğiniz ve sizden nefret eden ve sizin beddua ettiğiniz ve size beddua eden yöneticilerdir." Ashabdan bazıları: "Ey Allah'ın Rasûlü, böyle yöneticilere karşı başkaldırmayacak mıyız?" diye sorunca, Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu: "Aranızda namazı ikame ettiği müddetçe, hayır."

Bir öncekinde koşulan namaz şartı bu hadiste daha açık bir şekilde belirlenmektedir. "c" hadisinde, ferdi olarak namaz kılan bir yöneticiye karşı ayaklanılmaması gerektiği hükmü çıkıyor. Fakat "d" hadisinde yöneticilerin İslâm toplumunda namazı ikame edip onun temel direklerden biri yapmaları şart koşuluyor. Bu bir başka hadiste de şöyle ifade ediliyor: "Hz. Peygamber (s.a) bizden bazı şeylerle ilgili olarak bağlılık yemini aldı. Bunlardan biri de, başımızdaki yöneticilerde apaçık küfür alâmetleri görmeden onlara karşı gelmememizdi. O (küfür alâmetlerini gördüğümüz) zaman Allah huzurunda (başkaldırmamız için) geçerli bir nedene sahip olabiliriz." (Buhari-Müslim)


4) Mutlak ve sürekli bir prensip olarak konulan dördüncü husus ise, Allah'ın emirlerinin ve Hz. peygamber'in (s.a.s) sünnetinin, hükümlerin tespitinde ve İslâm dininde tek ve nihaî otorite olduğu noktasıdır. O halde müslümanlar arasında veya yönetici ile yönetilenler arasında herhangi bir mesele ortaya çıktığında, hepsi birden Kur'an ve Sünnet'e başvurmalı ve O'nun verdiği karara boyun eğmelidirler. Bu nedenle İslâm'ı, diğer İslâm-dışı sistemlerden ayıran ana sebebin, Allah'ın Kitab'ını ve Rasûlü'nün (s.a.s) sünnetini nihaî otorite olarak kabul edip, bu ikisine başvurulması ve onların hükmüne boyun eğilmesi olduğunu söyleyebiliriz.

Bazı insanlar bu ilkenin derin anlamı konusunda şüpheye düşerler. Hayatın bir çok yönü olduğu (örneğin, Demiryolları, PTT, Belediye vs.) için ve ne Allah'ın Kitabı'nda ne de Rasûlü'nün (s.a.s) Sünneti'nde bunlarla ilgili hiçbir bilgi ve düzenleme olmadığı için, böyle bir ilkenin uygulanmasının çok zor olduğunu söylerler. O halde bu kadar çeşitli konularda karşılaştığımız sorunlara nasıl çözüm bulacağız? Bu şüphe, onların İslâm'ın temel ilkesini tam anlamıyla kavramamış olmalarından kaynaklanır. İslâm, Allah'ın Kitab'ının ve Rasûlü'nün (s.a.s) sessiz kaldığı konularda istenilen şekilde davranmayı serbest bırakmıştır. Bir müslümanla, bir gayri müslimi ayıran fark, ikincisinin kendisini mutlak bir şekilde özgür hissetmesi, birincisinin ise kendisini Allah'ın kulu olarak kabul edip, ancak İslâm'ın serbest bıraktığı konularda kendisini özgür hissetmesidir. Müslüman olmayanlar her konuda kendileri hüküm verirler ve ilâhî bir rehbere ihtiyaçları olmadığına inanırlar. Bunun aksine müslümanlar, her şeyde Allah ve Rasûlü'nün (s.a.s) rehberliğine müracaat ederler ve onların kararına uyarlar. Fakat eğer belli bir konuda ne Kur'an'da, ne de Sünnet'te bir hüküm bulamazlarsa, o zaman doğru olduğuna inandıkları herhangi bir şekilde davranmakta serbesttir. İslâm'ın belli bir konuda susması, o konuda davranış özgürlüğünün varolduğuna bir işarettir.

2. Bu ayetin ilk bölümünde Kur'an, İslâmî bir yapının dört asıl ilkesini ilân eder ve ikinci bölümde bu ilkelerin altında yatan hikmeti öğretir. Müslümanlara, gerçekten müminler iseler bu dört ilkeye uymaları emredilir, aksi takdirde onların şehadetleri şüpheli olur. Daha sonra onlara hayat sistemlerini, refahlarının dayanağını teşkil eden bu dört temel ilkeye dayandırmaları öğretiliyor. Çünkü sadece bu ilke, onları bu dünyada doğru yola götürüp ahiret'te de mutlu bir hayata ulaştırabilir.

Bu tavsiyenin, Yahudilerin ahlâkî ve dinî durumlarını eleştiren pasajdan sonra geldiğine ve müslümanları belirsiz bir şekilde onların kötü durumlarına karşı uyardığına dikkat edilmelidir. Bu, şu anlama gelir: Ne zaman bir toplum Allah'ın Kitab'ı ve Rasûlü'nün Sünnet'ini fırlatıp atar, Allah ve Rasûlü'ne (s.a.s) isyan eden lidere uyar, Kitap ve Sünnet'in hüküm vermesini istemeksizin yönetici ve dinî liderlere düşüncesizce itaat ederse, İsrailoğulları'nın kötü akıbetine uğramaktan kurtulamaz. ]

Alıntıdır.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Cenab-ı Allah sonsuz merhamet sahibi olduğu için yolunu şaşıran her topluma peygamberler göndermiş ve uyarılarda bulunmuştur..İnsanoğlu Allah'ın rahmetinden uzaklaştıkça O'nu akletmede zorlanmış ve yaşadıkları toplumun içerisinde inançlarını muhafaza edememişlerdir..

Şeytanın nefsi ile verdiği sınav iki olasılık üzerinedir..
1-Hz.Adem'e secde etmek
2-Hz.Adem'e secde etmemek

Hz.Adem(a.s)'ın sınavı ise; "Yasak ağaca yaklaşıp yaklaşmaması üzerinedir"..Hz.Adem(a.s)'in namaz kılması ya da oruç tutması ile ilgili Kur'an-ı Kerim'de hiçbir ayete rastlayamıyoruz..Çünkü Hz.Adem(a.s)'dan istenilen sadece yaptığı günaha tövbe etmesidir..

Buradan şu sonuç çıkıyor. Eğer her peygamber Allah'ın nazarında eşit olsaydı her dönemde istenilen ibadetlerin aynı olması gerekirdi.Böyle bir durum olmayacağına göre ve her çağda sınavın zorlaştığı da göz önüne alınırsa Hz.Muhammed(s.a.v)'in diğer peygamberlere göre daha sabırlı ve daha üstün meziyetlere sahip olması gerekir..

İşte Hz.Muhammed(s.a.v)'in diğer peygamberlerden üstün olma sebebi budur..Hiçbir peygamberin güzel ahlakı insanlar tarafından bir yere not edilipte günümüze kadar ulaşmış değildir..Kur'an da geçen bütün peygamberlerin mükemmel bir ahlaka sahip olduğunu sadece Kur'an-ı Kerim'den öğrenebilirsiniz..Hadislere itibar etmeyen kimselerin peygamberimizin ahlakı ile ilgili rivayetleri bir nebze ciddiye alabileceğini düşünüyorum..
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
“Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerinebir şahit yaptığımız zaman, bakalım kafirlerin hali ne olacak...” (Nisa : 41)

Şefaat, haktır! Makam-ı Mahmud sahibi olan Muhammed Mustafa (s.a.v.)'nın şefaatini inkar etmeyin. İnkar eden, hüsrana girer. "Sen iste, Rabbin verecek" ilahi emri gereği isteyecek. İstemesini emreden de kabul edeceğini beyan etmiş.

Şefaat yetkisi çok yüksek bir peygamberin (s.a.v.) ümmedi olmamız nedeni ile, bu zamanda bütün kavimlerin helak olmasına neden olan günahların yaşanıyor olmasının tek gerçeği bu olsa gerek. İzinde ve yolunda olmamız yeterli. Bütün peygamberlerin (aleyhissalatü vesselam ecmain) Reis'i; Hazreti Muhammed Mustafa(s.a.v.)'dir. Yukarıdaki ayet ile de bu gerçek sabittir!
 
K

kuranyeter

Guest
helak edilen kavimler

helak edilen kavimler

bçetin811 yazdı
Cenab-ı Allah sonsuz merhamet sahibi olduğu için yolunu şaşıran her topluma peygamberler göndermiş ve uyarılarda bulunmuştur..İnsanoğlu Allah'ın rahmetinden uzaklaştıkça O'nu akletmede zorlanmış ve yaşadıkları toplumun içerisinde inançlarını muhafaza edememişlerdir..

Şeytanın nefsi ile verdiği sınav iki olasılık üzerinedir..
1-Hz.Adem'e secde etmek
2-Hz.Adem'e secde etmemek

Hz.Adem(a.s)'ın sınavı ise; "Yasak ağaca yaklaşıp yaklaşmaması üzerinedir"..Hz.Adem(a.s)'in namaz kılması ya da oruç tutması ile ilgili Kur'an-ı Kerim'de hiçbir ayete rastlayamıyoruz..Çünkü Hz.Adem(a.s)'dan istenilen sadece yaptığı günaha tövbe etmesidir..

Buradan şu sonuç çıkıyor. Eğer her peygamber Allah'ın nazarında eşit olsaydı her dönemde istenilen ibadetlerin aynı olması gerekirdi.Böyle bir durum olmayacağına göre ve her çağda sınavın zorlaştığı da göz önüne alınırsa Hz.Muhammed(s.a.v)'in diğer peygamberlere göre daha sabırlı ve daha üstün meziyetlere sahip olması gerekir..

İşte Hz.Muhammed(s.a.v)'in diğer peygamberlerden üstün olma sebebi budur..Hiçbir peygamberin güzel ahlakı insanlar tarafından bir yere not edilipte günümüze kadar ulaşmış değildir..Kur'an da geçen bütün peygamberlerin mükemmel bir ahlaka sahip olduğunu sadece Kur'an-ı Kerim'den öğrenebilirsiniz..Hadislere itibar etmeyen kimselerin peygamberimizin ahlakı ile ilgili rivayetleri bir nebze ciddiye alabileceğini düşünüyorum..[/quote]



selam
allah katında hangi resul üstündür buna biz karar veremeyiz,allah ın bizden istediği ise resuller arasında ayrım yapmamamızdır,ama siz hem delilsiz bir şekilde muhammedi diğer resullerden üstün tutup vede bizim peygamberimiz diyerek ayrımcılık yapıyorsunuz

Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur, dediler

Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. "Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır" dediler.
dikkat ederseniz yakubun oğulları müslüman olmak için lailahe illallah yakup resulallah demiyorlar,baba sen onlardan üstünsün demiyorlar,babaları kadar diğer resullerinde ismini sayıp sonra biz müslümanız diyorlar ama şimdiki müslümanım diyen insanların kaçtanesi muhammedden önceki resulleri tanıyor yada islamın bilge diye tarif ettiği ve ölümdöşeğinde olan biri ölürken diğer resullerin ismini zikrediyormu hayır sadece birini diğerlerini söylemezler isa deseler hırıstiyan olacağız diye korkuyorlar,isa hıristiyanların resulu değilki isa müslümanların resulu ..arkadaşın biri makamı mahmudun sahibini yanlış söyledi oranın sahibi değilde orada idris resul yerini sağlama aldı umulurki son nebide orda olucak allahın izni ile​



selam ve dua ile​
 
K

kuranyeter

Guest
SELAM ELİF NİSA
Biz Hz. Muhammed’e niye uyarız? Çünkü O Allah’ın elçisidir. Yani Allah’ın mesajını alıp da getiren kişidir. Elçinin mesajı Allah’ın gönderdiği mesajdır. O mesaja uyulunca hem Allah’a, hem de o mesajı getiren elçiye uyulmuş olur. Aynı zamanda mesajın kendisine (Kuran’a) uyulduğunu söylersek bu da doğru olur. Elçiye “elçi” denmesinin sebebi kendisinin olmayan mesajı taşımasındandır. Yani Allah, Resul (elçi) kelimesiyle, Hz. Muhammed’in kendisinin olmayan mesajı taşıyan kişi olduğunu vurgulamaktadır. İnsanlara, elçiyi devreden çıkartıp Allah’a varmanız mümkün değildir dersini veriyor. İtaat edilmesi emredilen kişi olan elçi, kendisi namına değil, göndericisi (Allah) namına konuşmaktadır. Bu yüzden “O’na (elçiye) itaat, gönderene (Allah’a) itaattir” mantığı, Kuran’ın bu ayetleriyle verilmektedir. Allah’ın elçi yollaması, bizle irtibat kurmak için seçtiği yegane yoldur. Elçi mesajı insanlara ileteceği, ona davet edeceği için elçiye itaat (Hz. Muhammed’e) onu gönderene (Allah’a) itaat olacaktı.

Elçiye itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.

4 Nisa Suresi 80

İnsanlar Allah’ın mesajı Kuran’ı Hz. Muhammed’in (elçinin) ağzından duydular. Kuran her insana ayrı ayrı vahiy edilmedi ki ! Peygamberimiz’in getirdiği mesaja uymayan birçok insan “Bu insan sözüdür.” veya “Biz bir insana mı uyacağız?” şeklinde karşı çıkmışlardır. Oysa Allah “Allah ve elçisine itaat edin.”ayetleriyle; Hz. Muhammed’e, elçiliği yüzünden, o mesajın gerçek sahibi Allah olması yüzünden uyulacağını göstermektedir. Yani Allah, “Allah ve elçisine itaat edin.” ayetleriyle uyulanın bir tek Allah olduğunu göstermektedir, bu da 4.Nisa Suresi 80. ayette bir daha anlaşılmaktadır. Yoksa; Allah Kuran ile hükümler koydu, Peygamber hadislerle ilave hükümler yaptı, Allah ve elçiye itaatten kasıt iki tane din oluşturucunun oluşturduklarına uymaktır; şeklinde ayetleri açıklamak, dinimizi Allah ve Peygamber ortak yapımına çevirmek olur. Bu da Allah’ın din üzerindeki tekeline tecavüzdür ki bir şirk türüdür. Geleneksel İslamcıların bu sapışını birçok eserlerinde görebiliriz: “Peygamberimiz dinimizde hüküm koyucudur. Haram ve helali tespit eder.”[Rivayet İlimlerinde Haberi Vahitlerin İtikat ve Tefri Yönlerindeki Değeri, sayfa 108] Oysa Kuran’da Allah dışında hüküm koyucu aranmaması söylenir.

Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım.

6 Enam Suresi 114

SELAM VE DUA İLE
www.kurandaki din.
amaç doğruyu bulmak araştırmak en doğal hakkımız paylaşmak dahada güzel varsa daha güzel bir cevap paylaş bizimle radikalci arkadaş
selametle
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Postacı yani, kısacası bu demektir. Kendisine ait olmayan mektubu, içerisine yorum, fiil katmayan PTT memurları gibi. Bak postacı geliyor selam veriyor...
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
"O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık deliller geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkar etti. Allah dileseydi onlar savaşmazlardı; lakin Allah dilediğini yapar."(Bakara 253)

selam
allah katında hangi resul üstündür buna biz karar veremeyiz,allah ın bizden istediği ise resuller arasında ayrım yapmamamızdır,ama siz hem delilsiz bir şekilde muhammedi diğer resullerden üstün tutup vede bizim peygamberimiz diyerek ayrımcılık yapıyorsunuz

Bakara suresi 253. ayet ile yazınız arasında paralellik gözüküyor..Allah katında hangi resulün üstün olduğuna bizler karar veremeyiz diyorsunuz ama yazınızda da görüldüğü gibi bir üstünlük söz konusu..

"Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız: Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır."(Ali İmran 110)

-İnsanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet müslümanlar ise Peygamberlerin derece olarak en üstünü de Hz.Muhammed(s.a.v)'dır..Çünkü müslümanlar Kur'an-ı Kerim'in içinde bütün peygamberin ahlakını öğrenebilme nimetine sahip olmuşlardır..Eğer ki Hz.Nuh(a.s)'ın zamanında yaşamış olsaydım hiç tereddütsüz geminin içine biner inanmayanların şerrinden kurtulurdum..İşte o zamanda yaşayan insanların sınavı gemiye binip, binmemektir..Değişen şartlar ve koşullar sınavı zorlaştırmıştır..Her gelen uyarıcı bir önceki peygamberden daha sabırlı ve daha üstün meziyetlere sahip olması gerekir..Bu böyledir bunun aksini düşünemeyiz..
 
K

kuranyeter

Guest
bcetin811 yazdı Eğer ki Hz.Nuh(a.s)'ın zamanında yaşamış olsaydım hiç tereddütsüz geminin içine biner inanmayanların şerrinden kurtulurdum..İşte o zamanda yaşayan insanların sınavı gemiye binip, binmemektir..Değişen şartlar ve koşullar sınavı zorlaştırmıştır..Her gelen uyarıcı bir önceki peygamberden daha sabırlı ve daha üstün meziyetlere sahip olması gerekir..Bu böyledir bunun aksini düşünemeyiz..
selam
o gemini içine binerim demek çok büyük bir iddadır,çok kolay bir iş olsaydı nuhun oğlu binerdi.su ayeti çok iyi bilirsiniz siz sizden öncekilerin çektiği acıların bir benzerini çekmediğiniz sürece cennete gireceğinizimi sanıyorsunuz . nuh insanlara gemiye binin dedi onlarda hemen bindiler hiç bir bedel ödemeden ne kadar kolay onların gemiye binmeden önce neler çektiğini allah bilir ama şimdiki,ümmet şahadet getir yeter diyor sadece ölmeye yakın şahadet getirince cennet garanti bu daha kolay.

1 Yemin olsun o burçlarla dolu göğe,
Tefsir

Bürûc 2 2 O vaat olunan güne,
Tefsir

Bürûc 3 3 Tanıklık edene, tanıklık edilene/seyredene, seyredilene,
Tefsir

Bürûc 4 4 Ki gebertildi o hendekçi grup/o kamçıları hendek gibi iz bırakan herifler,


Bürûc 5 5 O tutuşturulan ateşin adamları,


Bürûc 6 6 Onlar onun başında oturmuşlardı.


Bürûc 7 7 Ve hepsi, müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
Tefsir

Bürûc 8 8 Onlardan sadece, Azîz ve Hamîd Allah'a iman ettikleri için öc alıyorlardı



selam ve dua ile
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Sevgili Kur'anyeter anladığım kadarıyla yaratılan her insanın aynı derecede sınava tabi olduğunu izah etmeye çalışıyorsunuz..Fakat durum böyle değildir..Doğuştan ortepedik özürlü bir kardeşimizin sınavı ile hiçbir bedensel engeli olmayan her işini yapabilen kardeşimizin sınavı aynı değildir..Sırf bedensel engelli oldukları için suçu kaderlerinin üzerine atan, islam nimetinden yoksun kalan ve hayata küsen çok insan var..Burda şunu demek istiyorum..Bir çocuğun bedensel engelli olmasının sebebi ebeyenlerin bilerek ya da bilmeyerek gen yapılarını bozmalarından ileri gelir(Sigara, alkol, kanserojen içerikli gıdalar, ultraviyole ışınları v.s) fakat bu durumu çoğu engelliye kabul ettiremezsiniz..

Hz.Nuh'un gemisine binecek olan kişiler bir yaratıcının varlığından asla şüphe duymamışlar..Sadece Hz.Nuh'un tebliği kendi inandığı değerlere ters düşmüştür..Çünkü o zaman darwinizm ve materyalizm gibi insanın kanını emen düşünceler yoktu..Bir Yaratıcının olacağı fikri yaşamın değişmez bir parçasıdır..Bu bir put olabilir, taş olabilir ya da güneş olabilir..Hiçbir zaman "Allah yoktur" vesvesesine maruz kalmamışlardır...
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
Tevbe 128 Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.

Bize posta getiren bir amca vardı. Savcılıktan kağıt getirdiğinde hiçte üzüntülü değildi.
yada ÖSS yi kazandıgımda onu pek ilgilendirmemişti.
Hz.Muhammed (s.a.a)' ya postacı diyenleredir bu sitemim...
 
K

kuranyeter

Guest
selam cetin bey
ben ayete dayanarak dedimki siz sizden öncekilerin cektiklerinin bir benzerini çekmeden cennete gireceğinizimi sanıyorsunuz illaki sıkıntılar farklı olucak ama konu buraya geldi ben şahsi fikrim olarak diyorumki bütün resuller aynıdır ben birini birine üstün tutamam ama allah hangi resulu hangisinden üstün tutarsa o ona ait bir durum bu bizim için bir fırsat değildir ozaman biri muhammed resulu üstün tutar biri kalkar isa resulu üstün tutar bir diğeri halilim dediği resulu üstüntutar biz böyle bir ayrım yapamayız kendi fikrim... selam ve dua ile
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
“Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım kafirlerin hali ne olacak...” (Nisa : 41)
Bu ayeti nasıl açıklıyorsunuz o halde ?
Her ümmetin şahidi, gönderilen Peygamberidir gerçeğini gözönünde bulundurarak açıklarsanız bizlerde öğrenmiş oluruz sayenizde.
 
Üst Alt