hannane
New member
Hayırlı Aile Nasıl Olur? Hayırlı bir aile misiniz?
Bu suali aile içinde kime sorabiliriz? Elbette aileyi teşkil eden iki temele. Kimdir bu iki temel? Bey ile hanımefendiden başkası olamaz. Çünkü ailenin hem temeli, hem de ayakta tutan direkleridirler bu iki insan. Öyle ise aile demek, hanımla bey demektir. Ailenin, içinde bir ömrü tükettiği yuvanın bir bakıma cennet bahçesi haline gelmesi yahut da cehennem çukuru durumuna düşmesi bu iki insanla olur. Başka bir ifade ile, ailenin, ömrünü tamamlayacağı çatının altında ya bir cennet misali hayat yaşarlar, ya da cehennem misali bir ömür tüketirler.Bir hayatı ya cennet misali, ya da cehennem benzeri şekle sokan fertler, ya hayırlı insanlar, ya da şerli kimseler olma vasfını da kazanmış olurlar. Bundan dolayıdır ki, Efendimiz (a.s.m.) Hazretleri, “Ailenize hayırlı olun” şeklinde hem beye, hem de hanıma sık sık tembihlerde bulunmuş, ikazlardan geri kalmamıştır. Bakınız, Efendimiz (a.s.m.) hayırlı aile reisini, yani hayırlı beyi nasıl tarif buyurmuştur?
“Hayırlı bey eve girince hanımın yüzü asılmaz, çocuklar da köşe bucak kaçışmaz!” Evet, kendisi kısa, fakat mânâsı uzun bir cümle ve şumullü bir tarif.“Bunun mefhum-u muhalifi nedir?” diyecek olursanız, onu da arzedeyim: Hayırsız bey eve girince hanımın yüzü asılır, çocuklar da köşe bucak kaçışır!Öyle ise bana konuyu soran bey, bu tarifi iyi düşünmelidir. Hayırlı bir bey mi, hayırsız bir aile reisi mi, bu tarif içinde bunu kendisi tespit etmelidir.Konuyu böyle bırakırsak adaletsizlik etmiş oluruz. Öyle ise hayırlı hanıma ait ölçüyü de arzedeyim. Yine hadisten mülhem olarak Efendimiz (a.s.m.) buyuruyor ki: “Hayırlı hanım odur ki, bey eve gelip de ona bakınca huzur duyar, mutluluk hisseder.”Bunun mefhum-u muhalifi de malum: “Hayırsız hanım da odur ki, bey eve gelip de ona bakınca huzuru kaçar, mutsuzluk hisseder, pişmanlık duyar!” Öyle ise hanımefendi de kendini kontrol etsin. Hayırlı bir hanım mı, yoksa hayırsız bir hanım mı olduğuna kendisi karar versin. Beyine huzur mu veriyor, yoksa huzursuzluk mu?Bana kalırsa hadisten mülhem olarak arzettiğimiz bu tarif ve tavsiflerin mesajı şudur:Beyefendi! Eve gelince güleryüzlü, tatlı dilli ol! Hanımın yüzü gerilmesin, çocukların korku ve endişe ile kaçışmasın. Hanımefendi! Sen de sabırlı ve anlayışlı ol! Bey eve gelince hemen dertleri sıralayıp, sıkıntıları ortaya yığma. Bey senin yanında huzur duysun, mutluluk hissetsin. Bütün bunlardan sonra derim ki:
Aile içinde olması mümkün sitemleri, nazlanışları olağan şeyler olarak görüp geçiştirmek mümkünken, büyütüp de içinde boğulacak hale getirmeyin. Bakın ne büyük anlaşmazlıklar, belâlar, hastalıklar, imtihanlar vardır bu âlemde. Bazan öylesine büyük imtihanlarla karşılaşılıyor ki, çaresi olmayan bir dert, ilacı bulunmayan bir hastalık insanların dünyasını karartıyor, bu gibi geçimsizlikler o zaman şeker, bal gibi geliyor, ama iş işten geçmiş, büyük belâ, musibet kapıyı çalmıştır. Onun için küçük şeyleri büyütmeyin. Geçiştirin sabırla, tahammülle. Sevabını düşünerek, hikmetini hesaba katarak. Daha çok sıkılırsanız meşhur cümleyi tekrar edip rahatlayın.“Bu da geçer yâ hû” deyin üzerinde durmayın. Göreceksiniz ki, sıkıntı gitmiş, sevabı kalmış, yine siz kârlı çıkmışsınız.
Ahmed Şahin
Bu suali aile içinde kime sorabiliriz? Elbette aileyi teşkil eden iki temele. Kimdir bu iki temel? Bey ile hanımefendiden başkası olamaz. Çünkü ailenin hem temeli, hem de ayakta tutan direkleridirler bu iki insan. Öyle ise aile demek, hanımla bey demektir. Ailenin, içinde bir ömrü tükettiği yuvanın bir bakıma cennet bahçesi haline gelmesi yahut da cehennem çukuru durumuna düşmesi bu iki insanla olur. Başka bir ifade ile, ailenin, ömrünü tamamlayacağı çatının altında ya bir cennet misali hayat yaşarlar, ya da cehennem misali bir ömür tüketirler.Bir hayatı ya cennet misali, ya da cehennem benzeri şekle sokan fertler, ya hayırlı insanlar, ya da şerli kimseler olma vasfını da kazanmış olurlar. Bundan dolayıdır ki, Efendimiz (a.s.m.) Hazretleri, “Ailenize hayırlı olun” şeklinde hem beye, hem de hanıma sık sık tembihlerde bulunmuş, ikazlardan geri kalmamıştır. Bakınız, Efendimiz (a.s.m.) hayırlı aile reisini, yani hayırlı beyi nasıl tarif buyurmuştur?
“Hayırlı bey eve girince hanımın yüzü asılmaz, çocuklar da köşe bucak kaçışmaz!” Evet, kendisi kısa, fakat mânâsı uzun bir cümle ve şumullü bir tarif.“Bunun mefhum-u muhalifi nedir?” diyecek olursanız, onu da arzedeyim: Hayırsız bey eve girince hanımın yüzü asılır, çocuklar da köşe bucak kaçışır!Öyle ise bana konuyu soran bey, bu tarifi iyi düşünmelidir. Hayırlı bir bey mi, hayırsız bir aile reisi mi, bu tarif içinde bunu kendisi tespit etmelidir.Konuyu böyle bırakırsak adaletsizlik etmiş oluruz. Öyle ise hayırlı hanıma ait ölçüyü de arzedeyim. Yine hadisten mülhem olarak Efendimiz (a.s.m.) buyuruyor ki: “Hayırlı hanım odur ki, bey eve gelip de ona bakınca huzur duyar, mutluluk hisseder.”Bunun mefhum-u muhalifi de malum: “Hayırsız hanım da odur ki, bey eve gelip de ona bakınca huzuru kaçar, mutsuzluk hisseder, pişmanlık duyar!” Öyle ise hanımefendi de kendini kontrol etsin. Hayırlı bir hanım mı, yoksa hayırsız bir hanım mı olduğuna kendisi karar versin. Beyine huzur mu veriyor, yoksa huzursuzluk mu?Bana kalırsa hadisten mülhem olarak arzettiğimiz bu tarif ve tavsiflerin mesajı şudur:Beyefendi! Eve gelince güleryüzlü, tatlı dilli ol! Hanımın yüzü gerilmesin, çocukların korku ve endişe ile kaçışmasın. Hanımefendi! Sen de sabırlı ve anlayışlı ol! Bey eve gelince hemen dertleri sıralayıp, sıkıntıları ortaya yığma. Bey senin yanında huzur duysun, mutluluk hissetsin. Bütün bunlardan sonra derim ki:
Aile içinde olması mümkün sitemleri, nazlanışları olağan şeyler olarak görüp geçiştirmek mümkünken, büyütüp de içinde boğulacak hale getirmeyin. Bakın ne büyük anlaşmazlıklar, belâlar, hastalıklar, imtihanlar vardır bu âlemde. Bazan öylesine büyük imtihanlarla karşılaşılıyor ki, çaresi olmayan bir dert, ilacı bulunmayan bir hastalık insanların dünyasını karartıyor, bu gibi geçimsizlikler o zaman şeker, bal gibi geliyor, ama iş işten geçmiş, büyük belâ, musibet kapıyı çalmıştır. Onun için küçük şeyleri büyütmeyin. Geçiştirin sabırla, tahammülle. Sevabını düşünerek, hikmetini hesaba katarak. Daha çok sıkılırsanız meşhur cümleyi tekrar edip rahatlayın.“Bu da geçer yâ hû” deyin üzerinde durmayın. Göreceksiniz ki, sıkıntı gitmiş, sevabı kalmış, yine siz kârlı çıkmışsınız.
Ahmed Şahin