Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hayat Ve Din Ilişkisi:

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
İnsanın benimsediği belirli hayat düzeni, kabul ettiği dinin ifadesidir. Yani din dediğimiz zaman aklımıza insanın fert olarak başka insanlarla ve aynı zamanda toplumun bir üyesi olarak toplumun kendisi ya da kurumlarıyla ilişkilerini dayandırdığı esas ve ilkelerin bütünü gelir. Bununda ötesinde insanın eşyaya bakış açısı ve eşya ile, kainat ile olan ilişkilerini dayandırdığı esaslar ile bu esaslara dair teferruatlı hükümlerin tümü de ''din''in kapsamı içerisinde ele alınmalıdır.

Kur'an-ı Kerim'in konuyla ilgili özel ve genel buyruklarından da ''din'' teriminin sözlük anlamlarından da çıkartılabilecek genel sonuç budur.
'
'Din'' bu mahiyette olduğuna göre, herhangi bir sistemin beşer hayatının meselelerini sınırlı ya da kapsamlı çerçevede ele almış olmasına bakmaksızın, o sistem ''din ''olarak
algılanmalı, öyle ele alınmalıdır. Bu sistemin yalnızca siyasal, ekonomik, toplumsal ya da zihinsel bir takım problemleri ele alan bir sistem olması fark etmez. Yani bu sistemlerin din olabilmeleri için Kur'an-ı Kerim'in konuyu ele aldığı kapsam ve genişlikte ele almaları zorunlu değildir.

Çünkü benimsenen düzen eğer beşer hayatının tüm alanlarını kapsamıyor ise, diğer alanları kapsamak üzere başka sistemlerin yardımına başvuracaktır. Yani insan hayatı mesela, sadece sosyal bir sistem ile doldurulamaz. yalnızca fikri ya da ekonomik bir anlayış, yahut bir evrensel bakış yorumu da insan hayatının tümünü doldurmak için yeterli değildir.

Bu alanlardan herhangi birisiyle ilgili olarak, herhangi bir inanç ya da düşünce sistemini kabul edecek olursak, diğer alanları dolduracak başka bir takım sistem, görüş ya da düşünceleri de alır; böylelikle ''din tablosu''nun diğer figür, eleman ya da teferuattaki çizgilerini, - farkında olalım ya da olmayalım, bilelim ya da bilmeyelim - tamamlama yoluna gideriz.

''Din''in mahiyetinin bu şekilde kapsamlı ve parçalanma kabul etmez bir kimlikte olduğunu hem fıtrat ve vakıa, hem de Kur'ân-ı Kerim tartışılmaz kesinlikte ortaya koymaktadır.

İslam Dini ve Mahiyeti:

İslâm; Allah'a boyun eğmek ve O'na teslim olmak demektir. Allah tarafından kabul edilebilecek biricik din İslam'dır. Bu dine uygun olmayan herhagi bir inanç ve amel

Allah tarafından kabul olunmayacaktır:
''Şüphesiz Allah katında geçerli tek din İslam'dır. Eğer seninle tartışırlarsa de ki; Ben bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a teslim etmişimdir.'' ('Al-ij İmran 19-20)

Bir başka yerde de bu teslimiyet şu ifadelerle dile getirilmektedir:
''De ki; şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hiç bir eşi olmayan, alemlerin Rabbi olan Allah içindir. Ben bununla emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.'' (En'âm 162-163)

Bu ve benzeri başka birçok âyet-i kerimeden ve hadis-i şeriflerle, Peygamber Efendimizin uygulamalarından şunu anlıyoruz:

İslam hayatımızın her alanını kuşatmış, hayatımızda karşı karşıya kalabileceğimiz her türlü problemin çözüm yolunu ve şeklini açık ve dolaysız bir şekilde ortaya koymuş bulunmaktadır.

Eğer karşı karşıya kalınan meselede İslam'ın hükmü açık naslardan anlaşılmıyorsa bu hüküm en azından ehil kimseler tarafından ictihad ve istinbat yoluyla tesbit edilip çıkartılabilinir. Dolayısıyla zamanların geçmesi, mesele ve problemlerin çeşitlilik arzetmesi, müslümanların durum ve konumlarının değişmesi, onların karşı karşıya kalacakları yeni meseleler için çözüm yollarını Kur'ân ve Sünnet'in belirlediği çerçeve dışında aramaları için bir gerekçe olamaz.

Çünkü yüce Allah bu gibi durumlarda çözüm yolunu şöylece göstermektedir:
''Eğer herhangi bir şey hakkında anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah'a ve Rasûlüne havale ediniz. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız (böyle yapacaksınız). Böylesi hem daha hayırlı, hem de sonuç itibariyle daha güzeldir.'' (en-Nisa, 59)

''Rabbin hakkı için onlar, aralarında ihtilaf ettikleri meselelerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (el-Nisa, 65)

Görüldüğü gibi müslümanlar, aralarındaki anlaşmazlık-ların çözümü için Allah'ın ve Resûlünün hükmü dışında herhangi bir kaynağa başvuramazlar.
Onlar bu konuda herhangi bir tağutî hükme başvuramayacakları gibi, heva ve heveslerine de uyamazlar.

Çağın şartlarını ve gereklerini, değişen şartları ileri sürerek Kur'ân ve Sünnette kaynağı olmayan, yeri ve meşruiyeti bunlara dayanılarak ispat edilip ortaya konulamayan herhangi bir yolu izlemekte de mazur görülemezler.
DEMOKRASİ NEDİR ?-Mustafa VANLIOĞLU
 
Üst Alt