Marksizmin sosyalizm içine soktuğu temel düşüncelerden biride; Sermayenin tek bir kavmiyete ait kimlik taşıyamayacağıdır.
Bu düşünce bütünüyle sosyalizmin bir parçası haline gelmiş, ve böylece sosyalizm düşü marksizm tarafından kurgulanan sınıflar arası çatışmada proleter sınıfın yönetim aygıtı olarak yeniden tanımlanmıştır. İnsanlığın yüzyıllar boyu kavgasını verdiği eşitlik, adalet ve hakça bölüşüm gibi kavramlar marksizm le beraber sınıflararası bir çatışmanın ‘'ezilen sınıf'' tarafından talep edilen argümanları olarak, bu sefer sınıf mücadelesi ekseninde yeniden şekillenmiştir.
Aslında marksizm bunu yaparak toplumların gelişim süreçlerini felsefi ve iktisadi manada yeniden analiz edildiği kendince bilimsel bir pencere açmıştır.
Ancak biz burda; sınıf , sosyalizm, eşitlik,adalet gibi kavramları tartışmaya açmak gibi bir niyet taşımamaktayız. Bu işleri az önce saydığım kavramları ve benzerlerini tekeline almış yerli yabancı ama özellikle batıcı, günü ve sokağı analiz etmekten uzak postmodernizmin batağına iyice saplanmış marksistlere bırakıyoruz.
Bu yazıda herşeye değinip uzun analizlere girmeden bile görebileceğimiz ve marksizmin yukardaki savının en azından şimdilik geçersiz kılındığı bir olay yaşadık.
Türkiye'de yaşayan yahudi kavmiyetinden bir tekstilci Ülkenin gerçek sahiplerini; yani Türk işçisini, Türk Köylüsünü yada kısaca tüm Türk emekçilerini aşağılayarak mensubu olduğu kavmiyeti bu ülkenin patronları ve dolayısıyla sermaye sahipleri, diğer geride kalan bizleri yani Türk leride işçi olarak tanımlamıştır.
Aslında iki tür bir aşağılama söz konusudur bu açıklamada; birincisi bir iş yapma biçimi olarak namusuyla ekmek kavgası peşindeki işçilik ve sadece bu işi yapma yetisine haiz olduğu gizli iddiasını taşıyan Türk'lük.
Adam; safdilli sosyalistlerin bile anlayacağı açıklıkta, bir tek ‘'emekçi sınıfına''sahip yahudi olmadığını, hepsinin sermaye sahibi olduğunu dile getirmiştir. Ne diyelim haklıdır.
Bu yanıyla neresinden bakarsanız bakın Marksizm yanılmıştır. Demek ki emekle sermaye arasındaki uzlaşmaz çelişkide sermaye sahiplerinin tamamı bir kavmiyete ait olabildiği gibi, bu tekstilciye göre emekçilerin tamamı da başka bir ulusa ait olabilir.
Şimdi kime kızmak gerekmektedir; ‘'Bütün dünyanın ezilenleri birleşin'' gibi soyut ulaşılamaz bir hedefi önümüze koyup, yıllardır bizi kandırarak kafalarımızı bulanıklaştıran marksistlere mi. Yoksa gerçeği sanırım içkininde tesiriyle bu kadar aleni ortaya koyan tekstilci yahudiye mi.
Ancak yinede hazılıklı olmakta fayda vardır; bu yazının ardından bizi hedef tahtası yapmaya hazır, burnunun ucunu dahi göremeyecek kadar körelmiş sözde aydın marksistlerimizle, anti semitik, ırkçı hatta faşist olduğumuzu iddia edecek sermaye sahibi yahudilerimiz olacaktır.
Ve üstelik, marksistler; bizim eşitliği adaleti ve hatta sosyalizmi marksizmin insafına bırakmayacak kadar geniş ve büyük kadim bir medeniyete sahip olduğumuzu unutmuş olarak, yahudiler ise onca etnik kimliğin birbiriyle hiçbir zorlamaya veya dayatmaya maruz kalmadan bir tek Türk'lük kavramı içinde kaynaştığını gözden kaçırmış olarak, yapacaklardır bunu.
Ve heyhat sermaye ile sözde sermaye düşmanları bu anlamda aynı noktada buluşacaklardır.
Durum böyle olunca; bizede ‘'Zalimler için yaşasın cehennem''e ek olarak, hainler için yaşasın 301 demek düşecektir.
Ayrıca ilave olarak tafsiyemiz; gizli,açık her tür iğrenç tezgahlarınızı, siyonizminizi, masonluğunuzu, sabetaylığınızı ve de elbiselerinizi alıp gidin bu ülkeden, üstelik merak ta buyurmayın; biz kendi ülkemizin değil işçisi kölesi bile olmaya razıyız!
Bu düşünce bütünüyle sosyalizmin bir parçası haline gelmiş, ve böylece sosyalizm düşü marksizm tarafından kurgulanan sınıflar arası çatışmada proleter sınıfın yönetim aygıtı olarak yeniden tanımlanmıştır. İnsanlığın yüzyıllar boyu kavgasını verdiği eşitlik, adalet ve hakça bölüşüm gibi kavramlar marksizm le beraber sınıflararası bir çatışmanın ‘'ezilen sınıf'' tarafından talep edilen argümanları olarak, bu sefer sınıf mücadelesi ekseninde yeniden şekillenmiştir.
Aslında marksizm bunu yaparak toplumların gelişim süreçlerini felsefi ve iktisadi manada yeniden analiz edildiği kendince bilimsel bir pencere açmıştır.
Ancak biz burda; sınıf , sosyalizm, eşitlik,adalet gibi kavramları tartışmaya açmak gibi bir niyet taşımamaktayız. Bu işleri az önce saydığım kavramları ve benzerlerini tekeline almış yerli yabancı ama özellikle batıcı, günü ve sokağı analiz etmekten uzak postmodernizmin batağına iyice saplanmış marksistlere bırakıyoruz.
Bu yazıda herşeye değinip uzun analizlere girmeden bile görebileceğimiz ve marksizmin yukardaki savının en azından şimdilik geçersiz kılındığı bir olay yaşadık.
Türkiye'de yaşayan yahudi kavmiyetinden bir tekstilci Ülkenin gerçek sahiplerini; yani Türk işçisini, Türk Köylüsünü yada kısaca tüm Türk emekçilerini aşağılayarak mensubu olduğu kavmiyeti bu ülkenin patronları ve dolayısıyla sermaye sahipleri, diğer geride kalan bizleri yani Türk leride işçi olarak tanımlamıştır.
Aslında iki tür bir aşağılama söz konusudur bu açıklamada; birincisi bir iş yapma biçimi olarak namusuyla ekmek kavgası peşindeki işçilik ve sadece bu işi yapma yetisine haiz olduğu gizli iddiasını taşıyan Türk'lük.
Adam; safdilli sosyalistlerin bile anlayacağı açıklıkta, bir tek ‘'emekçi sınıfına''sahip yahudi olmadığını, hepsinin sermaye sahibi olduğunu dile getirmiştir. Ne diyelim haklıdır.
Bu yanıyla neresinden bakarsanız bakın Marksizm yanılmıştır. Demek ki emekle sermaye arasındaki uzlaşmaz çelişkide sermaye sahiplerinin tamamı bir kavmiyete ait olabildiği gibi, bu tekstilciye göre emekçilerin tamamı da başka bir ulusa ait olabilir.
Şimdi kime kızmak gerekmektedir; ‘'Bütün dünyanın ezilenleri birleşin'' gibi soyut ulaşılamaz bir hedefi önümüze koyup, yıllardır bizi kandırarak kafalarımızı bulanıklaştıran marksistlere mi. Yoksa gerçeği sanırım içkininde tesiriyle bu kadar aleni ortaya koyan tekstilci yahudiye mi.
Ancak yinede hazılıklı olmakta fayda vardır; bu yazının ardından bizi hedef tahtası yapmaya hazır, burnunun ucunu dahi göremeyecek kadar körelmiş sözde aydın marksistlerimizle, anti semitik, ırkçı hatta faşist olduğumuzu iddia edecek sermaye sahibi yahudilerimiz olacaktır.
Ve üstelik, marksistler; bizim eşitliği adaleti ve hatta sosyalizmi marksizmin insafına bırakmayacak kadar geniş ve büyük kadim bir medeniyete sahip olduğumuzu unutmuş olarak, yahudiler ise onca etnik kimliğin birbiriyle hiçbir zorlamaya veya dayatmaya maruz kalmadan bir tek Türk'lük kavramı içinde kaynaştığını gözden kaçırmış olarak, yapacaklardır bunu.
Ve heyhat sermaye ile sözde sermaye düşmanları bu anlamda aynı noktada buluşacaklardır.
Durum böyle olunca; bizede ‘'Zalimler için yaşasın cehennem''e ek olarak, hainler için yaşasın 301 demek düşecektir.
Ayrıca ilave olarak tafsiyemiz; gizli,açık her tür iğrenç tezgahlarınızı, siyonizminizi, masonluğunuzu, sabetaylığınızı ve de elbiselerinizi alıp gidin bu ülkeden, üstelik merak ta buyurmayın; biz kendi ülkemizin değil işçisi kölesi bile olmaya razıyız!