Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hadıslerde ehlıbeyt

þiatun ali

New member
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
121
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaş
41
HADİSLERDE EHL-İ BEYT
1- Sekaleyn Hadisi
Sekaleyn hadisi, Şia ve Ehl-i Sünnet kanalıyla nakledilen çok meşhur ve mütevatir bir hadistir. Bu hadis, çeşitli senet ve lafızlarla nakledilmiştir.
Resulullah (s.a.a) bu hadiste şöyle buyuruyor:

“Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; biri Allah’ın kitabı, diğeri ise öz soyumdan olan Ehl-i Beyt’imdir; onlara sarıldığınız müddetçe, asla sapıklığa düşmezsiniz; onlar havuzun başında bana gelinceye dek birbirinden ayrılmayacaktır.”[12]
Görüldüğü gibi, Resulullah (s.a.a) bu hadiste, Kur’an ve Ehl-i Beyt’in kıyamete kadar birlikte devam edeceğini bildirmiştir.
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Kim kendi zamanının imamını tanımadan ölürse, cahiliye ölümüyle ölmüştür.”[13]
Acaba bu zaman veya gelecek zamanlarda cahiliye ölümüyle ölmemek için Müslümanların kime biat etmesi gerekir. Eğer; “Kendi zamanlarındaki iş başında olan yöneticilere, Ulü’l-Emr olarak biat etmelidirler.” diyecek olursak, o zaman büyük bir hata veya daha doğrusu büyük bir günah işlemiş oluruz. Çünkü onların hemen hepsi İslâm düşmanıdırlar; onlara biat etmeden ölen kimse, cahiliye ölümüyle ölerek cehenneme gitmez; aksine onlara biat ederek ölen kimseler onlarla birlikte cehenneme gitmeyi hak etmiş olurlar. Hadislerde de vurgulandığı gibi Ulü’l- Emr’den maksat, yine Ehl-i Beyt İmamlarıdır. Bunlar, her zaman için vardır, kıyamete kadar Kur’an’la birlikte hayatlarını sürdüreceklerdir. İşte bunlara biat etmeden ölen kimseler, cahiliye ölümüyle ölmüş olurlar.
2- Sefine Hadisi
Resulullah (s.a.a), Sefine hadisinde Ehl-i Beyt’ini Nuh’un gemisine benzetmektedir. Nuh’un gemisi nasıl ona binenleri gark olmaktan kurtardıysa, Ehl-i Beyt de dinî ve dünyevî meselelerde kendilerine uyanları sapıklıktan kurtarırlar.
Resulullah (s.a.a) bu hadiste şöyle buyuruyor:

“Sizin aranızda benim Ehl-i Beyt’imin durumu, Nuh’un gemisinin durumu gibidir; kim o
gemiye bindiyse, kurtuldu; kim de ondan geri kaldıysa, boğuldu.”
[14]
Buna göre, sapıklık ve cehennem ateşinden kurtulmak isteyen herkes Ehl-i Beyt’e uymak zorundadır. Çünkü Allah ve Resulü, Ehl-i Beyt’in tertemiz olduğunu, hata ve yanlışlığa düşmeyeceklerini bize bildirmişlerdir. Onların yolu ve sözü, Resulullah’ın yolu ve sözüdür. “Kur’an bize yeterlidir.” demek doğru değildir. Çünkü Kur’an’ı hakkıyla anlayıp uygulayacak âlimlerin olması da şarttır. Kur’an’ı Ehl-i Beyt İmamlarından daha iyi anlayıp uygulayacak kim vardır? Öyleyse haddi aşarak onlardan öne geçmek veya akılsızlık ederek onlardan geri kalmak, büyük bir hatadır. Ehl-i Beyt, ilim madenidir; onların ilimlerinden yararlanmak gerekir. İlim peşinde olanlar, onların kapılarını çalmalıdırlar. Nitekim Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır; ilim isteyen o kapıya gelmelidir.”[15]
3- İhtilâftan Kurtulma Hadisi
Resulullah (s.a.a), bu hadiste ümmetinin, ancak Ehl-i Beyt’e sarılarak ihtilâf ve tefrikadan kurtulabileceğini buyurmuştur. Denizde veya çölde olan bir kimse, nasıl yıldızlarla yolunu bulup sapmaktan kurtulabiliyorsa, İslâm ümmeti de Ehl-i Beyt vasıtasıyla, fikrî, amelî ve siyasî meselelerde onların söz ve davranışlarından yararlanarak ihtilâf ve sapmaktan kurtulabilirler. Hadis şudur:

“Yıldızlar yeryüzü ehli için boğulmaktan kurtulma vesilesi olduğu gibi, Ehl-i Beyt’im de
yeryüzü ehli için (ihtilâftan) kurtulma vesilesidir.”
[16]
4- Kisa Hadisi
Tirmizî, kendi Sahih’inde, Ömer bin Ebî Seleme’den şöyle rivayet etmiştir:
Tathir ayeti (Ahzab Suresi, 33) Ümmü Seleme’nin (bir rivayete göre de Safiyye’nin) evinde nazil olduğunda, Resulullah (s.a.a) Hasan, Hüseyin ve Fatıma’yı çağırtıp onları önünde oturttu ve Ali’yi de çağırtıp onu da arkasında oturttu. Sonra onları ve kendisini bir kisayla örtüp şöyle buyurdu:

“Allah’ım, bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir; bunlardan her türlü ricsi (günah ve hata pisliğini) gider ve bunları tertemiz kıl.”[17]
Bu hadisi İbn-i Asakir de rivayet etmiştir. Fakat İbn-i Asakir’in nakline göre hadisin sonunda şu ilâve de mevcuttur:
“Bunun üzerine Ümmü Seleme; “Ya Resulallah, beni de onlarla birlikte kıl.” dedi. Resulullah (s.a.a); “Sen kendi mevkinde dur, senin sonun hayırdır.”buyurdu.
Kisa hadisi, muhtelif tabirlerle birçok senetle rivayet edilmiştir. Bu yüzden bu hadis senet yönünden sahih ve kesindir.
Ehl-i Beyt hakkında pek çok hadis vardır ki, biz onlardan bu birkaç tanesiyle yetinerek bu bölüme şu hadisle son veriyoruz:

“Hiçbir kimse biz Ehl-i Beyt’le kıyaslanamaz.”[18]
Ehl-i Beyt Şiilerinin Vazifesi
Ehl-i Beyt Şiilerinin önemli vazifelerinden biri, Ehl-i Beyt’in (Allah’ın selamı onların üzerinde olsun) ilmini ve hikmet dolu güzel sözlerini insanlara aktarmaktır. Çünkü eğer Ehl-i Beyt’in hikmet dolu sözleri insanlara iletilirse, insanlar o sözlerdeki güzellikleri görerek Ehl-i Beyt’e uyarlar. Nitekim Abdüsselâm b. Salih el-Herevî şöyle diyor:
İmam Rıza (a.s)’dan şöyle buyurduğunu duydum: “Bizim meselemizi ihya edene Allah rahmet etsin!” “Sizin meseleniz nasıl ihya edilir?” dediğimde şöyle buyurdular: “Bizim ilmimizi öğrenip onu halka öğretmekle. Şüphesiz, eğer halk sözlerimizdeki güzellikleri bilmiş olsalar, mutlaka bize uyarlar.”[19]
Hadiste de vurgulandığı gibi, Ehl-i Beyt’in sözlerini ilk önce kendimiz iyice okuyup öğrenmeli ve daha sonra onu başkalarına aktarmalıyız. Şunu da hatırlatalım ki, bazı hadisleri anlamak pek kolay olmadığından dolayı, onları fakih ve müçtehit bir kimsenin açıklaması gerekir; yerinden kalkan herkes kendi kafasına göre yorum yapmamalıdır. Çünkü Kur’an’da olduğu gibi, hadislerde de muhkem ve müteşabih hadisler vardır. Hatta birbirleriyle çelişen bazı hadisler de vardır. Bunları ancak büyük âlimler açıklayabilirler. Nitekim İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur:

“Bizim hadislerde de, Kur’an’ın muhkem ve müteşabih ayetleri gibi, muhkem ve müteşabih hadisler vardır. O halde müteşabihleri (ehline) bırakın ve muhkemleri (hükmü açık seçik olanları) tutun.”[20]
Bir hadiste de İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
Anladığın bir hadis, (anlamayarak) rivayet ettiğin bin hadisten daha hayırlıdır. Sizden hiç kimse, sözlerimizin mefhumunu anlamadıkça, fakih olamaz. Şüphesiz, sözlerimizden bir kelime, yetmiş şekilde yorumlanabilir; oysa bunların hepsinde bizim için sadece bir çıkış yolu vardır.”[21]
Bunları yorumlayabilecek bir güce sahip olmayan kimseler, hadisler arasında bir çelişki olduğunu zannetmiş olabilirler. Ayrıca hadisler arasında birtakım uyduruk hadisler de vardır ki, onların teşhisi çoğu insanların haddini aşmaktadır. Buna göre, anlamadığımız veya yararımıza olmayan bir hadisi görür görmez, hemen; “Bu hadis yalandır.” demeye kalkışmayalım. Zira bu gibi sözlerin büyük bir sorumluluğu vardır.
Vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh


[1]- Ahzab/33

[2]- Şu kaynaklara bakabilirsiniz: Sahih-i Tirmizî, c. 5, s. 31, h. 3258, 3875, 3963; Şevahid’ut- Tenzil (Haskanî), c. 1, s. 124, h. 172 ve c. 2, s. 16, h. 647-649, 604-679, 682-689, 691-693; Menakıb-ı Ali bin Ebî Talib, (İbn-i Meğazilî), s. 302, h. 346-349; Tefsir-i Taberî, c. 22, s. 6-8. Daha fazla kaynak görmek isteyenler, “el-Müracaat” kitabıyla birlikte ek olarak basılan “Sebil’ün- Necat” kitabına başvurabilirler; orada bu konuyla ilgili 300’den fazla kaynak zikredilmiştir.

[3]- Sahih-i Müslim, Sahih-i Buharî ve diğer birçok kitaplarda nakledilmiştir. Zemahşerî de, Tefsir’ul-Keşşaf’da Mübahele ayetinin tefsirinde zikretmiştir.

[4]- Şûra Suresi, 23.

[5]- “Hz. Peygamber’in yakınlarından maksat; Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’dir.” diyen pek çok kitap vardır. Örneğin; Şevahid’ut-Tenzil (Haskanî), c. 2, s. 130, h. 822-828, 832-834 ve 838; Menakıb-ı Ali bin Ebî Talib (İbn-i Meğazilî), s. 307, h. 352; Zehair’ul-Ukba (Taberî), s. 25, h. 138; es-Savaik’ul-Muhrika (İbn-i Hacer), s. 101, 135 ve 136; Metalib’us- Suul (İbn-i Talha), s. 8, Tahran basımı ve c. 2, s. 21, Necef basımı; Kifayet’ut- Talib (Genci-i Şafiî), s. 91-93. “el-Müracaat” kitabında bu sözü nakleden 35 kitabın isimi zikredilmiştir.

[6]- Âl-i İmran Suresi, 31.

[7]- Âl-i İmran Suresi, 61.

[8]- Ahzab Suresi, 56.

[9]- Tefsir-i Kebir, Ahzab Suresi, 56. ayetin tefsiri.

[10]- Vesail’uş- Şia, c. 4, s. 122.

[11]- Mir’at’ul-Ukul, c. 12, s. 96.

[12]- Allâme Firuzabadî, Sekaleyn hadisini nakleden kitaplardan bazılarının isimlerini şöyle nakletmiştir: Müsned-i Ahmed, c. 4, s. 366 ve c. 3, s. 17; Menakıb-ı Ehl-i Beyt (Tirmizî), c. 2, s. 380; Müstedrek’üs- Sahihayn (Hakim), c. 3, s. 109; Sünen-i Beyhakî, c. 2, s. 148; Sünen-i Daremî, c. 2, s. 431; Kenz’ül- Ummal, c. 1, s. 45 ve c. 7, s. 102; Müşkil’ül- Âsar, c. 4, s. 368; Sahih-i Tirmizî, c. 2, s. 308; Üsd’ül- Gabe, c. 2, s. 12 ve Hasais’un- Nesaî, s. 21.

[13]- el-Kâfi, c.1, s. 308, bab: “Men mate ve leyse lehu İmamun”, h. 3 ve c. 2, s. 18, h. 9; Bihar’ul-Envar, c. 23, s.76, bab: “Vücub-u Marifet’il- İmam”, h. 1-3; s. 77, h. 4-6; s. 78, h. 7 ve 9; s. 81, h. 18 ve Kenz’ül- Ummal, c. 1, s. 103, h. 463 ve 464.

[14]- Müstedrek’üs- Sahihayn, c. 2, s. 343; (Bu hadis Müslim’in şartına göre sahihtir.) Kenz’ül- Ummal, c. 6, s. 216; Tarih-i Hatib-i Bağdadî, c. 12, s. 19; Hilyet’ul-Evliya, c. 4, s. 306; Mecma’uz- Zevaid, c. 9, s. 163 ve el-Mu’cem’ul-Kebir, c. 1, s. 125.

[15]- Cami’us- Sağir, c. 1, s. 415, h. 2705.

[16]- Müstedrek’üs- Sahihayn, c. 3, s. 149; es-Savaik’ul-Muhrika (İbn- i Hacer), s. 68 ve Kenz’ül- Ummal, c. 6, s. 217.

[17]- Sahih-i Tirmizî, c. 12, s. 85; Tefsir-i Taberî, c. 22, s. 7; Tefsir-i İbn-i Kesir, c. 3, s. 485; Müşkil’ül- Âsar (Tahavî), c. 1, s. 335 ve el-Fusul’ül- Mühimme Fi Ahval’il- Eimme (İbn- i Sabbağ), s. 25.

[18]- Zehair’ul-Ukba (Taberi), s. 17.

[19]- Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, c. 1, bab: 28, h. 64 ve Mean’il-Ahbar (Saduk), s. 180

[20]- Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 185, h. 7.

[21]- Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 184, h. 5.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bu beyanların bir kısmı Ehli Sünnet itikadına göre farklı ve sahih değildir. Bu görüşler Şia akidesidir...
 

þiatun ali

New member
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
121
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaş
41
Son kısım hariç ehlı sunnette hem fikirdir.Ozellikle sekaleyn hadisinin mutevatur oluşu hem ehli sunnet hem şia kaynaklarında kesindir.Allâme Firuzabadî, Sekaleyn hadisini nakleden kitaplardan bazılarının isimlerini şöyle nakletmiştir: Müsned-i Ahmed, c. 4, s. 366 ve c. 3, s. 17; Menakıb-ı Ehl-i Beyt (Tirmizî), c. 2, s. 380; Müstedrek’üs- Sahihayn (Hakim), c. 3, s. 109; Sünen-i Beyhakî, c. 2, s. 148; Sünen-i Daremî, c. 2, s. 431; Kenz’ül- Ummal, c. 1, s. 45 ve c. 7, s. 102; Müşkil’ül- Âsar, c. 4, s. 368; Sahih-i Tirmizî, c. 2, s. 308; Üsd’ül- Gabe, c. 2, s. 12 ve Hasais’un- Nesaî, s. 21.

Bunlar hep ehli sunnet kaynaklarıdır.Allah bizi ehlibeytin yolundan ayırmasın ve onların şefaatlerine nail eylesin.
 

þiatun ali

New member
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
121
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaş
41
33992_1528833263556_1316443849_1461011_4533534_n.jpg


Bunu muslimden scan ettim mesela.
 

betül

New member
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
113
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
34
neden şiiler ve alevilerin, ehli sünnetin ehli beyti kabul etmediği gibi bir izlenimleri var bilmiyorum...peygamber efendimiz hz. muhammed s.a.v. soyuna saygı ve sevgi göstermemek hangi müslümana yakışır? böyle birşey söz konusu bile olmaz... hz. ali, fatıma, hasan ve hüseyini sevmenin sadece bir mezhebe özgü olduğunu savunmak ayrımcılıktır zaten. bunun dinimizde de yeri yoktur. hz. fatıma kim? peygamberimiz s.a.v in kızı ki cennetin en şerefli 4 kadınından biridir... hz. ali kim? peygamberimizin kardeşliğe layık gördüğü şerefli halife... hz. hasan hüseyin kimdir? peygamber efendimizin şerefli torunları ki cennet ehlinin gençleri olduğunu peygamberimiz müjdeliyor, hayatlarını anlatmaya yürek dayanmaz... hz. ali , hz. hasan ve hüseyin'in peygamberimizin(s.a.v.) sünnetinin dışına çıkmaları düşünülebilir mi?
 
Son düzenleme:

þiatun ali

New member
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
121
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaş
41
ben yazımda ehlı sunnet ehlıbeytı sevmıyor dedım mı sayın betul hanım ? Ben bu yazıyı sırf kardeşlık olsun dıye koydum.
 

betül

New member
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
113
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
34
ben genel konuştum aslında... yazınızı baştan sona okudum diğer yazılarınızı da okudum hiç birinde böyle bir izlenim yok evet... fakat genelde şöyle bir refleks var, ne zaman bu tür konularda bi laf açılsa bir taraf diğerinin sevgisini saygısını ölçmeye girişiyor... çok gereksiz tartışmalar yaşanıyor kimseye faydası olmayan hatta zarar veren... iyi niyetinizi biliyorum ben genel konuştum yanlış anlamayın... hepimiz ehli beyti seviyoruz onlara saygı duyuyoruz... Allah bu mübarek günde dualarımızı kabul etsin. bizi birlikten, doğrudan ayırmasın inşaallah...
 

Ali Asgar isfehani

New member
Katılım
24 Haz 2010
Mesajlar
57
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
33
Allah razı olsun kardeş paylaşımlarından dolayı....yazı yazmam epey bi süredir engelliydi o nedenle formunuza giriş yapamıyor idim...ayrıca da böyle bi yasağın bana verilmesi ve sebeb oalrakta toplasan bi sayfa edecek koca bi yazımın sunulması lakin yazıda ki hanig noktalar hakaret idi veya forma aykırı idi açıklanmadan bi yasaklama doğrusu beni üzdü...neyse benden yana geçmiştir konu....

ehlibeytin incilerinde konu açtığın içnde ayrıca eyvallah kardeş....

ehlibeyte muhabbet ve meveddet ise apayrı şeyler betül kardeş...ehlibeyti ben sevmiyorum diyen müslüman ben görmemişimdir...tarihte oldu evt günümüzdede vardır lakin anadolu gibi bi toprakta ehlibeyte edilecek en küçük bi laf karşısında şii sünni herkes karşı gelcektir...

lakin burda peygamberin ehlbiyte sıkı sıkı bağlanmak ve itaat ten bahsetmektedir...peygamberin ehlibeyti nuhun gemisi misali vermesi ne kdar mühim olduğunu gösterir...kaynaklarınızda yıllarca ehlibeyte düşmanlık yapmış muaviye hatta imam huseyn as mı kerbelada şehit eden yezidden dahi rivayetler bulunmakta kabul görmekte....kaynaklarınız halen amr bin as hakkında peygamber adına hadis söylemekte...peygamber bunu istemiyordu..ehlbieytin kapısından başka kapıya ümemtin gitmesini istememiştir...bu yüzdendir ki ben ilmin şehriyim Ali de onun kapısıdır buyurmuştur...imam Ali as kendi hilafeti döneminde ilmi benden sorun ilimler kapısı benim benden sorun diyerek feryat etmiştir...imamın nechul belagasında bunlar aşikardır....

kısacası ehlibyte olan muhabbet meveddeti yanii itaati ehlbieytin kapısına sarılmayı gerektirir...
 
Üst Alt