Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Güzel ahlak

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
İnsanların toplum içerisindeki davranışlarını ve birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek gayesiyle ortaya konulan hükümlere ahlâk denilir. İslâmî ahlâkın temelinde vahiy vardır. Kur'ân-ı Kerim'deki her emir ve nehiy, bir vazifeyi gündeme getirir. Dolayısıyla İslâmî ahlâkı bir "vazife ahlâkı" olarak nitelemek mümkündür.

Nitekim Resûl-i Ekrem (sav)'in nasıl bir ahlâka sahip olduğunu soran Hz. Urve b. Hişam a, Hz. Aişe (r.anha) validemiz şöyle cevap vermiştir: "Resûl-i Ekrem (sav)'in ahlâkı Kur'ân'dan ibaretti."(Sahih-i Müslim) İnsanların toplum içerisindeki davranışları ve birbirleriyle münasebetleri hususunda, muhtaç olduğu ilimleri öğrenmeleri "farz-ı ayn" hükmündedir.

İbn-i Abidin: "Kulun dininin icrâsı , ALLAH için amelinin ihlâsı ve kulları ile muaşereti hususunda muhtaç olduğu ilmi öğrenmesi İslâm'ın farzlarındandır." diyerek, buna işaret etmiştir. (İbn-i Abidin, Reddü'l-Muhtar)

Resûl-i Ekrem (sav): "Mü'minlerin iman yönünden en mükemmel olanı ahlâkı en güzel olanıdır." (Sünen-i Ebû Davud) buyurmuştur. İman ile ahlâkı birbirinden ayırmak mümkün değildir.Ahlâk ile birlikte ele alınması gereken bir kavram da edebdir. Seyyid Şerif Cürcani: "Edeb ma'ruftan (İyilikten) ibarettir. İnsanı her türlü hata ve fenalıktan koruyan bir melekedir."(Şerif Cürcani, el-Tarifat) tarifini esas almıştır.

“Kamus” mütercimi Asım Efendi ise, edeb maddesinde şunları zikreder. Edeb; nezâket, incelik ve usluluktur. İnsanlara karşı sözü ve hareketi ile yumuşak bir muamele ve güzel bir tavır üzere olmaktır. Bütün hatalı davranışlardan kendisiyle korunulan şeyleri bilmektir. Kişinin benliğinde (tabiatında, seciyesinde) yerleşmiş bir meleke olup; ona sahip olanları, kötülenmeyi ve ayıplanmayı gerektirecek şeylerden korur. Âriflerin deyimi ile edeb `Dinin tesbit ve tayin ettiği ahlâkî sınırları korumak ve saygı gösterilmesi gereken yola girmektir.' Bu ise insanın gönlünde yer etmiş olan güzel ahlâktan ibarettir. İnsanı hakka götüren yolların hepsi edebtir. Fıkıh âlimlerine göre; Resûl-i Ekrem (sav)'in sünnetine dayanan hareketler mânâsına gelir."Mevlâna Celâleddün-i Rûmi: "İnsanın edebten nasibi yoksa, o insan değildir. İnsanla hayvanı birbirinden ayıran en bâriz fark edebtir. Kur'ân-ı Kerim'i iyice tetkik edersen, bütün âyetlerin mânâsının edeb olduğunu görürsün" der.

İnsanların toplum içerisindeki davranışlarını ve birbirleriyle münasebetlerini düzenlemek gayesiyle konulan hükümleri, tekrar gözden geçirmeliyiz!.. Bu hükümleri kim ve hangi yetkiye dayanarak koymuştur? Eğer tâgûtî güçlerin koyduğu veya çevre kültürünün getirdiği hükümlere göre insanlarla ilişkilerimizi düzenliyorsak, bu düpedüz ahlâksızlık ve edepsizliktir. İslâm dininin tesbit ve tayin ettiği ahlâki hükümlere göre ilişkilerimizi sürdürüyorsak, ruhlar âleminde verdiğimiz misak'a sadakat gösteriyoruz demektir. Gerek nefsimize, gerek ailemize ve gerek içinde yaşadığımız cemiyete karşı olan vazifelerimizi, İslâm'ın tayin ettiği ölçülere göre edâ etmek borcundayız. İnsanların hevâ ve heveslerinden kaynaklanan ahlâk anlayışı, başlı-başına bir faciadır ve sürekli değişir. Bu incelik asla unutulmamalıdır.(Kelimeler kavramlar- Yusuf Kerimoğlu)

Hz. Muâz İbnu Cebel (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana: "Ey Muâz, insanlara karşı iyi ahlâklı ol!" dedi." [Muvatta, Hüsnü'l-Hulk 1.]

Hadisin aslında Hz. Muâz, bu nasihatı, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kendisini Yemen'e gönderirken son söylediği söz olarak tanıtır. Hadisin Tirmizî'de gelen vechi meâlen şöyledir: "Ey ALLAH'ın Resûlü, bana faydalı olacak şeyi öğret!" dedim de şu nasihatta bulundu: "Nerede olursan ol, ALLAH'tan sakın. Kötülüğe karşı iyilik yap ki, kökünü kesesin. İnsanlara karşı da iyi ahlâkla muamele et!"

Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bana en sevgili olanınız, kıyamet günü de bana mevkice en yakın bulunacak olanınız, ahlâkça en güzel olanlarınızdır. Bana en menfur olanınız, kıyamet günü de mevkice benden en uzak bulunacak olanınız, gevezeler, boşboğazlar ve yüksekten atanlardır." (Cemaatte bulunan bâzıları): "Ey ALLAH'ın Resûlü! Yüksekten atanlar kimlerdir?" diye sordular. "Onlar mütekebbir (büyüklük taslayan) kimselerdir!" cevabını verdi." (Tirmizî, Birr 77)

Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle dua ederdi: "ALLAHım, şikak(bölünmek), nifaktan ve kötü ahlâktan sana sığınırım." [Ebû Dâvud, Salât 367, (1546); Nesâî, İstiâze 21, (8, 264).]

Kötü ahlâk dinin reddettiği her çeşit menfî hallerdir. Tabî bu hadiste zikredilmiş olan şikak ve nifakın ahlâkların en kötüsü olarak takdim edilmiş olduğunu belirttir. "Çünkü bu iki fena hasletin zararı başkalarına da sirâyet eder." (İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları)
 
Üst Alt