Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Günümüzde sünnete karşı olan hareketler

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
بســـم الله الرحمن الرحيم


a) İslâm’ın ikinci kaynağı ve Kur’ân’ın tefsiri olan sünneti ve onun hücciyetini teşkiki ile İslâm ve Müslümanlarla fikrî gazvede bulunan müsteşrikler veya oryantalizm.

b)“Batılaşma” veya “dinî reform” sloganlarıyla dinin zamanın şartlarına göre yenilenmesini savunan ve büyük bir kısmı Müslüman olan kesim diye iki grupta inceleyeceğiz.

İkinci grubu da kendi içinde:

1. el-Kur’âniyyûn
2. el-Medresetü’l-Islahiyye
3. Modernistler, başlıkları altında ele alacağız.


a) Oryantalizm ve Sünnet
Günümüz modernistlerinin akıl hocalığını bir yerde oryantalistler yapmışlardır. Bir çeşit onlardan etkilenmiş ve ilerideki bölümlerde örneklerini göreceğimiz gibi sünnetin dışlanarak Kur’ân’ın salt akıl ile yorumuna gidilmiştir. Dolayısıyla oryantalistlerin, müşahhas Kur’ân tefsiri çalışmaları bulunması bile fikrî tesirleri açısından konumuzla doğrudan ilgisi vardır. Kaldı ki Nöldeke Thedore, Abraham Hinckelmann, Arberry gibi bazı oryantalistlerin Kur’ân üzerine bazı araştırmaları da olmuştur.29

Bir nevi siyasî teşekkül olarak gördüğümüz oryantalizm kanaatimizce emperyalizm ile birlikte mütalâa edilmelidir. Terim anlamıyla bu kelimeden murad dolaylı da olsa İslâm ve öğretilerini yakından tanımak, neticesinde bulunabilecek bir gedik ile İslâm ve Müslümanları şüpheye sevk etmektir. Prof. Dr. Suat Yıldırım Hoca bu mevzuda “Şarkiyatçılık exotique ve maceraperest şark rüyası ile sömürgeci yayılmanın ihtiyaçları arasında gelişir. Hıristiyan şarkiyatçılığı kesin olarak, misyoner faaliyeti çizgisinde yer alır. Dinî inancı olmayan ve sayıları az olan bazı müsteşrikler ise meraklarını tatmin için İslâm’la ilgilenmiş olabilirler.” der.30

14. asır ortalarından günümüze kadar oryantalistler tarafından İslâmî araştırmalarda kaleme alınmış kitap sayısının altmış binden fazla olması konunun ehemmiyetini herhalde gözler önüne sermektedir.31

Oryantalistlerin Hz. Muhammed (sallallahü aleyhi vessellem)’in nübüvvetine inanmadıkları için sünnetin hücciyetine bakışı doğal olarak inkâr üzeredir. Onlar göre sünnet Arap Cahilî toplumunun gelenek, görenek ve âdetlerinin İslâma taşınması32 ve Müslümanların ilk üç asırdaki yaşantısıdır.33 Hadislerin büyük bir yekûnu daha sonraları oluşmuş Hz. Muhammed’e (sallallahü aleyhi vessellem) nispet edilmiştir.34

Bazılarına göre de vahyin nefsanî ilhamât veya bir çeşit kehanet olduğu iddia edilmiştir. Bu babtan olmak üzere Kur’ân Muhammed (sallallahü aleyhi vessellem)’in bir eseridir.35


b) El-Kur’âniyyûn (Ehl-i Kur’ân) ve Sünnet
Temel ilkeleri Kur’ân tefsirinde sünnetin dışlanması olan el-Kur’âniyyûn ekolünü araştırmamızda diğerlerinden farklı olarak biraz daha detaylı incelemek istiyoruz.36

Kuruluşu hakkında kaynaklar farklı yorumlarda bulunmuşlardır. Abdulhamit Birişik hazırladığı doktora tezinde konunun uzmanı olarak nitelediği Dr. Seyyid Abdullah’a isnaden bu ekol bir grup ve cemaat olarak 1952 yılında Abdullah Cekralevî tarafından bazı prensipler dairesinde oluşturulmasına rağmen üzerine oturttuğu temel görüşler itibarıyla daha çok Seyyid Ahmed Han’dan gücünü almıştır, der.37
Sünnet karşıtı hareket tabiri ile genel olarak sünnetin dinî delil oluşunu (hücciyetini) kısmen veya tamamen reddetmeyi kastediyoruz. Yoksa sıhhati ile ilgili birtakım şüpheler getirme veya bazı kayıtlar ortaya koyma doğrudan sünnet karşıtı anlamına gelmemelidir.

Biz bu araştırmamızda öncelikli olarak yukarıda belirttiğimiz çerçeve içinde kalan fikirlerle ilgileneceğiz. Ancak sünnetin sıhhati konusunda şüphe içinde olma diye tanımladığımız diğer çerçeve içerisine girebilecek bazı aşırı hareketlerin hadisin sıhhati için ortaya koydukları kayıtlar ileride yeri geldikçe örnekleriyle göreceğimiz gibi netice itibarıyla sahih sünneti nefyetme noktasına kadar vardığından bu gibi örnekleri de araştırmamızda zikretmeyi düşünüyoruz.

İmam Şafii sünnetin hücciyetini kabul etmeyenleri üç gruba ayırmaktadır: Birinciler sünnetin hüccet olmasını büsbütün inkâr ederler. İkinciler sünneti Kur’ân’la beraber olunca (Kur’ân’a ters düşmedikçe) hüccet tutar, başlı başına hüccet almazlar. Üçüncüler ise, sünneti kabul eder, ancak haber-i vahidin delil olmasını reddederler. Yalnız mütevâtir, müstafiz ve meşhur olan hadisleri alırlar. Daha kısa tabirle ancak ahbâr-ı âmmeyi kabul ederler.1
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
el-Medresetü’l İslâhıyye veya Modern Rasyonalizm Ekolü ve Sünnet

Muhammed Abduh “İlim tahsili için İslâm’ın birinci esası akıldır. Aynı anda imanın da vesilesidir. İkinci esası ise ilk bakışta tezat görünen şer’î nusûsun zahirine aklın takdim edilmesidir.” der.46

Bu ekole göre âhâd hadisler zannî olduklarından inançta özellikle hüccet olamazlar. Muhammed Reşid Rıza bu mevzuyla ilgili olarak “Akide esasları ve imanî esaslar, âhâd hadislerle tesbit edilemezler.” der.47

Başka bir yerde sahabenin sünneti Kur’ân gibi kalıcı olur endişesiyle yazmadıklarını, kavlî sünnetinde belge değerinde olmayacağını dolayısıyla sıhhatinde şüphe olabileceğini iddia eder. Bu babtan olmak üzere; İsa (a.s)’nın ahirzamanda nüzûlü, Deccal ve Cessâse, Resûlullah’a (sallallahü aleyhi vessellem) büyü yapılsa, mi’raç vb. hadisler, âhâd olduklarından ve akla ters düştüğü iddiasıyla inançta hüccet olmazlar.
Tevfik Sıdkî konuyla ilgili olarak; “Sadece Allah’ın kitabı ile yetinmeliyiz. Diğer bir tabirle kitap ve kıyas. Sünnete gelince Kur’ân’a yeni bir şey ilave etmiş ise onu ister alır, ister bırakırız.” der.49
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Modernizm ve Sünnet
Arapça “el-Asriyyûn” adıyla şöhret kazanmış olan bu ekol aslen batıdan esinlenmiş olup geleneksel dinî öğretinin hakim olan felsefî bilimsel ve akılcı anlayışla yorumlanmasını hedefleyen bir görüştür.52
Bu görüşe göre semavî dinin nassları, genel olarak kendi şartları ve vakti ile kayıtlıdır. Günümüzde bu görüşün savunucularından el-Fikru’l-İslâmî ve’t-Tetavvur” adlı kitabın sahibi Muhammed Fethi Osman, “el-Müceddidûn” adlı kitabın yazarı Emin el-Hulî, es-Şeyh Abdullah el-Alaylî, Dr. Muhammed Ahmed Halefallah ve Dr. Hasan et-Turabî ve son günlerde eserleri Türkçe’ye de çevrilmiş olan Fazlurrahman da sayılabilir.53

Bu ekolün sünnete karşı tutumu özetle hücciyetini inkâr üzeredir. Özellikle muamelat bölümü ile ilgili sünnet zamanın şartlarına göre değişebilen içtihadî yorumlardır. Bu babtan olmak üzere sünneti teşri’ ve gayr-i teşri’ olmak üzere ikiye ayırmaktadırlar. Ve yine bu ekole göre hatta sahihayndeki hadisler bile şüphelidir
Bu ekole göre: Kur’ân ve Sünnet için itibar olan sadece dil, akıl ve çağa uygunluktur. Sünnetin kaza ve hüküm koyuculuğu olamaz. Zira sünnet hata edebilirliği Kur’ânca sabit bir beşerden sadır olmuştur. O’nun ma’sumiyeti sadece tebliğ ve vahiyle sınırlıdır.55
Günümüz modernistlerinden Fazlurrahman da; “Sünnet, İslâm öncesi Araplar tarafından bir kabilenin atalarınca tesis edilen örnek davranışı ifade etmek üzere kullanılmıştır.” der. Dolayısıyla bu bağlamda bu kavramı meydana getiren iki ana unsur bulunmaktadır:

a) Tarihî bir olgu olduğu iddia edilen davranış;
b) Gelecek nesiller için bunun kural haline gelmesi..56

Bu anlayış sünnetin tarihî bir olgu olması, sonra da gelecek nesiller tarafından bu olgunun hukukî boyut teşkil etmesi anlamına gelmektedir. Daha açık bir ifadeyle sünnet aslında Hz. Peygamber’in yaşadığı dönemle kayıtlı olup, daha sonraki nesiler tarafından hukukî bir boyut kazanmıştır.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Araştırmamızın bundan sonraki bölümünde modernizm ekolü içerisinde gördüğümüz, Uluslararası İslâmî Düşünce Enstitüsü ve bu enstitünün sünnete bakışını inceleyeceğiz.

Arapça orijinal adıyla “el-Mahadu’l-Âlemi li’l-fikri’l-İslâmî” olan, Türkiye’de “Balkan İslâm Araştırmaları” adı altında bir şubesi bulunan bir nevi ekol diyebileceğimiz bu enstitü, özellikle son zamanlarda dünya çapında yayılımı ile dikkatleri çekmektedir. Halihazırda Malezya Uluslararası İslâm Üniversitesi bu enstitünün idaresinde sayılabilir. Üniversite bu enstitünün sloganlaştırdığı “Bilimin İslâmîleştirilmesi” ana teması üzerine eğitim vermektedir. Terim olarak bilimin İslâmîleştirilmesi; ilahiyat veya sosyal, bütün bilim dallarının İslâmî çerçeve ile takdim edilme düşüncesi diye özetlenebilir. Yani İslâm’ın bütün bu bilim dallarına bakışı, aynı zamanda bu bilimlere kaynak oluşu ve bu bilim dallarının günümüz insanına İslâmî perspektifte takdim edilmesi bu fikrin ana temalarındandır.

Yukarıda detaylarına girmeksizin vermeye çalıştığımız bu ana tema bazı İslâmî çevrelerce tenkide maruz kalmıştır. Özellikle İslâmî ilimlerin tekrardan İslâmîleştirilmesi ne anlama gelmektedir? Veya bugüne kadar telif edilmiş ilmî servet İslâmî değil midir? gibi sorular yöneltilmiştir.

Kanaatimize göre bu ekol bazı haklı ve yerinde tenkitlerle beraber, genel hatlarıyla samimi görülmektedir. Bu arada selef ulemasının ortaya koydugu usûlü tamamen reddetmemekle beraber bazı ciddi tenkitlerde bulunmaktadırlar. Genel olarak bu düşünce hakkında İslâm’ın kendi bünyesinde aslen var olan membasının atâletten kurtularak işlerliğe kavuşması, içinde bulunduğu zaman ve şartlarına göre takdim edilmesini hedeflemektedir diyebiliriz.
Bu ekolün hadise yaklaşımı ise biraz çelişkilidir. Zira enstitünün beyin kadrosu denilebilecek, Dr. Abdulhamit Ahmed Ebu Süleyman57, Ebu Kasım Haj Hamid ve Dr. Luay es-Safi58 gibi zevatın eserlerini incelediğimizde konu ile ilgili görüşlerinin farklılık arzettiği dikkatimizi çekmiştir.
Bu enstitünün Malezya temsilcisi Dr. Luay Safi’ye göre ise: “Sünnet Kur’ân’a tâbidir. Getirmiş olduğu hükümlerde Kur’ân’ın hükümleriyle kayıtlıdır.63 Dolayısıyla teşri’de esas kaynak sadece Kur’ân’a aittir. Sünnetin teşri’ koymada istiklâliyeti düşünülemez.”64 İmam Şafi’nin er-Risale’sinde hadisin teşri’de istiklâliyeti hakkındaki görüşünü eleştirirken de şöyle der: “Dolayısıyla bu hükümleri sadece sünnete mebni kılmak teşri’de onu kaynak kabul etmek ve Resûlullah’ın teşri’ koymada hakkı olduğunu iddia etmek doğru olmaz.”65
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Sonuç olarak dinimiz ikinci teşri kaynağı sünnete gerekli özeni ve değeri vermedikçe ve bu kaynağı haklı veya haksız sebeblerle hırpalamakla derinden ve genişlemesine incelemedikçe müslümanlarla arasındaki ihtilaflar bitmeyeceğe benziyor.
Sünnet süte atılan maya gibi ümmetin saflarını sıkılaştıracaktır.
 
Üst Alt