Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Genelevlerin Luzumlu Olup Olmamasi

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
Deniliyor ki, günümüzde umumhanelerin açılması lüzumludur ve daha iyidir. Aksi takdirde halihazırdaki şartlardan ötürü fuhuş, sokak aralarında daha çirkef düzeyde yapılacak, daha yaygınlaşacak kontrolsüz olacağı için de sağlık açısından daha kötü sonuçlar doğuracaktır.

Çok yönlü olan bu sorunuzun cevabını da çok yönlü düşünmek gerekir. Önce Islâm, başka sistemlerin yanında müsavir olarak çalışan bir müessese, bir stepne, bir emniyet simidi değildir ki, onlara temizleyemedikleri pisliklerini temizleme çârelerini üretsin ve önersin. İslam'ın kendi sistemi içinde bunun çaresi vardır ve böyle bir pisliğin bir Islam ülkesinde yükselmesi mümkün değildir. Bu çarelerin neler olduğu başka bir konudur. Şimdilik şu kadarını söyleyelim: Islâmda zina çok ağır maddi ve manevî müeyyidelerle yasaklanmıştır. Cinsel tatmin tabiî bir ihtiyaç olarak görülmüş ve giderilmesi için meşru yollar gösterilmiştir. Tıpkı def-i hacet yapmak gibi. Bu herkesin ihtiyacıdır ama her yerde, gelişi güzel yapılmaz. Zina yasak olduğu gibi zinayı teşvik, "zinaya yaklaşma" dahi yasaktır. Kadınlar süslenmiş ve müşterilere arzedilmiş vitrin malı gibi "müteberric" sokaga dökülmemişlerdir. Televizyonunda popo müzigi haline gelen pop müzigi ve bunu teşvik eden kukla ve hain TV idarecileri yoktur. Kısaca, nice milletleri tarihe karıştıran zinaya giden bütün yollar kapalıdır. Öyle ise genelevler Müslümanların bir meselesi değildir. Ama denebilir ki, Türkiye'nin bir Islâm ülkesi olduğu yönetenlerce kabul edilmemekle beraber, halkının çoğunluğu Müslümandır ve şu andâ bu, Müslümanların da problemleridir. Buna göre bu konuda Müslümanların şu andaki tavırları ve konumları da belirlenmelidir: ‚

Bu noktaya, yurdumuzdaki bir sürü "kârhaneyi" zavallı feministlerimize ithaf ederek geçelim. Kadın erkek arasında tam eşitliği savunan (Biz mutlak eşitliği değil, insanı eşitliği ve adaleti savunuyoruz ve bunun izahı da başlı başına ayrı bir konudur.) bu zavallılar, aslında sırf belli evrensel güç merkezlerinin papağanlığını yaptıklarından,"kadınların dövülmesine karşıyız" gibi sathî sloganlarla meşgul olurken (sanki kadınlar bir sistem öyle istediği,için dövülüyormuş, ya da feministleri hedefledikleri bütün haklar elde edildiğinde dövülmeyeceklermiş gibi) bilmem hangi kadın dernekleri, bağbaşlarındaki memolara kadar prezervatif dağıtıp onları şöyle ederseniz çocuğunuz olmaz, diye egitmeye (!) çalışırken, yüzbinlerce kadının (7.1.1988 tarihli Cumhuriyet gazetesi, yurdumuzda beşyüzbin (500.000) ruhsatlı fahişenin bulunduğunu emniyet raporlarına dayanarak anlatıyor.) Vücutlarını parayla satmasına göz yumuyor ve daha enteresanı, aynı mutlak eşitliği savunan düzen de bu satışı legal esaslara bağlıyor, bunun için özel pazarlar ve vitrinler tanzim ediyor. Evet, kadına değer verdiklerini idia edenler, onu bir mâl olarak pazarlıyorlar. Madem mutlak eşitlikten yanalar, öyleyse erkek genelevleri de açsalar, ya da öbürünü de kapatsalar ya! Işin bir yönü de budur.

Bütün bu manzaralar karşısında dahî Islâm, genelevlerin açılmasm tasvip etmez ve buna cevaz vermez, çünkü:

1. Insan Allah'ın yarattığı en şerefli varlıktır. Mü'min olsun olmasın, meta' sayılıp kazânca konu yapılamaz.

2. Zinâ İslamın kesinlikle yasakladığı fîillerden olduğu gibi, "ırzın muhafazası" da Islâmda korunması hedeflenen beş temel haktan biridir (zaruriyyet). Hastalıkların sirayetine engel olmak gibi ikinci derecede bir ihtiyaç (hacıyyat) buna gerekçe gösterilemez.

3. Genelevlerin kapatılması halinde fuhşun daha yaygınlaşacağı doğru değildir. Istanbul'da gurbet hayatı olarak çalışan Anadolulu isçiler, her gün giriş yapan binlerce şoför ve oranın müşterisi olan fakir halk kesimi (çünkü zengin fuhuş severler bu işi başka yollarla yapıyorlar) bu insan pazarları olmasa, bu gayr-i meşru arzularına ulaşamayacaklar, ayrıca paralarını ve sıhhatlerini de korumuş olacaklardır. Istanbul'a yakın olup genelevi bulamayan illerden sırf bu iş için Istanbul'a gelenlerin bulunduğu hesaba katılırsa, her türlü teşvik ortamına rağmen, bu çirkin fîili, bölgelerinde icra edemedikleri anlaşılır. Bunda küçük şehirlerde herkesin herkes tarafından tanınıyor olması da etkilidir. Eğer yakın bir ilde böyle bir pazar bulamasalardı, yüzde doksan sekiz bu çirkin fiili yapmayacaklardı.

4. Genelevlerin bulunmasını isteyen bir düzende böyle bir soru sormak zaten yersizdir. Çünkü liberal kapitalist sistemlerin yaşayabilmesi, zihinsel ve bedensel enerji fazlasını, bu ve benzeri yollarla nötürleşmesini sağlamaya bağlıdır. Evrensel bir din haline getirilen futbol da bu yollardan biridir. Nitekim bir zamanların Ispanya başkanının "futbol sayesinde ülkeyi onbeş yıl idare ettim" dediği meşhurdur.

5. Ülkemiz insanın çoğunda hâlâ Osmanlı'dan kalma bir kabulleniş olan "devlet baba" düşüncesi hakimdir. (Şimdilerde ise devletin malı deniz... felsefesi yaygınlaştı). Bu düşüncede olan insanlar "meşru" ile "legal"i birbirlerinden ayıramadıklarından, "devlet yaptırıyorsa câizdir" gibi çürük bir saplantıya girerler ve fuhşu meşru görürler. Aksi halde bu insanların çoğu fuhus yapmayacaktır.

6. Bir kısım insanlar da ücretle icra edilen bu legal fuhşu, Iran'da olduğu gibi "müt'a" nikâhı kabul ederek, yine meşru çerçevede görür ve kendine fetva uydurur. Nitekim, Ortadoğu ülkelerinden gelen bir çok insandan bu kabil sözleri duyuyoruz.

7. Cinsel özgürlüğün acısını tatmaya başlayan Batılı insan, bu yolla yayılan bir sürü habis hastalığı, bu arada AlDS'i genelevlerde daha kolay yurdumuza getirmektedir. Bu yerlerin olmaması halinde yabancıların yapabilecekleri fuhus oranı bununla kıyaslanamayacak kadar az olacaktır.

8. Büyük şehirlerimizde her arandığında bulunabilecek bu günah evleri olmasa, gurbette bulunmak zorunda olan Anadolu insanı, evini ve köyünde bıraktığı hanımını bu kadar uzun süre.terkedemeyecek ve bundan doğacak tatsızlıklar, arkada bırakılan kadının gayr-i meşru cinsel davranışları, yuva yıkılmaları asgari"ye inmiş olacaktır.

9. Bütün bu ve benzeri sebeplerden ötürü İslam'ın bugünkü şartlarda dahi böyle bir müesseseye câiz demesi mümkün değildir.



alıntı
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ruhlar aleminden
fahişelik ve akıl hastalığı....

fahişelik ve akıl hastalığı....

fuhuş yapan kadınlara fahişe denir, bunun para karşılığında olup olmamasının da pek bir önemi yoktur,sadece arasında tek bir fark vardır, o da dürüstlüktür, bir tanesi dürüst olarak fahişe olduğunu kabul eder,diğeri ise namuslu kadın maskesini takar ve aynı zamanda insanları da kandırmış olur.

Fahişelerin akıl sağlığı yerinde olmaz, hepsi aptaldır, suratlarında şerden başka hiç bir şey yoktur, işledikleri günahları suratlarına bir bir kazınmıştır, çok fazla zina yapan kadının aklı gün geçtikçe bozulur , akıl sağlığı ile birlikte fizyolojik özelliklerinde de zamanla dejenere gözlemlenir ve gereksiz bir çok psikolojik travmadan sonra cinnete kadar gelecek bir süreç yaşanır....

Maneviyatı düzgün, bizim anladığımız mana ile asil kanlı, temiz süt emmiş bir kadın hayatının hiç bir döneminde bu bataklığa sürüklenemez, kıymetli cevherini, yüksek kadınlık haysiyetini fuhuş bataklığının içinde sürüklemez ve çirkefe yuvarlanmaz....
KÜÇÜK BİR HİKAYE :

Bir aile kadın hafif manya nöbetinde komşu beylerine sataştığını hisseden zevcine korkmazsınız günahını itiraf eder, tabi biçare kadını kocası boşar, baba evine gider , ebeveyni ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gönderir, kadın burada iyileşir, bir kaç yıl mutlu, mesut bir hayat yaşar ,ikinci nöbet gelir , yine şehvet taşkınlığı başlar, bir zaman sonra karnı şişer , bu defa babası da reddeder,tekrar akıl hastanesine gönderilir, burada yine bir müddet tedavi görür, iyileşince hastaneden çıkar, bu sefer babasına değil, lakin fahişe değil çamaşırhaneneye gider, burada üçüncü bir manya nöbetine tutulunca artık onun istikameti vesikalı bir fahişelik olacaktır"



Not : Kısmen alıntı -Ord. Prof. Dr. Mazhar osman
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Nefis Azgın Arslan Gibidir!..

Nefis Azgın Arslan Gibidir!..

Uçsuz bucaksız bir ormanda azılı bir arslan yaşamaktadır. Ormandaki bütün hayvanlar korku içindedirler. Böyle yaşamaktansa bir çare ararlar. Düşünür, taşınır, aralarından bir heyet seçerek arslana gönderirler:
- "Ey ormanların şahı arslan!. Her gün içimizden birini yakalıyor, yiyorsun!. Buna bir diyecegimiz yok, fakat bu zahmet niye? Sen tahtında otur, biz, sana her gün içimizden birini yollarız, sen de rahatça yersin! Böylece, biz de, sen de huzur içinde ömrümüzü geçiririz!." derler. Bu teklif arslanın hoşuna gider. Kabul eder. Artık her sabah bir hayvan kendi ayagı ile gelip arslana teslim olmaktadır.
Günlerden bir gün, sıra tavşana gelir. Hayvanlar:
- "Eh ne yapalım, kısmet böyle!. Çogumuzun rahatı için birimizin ölmesi gerek!. Haydi vakit geçirmeden yola düş!. Arslanı kızdırmayalım." derlerse de tavşan işi agırdan alır, pek aldırmaz. Hayvanlar telaş içindedirler. Nihayet yalvara yakara tavşanı yola düşürürler...
Tavşan, kayıtsız, seke oynaya arslanın huzuruna gelir ama, vakit de bir hayli ilerlemiştir.
Açlıktan ateş püsküren arslan, kükrer:
- "Nerede kaldın? Bu gecikmene sebep ne?"
Tavşan, yalancı bir telaşla terlerini siler, boynunu büker:
- "Aman efendim, ben saygıda kusur etmedim. Sabah erken yola çıktım ama, diger bir arslan yolumu kesti, elinden kurtuluncaya kadar neler çektigimi bilemezsiniz?"
Arslanın öfkesi büsbütün başına vurur:
"Kim bu küstah? Bu ormanda yalnız benim hükmüm geçer. Kimmiş o, çabuk söyle?"
Tavşan durumdan memnun, hep öteki arslanı över, böylece arslanın haysiyetini tahrik eder. Arslan dayanamaz:
- "Düş önüme, göster bu alçagı!." der, yola düşerler. Tavşan arslanı bir kuyunun başına getirir:
- "İşte sultanım, bu kuyunun içinde!. Bakınız nasıl da kurulmuş."
Arslan hırsla kuyunun içine bakar. Suda aksini görür. Hırlamaya başlar, kuyudaki aksi de hırlar. Tavşan fırsatı kaçırmaz:
- "Görüyor musunuz efendim? Size nasıl da meydan okuyor." der.
Arslan büsbütün hiddetlenir, gözleri döner. "Bir diyarda iki sultan olamaz, parçalamalıyım onu!." diye mırıldanır. Ardından da: "Gümm.." diye kuyuya atlar.
Her şey bitmiştir artık. Tavşan yemyeşil çayırlarda seke seke hayvanlara kurtuluşlarını müjdeler.
 
Üst Alt