[h=1]Geçmiş olsun[/h]
Bağımsızlığını yitirmiş yargıdan şikâyetleri doğrulamaya Deniz Feneri macerası yeter de artar...
Bildiğiniz gibi Almanyada yüzyılın merhamet dolandırıcılığı olarak adlandırılan Deniz Feneri Derneği e.V davası Frankfurt mahkemesinde görülmüş, maşa durumundaki sanıkların itiraflarından yola çıkan mahkeme asıl suçluların Türkiyede olduklarını bildirerek görevini tamamlamıştı.
Ama suçlananlar iktidara yakın kişiler olduğu için buradaki soruşturma ağır aksak yürütülmüş, Alman mahkemesindeki deliller ancak kamuoyu baskısı sayesinde Türkiyeye getirilmişti.
Üç yıllık oyalama ardından görevlendirilen savcıların işlerini ciddi tutmaları ve önemli bulgulara ulaşmaları sonlarını hazırladı.
Türkiyede suç işlemek amacıyla bir araya geldikleri iddia edilen Deniz Feneri sanıkları bugün kuşlar gibi hür ama üç savcı 11 yıla kadar hapis istemi ile yargılanıyorlar.
Öte yanda yeni savcının yazdığı iddianame, azledilen üç savcının eski RTÜK Başkanı Zahid Akman ile Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karamanın da aralarında olduğu sanıklar hakkında ortaya attığı çıkar amaçlı örgüt kurmak ve dolandırıcılık suçlamasını ortadan kaldırdı.
Ve bu suçlardan takipsizlik kararı oluşturdu.
Binlerce mağduru olan Deniz Fenerinin sadece iki şikâyetçisi var. Çünkü korku dağları bekliyor.
Onlar adına avukatları, Ankara Başsavcılığının takipsizlik kararına itiraz etti. Şimdi Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin bu talebi reddettiğini öğreniyoruz.
Ağır Ceza Mahkemesinin örgüt ve dolandırıcılık suçu bulunmadığını kabul eden kararı sayesinde olay kapanma sürecine girmiştir.
Artık 308 klasörden oluşan bu dava, yargı labirentlerinde kaybolacak, unutulacaktır.
Yargı yapılanmasını baştan aşağı değiştiren referandumun yarattığı bir hokus pokus oyunu izliyoruz.
Eserde referanduma Yetmez ama Evet diye gidenlerin çabaları önemli yer tutuyor.
Duruma bakıp adalet yerini buldu diyorlarsa ne mutlu onlara. Ama diyemiyorlar da vicdanları kanıyorsa... Geçmiş olsun. Yeter artık diye avaz avaz bağırsalar da günahlarını affettiremezler artık!
Güngör Mengi
Bağımsızlığını yitirmiş yargıdan şikâyetleri doğrulamaya Deniz Feneri macerası yeter de artar...
Bildiğiniz gibi Almanyada yüzyılın merhamet dolandırıcılığı olarak adlandırılan Deniz Feneri Derneği e.V davası Frankfurt mahkemesinde görülmüş, maşa durumundaki sanıkların itiraflarından yola çıkan mahkeme asıl suçluların Türkiyede olduklarını bildirerek görevini tamamlamıştı.
Ama suçlananlar iktidara yakın kişiler olduğu için buradaki soruşturma ağır aksak yürütülmüş, Alman mahkemesindeki deliller ancak kamuoyu baskısı sayesinde Türkiyeye getirilmişti.
Üç yıllık oyalama ardından görevlendirilen savcıların işlerini ciddi tutmaları ve önemli bulgulara ulaşmaları sonlarını hazırladı.
Türkiyede suç işlemek amacıyla bir araya geldikleri iddia edilen Deniz Feneri sanıkları bugün kuşlar gibi hür ama üç savcı 11 yıla kadar hapis istemi ile yargılanıyorlar.
Öte yanda yeni savcının yazdığı iddianame, azledilen üç savcının eski RTÜK Başkanı Zahid Akman ile Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karamanın da aralarında olduğu sanıklar hakkında ortaya attığı çıkar amaçlı örgüt kurmak ve dolandırıcılık suçlamasını ortadan kaldırdı.
Ve bu suçlardan takipsizlik kararı oluşturdu.
Binlerce mağduru olan Deniz Fenerinin sadece iki şikâyetçisi var. Çünkü korku dağları bekliyor.
Onlar adına avukatları, Ankara Başsavcılığının takipsizlik kararına itiraz etti. Şimdi Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin bu talebi reddettiğini öğreniyoruz.
Ağır Ceza Mahkemesinin örgüt ve dolandırıcılık suçu bulunmadığını kabul eden kararı sayesinde olay kapanma sürecine girmiştir.
Artık 308 klasörden oluşan bu dava, yargı labirentlerinde kaybolacak, unutulacaktır.
Yargı yapılanmasını baştan aşağı değiştiren referandumun yarattığı bir hokus pokus oyunu izliyoruz.
Eserde referanduma Yetmez ama Evet diye gidenlerin çabaları önemli yer tutuyor.
Duruma bakıp adalet yerini buldu diyorlarsa ne mutlu onlara. Ama diyemiyorlar da vicdanları kanıyorsa... Geçmiş olsun. Yeter artık diye avaz avaz bağırsalar da günahlarını affettiremezler artık!
Güngör Mengi