Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

GDO’lu diyet tarifleri...

samanyolu

New member
Katılım
19 Mar 2007
Mesajlar
2,063
Tepkime puanı
2,696
Puanları
0
Yaş
49
Konum
istanbul
Haliyle panik halindesiniz... “Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.

Şöyle...
Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya... Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya... İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
Ne verirlerse...
Onu yiyeceksiniz.
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz... Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran... İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef... Torunlarınız da.
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için... İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu. Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.
Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak? İstanbul’un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir’de, Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak? Şikâyet edip
duruyorsun, içine katkı maddesi
konuyor, zorla beyazlatılıyor diye... İster tam buğday unundan, ister
çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız... Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan
medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun... Ne işe yaradı senin pazara gitmen?
Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!
Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin tiraj almak için uydurduğu uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun... Brüksel lahanası yiyerek mi AB’ye gireceğini sanıyorsun?
Uzatmayayım.
Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.
Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.

Alıntı...
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Ne verirlerse onu yemeye devam gibi duruyor.

Eskiden bizimkiler salçayı kendileri yaparlardı. Bahçemizde; abartmıyorum domates, biber, fasulye, kabak, salatalık, patlıcan yetişirdi. Bahçenin büyüklüğünden değil, kullanınımdaki dengeden bunların hepsi sığardı. Tabi, şimdi sadece fotoğrafları kaldı.

Mesela soba, sadece ısıtmak için değil, börek, ekmek yapmak içinde mükemmel iş görürdü.

Tabi bunların çoğu şehir hayatında mazide kaldı.. Köylerde yapan var yine. Ama böyle giderse köylerde 1 nesil sonra kimse kalmayacağı için, yapan da kalmayacak.

Hayırlısı..

selametle..
 

esmer

New member
Katılım
14 Ağu 2009
Mesajlar
172
Tepkime puanı
102
Puanları
0
Bugün tüm konular yemek üzerine açılmışken ben de bir-iki kelam edeyim.:)

Eski insanlarımızda olmayan hastalıklar şimdi dikka çekecek kadar fazla.İnsanlarda kısırlık oranı bile ne kadar artmış.
Şimdilerde çoğu bayan ancak ilaç tedavisiyle veya tüp bebek yöntemiyle anne olabiliyor.
Eskiler öylemiymiş...Bunda teknolojiyle birlikte yayılan radyasyon vb.ışınların etkisi kadar yenilip içilen gıdaların da çok etkisi var.
Eski ve yeni kuşak arasındaki karşılaştırmayı bırakın köylü ve kentlisi arasında bile bu farkı görebiliyoruz.Ancak zirai ilaçlamanın yoğun olduğu köylerde de bu tarz olumsuzluklara sık raslanmaktadır.

Ne kadar naturellikten uzaklaşıksak o kadar hastlaıklara yakın olduk.
 

Araþtýrmacý

New member
Katılım
27 Ara 2009
Mesajlar
22
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Sağlık ve beslenme çok mühim gerçekten arkadaşlar. Bu konuda kendimce çok okumalar yaptım ve öğrendiğim en önemli şeyleri çok kısaca paylaşmak isterim. Üç noktaya dikkat ederek oldukça sağlıklı bir beslenme düzeni tutturmak mümkün: Az yemek lazım, "yemek" yemek lazım ve özellikle sebze-meyve yemek lazım. Yemek yemek lazım derken yemek'i tırnak içine aldım, çünkü günümüzde yediğimiz pekçok şey anneannelerimizin, ninelerimizin "yemek" diye tanımlayabileceği şeyler değil, fabrikalarda bir araya getirilip yemek sürü verilmiş kimyasallar. Bu güzel bir düstur olabilir: "Büyük nineniz sizin yemek/içmek üzere olduğunuz şeyin ne olduğunu anlayabilir miydi?" Eğer cevabınızsa hayırsa bırakın elinizdeki kolayı, cipsi, boyalı şekerleri...
 

Araþtýrmacý

New member
Katılım
27 Ara 2009
Mesajlar
22
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Şöyle de çok ilginç bir bulgu var: Dünyadaki hastalıkları kategorize eden araştırmacılar temel olarak iki sınıf hastalık buluyorlar. Ve çok ilginç bir şekilde bunları zengin/fakir hastalıkları olarak tasnif edebiliyorlar. Birinci sınıftaki hastalıklar az gelişmiş ülkelerde çok yaygın olan ve genelde kötü beslenme, temiz içme suyuna erişimin olmaması gibi sebeplerden doğan, parazitik hastalıklar, tifo, tüberküloz, malarya gibi. İkinci sınıftaki hastalıklarsa gelişmiş ülkeleri kırıp geçen hastalıklar: kalp, kanser ve şeker hastalıkları gibi. Zengin ülkelerde bu hastalıkların bu kadar yaygın olmasını (ki eskiden değillermiş hiç) insanların beslenme biçimlerindeki büyük değişikliklerle açıklıyor bilim insanları. Diğer arkadaşlarımın da dediği gibi: Doğallıktan uzaklaştıkça, rafine gıdalarla, beyaz unla, beyaz şekerle, doymuş yağlarla bu kadar içli dışlı oldukça hastalıklar geliyor. Vücudumuza iyi bakmak, onu suistimal etmemek de bir ödevimiz, bunlara dikkat etmek gerekiyor o yüzden.
 
Üst Alt