Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Gazali R.a İmamı Azamı Zemmetdimi.?

MOLLA

New member
Katılım
24 Haz 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Yaş
46
Hocası Cüveynî'nin etkisinde kalan İmam Gazali de Ebu Hanife'yi tenkid edenler arasındadır.

Fıkıh usulü ile ilgili "el-Menhûl" isimli eserinde şöyle der:



"Ebu Hanife'ye gelince o, müçtehit değildir. Çünkü lügat (Arap­ça) bilmiyordu. "Velev remâhu bi Ebû Kubeys" [1]sözü buna delildir. O, hadisleri de bilmiyordu. Bu yüzden zayıf hadisleri kabul edecek, sahihleri reddedecek derecede cüretkârdı. Bizatihi anlayış sahibi biri de değildi, fakat akıllı geçinirdi. Zira kendi ittihaz ettiği usullere muhalefet etmek akıllılık alameti değildir".[2]



Şafiî mezhebine mensup olan Gazalî, Ebu Hanife'yi hadis bilmez, anla­yışı kıt biri olarak tavsif eder ve onu müçtehit saymazken, kendi imanımın onun hakkında söylediği "insanlar fıkıhta Ebu Hanife'nin çocuklarıdır" sözünü herhalde aklına getirmemiştir. Kitabın muhakkiki da bunun bir asabi­yet olduğunu belirterek, "şayet Ebu Hanife müçtehit değilse, müçtehit olan kimdir?" demektedir.[3]



Gazâlî bu kitabının sonunda Şafiî mezhebi ile diğer mezhepler ve özel­likle Hanefi mezhebi arasında bazı mukayeseler yaparak kendi mezhebinin her konuda tercihe şayan olduğunu göstermeye çalışır [4] ve sonunda şöyle der:



"Bu bölümü inceleyen kimse, bizim Şafiî mutaassıbı, Ebu Hani­fe'ye karşı kindar biri olduğumuzu zanneder. Heyhat, biz ancak insaflı ve orta yolu takip edenlerdeniz".[5]

Ancak İmam Gazâiî'nin bu konuda yaptı­ğı şey, hocası Cüveynî'nin iddialarını tekrarlamak ve onun görüşlerini özet­lemekten ibarettir.[6]

Gazâlî'nin, bu kitabı gençlik yıllarında yazdığı, sonradan Ebu Hanife hakkındaki görüşlerini değiştirdiği belirtilmiştir.[7]

Nitekim "İhyâu Ulûmiddîn" adlı eserinde dört mezhep imamını ve bu arada Ebu Hanife'yi hayırla yadetmekte ve ondan övgüyle bahsetmektedir.[8]




[1] Ebu Hanife'den "velev remâhu bi Ebâ Kubeys" şekliyle meşhur oku bu ibarenin mahiyeti ve bunuEbu Hanife'nin Arapça bilmediğine delil gösterenlere verilen cevaplar için bkz. Tehânevi. Ebu Hanife, 61-64.

[2] Gazâlî, el-Menhûl inin Ta'likati'1-Usul, s. 47 1.

[3] Gazali, Age., 471 (Muhakkikin nota).

[4] Bkz. Age.. 488-504.

[5] Age.. 504.

[6] Gazâlî'ye bu konuda, Hanefi alimi Şemsü’l-Eimine el-Kerderi (ö.642/1244) tarafından bir reddiye yazılmıştır.

Bu reddiye değişik isimlerle Süleymaniye kütüphanesindedir:

Risale fi'r-Red ala’l-İmam el Gazâlî biMâ Tekelleme bi Hakkı İmamına Ebi Hanife (Şehid Ali Paşa nr. 2768/I vr. 1-43)

Kıtab fi'r-Red alâ Men Yu'anid Ebâ Hanife ve Ashabeh, (Şehid Ali Paşa. nr. 779. 73 vr.)

Er-Red ve'l-întişâr alâ Mezhebı İmami'l- Eimme ve. Sirâci'l-Ümme Seyyidi Fukahâi'l-Emsâr (Şehid Ali Paşa. nr. 2732/3. vr. 153-176) Bkz. Ahmed Özel, Bczzâzî md.. TDV İslam Ansiklopedisi, VI, 114.

[7] Heytemî, el-Hayrâtu'1-Hısân. 26.

[8] Bkz. Ihyâu Ulûmiddin, I, 25-26. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 258-259
 

MOLLA

New member
Katılım
24 Haz 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Yaş
46
İMDİ İNŞALLAH İLGİLİ SÖZ HAKKINDA BAZI BİLGİLER NAKLEDELİM.


Muterizin, Ebû Hanîfe’nin (harf-i cer'i devreye sokmayarak) 'bi Ebâ Kubeys' dediğini delil getirmesine gelince; buna birkaç açıdan cevap verebiliriz:

a) Bu rivayetin sahih bir senede ihtiyacı vardır. Ebû Hanîfe’nin ko*numuna karşı çıkan Seyyid Cemaleddin Ali, sözün sahibinden işitildiği ve gerektiği şekilde korunduğu meşhur olmasına rağmen sahih ri*vayetlerin söyleyenine nisbetinde çok sıkı ve titiz davranmışken, bu ri*vayet karşısında niye böyle bir tavır takınıyor?
b) Bu rivayet sahih bir tarikle sabit oisa bile, meşhur değildir; ke*za İmam Ebû Hanîfe’nin fetva ehli ve müctehid olduğu iddiası kadar da sahih değildir.
Oysa Ebû Hanîfe’nin ilmi durumu, fazileti tevatür derecesindedir ve bu hususta herkes hemfikirdir. Bu nedenle malum olan bir gerçeğe zanla hatta zan bile sayılamayacak birşeyle zarar ve*rilemez.
c) Rivayetin Ebû Hanîfe'den sağlam yollarla geldiğini ve sahih ol*duğunu farz etsek; bu, Ebû Hanîfe’nin konumuna bir zarar vermez; çünkü bir hata değildir. Bilakis doğru bir lehçedir.
Nitekim Ferrâ bazı Araplardan bunu nakletmekte ve şu şiiri söylemektedir:
İnne ebâhâ ve ebâ ebâhâ [1] kad belağâ fi'l-mecdi ğâyetâhâ


Hanımın babası ile babasının babası
Son derece ulu insanlardı her ikisi


d) Bunun hiçbir şekilde izah edilemez bir hata olduğunu kabul et*sek bile bu, Ebû Hanîfe’nin Arapçayı bilmediği anlamına gelmez. Çünkü (bugün) pekçok filolog ammîce konuşmakta ve (hatalı söyle*miyle yerleşmiş kelimeye) alışan dil bilerek yanlış yapmaktadır.
Bun*dan da öte, Araplar’ın kendileri bile yabancı dil konuşmakta ve bu onların Arapçalarını olumsuz etkilememekte, keza onlar için bir kusur sayılmamaktadır.
Sözün özü, nasıl ortaya atılmış olursa olsun, bu mesele İmam Ebû Hanîfe’nin bilgisizliğine ve kifayetsizliğine delalet etmez.
Aksine, mu*terizin gafletini ve basiretsizliğini, bu büyük alimi lekelemek ve cahil göstermek için ne kadar cüretkar olduğunu ortaya koyar



--------------------------------------------------------------------------------

[1] İsim tamlaması nedeniyle ebâhâ kelimesinin ebî (hâ) olması gerekiyordu ancak, bu şiirden anlaşıldığına göre, ebâ(hâ) şeklinde de gelmektedir. Bu nedenle başına harf-i cer de gelse kelime ebâ olarak kalmaktadır. (Mütercimin notu).
 

MOLLA

New member
Katılım
24 Haz 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Yaş
46
kAYNAK : EBU HANİFENİN HADİS İLMİNDEKİ YERİ ABDULFETTAH EBU GUDDE.

Ebû Hanîfe'den rivayet edilen söze [1] gelince, önce bunun, muttasıl bir senedi yoktur. Üstelik Ebû Hanîfe'nin böyle bir şey söylediği doğru olduğu takdirde o sözün arapçadaki manâsı açıktır.

Müberrid, «el-Lahane» adlı eserinde Irak dışındaki islâm şehirlerinde arapçası bozuk olanlarla ilgili geniş bilgi vermiştir. Mes'ûd b. Şeybe es-Sindî «Mukaddimetu Kitâbi't-Talîm» inde (S 223-231) bu konuda Müberrid'den bir çok nakillerde bulunmuştur.

Öte yandan Mısır'da Kiptiler, Şam'da Bizanslılar bulunduğu gibi, özellikle büyük tabiilerden sonra Hicaz'a da her taraftan yabancılar gelmişlerdir. Hicaz'da, dili, yanlışlıklardan ve yabancı kelimelerden koruyacak bilginler de yoktu.

Kûfe ve Basra'da ise Arab dili ile ilgili ilimler tedvin edilmiş, Kûfeliler Hz. Peygamber devrindeki bütün arap lehçelerini tesbite önem vermişlerdir; çünkü Kitab ve Sünnetin inceliklerini ve kıraat vecihlerini anlamada arap lehçelerinden yararlanıyorlardı.

Basralılar bu lehçelerden geleceğin dili olmaya lâyık olanları seçme yoluna gitmişlerdir. Kûfe ve Basra dil ekolleri birbirinden faydalanmak durumunda kalmışlardı.

[1]'bi Ebâ Kubeys'

KAYNAK : ALLAME KEVSERİ FIKHI EHLİ IRAK VE'L HADİSUHUM
 
Üst Alt