Enver Ýstek
metin mete
- Katılım
- 27 Ara 2005
- Mesajlar
- 3,935
- Tepkime puanı
- 1,023
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
Dini literatürde sıkça duyduğunuz "FİTNE" kelimesinin KUR'AN'daki karşılığı nedir?
Bu soruya cevap bulmak için yapılmış bir çalışmayı bilgilerinize sunmak istiyorum.
FİTNE
Lisan ül Arab’ın 7. cildinin 18-21. sayfalarında verilen bilgilere göre;
“ateşte yakmak” anlamındaki “fetn” kökünden türemiş bir ismünnevi (tür adı) olan “fitne”;
altın, gümüş gibi kıymetli madenlerin kendisiyle kaynaşmış olan değersiz maddelerinden (cüruf) ayrıştırılması, yani saflaştırılması amacı ile yüksek ateşte yakılması (potada eritilmesi) işlemidir.
Bu manadan hareketle, madeni yakıp eriten (fitne işlemini yapan) ustaya “fettan” denildiği gibi, kişilerin gönüllerini sevda ateşi ile yakan kadınlara da “fettan” denilir.
“Fitne” sözcüğü sadece kıymetli madenlerin saflaştırma işleminin adı olarak kalmamış,
kişilerin inançlarının, içyüzlerinin ortaya
çıkarılmasında bir araç olan;
mal yokluğu (fakirlik),
mal çokluğu (zenginlik),
hastalık,
ölüm gibi durumlar ile
körlük, topallık, sağırlık gibi bedensel kusurlar ve
kıtlık, savaş gibi toplumsal olaylar da
“fitne” olarak isimlendirilmiştir.
Sözcük daha sonraları “yakma” anlamı ekseninde; “acı çektirme, işkence, zayıf düşürme, saptırma, tartışma, deneme ve sınama” anlamlarında da kullanılır olmuştur.
“Fitne” sözcüğünün ifade ettiği eylemlere bakıldığında bu eylemlerin iki kaynağı olduğu görülmektedir:
1.İnsan kaynaklı fitneler, bazılarının “şeytan kaynaklı” olarak tanımladıkları da bu kapsamda olmak üzere, bizzat insanlar tarafından yapılan;
zulüm, işkence gibi başkalarına acı veren eylemler ile
yine bizzat insanlar tarafından yapılan ve yaptırılan
kışkırtma, ayartma, yanlış yönlendirme gibi
toplumlarda karışıklığa, kargaşaya yol açan ve toplumun düzenini bozan eylemlerdir.
Herkes tarafından görülen ve bilinen bu fitneler Kur’an’da bir çok ayette konu edilmiştir.
2.Allah kaynaklı fitneler ise,
insanların saflaştırılmasına yönelik olan ve Müslümanların iyi bilmeleri gereken fitnelerdir.
Yüce Rabbimiz, gönderdiği elçiler dahil herkesi (Müslümanları, insanları, toplumları) fitnelendirmekte; onları ateşe atıp eritmekte, cüruflarını dışa attırıp saf, arı duru hâle getirmektedir.
Nitekim İbrahim, İshak ve Yakup peygamberlerin bu anlamdaki tekâmülleri Kur’an’da “fitne” sözcüğüyle değil, “ehlesna bi halisatin (mükemmel bir saflıkla saflaştırdık)” ifadesiyle anlatılmıştır.
Yani, “fitne” eylemi için “halisa” sözcüğü kullanılmak suretiyle, bu sözcüklerin anlamdaş olarak kullanıldıkları belirtilmiştir.
Rabbimiz, nimet veya külfet cinsinden sabır ve sebatı gerçekleştirecek her şeyin, fitne için bir araç olduğunu bildirmiştir:
Enbiya; 35: Her can ölümü mutlaka tadacaktır. Fitne olmak üzere sizi Biz, şer ve hayır ile belâlandırırız. Ve siz yalnız Bize döndürüleceksiniz.
“Denemek, sınamak, bitkin düşürmek” anlamına gelen “belâlandırmak” sözcüğü bir çok ayette “belâ” ve bu sözcüğün türevleri şeklinde, “fitne” sözcüğü ile birlikte olmadan yer almıştır. Ama yukarıdaki ayetin ipucu olmasıyla anlaşılmaktadır ki “belâ” sözcüğü ve türevleri, kullanıldıkları ayetlerin hepsinde fitneye yönelik kullanılmıştır.
Aşağıdaki örneklerde de görüleceği gibi, ister elçilerin ister insanların tekâmülleri amaçlanarak yapılmış olan iyi ya da kötü tüm belâlandırmalar, birer fitneye yöneliktir.
Allah kaynaklı fitneler veya Allah’ın fitnelendirmesi, elçiler ve insanların olgunlaşmasına, olumlu yönde değişmesine, gelişmesine yönelik olduğu için fitne, bir tekâmül ve fiilî eğitim olmakta, fitneden geçenler de sabır ve sebat açısından güçlenmektedirler.
Bu soruya cevap bulmak için yapılmış bir çalışmayı bilgilerinize sunmak istiyorum.
FİTNE
Lisan ül Arab’ın 7. cildinin 18-21. sayfalarında verilen bilgilere göre;
“ateşte yakmak” anlamındaki “fetn” kökünden türemiş bir ismünnevi (tür adı) olan “fitne”;
altın, gümüş gibi kıymetli madenlerin kendisiyle kaynaşmış olan değersiz maddelerinden (cüruf) ayrıştırılması, yani saflaştırılması amacı ile yüksek ateşte yakılması (potada eritilmesi) işlemidir.
Bu manadan hareketle, madeni yakıp eriten (fitne işlemini yapan) ustaya “fettan” denildiği gibi, kişilerin gönüllerini sevda ateşi ile yakan kadınlara da “fettan” denilir.
“Fitne” sözcüğü sadece kıymetli madenlerin saflaştırma işleminin adı olarak kalmamış,
kişilerin inançlarının, içyüzlerinin ortaya
çıkarılmasında bir araç olan;
mal yokluğu (fakirlik),
mal çokluğu (zenginlik),
hastalık,
ölüm gibi durumlar ile
körlük, topallık, sağırlık gibi bedensel kusurlar ve
kıtlık, savaş gibi toplumsal olaylar da
“fitne” olarak isimlendirilmiştir.
Sözcük daha sonraları “yakma” anlamı ekseninde; “acı çektirme, işkence, zayıf düşürme, saptırma, tartışma, deneme ve sınama” anlamlarında da kullanılır olmuştur.
“Fitne” sözcüğünün ifade ettiği eylemlere bakıldığında bu eylemlerin iki kaynağı olduğu görülmektedir:
1.İnsan kaynaklı fitneler, bazılarının “şeytan kaynaklı” olarak tanımladıkları da bu kapsamda olmak üzere, bizzat insanlar tarafından yapılan;
zulüm, işkence gibi başkalarına acı veren eylemler ile
yine bizzat insanlar tarafından yapılan ve yaptırılan
kışkırtma, ayartma, yanlış yönlendirme gibi
toplumlarda karışıklığa, kargaşaya yol açan ve toplumun düzenini bozan eylemlerdir.
Herkes tarafından görülen ve bilinen bu fitneler Kur’an’da bir çok ayette konu edilmiştir.
2.Allah kaynaklı fitneler ise,
insanların saflaştırılmasına yönelik olan ve Müslümanların iyi bilmeleri gereken fitnelerdir.
Yüce Rabbimiz, gönderdiği elçiler dahil herkesi (Müslümanları, insanları, toplumları) fitnelendirmekte; onları ateşe atıp eritmekte, cüruflarını dışa attırıp saf, arı duru hâle getirmektedir.
Nitekim İbrahim, İshak ve Yakup peygamberlerin bu anlamdaki tekâmülleri Kur’an’da “fitne” sözcüğüyle değil, “ehlesna bi halisatin (mükemmel bir saflıkla saflaştırdık)” ifadesiyle anlatılmıştır.
Yani, “fitne” eylemi için “halisa” sözcüğü kullanılmak suretiyle, bu sözcüklerin anlamdaş olarak kullanıldıkları belirtilmiştir.
Rabbimiz, nimet veya külfet cinsinden sabır ve sebatı gerçekleştirecek her şeyin, fitne için bir araç olduğunu bildirmiştir:
Enbiya; 35: Her can ölümü mutlaka tadacaktır. Fitne olmak üzere sizi Biz, şer ve hayır ile belâlandırırız. Ve siz yalnız Bize döndürüleceksiniz.
“Denemek, sınamak, bitkin düşürmek” anlamına gelen “belâlandırmak” sözcüğü bir çok ayette “belâ” ve bu sözcüğün türevleri şeklinde, “fitne” sözcüğü ile birlikte olmadan yer almıştır. Ama yukarıdaki ayetin ipucu olmasıyla anlaşılmaktadır ki “belâ” sözcüğü ve türevleri, kullanıldıkları ayetlerin hepsinde fitneye yönelik kullanılmıştır.
Aşağıdaki örneklerde de görüleceği gibi, ister elçilerin ister insanların tekâmülleri amaçlanarak yapılmış olan iyi ya da kötü tüm belâlandırmalar, birer fitneye yöneliktir.
Allah kaynaklı fitneler veya Allah’ın fitnelendirmesi, elçiler ve insanların olgunlaşmasına, olumlu yönde değişmesine, gelişmesine yönelik olduğu için fitne, bir tekâmül ve fiilî eğitim olmakta, fitneden geçenler de sabır ve sebat açısından güçlenmektedirler.