Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Fitne zamanında ibadet, bana hicret gibidir..

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
bismillahirrahmanırrahım
Bu 'Nefislerine zulmedenler', münafıklardan bir takımlarıdır ki, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile Medinei Münevvere'ye gitmeyip, Mekke'de geri kaldılar. Sonra Kureyş müşrikleriyle beraber Bedir'e çıkarak orada helâk edilenler arasında onlar da helâk oldular


Nefislerine zulmedenlerin canlarını alacak olan melekler muhakkak (onlara):
"(Dininizle alâkalı) ne işte idiniz?" derler. Onlar:
"Biz yeryüzünde zayıf sayılan (din işlerimizi tatbikten aciz) kimselerdik." derler. (Melekler de):
"Allah'ın arzı geniş değil miydi? Oraya hicret edeydiniz (İslâm'ı yaşayamadığınız yerden yaşayacağınız bir yere göçseydiniz) ya!" derler. İşte onlar (var ya) onların barınağı cehennemdir. O ne kötü uğranacak bir yerdir." (1)
"Tefsir–i Kebir"de zikredildiğine göre, âyet–i celilede geçen "Teveffi" (ruhların alınması) kelimesi hakkında iki görüş vardır:
1– Bunun mânası, "Melekler, ölüm esnasında onların ruhlarını alırlar." demektir ki, bu cumhurun görüşüdür. Bu mânaya göre eğer; Allahu Teala'nın
"Allah ölümü zamanında ruhları alandır." (2)
"O zat ki, ölümü de hayatı da yaratandır." (3)
"Allah'ı nasıl oluyor da inkâr ediyorsunuz? Halbuki siz ölü iken O sizi diriltti. Sonra sizi yine O öldürecek, tekrar sizi O diriltecek." (4) kavl–i şerifleriyle, bu âyet–i celilede geçen "Meleklerin ruhları alması" ifadesi, bir de:
"De ki: Size müvekkel kılınan ölüm meleği canlarınızı alacak." (5) kavl–i şerifi nasıl birleştirilebilir?"denecek olursa, buna cevaben denilir ki: Ölümü yaratan Allahu Teâlâ'dır. Bu iş kendisine ısmarlanmış olan reis ise, ölüm meleği olan Azrail'dir. Diğer melekler ise, onun yardımcılarıdır ki, onlar ruhun damarlardan ve sinirlerden çekilip alınarak ruhun bedenle alâkasının kesilmesine çalışmaktadırlar. Ruh boğaza geldikten sonra bizzat alan ise, Azrail Aleyhisselâm'dır.
2– Bu ifadenin mânası "Melekler o insanları cehennemde toplarlar." demektir ki, bu Hasan Basrî'nin görüşüdür. Bu mânaya göre, "Teveffî" "Haşr" (toplamak ) mânasına gelir.
Kurtubî tefsirinde zikredildiğine göre, âyet–i celilede geçen "nefislerine zulmedenler"den maksat; Mekke ehlinden bir cemaattır ki, bunlar Efendimize Müslüman olduklarını açıklamışlar, lâkin Efendimiz Medine–i Münevvere'ye hicret ettiğinde ise, müşrik kavimleriyle kalarak dinlerinden döndürülmüş, Bedir Gazası'nda ise, bunlardan bir kısmı kâfirler tarafından harbe çıkmışlardır. İşte bu âyet–i kerime bunlar hakkında inmiştir.
Bir rivayete göre, onlar Müslümanların sayısını az görüp şüpheye düşerek mürted olmuşlar, sonra da mürted olarak öldürülünce bazı Müslümanların "Bizim bu arkadaşlarımız Müslümandılar, kâfirler tarafından harbe zorla çıkarılmışlardır. Dolayısıyla onlar için istiğfar edin." demeleri üzerine, Mevlâ Teâlâ bu âyet–i celileyi indirerek, onların kötü hâlde öldüklerini açıklamıştır.

Hicret etmeyen kimseler

cennete giremeyecek
Hicretin ehemmiyeti ve gerekliliği zihinlere öylesine yerleşmişti ki, artık sahabe–i kiram "Hicret etmeyen kimseler cennete giremeyecek." diyebiliyordu. Hatta hicret etmeyen kimsenin imanının makbul olmayacağı bile söyleniyordu. Bu hususu Kur'an–ı Kerim teyit ediyor. Nitekim Mevlâ Teâlâ Hazretleri; Efendimizin Medine–i Münevvere'ye hicretinden sonra, hiçbir özrü olmadığı hâlde Medine'ye hicret etmeyenlerin Müslümanlıklarını kabul etmemiş ve onların hakkında:
"İman edip de, hicret etmeyenler ise, onlar hicret edinceye kadar, onların velâyetinden (mirasından) size hiçbir şey yoktur (siz onlara varis olamazsınız)" (9) buyurarak Müslümanlarla bütün ilişkilerini kesmiştir.
Semure b. Cündüb Radıyallahu Anh'dan rivayet edilen bir hadis–i şerifte de, Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâm:
"Her kim bir müşrikle beraber bulunur da onunla birlikte sakin olur sa (ikamet ederse), şüphesiz ki o da onun gibidir." (10) buyurarak, hicret etmeyenlerin müşrik olduklarını açıklamıştır.
Tabiî Medine'ye hicretin farz oluşu, Mekke'nin fethine kadar devam etmiştir. Bu hüküm Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in:
"Fetihten (Mekke fethinden) sonra artık hicret (in farziyeti) yoktur. Velâkin cihad ve niyet vardır." (11) hadis–i şerifiyle neshedilmiş (kaldırılmış)tır.
Muhacirlerin faziletine erişmek için (zira Medine'ye hicret etmek dini bir vecibe olmanın yanında, hicret etmeyen, muhacir olmayanların da ulaşamayacağı bir faziletti aynı zamanda) fetihten sonra hicret üzere biat etmek isteyenleri Peygamber Efendimiz geri çevirmiş, bu sebeple gelen bir kişiye:
"Hayır! Artık seninle cihad üzere biat ederiz, fetihten sonra hicret yok." buyurmuştur. Zira artık Müslümanlar güçlenmiş fevç fevç insanlar İslâm'a tâbi olmaya başlamışlardı. Herkes dinini istediği yerde korkusuzca yaşayabiliyordu.
Bu hadis–i şeriflerin ışığında, Mekke fethinden sonra küfür diyarında oturup İslâm'ı yaşayabilen kimselerin, İslâm diyarına hicret etmeleri çok faziletli ise de, özürsüz de olsa bunu yapmadıkları takdirde bir farzı terk etmiş olmayacaklarından, âyet–i celiledeki tehdide maruz kalmazlar.
Nitekim "en– Nâsih ve'l–mensûh" isimli eserde, hicretin İslâm'ın bidayetinde farz olup, sonra farziyeti neshedilip, mendup bir amel olarak baki kaldığı zikredilmiştir.
"Kurtubî Tefsiri"nde zikredildiğine göre; bu âyet–i celilede, kendisinde isyanlar işlenen bir memleketin terk edilmesinin faziletine dair bir delil bulunmaktadır.
Nitekim Saîd b. Cübeyr Radıyallahu Anh:
"Bir memlekette isyan ediliyorsa, oradan çık." Buyurmuş, sonra da, "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Oraya hicret edeydiniz ya!" meâlindeki bu âyet–i kerimeyi okumuştur.
Hz. Hasan Radıyallahu Anh'dan rivayet edilen bir başka hadis–i şerifte:
"Her kim, diniyle bir yerden diğer bir yere bir karış da olsa hicret ederse, cenneti kendisine vacip eder ve o kişi (cennette) Muhammed Aleyhisselâm ile İbrahim Aleyhisselâm'ın refiki (arkadaşı) olur." (12) buyurmuştur.
Mekke'nin fethinden sonra olan hicret, artık belli bir hâdise değil, her devirde, her yerde ve her gönülde kıyamete kadar devam edecek olan bir mâna ve mefhumdur. Kıyamete kadar gelecek olan bütün ümmetin bundan istifade edebilmesi için Peygamber Efendimiz bir hadis–i şerifinde şöyle buyurmuştur:
"Muhacir o kimsedir ki, Allah'ın nehyettiklerinden hicret eder." Bir başka hadis–i şerifte ise:
"Herc (fitne) zamanında ibadet, tıpkı bana hicret gibidir." (13) buyurmuştur.
 
Üst Alt