Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Fatiha suresi

gizemli

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
652
Tepkime puanı
61
Puanları
0
Yaş
38
Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi Fatiha, Fatiha’nın da ilk ayeti “Bismillahirrahmanirrahimdir”. Fatiha Sûresi yeryüzünde en fazla okunan duadır. Müminler sadece namazlarda günde 40 defa onu okuyarak sadece Allah’a kul olduklarını, yalnız O’ndan yardım dilediklerini ve O’nu din gününün sahibi olarak kabul ettiklerini, yeryüzünde kendilerine verilen bütün nimetlerin, güzelliklerin olduğunu kabul ve tasdik ediyorlar. Efendimiz’in ifadeleri içerisinde Kur’an’ın en büyük sûresi olan Fatiha Sûresi’ni okuyan yeryüzündeki milyarlarca Müslüman bu sayede manevi hatlarla birbirlerine bağlanarak her gün, her saat, her dakika birbirlerine dua ederler.

Böylece de Allah’ın rahmeti hepsinin üzerine birden iner. Bize Allah Resulü’nün dostlarından Ebu Said İbnu’l-Mualla, Kur’an’ın en büyük suresinin Fatiha olduğunu Allah Resulü ile arasında geçen şu olayla anlatıyor: “Bir gün mescidde iken Allah Resulü beni çağırarak şöyle buyurdu: ‘Bu mescidden çıkmadan önce, sana Kur’an sûrelerinin en büyüğünü öğreteceğim.” Sonra da elimden tuttu. Böylece mescidden çıkmak üzere iken ‘Ya Resulallah, hani bana Kur’an sûrelerinin en büyüğünü öğretecektin?’ diye sordum. Bunun üzerine Allah Resulü, ‘İşte o sûre Fatiha Sûresi’dir’ buyurdu. (Buhari, Tefsiru’l Kur’an, 1)” Kur’ân’ın kendisiyle başladığı Fatiha sûresi yedi âyettir. Birçok ismi olan sûrenin en çok kullanılan isimleri “Fâtiha, El-Hamdülillâh” tır. Beş vakit namazın her rek’atında bu sûreyi okumak vâciptir. Bu da sünnetleriyle birlikte namaz kılan her Müslüman’ın bu sûreyi günde 40 kere, sadece farzlarını kılacaksa da 17 kere okuyacağı anlamına gelmektedir. Bize Allâh’ı sıfatlarıyla bildiren bu sûre, Allâh’a nasıl îman ve ibâdet edilmesi gerektiğini öğreterek, bize dünya ve ebedi saâdetin biricik yolunu gösteriyor. “Kulum bana hamdetti” Allah Resulü buyuruyorlar ki: “Kul, ‘Elhamdulillahi rabbi’l-âlemîn’ ayetini okur; Allah da ‘Kulum bana hamd etti’ buyurur. Kul, ‘Er-rahmâni’r-rahîm’ âyetini okur; Allah da ‘Kulum beni övdü’ buyurur.

Kul, ‘Mâliki yevmi’d-dîn âyetini okur, Allah da ‘Kulum beni ululadı; sûrenin buraya kadar olan kısmı bana aittir” buyurur. İyyâke na’büdü ve iyyâke nesteîn için, Allah ‘Hem bana hem kuluma aittir’ buyurur. Sûrenin bundan sonrası için ise, Allah “Bundan sonrası kulumundur; o ne isterse hakkıdır” buyurur. (Tirmizî, Tefsir: 1)” Fâtiha’nın başında “Övmek, övülmek yalnız Allâh’a mahsustur” denildikten sonra, Allâh’ın “Rabb, Rahman, Rahîm, Din Günü’nün Mâliki” dört sıfatının sayılması, en yüksek saygı ile tâzimin, en büyük övmenin neden dolayı Allâh’a has olduğunu anlatmak içindir. Olaya neden-sonuç bağlamında yaklaşacak olursak karşımıza şu cevaplar çıkacaktır. “En yüksek hürmet ve tâzim, övmek ve övülmek yalnız Allâh’ın hakkıdır. Çünkü O, Rabbü’l-âlemîndir. Çünkü O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. Çünkü O, Din Günü’nün Sahibi’dir.”

Müfessirlerin çoğu Fâtiha’yı iki bölüme ayırarak değerlendirmişlerdir. İlk bölümünde Allâh’ın: “Rabb, Rahman, Rahîm, Din Günü’nün Mâliki” olduğu haber verilerek tasdik ediliyor. İkinci bölümde ise bütün bu üstün özelliklere sahip bir sonsuz kudret sahibi olan yaratıcıya karşı kulların nasıl hareket etmesi şöyle denilerek öğretiliyor: İlâhî! Yalnız Sana ibadet ve kulluk ederiz, ancak Sen’den yardım isteriz. Bizi doğru yola, nîmetine eren, azıp sapmamış ve gazabına uğramamış olan o bahtiyarların yoluna hidayet et.” Fâtiha’nın ikinci bölümünü oluşturan ayetleri, insana noksansız bir hürriyet ve özgürlük düşüncesi vermektedir. Bu sûre bize, “Allah’a hakkıyla iman etmiş bir mü’min, yalnız O’na ibadet edecek, yalnız O’ndan yardım isteyecek” der. Allah’ım dualarımızı kabul et Hamd: Övmek demektir. Allâh bütün kemâl sıfatları kendisinde toplanmış, eksik sıfatlardan yoksun, münezzehtir. Rabb: Allâh’ın sıfatıdır, yaratıklarını terbiye eden, besleyip büyüten, en kuvvetli ve en mükemmel bir mürebbî demektir. Âlemîn: Âlemler; canlı cansız, gördüğümüz ve görmediğimiz bütün varlık âlemi demektir. Rahmân: Sonsuz ve umûmî rahmet sahibi demektir. Yani bütün yaratıklara yaradılışlarının gereği olan bütün özellikleri veren ve yaşamaları için gerekli her şeyi hepsine birden veren ezelî, sonsuz rahmet sahibi demektir.

Rahîm: çok merhamet edici demektir. Herkes kazancına bağlıdır. Amma Allâh isterse onun bir amelini bin bir mükâfât ile de karşılar. Bu da Allah’ın Rahîm sıfatının bir gereğidir. Mâliki yevmi’d-dîn: Din günü, cezâ ve ödülün gerçekleşeceği son gün, yani âhiret günü demektir. Sonsuz kudret ve merhamet sahibi Allahda o günün yegane sahibidir. O gün hiçbir şeyle şartlandırılmış değildir, kime ne isterse onu verir, onu yapar. Gayri’l-mağdûbi aleyhim: Fatiha Sûresi’nin en son ayetinin ele alındığı bu noktada yine sözü Allah Resulü’ne bırakıyoruz. Allah Resulü buyuruyor ki: İmam gayri’l-mağdûbi aleyhim vele’ddâllîn deyince âmin deyin. Kimin sözü meleklerin sözüne denk gelirse, geçmiş günahları bağışlanır. (Buharî, Tefsir: 1) Ey bütün bu yüce sıfatların sahibi yüce Rabbim! Sen birsin; yalnız Sana ibâdet ve kulluk ederiz ve işlerimizde ancak Sen’den yardım isteriz. Bizi doğru yola, nîmetine eren, azıp sapmamış ve böylelikle Sen’in gazabını üzerine çekmemiş olan o bahtiyar ve mes’ut insanların yoluna hidâyet et, o yola ilet, o yoldan yürüt. Ve aminlerimizi meleklerin aminlerine denk getirerek şimdiye kadar işlediğimiz günahlarımızı engin merhametinle affet. Duâlarımızı kabul et Allâh’ım!
 
Üst Alt