Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Faizsiz Bankacılık Yalanı

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kısa ve öz olarak tanımlanırsa faiz; bizzat ve fiilen bir alış veriş yapılmadan paranın artırılmasıdır... Allah (cc) bu fiilin her iki tarafındakine de lanet etmiştir.

Kur'an ın emri, gerek hadisler ve gerekse ulema tarafından gelen kaynaklara baktığımız da, zinadan dahi kat be kat ağır bir suç olan faizin her türlüsünün yasak edildiği açıkça görülür.

Günümüzde ki kapitalist din istismarcıları "faizsiz bankacılık" ve "kar ortaklığı" adı altında hem cahil müslümanları, hem de nefsinin esiri olmuş bilgili insanları bu çirkin fiilin ortakçısı yapmıştır. Bunu yaparken lehte fetva aldıkları takiyyeci din adamları ise ayrı bir fasıldır.

Artık çok sayıda farklı yoldan zuhur eden faizli muamelatları, bu "temiz bankalar" türlü yalan ve dolan ile pazarlamaktadır.

Bir Hatırlatma

Türkiye de, istisnasız tüm bankalar "Bankacılık Kanunları" çerçevesinde çalışır, denetlenir ve mükellefiyetlerine uyarlar. Banka bu şartları gerek lafzen ve gerekse imza ile kabul etmiştir. Bu kabul edilen kanunların özeti ise, bankanın fazi ile para alan/satan bir müessese olduğu, bu işin dışında hiçbir faaliyetinin olamayacağıdır.


Banka Nasıl Çalışır

Konunun anlaşılmasına faydalı olması açısından bankanın nasıl çalıştığını özetle görelim.

Banka kendi sermayesi olan nakit para (sermaye) + başka bankalardan belli oranda faiz karşılığı aldığı nakit para (sendikasyon kredisi) + karşılığında faiz vermek üzere halktan topladığı paralar (mevduat) toplamını, yine karşılığında belli bir faiz alarak ihtiyaç sahiplerine satar.

Bankaların bu faaliyetler dışında başka bir işlem yetkisi yoktur. Bunun dışında zikredilen tüm alış veriş çeşitleri yalandır ve hiç birisi fiilen gerçekleşmez, sadece zikredilir.


Kar Ortaklığı Hesabı ve Diğerleri

Bu yalan dolan hesaplarının en yaygını "Kar ortaklığı" hesabıdır.

Bu yalan dolan şöyle gerçekleşmektedir.

Müşteri bankaya geliyor ve 10.000 Lirası olduğunu söylüyor. Ve diyor ki buna ayda kaç lira veriyorsunuz. Banka da diyor ki 100 Lira. Müşteri bunu kabul ediyorsa, hemen bir hesap açılıyor ve adam parayı ödüyor, sonra da bir ay sonra gidip 100 Lirayı alıyor. Fiiliyatın hepsi bu. Bu fiiliyatın dışında, iddia edilen fiiliyatları ne banka memuru biliyor, ne banka müdürü ne de müşteri. Peki bu yalan dolan hesabının yalancı avukatlığını yapan din adamları bu durumu nasıl izah ediyor, ona bir bakalım.

Efendim güya, bu müşterinin 10.000 Lirası ile bir başka banka müşterisi, yada banka bir mal alıyormuş satıyormuş ve kar edip o karı bu müşteriye veriyorlarmış yada bu müşterinin 10.000 Lirası ile var olan bir işe ortak oluyormuş da o işin karını alıyormuş. Bu da çok helal bir durummuş.

Şimdi bu fakihe (!) soralım.

10.000 Liranın sahibi, bu bir başka müşteriyi hiç görmüş mü? Yok.

Ne aldığından haberi var mı? Yok

Kaça aldığından haberi var mı? Yok

Kaça sattığından haberi var mı? Yok

Ne şartla alıp sattığından haberi var mı? Yok

Kar/zara kardaştır. Bu adamlar hiç mi zarar etmez, şimdiye kadar bu tür bir işten zarar edip de, 10.000 Lira verip 9.900 Lira alan var mı? Yok...

Ve buna benzer, cevabı İslam alış-veriş hükümlerine uymayan, cevapları batıl olan onlarca soru... Ve bu soruların hepsinin cevabı bu muamelatların faiz muamelatı olduğunu söyler.

Bu "faizsiz banka" yada "kar ortaklığı" adını kullanan bankalrın diğer ev, araç, ihtiyaç ve sair isimler altında sundukları para işlemlerinin hepsi yukarıdakine benzer, fiili hiç bir muamelatın yapılmadığı, sadece İslam'a uygun şartların sözle ifadesinden müteşekkildir. Tüm işlemler fasittir. Olumsuzluklar karşısında ortaya konulan belgeler, talep edilen haklar ve benzerlerinin hepsi faiz lafızları ve muamelatları içerir. Yapılan sadece dini istismar etmektir, yalancılıktır, faizciliktir.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Abi, bu mudur? Yani, bu yazı faizsiz bankacılık sisteminin batıl olduğunu ıspat mı etti? Yoksa sadece zanlardan ve zorlama tevillerden ibaret bir yazı mı?

Ne bir tarif var, ne bir delil var, ne bir izah..

Neymiş "adam parayı veriyormuş muş, sonra o para ile ne yapıldığı belli değilmiş miş" Biz çocukken böyle tartışmalara girerdik.

Yapma Abi senden daha iyi bir alıntı beklerdim. :)

Bu alıntı değil. Bizzat yaşadığım hadiselerden çok kısa özet.

Resmi belge istiyorsan git bir "yalan-dolan bankası" na, aksini gösteren belgeleri getir as buraya, ya da hakkında konuşamadığın/konuşamayacağın konular olunca araştır, yaz ve aksine olan fikri ikna et.

Bu yazıda da seni tatmin etmeyen neyse onu sor, anlatayım. Ben çocuk değilim, ömrün iş, finans dünyasının içinde geçti... Kimileri gibi abilerin fetvası ile uyuyarak büyümedim...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bir kere Abiler fetva makamı değildir. Fetva vermezler. Risale-i Nur böyle meselelerle iştigal etmez. Has Nurcunun dünya ile işi olmadığı gibi, bankacılıkla filan da uğraşmaz. O işler keyfiyeti kemiyet için feda edenlere mahsustur. Hem, ima ettiğin kişi Abi değil Efendidir. Eğer bir problemin varsa onlara müracat edersin.

Abiler, Efendiler fetva makamı değilse, Ehli Sünnet ulemasını dinleyeceksin o zaman.

Bu arada risaleden de, nurcudan da bahseden olmadı, nereden icab ettiyse şimdi.

Problem işine gelince, ben problemlerimi Allah'a arz ederim.


Diğer bir hususta şudur: Faizsiz bankacılık sistemine ehl-i tarik, fakih, fetvaya ehiliyetli pek çok ulemanın rey verdiğini sen de biliyorsun. Bir problemin varsa veya onlardan daha alimsen serd et biz de istifade edelim.

Konuyu ya anlamamış ya da anlamazlığa veriyorsun Duha. Faizsiz Finansal ve Ticari işlemler yapılabilir. Bunda bir beis olmadığı malumdur. Bu gün "faizsiz bankacılık" veya "kar ortaklığı" adı altında yapılan muamelatların faizsiz yürütülmediği, vaaz edilen işlemlerle, uygulanan işlemlerin aynı olmadığı ve vaaz edilen muamelatın zaten uygulanabilir olmadığını, dolayısı ile bu isim altında faaliyet gösteren bankaların Müslüman kesimin dini duygularını istismar ederek rant peşinde olduğunu söylüyorum.

Bu bankaların bu gün fiilen yaptığı işi hiç bir ehli sünnet alimi olumlu görmemiş, bu gün alim geçinenler gibi takiyye de yapmamıştır. Faizin haramlığı konusunda laf edemedikleri içinde bir sürü bahane ve yol türeten türedi alimler sadece bu sistemin yardakçılığını yapmaktadır.

Şimdi sen bu gün bu ya bankaların yaptıkları muamelatın fazi olmadığını bize anlat ya da sus ve anlamaya çalış.

Ayrıca bu sistemde pek çok yanlış uygulamalar olduğunu duyuyoruz. Birisinin yanlış namaz kılması nasıl namazı iptal etmez. Verilen ruhsatların su i istimali ruhsatı iptal etmez.

Neden bahsediyorsun anlamıyorum. Konu adını faizsiz bankacılık koyarak, kar ortaklığı koyarak ama tüm bankaların yaptığı muamelatla faiz alan ve verenlerdir.Ve mevcutların hepsi de aynıdır. Önce bir oku, anla ve öyle yaz lütfen.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Islamda enflasyon varmidir?

Kar - Zarar gibi kavramlar, islamda alisveriste nasil cereyan etmektedir?

Bence bunlarda önemli konulardir yani bir nevi ektir. Bankalarin repo ile paralari degerlendirdiklerinide biliyorum. Peki benim bu haliyle Türkiyedeki bir bankaya para yatirmam ve sonrasinda cekmeme ya da baska birilerinin hesabima para yatirmasi bu isin helalligini zedeler mi?

Simdi aklima gelen siradan bir örnek vereyim. Islamda borc kavrami vardir ve bu kavram nasildir? Cünkü borc esnasinda da kar-zarar araya girecektir.
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Abi, bu mudur? Yani, bu yazı faizsiz bankacılık sisteminin batıl olduğunu ıspat mı etti? Yoksa sadece zanlardan ve zorlama tevillerden ibaret bir yazı mı?

Ne bir tarif var, ne bir delil var, ne bir izah..

Neymiş "adam parayı veriyormuş muş, sonra o para ile ne yapıldığı belli değilmiş miş" Biz çocukken böyle tartışmalara girerdik.

Yapma Abi senden daha iyi bir alıntı beklerdim. :)

Peki, faizsiz bankacılık nasıl işler?

selametle..
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Islamda enflasyon varmidir?

Kar - Zarar gibi kavramlar, islamda alisveriste nasil cereyan etmektedir?

Bence bunlarda önemli konulardir yani bir nevi ektir. Bankalarin repo ile paralari degerlendirdiklerinide biliyorum. Peki benim bu haliyle Türkiyedeki bir bankaya para yatirmam ve sonrasinda cekmeme ya da baska birilerinin hesabima para yatirmasi bu isin helalligini zedeler mi?

Simdi aklima gelen siradan bir örnek vereyim. Islamda borc kavrami vardir ve bu kavram nasildir? Cünkü borc esnasinda da kar-zarar araya girecektir.


Enflasyon itkisadi ve özetle fiyat artışalrını temsil eden bir kavramdır. Bunu tetikleyen konu ise arz-talep dengesidir. Yaşamın bizzat içindedir ve İslam da bunu tolore eden bir muamelat hakkı yoktur. Yani bu soru ile nereye varmak istediğini anlayabiliyorum. Bu gün enflasyon dediğimiz kavramın götürüleri cebimizde ki paradan nasıl muaf tutulur. Bunun cevabı parala iş yapmaktır. Ama fiili bir iş. Yani bankadan alınan enflasyon oranınca faizle değil. Enflasyon Dünyanın tüm zamanlarında vardı ve bundan sonra da olacaktır. Bundan olumlu/olumsuz etkilenmek ise kişinin yapacağı işle mütenasiptir.

Kar-zarar gibi kavramlar alışverişte zaman ve zemine bağlı olarak yine her devirde olmuş ve olacaktır. Bunu etkileyen bir çok unsure vardır. Bilgi, beceri, işi takip, gayret bu unsurlardandır ve kısaca ticari basiret diye adlandırılır. Bu konunun İslam la alakası, İslamda bey' ve şira diye bilinen alış veriş hukukunda ki uygunluktan öte değildir ve Allah'ın nasip ettiği ile direk alakalıdır.

Repo nedir. Repo kısa süreli faiz sistemidir. En kısası bir gündür. Kişinin bankaya para yatırması faiz değildir ama faiz müessesine fayda sağlaması açısından mecburiyet yoksa caiz değildir.

İslamda ihtiyaç sahibine borç vermek çok ulvi bir ameldir. Bu konuda bir çok sahih hadis mevcuttur. Bunların sahih olanları aşağıdadır.

1905 - Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "AIIahu Teala nazarında, bir kulun Allah tarafından yasaklanan kebirelerden sonra, beraberinde getirebileceği en büyük günahlardan biri, kişinin ödenecek karşılık bırakmadan üzerinde borç olduğu halde ölmesidir. "
Ebü Davud, Büyü 9, (3342).


1906 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim, ödemek arzusu iIe insanların malını alır ise, Allah (onun borcunu) ona bedel eda eder. Kim de telef etmek niyetiyle halkın malını alırsa Allah onu telefeder."
Buhâri, İstikrâz 2.


1907 - İmrân İbnu Huzeyfe (rahimehullah) anlatıyor: "Meymüne (radıyallâhu anha) fazlaca borca giriyordu. Ailesi bu meselede müdâhale edip ayıpladılar. Şu cevabı verdi: "Borcu bırakmayacağım. Ben dostum ve can yoldaşım aleyhissalâtu vesselâm'ı şöyle söylerken dinledim: "Bir borçla borçlanan bir kimsenin ödeme niyetinde olduğunu Allah bilince, onun borcunu Allah mutlaka dünyada iken öder."
Nesâi, Büyü 99, (7, 315); İbnu Mâce, Sadakât 10, (2408).


1908 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki.: "Borcunu ödeyebilecek durumda olan zengin kimsenin ödemeyi geçiktirmesi zulümdür. Biriniz bir zengine havâle olunursa (havaleyi kabül etsin.)"
Buhâri, İstikrâz 12, Havâlât 1, 2; Müslim, Müsâkât 33, (1564); Muvatta, Büyü 84, (2, 674); Ebu Dâvud, Büyü 10, (3345); Tirmizi, Büyü 68, (1308); Nesâi, Büyü 101, (7, 317).


1909 - eş-Şerrid (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselàm) buyurdular ki: "Zenginin borcunu savsaklaması, haysiyetinin ihlal edilmesini ve cezalandırılmasını helal kılar."
İbnu'l-Mübàrek der ki: "Irzını helâl kılar", kendisine kaba davranılır demektir. "Cezalandırılması" da, hapsedilmesidir."
Ebü Dâvud, Akdiye 29, (3628); Nesâi, Büyü 100, (7, 316); İbnu Mâce, Sadakât 18, (2427); Buhâri de bâb başlığında kaydetmiştir. İstikrâz 13.


1910 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) kapıda yüksek sesle münâkaşa edenlerin görültülerini işitti. Bunlardan biri, diğerinden borç indirmesini taleb ediyor, bir hususta da merhametli olmasını istiyor. Öbürü de:
"Vallahi yapmam!" diyordu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanlarına gitti ve:
"Hanginiz, hayır yapmamak üzere Allah adına yemin etti?" dedi. Birisi:
"Benim ey Allah'ın Resülü! (Borç indirimi ile, merhametli davranmadan) hangisini dilerse onun olsun (teklifıni kâbul ettim)" dedi."
Buhâri, Sulh 10; Müslim, Müsakat 19, (1557).


1911 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlardan bir tüccar vardı. Halka borç verirdi. BorçIuları arasında fakir görürse hizmetçilerine: "Onun borcundan vazgeçiverin, böylece AIIah'ın da bizim günahIarımızdan vazgeçeceğini umarız" derdi. Allah da onun günahlarından vazgeçti."
Buhâri, Sulh 10; Müslim, Müsâkaât 19, (1557); Nesâi, Büyü 104, (7, 318).


1912 - Diğer bir rivâyette şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir adam hiç hayır amelde bulunmadı. Ancak halka borç verir ve borcunu toplayan elçisine: "Kolay ödeyecekten (zenginden) al, zor ödeyecekten (fakirden) alma, vazgeç Ola ki Allah da bizim günahlarımızdan vazgeçer" derdi. Allahu Teâla hazretleri bunun üzerine: "Haydi senin günahlarından vazgeçtim" buyurdu."
Buhâri, Büyü 18, Enbiyâ 50; Müslim, Müsakât 31, (1562); Nesâi, Büyü 104, (7, 318).


1913 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh)'nin anlattığına göre, Ebü Katâde, bir boçlusunu (para taleb etmek üzere) aramıştı. O, kendisinden gizlendi. Bilahare adamı buldu. Ancak: "Dardayım" dedi. Bunun üzerine:
"Allah'a yemin eder misin?" diye sordu. Borçlu:
"Vallahi" diye yemin etti. Ebü Katâde:
"Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın, "Kim Allah'ın kendisini kıyamet gününün sıkıntısından kurtarmasını isterse darda olana nefes aldırsın veya tamamen bağışlayıversin" dediğini işittim" dedi."
Müslim, Kasame 32, (1563).


1914 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'da bir adamın (parası ödenmemiş) bir devesi vardı. Borcunu istemeye geldi. Bu sırada kaba sözler sarfetti, hatta Ashab'tan bâzıları haddini bildirmek istedi. Ancak Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buna meydan vermeyip:
"Bırakın onu! Hak sâhibinin konuşma hakkı vardır" buyurdu, sonra da:
"Devesini verin!" diye emretti, (ilgililer) devesini aradılarsa da bulamadılar. Fakat onunkinden daha değerli bir deve buldular. Aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz:
"Bunu verin" dedi. Adam: "Bana borcunu tam ödedin, Allah da sana ödesin" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"En hayırlınız, borcunu en iyi ödeyendir!" buyurdu."
Buhâri, İstikrâz, 4, 6, 7,13, Vekâlet 5, 6, Hibe 23, 25; Müslim, Musâkât 118-122, (1600-1601), Timizi, Büyü 75, (1316, 1317 Nesâi Büyü 64, (7, 291)
1915 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam)'a namazını kıldırıvermesi için bir adam(ın cenâzesi) getirildi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Onun üzerinde borç var, arkadaşınızın namazını siz kılın!" buyurdu. Ben:
"(Borç) benim üzerime olsun, ey Allah'ın Resülü" dedim.
"Sadâkatle mi ?" dedi.
"Sadâkatle!" dedim. Bunun üzerine cenazenin namazını kıldı."
Tirmizi, Cenâiz 69, (1069); Nesâi, Cenâiz 67, (4, 65).


ÖDEME NİYETİYLE BORÇLANAN


6697 - Abdullah ibnu Ca'fer radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Borç, Allah'ın hoşlanmadığı bir şeye ait olmadığı müddetçe, Allah-u Zülcelal hazretleri, borcunu ödeyinceye kadar borçlu ile birliktedir."
Ravi der ki: "Abdullah İbnu Ca'fer, vekil harcına derdi ki: "Git, benim için borç al. Zira ben, Resûlullah'tan bu hadisi işittikten sonra Allah'ın benimle olmadığı bir gece geçirmekten hoşlanmam."


,ÖDEMEME NİYETİYLE BORÇLANAN
6698 - Süheyb el-Hayr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim ödememek kastıyla borca girerse Allah'ın huzuruna hırsız olarak çıkar."


BORÇTA CİDDİYET
6699 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Üzerinde bir dinar veya bir dirhemlik borçla ölen kimsenin borcu, onun hayır ve hasenatından ödenir. Orada (mahşer yerinde) ne dinar ne de dirhem vardır."


BORÇLUYA MÜHLET
6700 - Büreyde el-Eslemî radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir borçluya mühlet verirse, her gün için bir sadaka sevabı kazanır. Kim onun borcunu vadesi geldikten sonra tehir ederse, tehir ettiği müddetçe, her geçen gün (alacağı mal kadar) sadaka yazılır."


BORCUNU İSTEMEDE ANLAYIŞ
6701 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, bir hak sahibine: "Sen hakkını (borçludan) imkân nisbetinde günahlara girmeden al" buyurdular.


HAK SAHİBİ SÖZ SAHİBİDİR


6702 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam gelerek Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan bir alacağını veya bir hakkını talep etti. Bunu yaparken nezâkete uymayan bazı yakışıksız söz sarfetti. Resûlullah'ın ashabı adama dersini vermek istediler. Ama Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm müsaade etmeyip: "Bırakın! Zira alacaklı kimsenin, hakkını alıncaya kadar borçlu üzerinde söz hakkı vardır" buyurdular."


6703 - Ebu Sa'îdi'l-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: "Bir bedevi Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek, Efendimizin uhdesinde bulunan alacağını istedi ve bunu yaparken sert davrandı. Hatta: "Borcunu ödeyinceye kadar seni tâciz edeceğim" dedi. Ashab-ı Kiram hazretleri bedeviyi azarlayıp: "Yazık sana! Kiminle konuştuğunu bilmiyorsun galiba!" dediler. Adam: "Ben hakkımı talep ediyorum" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm, ashabına: "Sizler niçin hak sahibinden yana değilsiniz?" buyurdu ve Havle Bintu Kays radıyallahu anhâ'ya adam göndererek: "Sende kuru hurma varsa benim borcumu ödeyiver. Hurmamız gelince borcumuzu sana öderiz" dedi. Havle: "Hay hay! Babam sana kurban olsun Ey Allah'ın Resûlü!" dedi. Kadın, Resûlullah'a borç verdi, O'da bedeviye olan borcunu kapadı ve ayrıca yemek ikram etti. (Bu tavırdan memnun kalan) bedevi: "Borcunu güzelce ödedin. Allah da sana mükafaatını tam versin" diye memnuniyetini ifade etti: Aleyhissalâtu vesselâm da: "İşte bunlar (borcunu hakkıyla ödeyenler) insanların hayırlılarıdır. İçindeki zayıfların, incitilmeden haklarını alamadıkları bir cemiyet iflah olmaz" buyurdular."


ÖDÜNÇ VERME


6704 - Kays İbnu Rûmi merhum anlatıyor: "Süleyman İbnu Üzünâ, Alkame'ye, ödeneği gelme zamanına kadar bin dinar borç vermişti. Ödeneği çıkınca, borcunu ondan istedi ve sert davrandı. O da hemen ödedi, ancak Alkame Süleyman'a kızmıştı. Birkaç ay durup yanına geldi: "Ödeneğim gelinceye kadar bana bin dirhem ver!" dedi. Süleyman yine: "Pekala! Memnuniyetle!" dedi (ve ailesine yönelerek , "Ey Ümmü Utbe! Şu yanındaki mühürlü keseyi getir!" diye seslendi. Kadın keseyi getirdi. Süleyman, Alkame'ye:
"Vallahi işte ödediğin dirhemler! Ben bunlardan tek dirhemi yerinden kımıldatmadım!" dedi. Bunun üzerine Alkame:
"Allah babandan razı olsun. O halde alacağını tahsil için bana olan o kaba davranışın sebebi neydi?" dedi. Süleyman:
"Senden işittiğim hadisler!" cevabını verdi.
"Benden ne işitmiştin?"
"Sen İbnu Mes'ud radıyallahu anh'dan naklen Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Bir müslümana bir şeyi iki kere borç olarak veren hiçbir müslüman yoktur ki, onun bu davranışı, o şeyi bir kere sadaka etmiş gibi sevap olmasın!" buyurmuştur.
Bunun üzerine Alkame: "Evet, İbnu Mes'ud bana böyle haber vermişti!" diye te'yid etti."


6705 - Enes İbnu Mâlik radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Miraç gecesinde cennetin kapısı üzerinde şu ibarenin yazılı olduğunu gördüm: "Sadaka on misliyle mükafaatlandırılacaktır. Ödünç para onsekiz misliyle mllükafaatlandırılacaktır." Ben: "Ey Cibril! Ödünç verilen şey ne sebeple sadakadan daha üstün oluyor?" diye sordum." "Çünkü dedi, dilenci (çoğu kere) yanında para olduğu halde sadaka ister. Borç isteyen ise, ihtiyacı sebebiyle talepte bulunur."


6706 - Yahya İbnu Ebi İshak el-Hünâi anlatıyor: "Hz. Enes radıyallahu anh'a: "Bizden bir adam, (din) kardeşine borç olarak mal verir. Sonra malı alan kimse borç verene bir hediyede bulunur (bu hususta ne dersin?)" diye sordum. Enes bana şu cevabı verdi: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Biriniz bir malı borç verse, sonra alan da veren kimseye bir hediye vermek veya bineğine bindirmek istese, sakın o hediyeyi almasın, bineğine de binmesin. Eğer aralarında borç alıp-vermezden önce böyle (dostane) muameleler olmuşsa o başka."
 

Dostlara duacýyýz

New member
Katılım
27 Ara 2008
Mesajlar
653
Tepkime puanı
563
Puanları
0
Yaş
33
Gösterişçiler, faiz yemekten; faizle mal-mülk edinmekten kaçınmazlar. “Al takke ver külah”la insanları sömürmek, gösterişlere boğulan bir dinsel davranışta hiç göze batmayacak şekilde kitabına uydurulur. Hem Allah’ı hem insanları kandırdıklarını sanırlar. Oysa insanları kandırırlar, Allah’ı kandıramazlar.

“ Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu onların, “ zaten alışveriş de faiz gibidir” demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Rabbi’nden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah’a aittir. Kim faizciliğe dönerse, onlar cehennemliktir, onlara orada temelli kalacaklardır.” [1]

“Kar payı”, “İslami bankacılık”, “İslami sermaye” kavramları, “zaten alışveriş de faiz gibidir” gerekçesinin kapitalist tercümesinden ibarettir. Ayette, “alışveriş de faiz gibidir” yerine, neden, “faiz de alışveriş gibidir” denmiyor sorusu akla gelebilir. Burada çok önemli bir benzetme vardır. O da şudur: doğal, helal, güzel ve insani olan her şeyi, haram kılınan ve çirkin sayılan bir şeye yamayarak kirletmeyi amaçlayanları deşifre etmektir. Yani Allah, temiz ve güzel olan her şeyi, kötü ve haram kıldığı konuyla özdeşleştirerek istismara açık hale getirildiğine dikkat çekmektedir.

Faizin haramlığı, faizciliğin kötülüğü, faizcilikle elde edilen mal ve mülkün bereketsizliği konusunda en az 13 ayet bulunmaktadır
 
Üst Alt