EY AZİZE...
1)
Ey azize…
Ey merhametin yoldaşı
Yüzüm ne zamandır çekip gitti benden?
İfadelerimi şimdi kim emzirecek?
Diz kapaklarımı yakarak dolaştığım ruhumda
Gözlerimi aralayıp içeri bakıyorum…
Gördüklerim bakışlarımı içime çevirdi
Anladım
Gördüğün senin baktığındır
Baktığın kadar görürsün…
Hepsi bu!
Kırgın mısın?
Kırgınsın…
Kırgınsın azize…
Kızgınsın…
…biliyorum!
Bende…
2)
Göz yuvalarıma mum eriyikleri ezdim
Yüzüne baktığımda titreyen bir alev…
Gücünü ellerinden alıyor
Sesini ellerinden…
Ayaklarını ellerinden…
Beni de vur toprağa…
Sonra otur ağla..
Benim gibi
Yaşanmamış çocukluğuna…
Bense başkaların çocuklarına…
Ağlayarak uykuya daldığın gecelerde
Ayaklarını karnına çektiğini
Ellerinle de başını kapadığını
Uyandığın da ise saçlarını sarkıttığını dizlerine…
Dayadığını böğrüne
Bilirim bunu
Bunun adı: yitmektir,yitirmek hatta yitirilmek…
Ah seni kimler yitirdi azize
Ah beni kimler?
Sofralar hangi türküyü söylüyor bize?
Neden git diyor bu şehir sana böyle
Gittiğini nasıl görmüyorlar?
Bilmiyorlar mı?
Gitmeye karar verince insan kabullenmiş gibi yapar
Susar her şeye
Birileri bunu zafer sanır
Hayır azize hayır
Kıyamet bile o korkunç sesiyle kopmadan önce
Tatlı bir sessizlik salar önünden önünden
Salar ki ancak bir sessizlik anlatabilir sonrasında patlamanın ne denli korkunç olduğunu
Ah ne çok benziyoruz kıyamete değil mi?
Değil mi azize?
Bak sana ne diyeceğim?
Sen her daim
Susanlardan kork
Kusanlardan değil…
3)
Onları soracaksan bana…
Onları ben de sevmiyorum azize
Onlar başkalarının aydınlıklarını kendi karanlıklarıyla baltalayanlardır
Onlar hükmü sever azize
Onlar en çok yargılarlar
Onlar hep bir “ad” koyar
Sahi adını sana verseler kendine ne diye seslenirdin?
Sor kendine..
Ben babama adımı iade edeli çok oldu
Ben senin oğlun olayım ama adımı ne olur benim olsun dedim
Bana seslenme artık
Sadece ses ver baba…
Sonra mı?
Koyamadım kendime bir ad, diyemedim kendime bir şey
Neden mi?
Ait olamadım çünkü azize
Ne bir aşka ne de bir savaşa..
Başkalarının aşklarıyla başladım
Ve devam ettim başkalarının savaşlarıyla…
Ah ben nereliyim azize?
Çocukluğum hep kentlere bölük
Babamla uçuştum hep o şehirden bu şehre
Adımdan başka ne var beni onlara anlatan?
Bütün komşularımı hatırlıyorum biliyor musun?
Ve hepsinin çocuklarını…
Ya onlar beni?
Boşver azize…
4)
Sadakati sorsam
İhanet etmemek derler
Hayır azize
Gerçek sadakat
Hiç ihanet etmemek değildir
İhanetlerin ortasından çekip gelmektir.
Tevbeyi en iyi günah işlemeyen mi bilir?
Yoksa günahların içinden gelen mi?
Şimdi Tanrı’mın yasını tuttuğum zamanlardayım azize
Ona da söyledim:
Bu hikaye bana göre değil…
Ben öldükten sonra nereye gidecek Tanrı?... cennete mi?
Şimdi yasımı tuttuğum zamanlardayım azize
Bu hikaye bana göre değil…
Ben de Ölünce nereye gideceğimi bilmiyorum…
Ya sen azize?
Ölünce nereye gideceksin?
Yaşarken gittiğimiz yerler bu yüzden mi ölmekten en çok korktuğumuz yerler?
Bilmiyorum azize…
Mezarlar taşırken bunca ayak uçlarımda
İnan bilmiyorum azize...
5)
Ah azize
Evini bir uçurumun kenarına yapan adam mı daha akıllıdır?
Yoksa bir kayanın dibine mi?
Peki hiç şunu sordun mu kendine?
Kalbinde bunca uçurum taşıyan bir adam evini kayalara nasıl yapar?
Kalbimde bunca uçurum…
Bütün evler yetimlerin olsun…
Bütün yetimler bizim olsun...
***********
KAYIPKENTLİ
1)
Ey azize…
Ey merhametin yoldaşı
Yüzüm ne zamandır çekip gitti benden?
İfadelerimi şimdi kim emzirecek?
Diz kapaklarımı yakarak dolaştığım ruhumda
Gözlerimi aralayıp içeri bakıyorum…
Gördüklerim bakışlarımı içime çevirdi
Anladım
Gördüğün senin baktığındır
Baktığın kadar görürsün…
Hepsi bu!
Kırgın mısın?
Kırgınsın…
Kırgınsın azize…
Kızgınsın…
…biliyorum!
Bende…
2)
Göz yuvalarıma mum eriyikleri ezdim
Yüzüne baktığımda titreyen bir alev…
Gücünü ellerinden alıyor
Sesini ellerinden…
Ayaklarını ellerinden…
Beni de vur toprağa…
Sonra otur ağla..
Benim gibi
Yaşanmamış çocukluğuna…
Bense başkaların çocuklarına…
Ağlayarak uykuya daldığın gecelerde
Ayaklarını karnına çektiğini
Ellerinle de başını kapadığını
Uyandığın da ise saçlarını sarkıttığını dizlerine…
Dayadığını böğrüne
Bilirim bunu
Bunun adı: yitmektir,yitirmek hatta yitirilmek…
Ah seni kimler yitirdi azize
Ah beni kimler?
Sofralar hangi türküyü söylüyor bize?
Neden git diyor bu şehir sana böyle
Gittiğini nasıl görmüyorlar?
Bilmiyorlar mı?
Gitmeye karar verince insan kabullenmiş gibi yapar
Susar her şeye
Birileri bunu zafer sanır
Hayır azize hayır
Kıyamet bile o korkunç sesiyle kopmadan önce
Tatlı bir sessizlik salar önünden önünden
Salar ki ancak bir sessizlik anlatabilir sonrasında patlamanın ne denli korkunç olduğunu
Ah ne çok benziyoruz kıyamete değil mi?
Değil mi azize?
Bak sana ne diyeceğim?
Sen her daim
Susanlardan kork
Kusanlardan değil…
3)
Onları soracaksan bana…
Onları ben de sevmiyorum azize
Onlar başkalarının aydınlıklarını kendi karanlıklarıyla baltalayanlardır
Onlar hükmü sever azize
Onlar en çok yargılarlar
Onlar hep bir “ad” koyar
Sahi adını sana verseler kendine ne diye seslenirdin?
Sor kendine..
Ben babama adımı iade edeli çok oldu
Ben senin oğlun olayım ama adımı ne olur benim olsun dedim
Bana seslenme artık
Sadece ses ver baba…
Sonra mı?
Koyamadım kendime bir ad, diyemedim kendime bir şey
Neden mi?
Ait olamadım çünkü azize
Ne bir aşka ne de bir savaşa..
Başkalarının aşklarıyla başladım
Ve devam ettim başkalarının savaşlarıyla…
Ah ben nereliyim azize?
Çocukluğum hep kentlere bölük
Babamla uçuştum hep o şehirden bu şehre
Adımdan başka ne var beni onlara anlatan?
Bütün komşularımı hatırlıyorum biliyor musun?
Ve hepsinin çocuklarını…
Ya onlar beni?
Boşver azize…
4)
Sadakati sorsam
İhanet etmemek derler
Hayır azize
Gerçek sadakat
Hiç ihanet etmemek değildir
İhanetlerin ortasından çekip gelmektir.
Tevbeyi en iyi günah işlemeyen mi bilir?
Yoksa günahların içinden gelen mi?
Şimdi Tanrı’mın yasını tuttuğum zamanlardayım azize
Ona da söyledim:
Bu hikaye bana göre değil…
Ben öldükten sonra nereye gidecek Tanrı?... cennete mi?
Şimdi yasımı tuttuğum zamanlardayım azize
Bu hikaye bana göre değil…
Ben de Ölünce nereye gideceğimi bilmiyorum…
Ya sen azize?
Ölünce nereye gideceksin?
Yaşarken gittiğimiz yerler bu yüzden mi ölmekten en çok korktuğumuz yerler?
Bilmiyorum azize…
Mezarlar taşırken bunca ayak uçlarımda
İnan bilmiyorum azize...
5)
Ah azize
Evini bir uçurumun kenarına yapan adam mı daha akıllıdır?
Yoksa bir kayanın dibine mi?
Peki hiç şunu sordun mu kendine?
Kalbinde bunca uçurum taşıyan bir adam evini kayalara nasıl yapar?
Kalbimde bunca uçurum…
Bütün evler yetimlerin olsun…
Bütün yetimler bizim olsun...
***********
KAYIPKENTLİ