Arabça da “Deiyy-Ed’iyâ” kelimesi ile ifade edilir. Hz. Peygamber (s.a.) yetimlerin himaye edilmesini, gerekiyorsa evlere alınıp yetiştirilmesini, haklarının titizlikle korunmasını istemiş, bunu hakkıyla yapanların cennette, kendisiyle yan yana olacaklarını müjdelemiştir.
Yoksullara yardım konusundaki âyetler ve hadisler ise saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Bir kimse istiyorsa muhtaç çocuklara, kendisi hayatta iken mal bağışlayabilir. Ancak evlatlık edinip mirasçı kılmak değil, mal bağışlamak mümkündür. Anası babası belli olan bir çocuğu onlardan almak, kendi soyadlarını vermek, nüfus kütüklerine kaydettirmek ve mirasçıları yapmak manasındaki “evlat edinme” ise İslam’da yasaklanmıştır.
Görüldüğü kadarıyla İslam, kimsesiz, bakıma ve yardıma muhtaç olan çocuklara sahip çıkılmasını teşvik etmiştir. Ancak bir çocuğu geçek ana-babası gibi büyütüp, ona ana-baba dedirtmek. Onu aile ferleri arasına almak ve varis yapmak yoktur. Bu bir cahiliyet âdetidir. Bu şekilde evlatlık Allah’ın hükmüne karşı çıkmak demektir.”Muhammed içinizdeki adamlardan hiç birinin babası değildir” (Ahzab Suresi: 40 ) ayetiyle evlatlık yasaklanmıştır.
“Allah bir adamın içinde iki kâlp yaratmadı. O evlatlıklarınızı öz oğullarınız gibi tanımadı. Bu, sizin ağızlarınızdaki sözünüzdür. Allah hakkı söyler ve o doğru yolu gösterir. Evlatlıklarınızı babalarına nisbetle çağırın. Bu, Allah indinde daha doğrudur. Eğer babalarının kim olduklarını bilmiyorsanız o halde dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır.”(Ahzab Suresi: 4–5) Âyet-i kerime, İslam’dan önce insanların uyguladıkları “Evlatlık” müessesesini ortadan kaldırmaktadır. Bu cahiliye âdetine göre, kişi başkasının çocuğunu alıp evlat edinirdi ve evlat edindiği çocuk o adamın öz evladı gibi kabul edilirdi. Evlat edinen insan, evlatlığı ile evlenemezdi. Birbirlerine mirasçı olurlar ve birbirlerinin mahremi kabul edilirdi. İşte ayet-i kerime bu âdeti kaldırmakta, evlatlığın, öz evlat olmadığını bildirmektedir. Abdullah b. Ömerayet geldikten sonra Hz.Zeyd’e “Harise oğlu Zeyd” dendi. Bu rivayetten de anlaşıldığı gibi, evlatlıklar, kendilerini büyütenlere “baba” diyemezler. Bu kimseler, kendilerini büyütenlerin oğludur denemez. (Taberi Tefsiri)
Evlatlık kaldırılınca evlatlığın mahremiyeti de kalmadı. Onunla ve yakınlarıyla evlenmekte İslami açıdan bir sakınca yoktur. Cenab-ı Hak bunun uygulamasını ilk önce Peygamberine yaptırmıştır. Allah Resulu evlatlığı Zeyd’in boşadığı Zeynep binti Cahş ile evlenmiştir. Bu hususta Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur: “Mademki Zeyd o kadından ilişiğini kesti, biz onu sana zevce yaptık. Ta ki evlatlıkların kendilerinden ilişiklerini kestikleri eşleri almakta müminler üzerine günah olmasın.” (Ahzab Suresi: 37) Evlatlıklar, soy açısından başka bir yakınlığa sahip değillerse tamamen yabancı kimseler gibidir. Bir kimse evlat edindiği erkek çocuğu kendi öz kızı ile evlendirebilir. Evlatlık kız ise onu, kendisine veya oğluna nikâhlayabilir. Evlat edindiği oğlanın boşadığı karısını, iddeti (bekleme süresi) dolduktan sonra, babalığı alabilir.
Dinimizde evlatlığın gerçek evlat hükmünde olmaması ve mirasa varis olamaması bazı sebeplerden kaynaklanmaktadır. Bunları özetleyecek olursak:
a) Ana-babanın, çocukları üzerindeki haklarından biri de aile ocağını tüttürmesi, nesillerinin devam ettirilmesi, o ailenin bir ferdi olarak hak ve görevlerini yerine getirmesidir.
b) Akrabanın (ailenin) kimlerden oluştuğu ve mirasın bunlar arasında nasıl paylaşılacağı hususları Kur’an’da ve Sünnet’te belirlenmiş, “Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır, sakın bu sınırları aşmayın” buyrulmuştur. Ayette mirasçı olanlar arasında evlatlık geçmemektedir. Evlatlık mirasçı olunca da bu ilâhî düzen bozulmaktadır.
c) İslam’da aile fertleri arasında mahremlik, namahremlik ilişkisi vardır; bazı yakın akraba yanında örtünme, bir yerde beraber bulunma, seyahat etme vb. hükümleri, daha uzak akrabaya göre farklıdır. Evlatlık edinilen ve eve alınan bir kız veya erkek çocuk büyüdükçe, evlat olarak düşünüldüğünde İslam’ın kadın-erkek ilişlerine ait emir ve yasakları çiğnenecektir.
Kısaca belirtmek gerekirse; dinimizde bir çocuğu evlatlık edinip mirasçı kılmak değil, mal bağışlamak mümkündür. Anası babası belli olan bir çocuğu evlatlık olarak almak, kendi soyadını vermek, nüfus kütüklerine kaydettirmek ve mirasçıları yapmak manasındaki “evlat edinme” ise yasaklanmıştır.