Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

En Sevgili

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
En Sevgili

O'nu yuvasındaki topal karınca, semada ay sevdi. İncinmesin diye ayakları, yollarına döktükleri diken sevdi, gül sevdi, yol sevdi.
Bir gün bir şehirden kovuldu, taşlandı. Şehir sevdi, taş sevdi de; şehir şehirliğinden taş taşlığından incindi.
O Allah'ın Habibi , O “en sevgili...”
Çorak gönüller onu sevdi de gülşene döndü.
Her nereye baksa, bakışlar o yöne aktı.
Gitti.
Gittiği günden beri Mekke yaralı, Mekke dertli.
Şimdi dünya bir Mekke.
Bekliyor.
Çünkü biliyor, O sevdikleriyle, sevenleriyle...
En çok kimi seviyoruz?
Bir gün Hz . Ömer r.a.' ın oğlu Abdullah'ın ayağı kasıldı kaldı. Bir türlü kımıldamıyor, hareket etmiyordu. Oradan geçen Hz . Abdurrahman r.a. sordu:
- Ne oldu, neyin var? Hz . Abdullah r.a.:
- Ayağım kasıldı, kımıldatamıyorum, dedi.
Hz . Abdurrahman r.a.:
- En sevdiğin insanın adını an da iyileşsin.
Hz . Abdullah r.a. inler gibi söyledi:
- Ya Muhammed!
“ Ya Muhammed” dedi, yürüdü...
* * *
Ashab'dan bir zat, bir gün Efendimiz s.a.v.'e gelerek sordu:
- Ya Rasulallah ! Kıyamet ne zaman kopacak?
Efendimiz s.a.v. buyurdu:
- O günü soruyorsun. Sorduğun, geleceğini bildiğin o gün için ne hazırladın? O zat:
- Hiçbir şey... Ama şu var ki, ben Allah ve Rasulu'nü çok seviyorum. Efendimiz s.a.v. buyurdu:
- Öyleyse sevdiklerinle berabersin.
Ve bir gün öyle bir söz söyledi ki, ashabını hiçbir şey o söz kadar sevindirmemişti. Efendimiz s.a.v.'e dediler:
- Ey Allah'ın Rasulü . Bir adam var ki, birisini yaptığı güzel işlerden dolayı çok seviyor. Fakat kendisi onun gibi yapmıyor. Ne buyuruyorsunuz?
Allah Rasulü buyurdular:
- Kişi sevdiği ile beraberdir.
Ayrılık var mı?
Göğün derdi var mı insanda?
O'nu bir kere gördü gökyüzü, bir daha görecek mi?
Oysa insan sevince, her dem O'nunla , her anı O'nunla olacak.
Bir gün, ayrılık ateşiyle şimdiden yananlardan birisi Rasulullah s.a.v.'e geldi:
- Ey Allah'ın Rasulü , seni canımdan da, çocuğumdan da, malımdan da çok seviyorum. Evdeyken seni hatırlayınca evde duramıyor, gelip sana bakıyorum. Her nerede olsam seni özlüyorum. Ama beni ve seni düşününce... Sen cennetin en güzel köşesinde peygamberlerle olacaksın. Ben cennete girsem bile seni göremeyeceğim. Üzülüyorum, Ey Allah'ın Rasulü , çok üzülüyorum.
Efendimiz s.a.v. mübarek başını eğdi, sustu sustu ... Az sonra Cebrail a.s. geldi. Bir müjdeyle geldi:
“Kim Allah'a ve Peygamber'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, sıddîkler , şehitler ve salihlerle beraberdir. Onlar ne iyi arkadaştır!..” (Nisa, 69)
Kubbeli ev nerede?
Efendimiz s.a.v. ashabından birkaç kişi ile Medine'de dolaşıyordu. Yüksekçe, kubbeli bir ev gördüler. Rasul -i Ekrem s.a.v. evin sahibinin kim olduğunu sordu. Ashab da cevap verdi. Efendimiz s.a.v. sükut etti.
Aradan biraz zaman geçmişti. Evin sahibi Rasulullah s.a.v.'in yanına geldi, selam verdi. Efendimiz s.a.v. selamı almadığı gibi o zattan yüz çevirdi. Bu hadise birkaç kez yaşandı.
Sahabi , Efendimiz s.a.v.'in kendisine kızmış olduğunu hissediyor, fakat bu kızgınlığın sebebini bir türlü bulamıyordu. Nihayet dertli dertli etrafındakilere:
- Rasulullah benden yüz çeviriyor, fakat sebebini bilmiyorum, dedi. Onlar da:
- Rasulullah dolaşırken senin oldukça yüksek kubbeli evini gördü, dediler.
Sahabi hemen koştu evini yıktı.
Bu hadiseden sonra Peygamberimiz s.a.v. bir gün yine şehri dolaşmaya çıkmıştı. Evi göremeyince:
- Kubbeli ev ne oldu? diye sordu. Olan biteni anlattılar.
- Senin hoşlanmadığını öğrenince yıktı, dediler. Allah'ın Rasulü :
- Allah ona rahmet etsin! Zaruret dışındaki her bina sahibi için vebaldir, buyurdu.
Keşke o sevinseydi
Hz . Ebu Bekir... Yol arkadaşı, mağara arkadaşı, sıddîk ... Elbette kolay değil sıddîk olabilmek, o vasfı taşıyabilmek.
Hz . Ebu Bekir r.a. için ne güzel bir gün, ne güzel bir an. Babası Ebu Kuhafe biat etmek için elini Nur'a uzatıyor. Ebu Bekir r.a.' ın bayramı. Kanatlansa, uçsa yeri. Fakat o ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor... Ebu Kuhafe şaşkın, ashab şaşkın. Rasulullah s.a.v. soruyor:
- Niçin ağlıyorsun? Hz . Ebu Bekir r.a.:
- Ey Allah'ın Rasulü , sana biat için uzanan bu el babamın eli değil de, seni bağrına basan, kollayan, senin kolun kanadın olan amcan Ebu Talib'in eli olsaydı, Allah seni sevindirseydi, ben daha çok sevinirdim.
Allah'ın sevgilisi amcası için üzülürken, Hz . Ebu Bekir babası için sevinemiyordu.
Ya Hz . Ömer?.. Onun sevgisi, muhabbeti?..
Bedir harbinde alınan esirler arasında Peygamberimiz s.a.v.'in amcası Abbas da vardı. Ensar'dan müslümanlar onu öldürmek istiyorlardı. Allah'ın Rasulü bunu duydu. Üzüldü, üzüldü... Bütün gece uyuyamadı. Sabah Hz . Ömer r.a.'ı gördü. Ona:
- Bu gece amcam Abbas'ın yüzünden hiç uyuyamadım. Ensar onu öldüreceğini söylüyor, buyurdu.
O üzgün, O dertli, O mahzun. Hiç durur mu Hz . Ömer? Hemen Ensar'ın yanına koştu:
- Abbas'ı serbest bırakın! Onlar:
- Hayır, bırakmayız! Hz . Ömer r.a.:
- Rasulullah üzülüyor, bırakmanızı istiyorsa! Onlar:
- Rasulullah istiyorsa al götür!
Hz . Ömer Abbas'ı teslim aldı. Ona:
- Ey Abbas , müslüman ol. Allah'a yemin ederim ki senin İslâm'a girmen, beni babamın müslüman olmasından daha çok sevindirir. Çünkü senin müslüman olman Allah Rasulü'nü çok memnun edecek.
Ve Abbas , Mekke'nin fethinde müslüman oldu.
O sağ olsun da
Uhud savaşında Rasulullah'ın şehit olduğu haberi yayılmış, bu haber Medine'ye kadar varmıştı. Bir kor düşmüştü Medine'ye, yanıyor, yanıyordu şehir.
Ensar'dan bir hanım dayanamadı, koştu harp meydanına. Sahabiler hanıma, “baban şehit oldu” diyor, babasını gösteriyorlardı. O, “ Rasulullah ” diyordu. Nihayet oğlunu şehitler arasında görüyor, yine “ Rasullullah ” diyordu. “O nerede, O nasıl?” Ve Efendimiz'i gördü. İşte sağdı, selametteydi. Rahatladı, huzura erdi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Rasulü ! Sen selamette olduktan sonra hiçbir felaket umurumda değil!..
O'nsuz bir alem
Efendimiz s.a.v. hastaydı. Şehir hastaydı. Çok sevdiği kızı Fatıma'yı çağırdı, gizlice kulağına bir şeyler söyledi. Fatıma ağlamaya başladı, ağladı, ağladı... Efendimiz s.a.v. yine gizlice bir şeyler söyledi Hz . Fatıma'ya . Bu kez sevindi, güldü.
Hz . Aişe r.a. sordu:
- Ne dedi sana? Ne dedi de önce ağladın, sonra sevindin, güldün?
Hz . Fatıma r.a. şöyle cevap verdi:
- Bu hastalığın neticesinde vefat edeceğim, dedi. Ağladım. Ailemden ilk önce bana kavuşacak olan sensin, dedi. Güldüm.
Ve Rabbi'ne kavuşmuştu. O gece kimseler uyuyamamıştı. Ehl -i Beyt de Rasulullah s.a.v.'in sedir üzerinde yatan mübarek naaşına bakıyor, avunuyordu. Fakat seher vakti kazma sesleri duyulunca...
Tek bir acı düştü gönüllere, tek bir kıvılcım yaktı şehri. Hele Bilâl-i Habeşî...
Sonra... Sonra müminler her ne vakit bir belaya uğrasalar, Rasulullah'ın vefatını hatırlayıp, belayı atlayıp geçtiler. Gök kubbe de yerküre de daha büyük bir acı görmedi.
Biz nasıl sevelim?
Rasulullah s.a.v. abdest aldığı zaman Ashab koşarak abdest suyunu alır, yüzlerine, vücutlarına sürerlerdi. Bir defasında Rasulullah s.a.v. sordu:
- Niçin böyle yapıyorsunuz?
Sahabiler dediler ki:
-Bereket ve hayır umuyoruz.
Efendimiz s.a.v. buyurdu:
- Kim Allah ve Rasulü'nü seviyor, Allah ve Rasulü'nün sevgilisi olmak istiyorsa, söylediğinde doğru söylesin, emanete ihanet etmesin, komşusunu incitmesin.
* * *
Kaç asır geçti ey Sevgili?
Asırlar perde olmadı, olamaz.
Çünkü sen bizi sevdin. Ümmetim dedin, kardeşlerim dedin.
Bu devirde seni malından da, canından da, evladından da çok sevenler var. Doğru söylüyor, kimseyi incitmiyorlar. Bizi onlara emanet ettin. Yarın mahşer gününde sen üzülmeyesin diye bize kol kanat geriyorlar.
Seni seviyoruz.
Seni sevenleri seviyoruz.
Seni sevenlerin eşiğini seviyoruz.
 
Üst Alt