Bu kısım çok önemli bir nokta. Eğer yukarıda ki gerekçeler nedeni ile konulan bir akid ise emeklilik hay hay, yırttık diyeceğiz. Bu noktada bilginize baş vuralım. BağKur SSK gibi kurumların akitleri bu şekildemidir yoksa böyle mi görmek istiyoruz?
Devlet; Anayasa ile yönetilir. Anayasa içerisinde yazılı maddeleri de Kanunlar ile yürütür. Bu kanunlar ve yönetmelikler hem vatandaşı için hem de kendisi için bağlayıcıdır. Ödev ve yükümlüklerini tehir edemez, erteleyemez ve savsaklayamaz.
Madde 5 – Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
Bu ödevlerini ve hizmetini yerine getirmek için Bakanlar Kurulu kararı ile uygun ve gerekli gördüğü alanlarda Kurum ve kuruluşlar tayin ederek yükümlülüğünü ve hizmetini Kanunlar çerçevesinde yerine getirir. Bu kanun ve yönetmelikler de her iki taraf için bağlayıcıdır.
Madde 11 – Anayasa hükümleri, yasama, yürütme, yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
Sağlık ve emeklilik için gerekli olan Kurum'un kurulması ve işleyişi, temel görev ve ödevleri için kurulan Anayasal dayanak aşağıda belirtilmiştir.
Madde 60 – Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilâtı kurar.
Devlet bu Anayasal madde ile vatandaşına hizmet vermesi amacı ile Bağ-kur ve S.S.Kurumu'nu kurmuştur. Bu Kurumların kurulmasının temel amacına yönelik yasal dayanak aşağıda olduğu gibidir:
MADDE 1 — Bu kanunda yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulamak ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olmak üzere, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu kurulmuştur.
Kurum kısaca "Bağ-Kur" diye anılır.
Bağkur'un kendi temel tüzüğü de, bu Anayasal maddenin gereğini yerine getirmek amacı ile hazırlanır ve uygulamaya konulur. Bağkur'un meydana gelmesine olanak sağlayan ve kimlerin nasıl ve ne şekilde emekli olacağına yönelik konular Bağkur kanununda belirtilen maddelerde yazılıdır. Sizin için gerekli madde aşağıdaki gibidir:
MADDE 24 — (3165 Sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle değişen şekli) Aşağıda sayılan sigortalılar hakkında malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde bu Kanunda yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımları sağlanır.
I — Sigortalı sayılanlar:
Kanunla ve Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan;
a) Esnaf ve Sanatkârlar, tüccar sanayici ve borsa ajan ve acenteleri, mimar ve mühendisler sigorta prodüktörleri ve eksperleri, eczacılar, tabipler, veterinerler, gümrük komisyoncuları gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar,
b) Kollektif şirketlerin ortakları,
c) Adi Komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları,
d) Limited şirketlerin ortakları,
e) Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları,
f) Donatma iştirakleri ortakları,
g) Anonim şirketlerin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi olan ortakları,
Bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.
Bu Anayasal maddeler ile yürütmelikte olan Kanunlar devlet ile vatandaşı arasında yapılan bir nevi akit sözleşme hükümlerine girer. Çünkü devlet; vatandaşı için vardır ve vatandaş ta devletin bekası için vardır.
Zor şartlar altında ödemediğimizi düşünürsek?
Bu da sizin kurduğunuz ticarethanenin karlı olduğunu gösterir. İlla emekli maaşı almak için zor şartlar altında çalışmanız ve kıt kanaat geçinerek o şekilde ödemiş olmanız gerekmiyor. Önemli olan yükümlülüğünüzü yerine getirip getirmediğiniz. yani bu işi savsaklayıp savsaklamadığınız konusudur.
Muamma 1- Ama devlet herkese bakmıyor...
Devlet kanunlar önünde herkesin eşit olduğunu söylüyor. Yoksul ve düşkünlere bakmak için vergiler aldığını söylüyor. Eğer alınan vergiler ile yoksul, düşkün ve miskinlere bu yönlerde aş, sağlık ve barınma gibi temel görevlerini yerine getirmiyor ise, bu o an için sorumlu hükümetin görevini savsakladığı anlamına gelir. Anayasal suç işlediği meydana çıkar. Bu maddeler her konuda aynı derecede her iki tarafı da bağlayıcıdır. Buraya bütün anayasayı yazdırma şimdi sevgili Bekir kardeşim
Sadece bir örnek vereyim. Sizin seyahat özgürlüğünüz vardır. Bu özgürlüğünüze sekte vuran, engelleyen dolmuşçu dahi, Anayasal suç işlemiş olur. Bu suçun oluşmasına sebep veren hükümetin uygulamalarından dolayı da hükümette aynı oranda bu suça ortaktır.
Muamma 2- Ve devlet bu emeklilik ücretini sizin ödediklerinizle belli bir kıyas içinde size ödüyor, standart yok.
Standart olmasını isterseniz fiks menüye tabi olursunuz.
Yani Kurum her yıl basamak değerlerine düşen tutarı ne açıklamış ise o rakamı yatırır gerisi ile ilgilenmezsiniz. Fakat bazı mükellefler basamaklarını yüksek olarak gösterir ve primi de o oranda yüksek öder. Siz örneğin aynı anda bir başkası ile işe başlamış olsanız o kişi ilk basamaktan 200 TL öderken, siz direk bir sonraki basamaktan prim ödemenizi başlatsanız o takdirde 280 TL ödeyeceksiniz. Basamak bir üst basamağa çıktıkça aynı oran aranızda devem edip gidecektir. Son basamakta siz örneğin 6 yıl aynı primi ödemiş olacaksınız fakat diğeri hem sizden az prim ödemiş bu yıla kadar hem de son bekleme basamağını da sizden (onunda 3 yıl beklediğini düşünecek olursak) daha az yatırmış olacak. Bu neden ile standart beklenmesi düşünülemez.
Muamma 3- Ayrıca devlet çalışmanın karşılığını maaş ile ödemiyor mu?
Devlet; kendi kurumunda çalışanlar için emekli sandığı kurarak aynı sistemi burada oluşturuyor. Ve bu sandığa her ay aldığı maaştan prim gibi bir tutarı sosyal güvence adı altında keserek aktarıyor. Devlet memuru Tevkif usulu yasal kesintiye tabidir. yani henüz maaşı eline geçmeden yasal kesintileri kesilir ve eline kesintiler sonrası kalan net miktar kalır. Oysa; esnaf devletten herhangi bir maaş almamaktadır. Buna rağmen gelir vergisi, stopaj adı altında bir sürü vergiyi de ayrıca ödemek zorundadır.
O yüzden devlet bu çalışmaların karşılığında herhangi ekstra bir ücreti kimseye ödemeiyor. Bilakis; çalışanın hakettiği tutardan kesintiler yapıyor. Yani sizin sorunuzun tam tersi bir durum sözkonusu.
Muamma 4- Ücret bordrosunda net maaş, vergi, harç, sosyal güvenlik kesintisi miktarları ayrı ayrı yazılıyot. Bu durumda bunu komple bir akit gibi nasıl görebiliriz?
Siz; Devlet kurumunda göreve başlamak ile zaten bu kesintileri baştan kabul etmiş oluyorsunuz. Örneğin devlet memuru olabilmeniz için Devlet memurluğu görevinde çalışacak olanlar için bağlayıcı bir madde var bilirsiniz 657 nolu kanun. Siz bu kanuna haiz iseniz, devlet sizi işe alıyor ve çalışma kurallarının yanı sıra çalışma sözleşmesi imzalatıyor. Yani sizin ile bir nevi akit yapıyor. Hem yetkilerinizin nereye kadar gittiğini belirtiyor hem de size sınırlarınız gösteriyor. Ne yaparsanız suç olur ne yapmazsanız görevi savsaklama olur bütün bunları her kurum kendi yönetmeliğine göre hazırlayarak personeline imzalatıyor. Yani bir nevi sizin ile akit yapıyor. Bunların karşılığında maaşını ne şekilde nasıl ödeyeceğini de belirtiyor. Kesintilerini belirtiyor. Siz, çalışmaya başlamak ile bütün bunları kabul etmiş oluyorsunuz, aynı oranda Kurum da sizi çalıştırmaya başlamak ile aynı ödevin altına girmiş oluyor. Her iki taraf içinde bağlayıcı hükümler bulunan sözleşme, anlaşma, senet, akid vs. her ne varsa hepsi bunun içinde dahildir. O neden ile maaşınızda yapılan kesintilere itiraz etme hakkınız olmadığı gibi, ilerde emekli olduğunuzda kesintilerinizden ve uzun yıllar hizmet etmenizden dolayı devletin size emekli aylığı bağlamama gibi bir hakkı da bulunmamaktadır.
Hani biz vatanımıza askerlik ve sair hizmetleri yaparken, bu şekilde bir karşılık beklemek/almak yakışıklı olur mu? Hem o da bizi koruyor, toprağından suyundan istifade ettiriyor ve saire...
Devletine askerlik, sivil savunma ve sair hizmetleri ifa ederken en başta belirtmem gerekir ki, siz askerlik hizmetinizi; askeri kuralları öğrenmek, bu becerileri az da olsa görerek bilgi sahibi olmak adına yapıyorsunuz. Devlet, sınırlarını koruyan, savaş gibi durumlarda cepheye göndermek için subay ve astsubay çalıştırıyor. Bu subay ve astsubay her an devletin emri altındadır. Hizmetlidir yani. Tabi bizim ülkemizde bu konu biraz farklı algılanıyor o işin başka tarafı. Hiç bir ülkede 18 ay bedelsiz askerlik diye bir kavram yoktur, olması da düşünülemez. Her ülke kendi vatandaşını askeri konularda eğitmek ve bilgilendirmek amacı ile kısa bir süreliğine askere çağırıyor.1 veya 2 hafta sonunda herkes evine dönüyor. Bizim halkımız ise gönüllü olarak yapıyor bunu .Zaten bu tür bir duygu bizi BÜYÜK DEVLET yapıyor.
İşin diğer yönüne baktığımız zaman, yani toprağından suyundan istifade ettirme yönüne bakacak olursak, toprak zaten ülke olmak için vatandaşına sunmak zorunda. Su yine vatandaşına sunmak zorunda olduğu ödevi. Bunların hepsi doğal kaynak hükmünde. Doğal kaynaklarını sana çok cüzzi bir miktarda 1 defaya mahsus yaptığı altyapı çalışmasından dolayı alabilir. Ama her ay su faturası göndermesi gibi bir düşünce ve uygulama yoktur bunlar için para alması hiç bir kanunda bu güne kadar yer almamıştır. Fakat bizim ülkemizde olan kanun uygulanmaz olmayan kanun var gibi kabul edilip "teamüller böyle" hükmüne sokularak yaptırıma gidilebilir. Bu da bizim ülkemiz ve insanlarına has bir konudur. Örnek verecek olursak su ücreti gibi bir konu hiç bir kanunda yok iken alınır, türban ile ilgili anayasada her hangi bir kanun yokken yasaklanma yoluna ve yaptırımlara gidilir. İnsan hak ve hürriyetine aykırı uygulamaları bir başka ülkede bırakın görmeyi, düşünmek bile ayıplanırken bizde de tam tersi bir durum sözkonusudur. Sonuç olarak, siz kullandığınız suyu dahi devlet haketmediği halde ödediğiniz için, devletin bu konuda sizi bağlayıcı bir hükme girmesi düşünülemez.
Hem bu vatana da devlete türlü hıyanetlikler içinde olanları da bu maaşta kimse ayırd etmiyor...
Devlet adil olmak zorundadır. Kendine hizmet eden vatandaşının maaşını öderken, listede yer alan vatan hainini ayırt edemez. Ta ki vatan hainliği ortaya çıkana kadar da bu uygulamasına kesinti getiremez. İspatlandığı takdirde hem vatandaşlıktan çıkarılır hemde Kanunlarda yer alan cezai müeyyideleri uygular. Bunu bir nevi Allah'ın (celle celaluhu) sistemine de uyarlamamız mümkündür. Rabbimiz müslümanın da kafirin de rızkını her gün veriyor. Bu kafir bana karşı geliyor diyerek kesmiyor. Hesabını göreceği zamana kadar da sabrediyor. zaten bir çok ülkenin anayasa maddeleri Kur'an'ın özünden aparmadır, ama iş şeriat yönetimine gelip dayandığı vakit karşı çıkarlar. Bütün sistemler de bu geçerlidir. İnceleyin, göreceksiniz.
Bu dedikleriniz belki hissen öyledir ama dediğiniz gibi yazılı bir kayıt var mı bu konuda? Yazılı bir akit yoksa, muhtelif konularda da "ben böyle görüyor ve kabul ediyorum" mantığı geçerlimidir?
Bizim mantığımızdan daha ziyade uygulamada olan kanunlar ve maddeler bizim bunları kabul etmemiz için zaten zorluyor. yani biz istesek de istemesek de bu kanun ve yönetmelikler zaten var ve bizler de bazı konulara istemeden de olsa uymak mecburiyetindeyiz.
Sosyal güvence kurumları paqraları çeşitli faiz sistemleri ile çoğaltmıyor mu? Eğer çoğaltıyorsa bu faiz kime dokunur? Eğer sadece devlete dokunuyor derseniz, devletlerin faiz alması/vermesi mubahmıdır?
Sosyal güvence kurumları paralarını faiz ile çalıştırması gibi bir düşüncesi sözkonusu olamaz. Çünkü Kurumun para biriktirme gibi bir mantığı yok. Devlet adına para toplar ve devlet adına maaş öder. Kar amacını güden ise devlettir. Devletin şahsında hükümettir. Bazı hükümetler bunu devletin dış borcu için kullanır, kimi hükümet ise yatırım olarak kullanır. Devletin yaptığı hangi iş olursa olsun illa bir ucundan faize dokunur. Çünkü sistemi faize dayalı sistemdir, faizle borçlanır, faizle borç öder. Yok diyenin alnını karışlarım. Bir tek Erbakan bugüne kadar olan sistemi değiştirmeye çabaladı, ki 10 ay gibi bir sürede işin çehresini değiştirirken; sistem daha fazlasına müsade etmedi ve malum postmoderni devreye soktu. tabi bu işin farklı bir yönü, siyaset konularına giriyor diye söylemeden de geçemeyeceğimiz çok önemli bir konudur.
Bireysel anlamda, siz devlete her ay temiz kazancınızdan 1 litre süt veriyorsunuz. Devlet de bunun karşılığında 25-30 yıl sonra her ay 250 gr yoğurt veriyor. Artık içinde katkı su var mı yok mu bilemezsiniz. İneği sağarken ellerini yıkayıp yıkamadığını bilemezsiniz. Bunu vijdanına bırakırsınız devletin. Fakat devletin vijdanı yoktur. Aynen Din'i olmadığı gibi. O zaman yapmanız gereken, inancınıza uygun bir devlet anlayışını bu hayata entegre edecek hükümetin oluşması için elbirliği ile sistemi değiştirme sürecine katkı yapmaya çalışmaktır ki; zaten konumuz bu değil.
Sonuç olarak siz, yaptığınız akite bağlı kalarak yükümlülüğünüzü tertemiz helal maaşınızdan ödüyorsunuz, görev süresi sonunda devlet de bu anlaşmanın gereği olarak ödevini yerine getiriyor. Eğer siz, devlete bu yükümlüğü öderken haram bir mal ile ödüyorsanız o zaman size geri dönen maaş da haram boyutundadır. Çünkü, hak edilmeyen bir para ile ödenen hiç bir ücret, hak edilen hükmüne giremez.
Baki selam ile
Ve aleyna aleyküm selam.