Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ehl-i Sünnetin Temel Anlayışı

  • Konbuyu başlatan zeynep_hearty
  • Başlangıç tarihi
Z

zeynep_hearty

Guest
Dinin kaynağı vahiydir. Vahyin kaynağı alemlerin rabbi Allahu Teala'dır. Aklın görevi ortaya yeni bir din koymak değil, gökten inen vahyi ve onu tebliği eden peygamberi doğru anlamaktır.

Ehl-i Sünnet, Kur'an ve sünnete dayanmayan hiçbir inanç ve ibadeti kabul etmez. Kur'an ve sünnetten tasdik almayan bütün inanç, fikir, ve felsefeler batıldır.

Kur'an-ı Hakim Allahu Teala'nın kelamı olup ilahi koruma altındadır. Onu açıklayan ve uygulayan sünnet de bu korumanın içindedir. Din işlerinde Hz. Peygamber'e (s.a.v) tabi olmak farzdır.

Kur'an ve aklım bana yeter, peygamberin görevi sadece Allah'ın ayetlerini tebliğ etmektir, vefatıyla vazifesi bitmiştir, bundan sonrası bize aittir, onun sünnetine tabi olmak gibi bir görevimiz yoktur demek küfürdür. Çünkü bu anlayış bizzat Kur'an ayetlerine aykırıdır.

Kur'an ve sünneti anlamak için elbette aklı kullanmak gerekir. Bazen ayet ve hadisleri yorumlamak icabeder. Buna tevil etmek denir. Usul ve edebine göre tevil etmek, yeni yorum yapmak günah değildir; ihtiyaç anında gereklidir. Bütün mezhepler işte bu yorum farkından ibarettir.

Ashab-ı Kiram din işlerinde bizim için bir delil ve kaynaktır. Onların din ile ilgili söz ve uygulamaları bizi bağlar. Ancak Ashabın aynı konudaki farklı görüşleri arasında tercih yapılabilir.

Bütün sahabe yalandan uzak, doğru sözlü, adaletli, iffetli, dini bütün şerefli kimselerdir. Hepsini sever, hürmet ve saygı ile anarız. Aralarında derece ve fazilet farkı bulunduğunu kabul ederiz. Ashabın en üstünü Hz. Ebu Bekir'dir (r.a). Ondan sonra sırasıyla Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (r.anhüm) gelir. Hak olan halifelik sırası da bu sıraya göredir. İçlerinden hiçbirisi diğerine haksızlık ederek halife olmamıştır.

Afları Rasülü'nün (s.a.v) temiz ailesini ve şerefli neslini yani Ehl-i Beytini sevmek de imanın gereği ve Peygamber sevgisinin alametidir. Ehl-i Beyt, Rasulullah (s.a.v) Efendimizin ailesi ve evlatlarından oluşur. Bu şerefli nesil, Hz. Fatıma'nın (r.anha) evlatları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a) efendilerimiz yoluyla devam etmiştir. Kıyamete kadar da devam edecektir. Bu şerefli nesil bizlere Hz. Rasulullah (s.a.v) Efendimizin bir emanetidir. Kıyamet günü onlara karşı nasıl muamele ettiğimiz sorulacaktır.

Bizden önce geçen bütün müminleri kardeş bilir, hepsini hayırla anarız. Onlar için hayır dua ve istiğfar ederiz. İyi örneklere tabi olur, kusurlu gördüklerimizin affı için Yüce Rabbimize yalvarırız

Büyük günah işledi, hata etti, farklı fikir söyledi diye hiçbir mü'mini küfürle suçlamayız. Ben müslümanım diyen bir kimsenin apaçık dinden çıktığını gösterecek bir söz veya fiiline şahit olmadıkça, ona "sen dinden çıktın" demeyiz.

Bir kimsede onun mümin olduğunu gösteren bir alamet görsek, aynı şahısta doksan tane de küfür ve fasık olduğunu hissettiren alametler gözükse, o kimsenin imanına şahitlik ederiz. Tek bir iman alameti, pek çok küfür alametine tercih edilir. Herkesin halini en iyi bilen ve hesabını eksiksiz görecek olan Allahu Teala'dır.

Büyük günah işleyen bir kimse, işlediği işin haram olduğunu kabul ediyorsa dinden çıkmaz, sadece günahkar olur. İşlediği günaha tevbe etmesi farzdır.

Yapılması emredilen bir farzı terkeden kimse, onun farz olduğunu kabul ediyorsa, o da dinden çıkmış olmaz. Günahkar olur, tevbe etmesi ve ilahi emri yerine getirmesi farzdır.

Müslümanlar arasında ihlas, ibadet ve takvada farklar vardır. Allah katında en makbul ve en faziletli kul, Allah'tan en çok korkan ve O'nun hukukunu en iyi koruyan kimsedir.

İman edilecek esaslar artıp eksilmez fakat kalblerdeki iman nuru, Allah sevgisi, kulluk şuuru ve ibadet zevki, kulun haline, edebine ve niyetine göre artar ve eksilir. Sürekli işlenen günahlar kalbi öldürür, imanı zayılfatır, ibadet neşesini yok eder.

Bütün müminler Allah'ın dostudur. Müminler içinde muttaki olanlar ve takvada zirvede bulunanlar, diğer müminlerden ayrı olarak Allahu Teala'nın özel dostluğunu elde etmişlerdir. Onlar Kur'an'da "muhsin", "mukarrabun", "ebrar", "muttaki" "ricalullah" "evliyaullah " gibi isim ve sıfatlarla tanıtılmış salih müminlerdir. Bu sıfattaki insanlar, kıyamete kadar her devirde bu ümmetin içinde bulunurlar; Allah yolunda insanlara rehberlik yaparlar, sönmeye yüz tutmuş dini anlayışı yeniler, ibadet ve kulluk hayatını canlandırırlar. Onlara müceddid ve mürşid denir.

Allah dostlarında görülen keramet türü haller haktır, fakat velilik için keramet şart ve lazım değildir. En güzel keramet, Allah aşkıyla gece gündüz hak yolda yürümek ve buna bir ömür boyu sabretmektir.

Ehl-i sünnet, her kimi ve neyi severse Allahu Teala sevdiği için sever. Kızdığı kimseye de Allahu Teala kızdığı için kızar. Hak adamı, keyfi ve nefsi için kimseye düşman olmaz. Cemaat taassubuna düşmez, mezhepçilik yapmaz, tenkid edilmekten korkmaz, farklı fikrlerden fayralanmaşya çılışır. Ölçüsü Kur'an ve sünnettir.

Ehl-i sünnet, bütün alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizi temsil etmektedir. Bunun için bir müslüman, hiçbir halde hiçbir kimseye zulüm yapamaz. Müslümanm temel ahlakı kusurları affetmek, insanları güzel öğüt ve ikna yoluyla hayra davet etmek, doğruyu yaşayarak göstermek ve herkese fayda vermektir. En zor durumda yapacağı iş adalettir.

Hak mezhepler arasındaki ihtilaflar, fitne değil, ümmet için bir rahmettir. Fıkıhtaki mezhepler gibi, akaid ve ahlak alanında da farklı hak mezhepler ve meşrepler mevcuttur. Hepsi dinin esasları çerçevesinde ona hizmet için ortaya çıkmıştır. Her bir mezhep ve meşrep diğerinin karşıtı değil kardeşidir. Hepsi bir bütünün parçaları, aynı elin parmakları, bir çınarın dallarıdır.

Ehl-i sünnet, cemaat demektir Din en güzel şekilde cemaat halinde yaşanır. Tek başına kalan tehlikededir. Bunun için herkese cemaat edebi ve disiplini lazımdır. Bu cemaatın hedefi Allah rızası ve takva olmalıdır. Böyle bir cemaatın başındaki imama itaat şarttır. Bu itaat hak olan emirlerde olur. İsyanda hiç kimseye itaat edilmez.

Ahirette peygamberlerin ve Allahu Teala'nın izin verdiği salihlerin şefaati haktır. Allahu Teala ahirette müminlere cemalini gösterecektir. Cennet ve cehennem ebedidir. Kalbinde zerre kadar iman ve Allah sevgisi ile ilahi huzura gelenler, günahları yüzünden cehenneme girseler de, orada ebedi olarak kalmayacaklardır.

Ey kerim Rabbimiz! Bizleri hidayetine ulaştırdıktan sonra, kalplerimizi yolundan kaydırma. Bizi sonsuz rahmetinle destekle, iman ve edebimizi muhafaza et, günahlarımızı affeyle Ya Rabbi.

selam ve dua ile....
 

mcinar

New member
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Evet güzel söylemişsin. Ama bu formda o kadar mezhepsiz ve ehli sünnet çizgisi dışında insan varki, akılları ile ehli sünnet çizgisinde var olan bir çok şeyide putlaştırma diye red ediyorlar. Normal bir eğitim düzeyini alırken bile belli öğretmen ve hocalar desteğinde tahsilini gören bu kişiler ehli sünnet alimlerinin yorumlarını putlaştırma olarak değerlendiriyorlar. Bu tip insanlar farkında olmadan onu bunu putlaştırıyorsunuz derken kendi akıllarını putlaştırıyorlar ama bunu anlayamıyorlar. Ehli sünnet çizgisini o çizgide olanlar zaten biliyor ama bu çizgi dışındaki insanlara ne kadar anlatırsan anlat itirazları olacaktır. Saygılarımla.
 

umit2006

New member
Katılım
18 Ağu 2006
Mesajlar
82
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bir Defa Bir Kişinin Müslüman Olabilmesi Için Kur'ani-vahyi-anlayabilmesi Için Allah Rasulünün Sünnetini-kur'ani Pratik Yaşama Uygulama Yöntemi,tekniği-anlamasi Gerekir.dolayisiyla Iman Eden Herkes Sünnet Ehlidir.öyle özel Ehli-sünnet Tarifine Gerek Yoktur.ister şii,ister Sünni Olsun.kim Peygamberi Kendine örnek Almişsa,kim Allah Rasulü Gibi Kur'ani Kendine Ahlak Ediniyorsa O Zaten Ehli Sünnettir,ister şii,ister Sünni Farketmez.zaten Rasulün Sünnetini Anlamadan,bilmeden Mü'min Olamayiz...
 
Üst Alt