Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Edip Yüksel Dosyasi 1.

hasan demir

New member
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
92
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
71
Edip Yüksel'in felsefi olarak çöküşü (?)

Ceviz Kabuğu programını izleyenlerin merakla takip ettikleri bir isim var: Edip Yüksel!

Edip Yüksel, açıklamaları ile Türkiye'yi ekran başına bağlıyor. O lafını esirgemiyor, düşüncesini saklamıyor, canlı yayında kalkıp tuvalete gidiyor, göster deyince nasıl namaz kıldığını canlı yayında gösterip, iki rekat namaz kılıyor. Diğer din uzmanlarından ayrılan en büyük farkı, 'Kur'an'dan başka hiçbir kaynağı kabul etmemesi.'

Bu arada, Edip Yüksel'i tanıtmak değil, onu tanıyanların bilgilerine katkıda bulunmak istiyorum.

Programlarımızdan sonra -gerçekten- çok sayıda mesaj geldi. Faks ve e-posta ile gelen övgü ve eleştirilere girmeden bir noktayı mutlaka belirtmeliyim.

'Edip Yüksel'in karşısına din konusunda kimse çıkamıyor!..'

Bu bir gerçek... Karşısına çıkamayanlar bunu kabul etmiyor, çeşitli bahaneler buluyorlar. Oysa, yaptığım araştırmalar çok önceki yıllarda da bu 'gerçeğin' geçerli olduğunu gösteriyor.

Karşısına çıkanlar da Edip Yüksel'e 'doğru yanıt' veremiyorlar...

'KÖPEK BALIĞI İLE KAPLANIN KAVGASI'

Bana gelen tepkiler içinde iki tanesi yukarıdaki soruna yanıt veriyor. İstanbul'dan yazan Gökhan Yazar'ın tespitlerine -kısaltarak- bakalım:

İki düşünce akımı İslam tarihine damgasını vurmuştur. Birincisi 'nakl” ilimciler'dir. Bu ekolün uygulayıcıları dini sorunları çözmeyi hadisler ve sünnet ışığında yapmaktadırlar. E.Yüksel'in karşısına çıkanlar bu gruptandır.

İkinci akım ise 'akl” ilimciler'dir. Bunun uygulayıcıları ise ayetleri yorumlarken akla ve mantığa, daha sonra hadis ve sünnete başvurmaktadır. E.Yüksel ise bu gruptandır.

Dolayısıyle Edip Yüksel ve rakiplerinin fikr” münakaşa zemininde daha baştan farklılıklar vardır. Olay bir yerde köpekbalığı ile kaplanın kavgasına benzemektedir. Biri suda, diğeri karada üstündür.

Esas olarak Kur'an'ın tavsiye ettiği yorum şekli, ikinci akımdır. Bu iki ekolün arasındaki kavga tarih boyunca çok şiddetli olmuştur. Dikkat ederseniz akl” ilim grubundan Yaşar Nuri Bey'e de şiddetli mukabelede bulunulmaktadır. Ancak onun alanında Edip Yüksel'inki gibi mürted damgası bulunmadığından kendisine ihtiyatlı yaklaşılmaktadır.

Bu arada Edip Yüksel'e de bazı sorularım olacaktır.

1- Kur'an ayetlerini 19 şablonu ile yorumlama şart mıdır? Allah'ın kendisi için dahi herhangi bir matematiksel şablonla ispat yoluna gidilemez iken, O'nun kelamı olan Kur'an için böyle bir yol şart mıdır?

2- E.Yüksel, 'Bu kitaptaki ayetlerin bir kısmı muhkem, bir kısmı müteşabihtir. İmanı zayıf olanlar müteşabih ayetlere saplanır kalırlar' mealindeki ayeti bilmekte midir? Tevbe Suresi'nin son iki ayetinin (EY'in sonradan eklendiğini iddia ettiği ayetler.-HC) müteşabih olabileceğini düşünmüş müdür?

'EDİP YÜKSEL BU İMTİHANI KAYBEDİYOR'

Kayseri'den Özkan Basat adlı izleyicimizin belirlemeleri de çok ilginç:

Programınıza katılan dinadamlarının felsefe ve mantık formasyonuna sahip olmadıkları aşikardı. Edip Yüksel'in karşısına iki tane din uzmanı değil de, bir tane felsefe öğrencisi çıkarsaydınız daha güzel olurdu. Edip Yüksel'in sorularının cevapları kendi içinde zaten saklıydı.

Din, görünmeyene inanmaktır, mükafatı ise görünmeyeni görmektir.

Edip Yüksel'in yaklaşımının uzantısı, Kar'an'ın da o kadar güvenilir olmadığıdır. Zira Kur'an peygamberden sonra yazılı hale getirilmiştir. Dolayısıyle 'Sizi Kur'an'a çağırıyorum' diyen Edip Yüksel, aslında insanları temel referans değerlerini çürütmeye yani Kur'an'ın güvenilirliğini yok etmeye çağırmaktadır. Bunu kasıtlı yaptığını da sanmıyorum, sadece çok heyecanlı, zekası kadar egosu da vasatın üzerinde olduğundandır belki de...

Edip Yüksel felsefe biliyorsa, sosyoloji biliyorsa paradigma kavramını da bilir. Paradigma birbiriyle uyumlu kabullerden (sayıltılardan, naslardan, dogmalardan) oluşur. Kabullerin sorgulanması teknik olarak mümkün değildir. Kabuller öznel olarak 'kabul' edilir veya 'red' edilir. Ancak paradigmanın uyumu 'sorgulanabilir.' 0 ve 1'i kabul etmeden matematik üzerine tartışamayacağımız gibi; dinin temelini oluşturan birtakım dogmalar üzerinde mutabakat sağlamadan dinin içsel tutarlılığını tartışmak absürd olur.

Kur'an'da aklı kullanma yönünde birçok emir ve tavsiyeler vardır. Ancak Kur'an'da akla tapılması emredilmiyor. Aklı kullanmak başka akılperestlik başka şeydir. Bilimden yararlanmak başka, bilimperestlik başka şeydir.

Edip Yüksel bilime tapmaktadır.

19 Mucizesine inanıyorum. Allah Kur'an'a 19 kuralını yerleştirmiş ama bir yerde ise bunu yapmamıştır. Bence Allah ilerki bir tarihte (bugün) 'İnsanlar bir tercih yapmak zorunda kaldıklarında Kur'an'ı mı (vahyi), yoksa istatistik” korelasyon hesaplarını, matematiği kısacası Bilimsel Bilgiyi mi 'mutlak değişmez' kabul edecektir?' biçiminde insanlmarı imtihan ediyor.

Edip Yüksel ve takipçileri benim inancıma göre bu imtihanı kaybediyorlar.
 

hasan demir

New member
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
92
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
71
Edip Yüksel
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Git ve: kullan, ara

1957 'de Molla Sadrettin'in (ö.2004) Oğlu olarak Bitlis'te doğdu. İstanbul Akıncılar Derneği bünyesinde Etkinlikler'de bulundu. Karışık dönemde kardeşi Metin Yüksel öldürüldü (1979). 12 Eylül'den sonra yargılandı. 1 Temmuz 1986'da kutsal olduğu iddia edilen 19 sayısıyla ilgili özel vahy aldığını iddia etti. Düşünceleri nedeniyle kendini sıkışmış hissettiğini öne sürerek ülkesini terk etti, ABD'ye göçtü. Allah'ın elçisi olduğunu iddia eden Reşad Halife'nin öğrencisi oldu. http://www.19.org ve http://www.islamicreform.org sitelerini oluşturdu. Reformist görüşleri üzerine birçok kitap yazdı. Türkiye'de çeşitli tartışma programlarına katıldı. Hukuk alanında doktora yapan Yüksel evli ve iki erkek çocuğu sahibidir.

Temel Görüşleri [değiştir]

* Dini Tek kaynak Kur'an'dır. Hadis ve Sünnet dinde esas alınmamalıdır.
* Kur'an'ı koruyan sistem 19 Mucizesi olarak savunduğu kodlamadır.
* Muhammed Son resul değildir. Son nebidir.
* Kadınlar başlarını örtmek zorunda değillerdir. * Domuzun sadece eti haramdır, yağı yenilebilir.
* Namaz günde 5 Vakit değil, 3 Vakittir. * Hacc'ı birkaç günde yapmak şart değildir, 4 ay içinde yapılabilir.
vikipedi
 

hasan demir

New member
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
92
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
71
edip yüksel dosyası 3

edip yüksel dosyası 3

19 Mucizesi Ya da Süregelen Hurufilik

İktibas Dergisi, Mehmed Durmuş, Eylül 1996.


Hulki Cevizoğlu Ceviz kabuğunu dolduracak programında Edip Yüksel'i konuk ederek ortalığı hareketlendirdi. Tabi bu arada fırsatı ganimet bilen ve şapla şekeri, sapla-samanı birbirinden ayırabilecek zeka düzeyine sahip olmayan, bulanık suda balık avlayıcıları, doğan fırsatı -sözüm ona- yerinde değerlendirerek, Kur'an müslümanlığını esas alan İslamî yapılanmalar ile Edip Yüksel arasında naif bir korelasyon kurarak, "O da sizin gibi konuşuyor" gibi sataşmalarla Kur'an'i düşünüşün önüne takoz olmayı arzu ediyorlardı. Şüphesiz kendilerince bu korelasyonun en önemli faktörü, E. Yüksel'in sünnet ve hadis eleştirileri idi. Onun eleştirileri ve üslubu bu fırsatçılara her zaman doğmayacak bir imkan bahsetmişti.

Bilvesile, yıllardır, Allah'ın Kitabı Kur'an'ı aslına, amacına gerçeğine uygun olarak anlayalımın mücadelesini veren müslümanlara hücum etmekle bu insanlar adeta, Allah'ın kitabından yana olmadıklarını; hurafelerle örülü bir dindarlık anlayışını sürdürme azim ve kararlılığında olduklarını göstermiş oluyorlardı.

Sanki Edip Yüksel yüzde yüz yalanlansa, bütün söyledikleri çürüğe çıksa idi bu insanlar, İslam dininin yegane sahibinin Allah olduğu, tek şari'in Allah olduğu gerçeğini değiştirecekler miydi acaba? Tevbe suresi 31. ayetinde buyurulduğu veçhile, din ulularını rablar edinen insanlar hangi zaferi kazanmış olacaklardı ki? Kur'an üzerine değil de, Râmûz el-Ahâdîs gibi hurafelerle dolu hadis kitapları üzerine çok saygın ilim adamları (!) ile oldukça sıcak, ihlaslı sohbetler yapan sözde İslamî TV'lerin temsil ettiği zihniyet için önemli olan elbette bu bulanık din anlayışının sürüp gitmesidir.

Sözün özü, imanında samimi bir insanın dinini ciddiye alması gerekir. Lokman suresi 6-7. ayetlerinde buyurulduğu gibi, sağırmış, söyleneni anlamıyormuş gibi davranmamalı, birilerine muhalefet olsun diye iftira ve çamur atmamalı "inandım" diyen insanlar. Allah'tan korkan bir insan en azından, "bir topluluğa duyduğunuz kin sizi adaletsizliğe sevk etmesin" (5/8) emr-i şerifini hatırlamalıdır.

Burası, Edip Yüksel merkezli tartışmanın bir boyutudur. Gelelim E. Yüksel'in kendi söylemlerine...

Edip Yüksel deyince hemen akla popüler adıyla 19 mucizesi gelmektedir. Sözüm ona, Kur'an'ı 19 rakamının sihirli, gizemli matematiksel kotlarıyla bir mucize olarak ispatlamayı amaçlayan bir harika... Edip Yüksel'in üstadı Mısırlı organik kimyacı Reşat Halife'dir. Ceviz Kabuğu programında "çöpe atılmasını" talep etmesine rağmen sayın Yüksel bir zamanlar R. Halife'nin peygamberliğine inanmıştı.

19 Mucizesi denen birtakım matematiksel hesapları Edip Yüksel ilk defa 1974 yılında vaki olan bir mucize gibi lanse ediyorsa da, aslında bu hesap, çok uzun bir geçmişi olan hurufiliğin, cifirciliğin (ebced -hesabı) modern bir versiyonundan, biraz daha ince elenip sık dokunmuşundan başka birşey değildir. Bu nedenle burada hurufilikten kısaca bahsetmeyi uygun buluyorum.

HURUFİLİK

Hurufilik Esterâbâd'da (Horasan'ın bir kenti) Fazlullah adında bir şahıs tarafından 1398 (800) yılında kurulmuş; 15. ve 16. asırlarda Irak, Azerbaycan ve bütün Anadolu'ya yayılmış, hatta Fatih Sultan Mehmed'in sarayına kadar nüfuz etmiş olduğu bildirilen bir tür mezheptir.

Fazlullah 1398 senesinde kendisini, Allah'ın ve kainatın künhü ve hakikati kendi zatında tecelli eden yeni bir peygamber olarak ilan etmiştir. Allah, insanın yüzünde tezahür eden bir kelamdır, Fazlullah'ın yeni dinine göre!

Hurufiler der ki, insan yüzünde dört kirpik, 2 kaş ve 1 saç vardır. Bunların sayısı yedi eder. Bir de sonradan çıkan 2 sakal kılları, 2 bıyık bir de alt dudaktaki kıllar, bunlar da yedi eder. Bunları hâl ve mahall itibarı ile ele alırsak 28 rakamı çıkar ki bu da Arap alfabesinin sayısıdır: 28 rakamına Farsça P, Ç, J, G harflerini de ekleyen Fazlullah, Fars alfabesinin harf sayısı olan 32'yi bulmuştur.

Fazlullah (o zamanki son peygamber), her peygambere kendi alfabesinin harfleri adedince kelam-ı melfûz tecelli ettiğini söyler. Buna göre İbrahim'e 22, Hz. Muhammed'e 28 ve kendine 32 harf tecelli etmiştir. Bu da, kendinden önce gelen peygamberlere malum olan her şeyin manasını çözecek bir anahtara sahip olduğu anlamına gelir. (2)

Hurufiler örneğin, "Allah" lafzındaki beş harfi ayrı ayrı imla ederek 14 harfi bulmuşlar; Muhammed isminin harflerini de aynı yöntemle 14 rakamına ulaştırmışlar ve her ikisi de, haliyle 28 etmiştir. Yani, mucize bu ya, bütün hesaplar 28'e çıkıyor! Buna benzer daha ilginç örnekler için dipnottaki ve başka kaynaklara bakabilirsiniz.

Harflerin sırrı ve delalet ettiği rumuzlar tasarımından bazı batınî yorumlar yapma anlamındaki Hurufîlik esasen başta Hind olmak üzere bütün tasavvuflarda ve tabi sözde islami tasavvufta da yaygın bir meslektir. (3)

Kökü, bir mezhep olgusundan çok daha öncelere uzanan hurufilik için, "fırkalar içinde batıniliğin uzmanlaştığı, cehaletten oluşan bir sanattır" diyen İmam Gazalî, hiç bir sapık fırkanın bu kadar kötü olmadığını ifade ederek, hurufiliği ahmaklık, sapıklık ve akıl noksanlığı derecesinde değerlendirir (4) Hurufilerin taktıkları tılsımlı rakamlar da 4,5,7 ve 28’dir.

EBCED hesabı ise harflere muayyen rakamsal değerler yükleyerek muska, efsun ve büyü yapımında kullanılan bir sistem olup, onun da kökü Yahudi Kabbala'sına kadar uzanmaktadır. (5)

Batınî-Hurufî mezhebi özellikle Cifircilik (cefriyye) mahiyetinde İslam memleketlerinde epeyce fesat rüzgarları estirmiştir. Harflere yüklenen sözde rakamlar değerlerle gaibden -Allah'a rağmen- bilgiler verme esasına dayanan c e f i r ilmi güya Hz. Ali'ye dayandırılır. Efsaneye göre, Hz. Musa'ya Allah'ın Tur dağında yazdırdığı levhalar Hz. Peygamber'e ulaşmış, Hz. Peygamber bunları oğlak derisine (cefr-cifr) yazdırmış, sonra da damadı Hz. Ali'ye vermiştir. Hz. Ali'nin Cefr kitabını Kufe'de minberde irad ettiği rivayet edilmektedir. Daha sonra bu kitab Cafer Sadık'a kadar gelmiştir(!)(6)

Cefircilere göre kıyamete kadar vuku bulacak bütün hadisatı Peygamber torunları bileceklerdir.

Cifir hesabını Said NURSİ'nin yazılarında bolca bulmak mümkündür. (7) Hatta Kur'an ayetlerini cifir hesabıyla hesaplayan S. Nursî, kendi risalelerinin ve Risale-i Nur hareketinin (şakirtlerin) mucize oluşunu isbat eder! (8) Dolayısıyla Risale-i nurlar, Kur'an tarafından mucize olarak ihbar edilen bir nevi vahiy kitapları hüviyetini kazanmış olmaktadırlar!

Neo-cifircilik 19'culuğun, cifrin şimdiye kadarki en tutarlı (!), en kapsamlı ve en iddialısı olduğunu kabul etmek durumundayız. Tabi yaşasın bilgisayar...! Kim bilir, onun da bilgisayarı olsaydı Fazlullah daha ne harikalar üretirdi?! -^

Bu sihirli kutu insanları adeta büyülemiştir. Hatta o kadarki, ünlü ilahiyatçı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk bey bile 19 mucizesinin çekim alanına girerek, 74. surenin 26-27. ayetlerinde adı geçen "sağar" ı bilgisayar olarak açıklamış; "üzerinde ondokuz vardır" ayetini (74/30) bilgisayar mucizesi olarak yorumlamıştır. (9) Şimdiye kadar elektrik, taş kömürü, petrol, radyo-TV, telefon, fax v.b. bütün teknolojik buluşları "zaten Kur'an bildiriyor" idi (!) Şimdi bilgisayar da bu listeye eklendi. Şüpheniz olmasın, yüz sene sonra keşfedilecek, şu anda hiç kimsenin aklından geçmeyen bir keşifi de Kur'an bildiriyordur, ama şu anda müslümanlar bunu bilmiyorlar, o başka...

19, BİR MUCİZE OLABİLİR Mİ?

Şunu akıldan çıkarmamalı ki, herhangi bir konuda bütün aktivitesini yoğunlaştıran bir insan, o alanda mutlaka herkesten farklı bir sonuç elde edecektir. Ama önemli olan, varılan sonucun Allah'ın dinine, Kitabı'na uygun olmasıdır, kabule şayan olmasıdır. Birileri de 19 değil de sadece 9 rakamı üzerinde dursa o da birtakım izafî tenasübler bulabilir.

Bunlar belki güzel şeyler, sanatsal, matematiksel olgular olarak kabul edilebilir; ama hepsi o kadar!

Hele de bu mucize (!) kimilerini peygamber ilan ediyor, kimi kan dökücü zorbaları kutsallaştırıyor; hiçbir peygamberin bilgi sahibi olmadığı, ilmi sadece Allah'a ait olan kıyametin vaktini kaydediyorsa, bunun bir tür falcılık olduğuna hükmedilir.

Doğrusu tarih boyunca hiç bu kadar esrarlı, bunca metamatiksel hesapla, kütük söker gibi Kur'an'dan zorla sökülen, kotarılan bir mucize ne duyulmuş ne de görülmüştür. Hz. Peygamber'in 19 mucizesinden haberdar olmadığı malumdur. (Tabi Hz. Ebubekir, Ömer de öyle...) Burada akla şu nahoş soru geliyor: Acaba Allahu Teala kulu ve elçisi Muhammed'den bu mucizeyi niye esirgedi, yahut da, elinin altındaki vahiylerde gizli bir hazine gibi durmakta olan bu sırrı elçisine azıcık olsun niçin ifşa etmedi? (Haşa). Şüphesiz Allah böyle bir mucize gizlemiş değildir.

Müşriklerin Peygamber (a.s.)den istedikleri değişik mucize istekleri reddedilmiştir. (17/90-95). Ve bu reddedişin ertesinde hiç değilse 19'a dair bir ipucu verilebilir, "gidin mucize istiyorsanız, Kur'an'da böyle matematiksel bir mucize var, onu keşfedin budalalar!" diyebilirdi.

Edip Yüksel'in de üzerinde çok durduğu gibi Kur'an apaçık bir kitapdır. (Kitabun mübîn) (43/2) (O kadar açık ki, E. Yüksel, Peygamber'in tebyin etmesine bile gerek görmüyor. Ama kendisi beyan ediyor!) Bu apaçık kitabın 1400 senedir (peygamber dahil) anlaşılamayan, bilinememiş, farkedilmemiş bir mucize ile muttasıf olması, apaçıklık vasfına bir nakısadır diye düşünüyoruz. Hatta daha da ileri giderek, kap-kapalı muğlak, hele de bırakın matematik bilmeyi; okuma-yazması bile olmayan insanların ölünceye kadar künhüne vakıf olamayacakları bir kitap profili çıkıyor karşımıza.

Edip Yüksel, 19 mucizesine rağmen neden bütün kafirlerin iman etmediklerini soruyor ve cevabını da 6. surenin 25-26. ayetlerinde bulduğunu söylüyor: Çünkü Allah kalplerinin üstüne örtüler, kulaklarına da ağırlık koymuştur! (11)

Oysa ayetler dikkatlice okunursa, Kur'an'ı Hz. Muhammed'den dinleyip onun getirdiği ilahî tebligatı bir bütün olarak alıp kabul etmeyen Allah'ın hükümranlığına teslim olmayan kafirler eleştirilmektedir. Yani, Allah Ebucehil'i "niçin 19 mucizesine inanmıyorsun?" diye sorguya çekmiyordu. Gerek Ebucehil, gerekse ona tebliği ulaştıran Hz. Peygamber'in (a.s.) 19 mucizesi gibi bir problemleri yoktu. Kimse o zaman cifircilik oynamadığı için buna gerek de yoktu. Herkes ne istediğini çok iyi biliyordu!

E. Yüksel'in, önüne sihirli 19 rakamını getirerek 1974'ü bulduğu sure Müddessir'in 30. ayetindeki "üzerinde 19 vardır" ifadesi Kur'an'ın imana çağrı yönteminin bir yansımasıdır. Nasıl ki kıblenin tahvili (2/144), Ashab-ı Kehf'in sayısı (18/22) inananla inanmayanı ayırmak için birer sınav (fitne) idiyseler (2/143) bu da öyle bir fitnedir.

Aynı ayette geçtiği gibi imanı tam olanlar "inandık" derler, iman olmayanlar da, "Allah bu misalle ne demek istedi?" diye inançsızlığın yordamını kurcalarlar. Bunun yanında bu ayetin, kabilecilik geleneklerinin bütün yoğunluğuyla yaşandığı Mekke toplumunda, sayısal üstünlüklerine güvenen bazı Darün Nedve mensuplarına özel bir gönderme amacı gütmesi de ihtimal dahilindedir.
 

hasan demir

New member
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
92
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
71
edip yüksel dosyası 3ün devamı

edip yüksel dosyası 3ün devamı

KIYAMETİN VAKTİ

Hiç şüphe yok ki 19 mucizesinin batıllığını tescil eden en iyi kanıt, kıyametin vaktini bildirmeye (!) yeltenmesidir. Bu cüretkar tavrın izahı mümkün değildir. Kur'an'ın hiçbir yerinde kıyametin vakti saati bildirilmemiş, en ufak bir ipucu dahi verilmemiştir. Ayetler kıyamet bilgisinin tamamen Allah'a ait olduğunu açıklarlar. (12)

Üstelik kıyametin ansızın geleceği bildirilir Kur'an'da. (16/77; 6/31; 22/55 v.b.) Halbuki Reşad Halife ve şakirdi E. Yüksel 2280 yılını kıyamet yılı ilan etmekle "ansızın" olma özelliğini bertaraf etmiş olmaktadırlar.

KUR'AN EKSİK Mİ?


Edip Yüksel Tevbe suresinin son iki ayetinin Kur'an'dan olmaması gerektiğine o kadar şartlandırmış ki kendini, en sonunda "3/41", "3/41" diye seslenen bir vahiy almış! Doğrusu böyle bir vahyi mesela İ. Erol Evrenosoğlu'na yakıştırabilirdik ama sayın Yüksel'e hiç yakıştıramadık. Zaten (gerçek peygamberlerin dışında) bir adama vahiy geliyorsa ne derse yeridir! Ama E. Yüksel'in "vahiy alması"na gerek yoktu, zaten 19'la bu işi halledebiliyordu...

Keçinin yediği rivayet edilen recm ayetini ironik bir dille reddeden E. Yükselin Nas ve Felak sureleri ile ilgili rivayetlere yüzde yüz güvenmesi de tam bir çelişkidir.

Kur'an'daki eksik sureler tartışması bağlamında ele alınacak ve yukardaki tartışmalar kadar vahim bir rivayet de "altı sahih hadis kitabının ikincisi durumundaki Müslim'de yer almaktadır. Ebu Musa el-Eş'arî, üç yüz kadar Basra'lı hafıza hitaben konuşurken der ki: "Biz bir sure okurduk; onu, uzunluğu ve şiddeti açısından Berae suresine benzetirdik. O bana ("bize" olması gerekirdi) unutturuldu. Yine müsebbihattan birine benzeyen bir sure daha okurduk o da unutturuldu..." (14)

Yani bu rivayet düpedüz, elimizdeki Kur'an'ın Hz. Muhammed'e gelen vahyin tamamı olmayıp, bir kısım surelerin ve ayetlerin eksik olduğu anlamını tazammun eder. Biz, eldeki bu Kur'an'a inanıyoruz, bu rivayetleri güvenilir bulmuyoruz.

Buradan çıkan sonuç da şu ki, "Vurun abalıya" mantığıyla birilerini günah keçisi gibi gören sözüm ona tefsir profesörlerinin ve bazı bayan çok bilmişlerin biraz da kutsadıkları geleneğin bu kirli rivayetlerine "vurmaları" ne güzel olurdu!... Klasik kitaplar yazınca bir hikmeti oluyor; E. Yüksel veya bir başkası yazınca küfür yağmuruna tutuluyor.

EDİP YÜKSELİN DOĞRULARI MI?!

Edip Yüksel'in de söylediği gibi dinin sahibinin Allah olduğu, O'ndan başka din koyucu (şarî) bulunmadığı hususu elbette önemli bir noktadır. Biz bunu doğrudan Tevhid akidesi ile ilgili görüyoruz. Bununla birlikte, Peygamber şarî değildir ama bir posta memuru gibi de değildir. Biz peygamberi böyle görmüyoruz.

Peygamber'e Allah'ın elçisi, dinin mübelliği, o dinin pratize ediliş mahalli olarak inanıyoruz. Peygamber'in sünneti Kur'an'a uymaktı. Bize, Kur'an'a aykırı bir şekilde intikal ettirilen sünnet yorumlarını, bu yorumları taşıyan hadisleri de elimizin tersiyle iteriz. Hiç bir hadis, hiç bir sünnet Kur'an'la çalışamaz.

Bu konuda Edip Yüksel kadar, onu eleştiren gelenekçiler de bir çıkmaz içindedirler. E. Yüksel'e karşı koydukları en sağlam (!) dayanakları "vahy-i gayri metlüvv" argümanıdır. Oysa vahyi gayr-i metlüvv tamamen asılsız bir varsayımdır. Bu iddia Kur'an'ın dışında kalır.

Aslında vahyi gayr-i metlüvv tezinin de batınîlikle olan soy bağından bahsetmek mümkünse de bu yazının sınırlarını zorlayacağı için ertelemek durumundayız.

Elbette E. Yüksel'in hadis eleştirisi, Peygamber'in ümmiliği, kadının statüsü gibi konularda isabetli olduğu yerler vardır. Ne var ki hadisleri tamamen, bir ilke gereği olarak reddetmesi bizce kabul edilebilir birşey değildir. Edip Yüksel Reşad Halife'nin sözlerinden (hadislerinden (!) ) hem de bolca yararlanıyorsa; bizim de -güvenilir olması koşuluyla- Peygamber Hz. Muhammed'in (a.s.) sözlerinden yararlanmamıza ne gibi engel olabilir? Biz özellikle hadislerin Kur'an'a arz edilmesini akılla, tarihi v.b. verilerle test edilmesi gerektiğini savunuyoruz.

Namazın kılınış biçimi, okunacak dualar konusunda da tepkisellikten öte, Allah Rasulü'nün kıldığı namazın esprisini yakalamak bizim için önemlidir. Namaz ritmik bir tören (ritüel) olmamalı, içinde Allah'ı çokça düşündüğümüz bir ibadet olmalıdır.

Hülasa, hepimizin Allah'a vereceğimiz çok çetin bir hesabı var. Edip Yüksel de, Reşad Halife de bu çetin hesabı vereceklerdir. Fakat Kur'an'dan ziyade birtakım rivayetlerce çeçevesi çizilen bir dini benimsemiş görünen geleneksel müslümanlar da hesap verecekler! Peygamber'in, "Rabbim, doğrusu kavmim bu Kur'an'ı terkedilmiş tuttular" (25/30) dediği kavmin benzeri olmamak için Kur'an'a dönmek, halihazırdaki din anlayışlarını sorgulamak, Allah'dan başka rabler edinmemenin gayretini göstermek zorundadırlar. Kur'an'ın hidayetine, rehberiyyetine kafamızı ve kalbimizi açmak zorundayız.

* Nitekim Edip Yüksel'in kendisi de 19'culuğun cifircilik olduğunu kabul etmektedir. Bkz. Kur'an En Büyük Mucize, Ahmed Deedat, İst. 1984, s. 45'deki
 

hasan demir

New member
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
92
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
71
Sünnet İnkarcılarının başıedibin iç yüzü -4

Sünnet İnkarcılarının başıedibin iç yüzü -4

ISLAMCI KESIMIN TEPKISINI CEKEN EDIP YUKSEL, KENDISINI "DINSIZLIK"LE SUCLAYANLARI YANITLIYOR: "ATEISTLER AFFEDILIR, ONLAR AFFEDILMEZ"


Yahudiler Musluman'diKuran disi Islam kaynaklarini tumuyle reddeden, "Geleneksel Islam"a yonelttigi radikal elestirilerle simsekleri uzerine ceken din ve felsefe arastirmacisi Edip Yuksel kendisini "laiklik yanlisi" olarak tanimliyor. "Allah yapisi olmayan, uydurma seriat"a siddetle karsi cikiyor. Baskici yonetimlerin, bir "insan haklari beyannamesi" olan Kuran'i asil baglamindan cikardigini savunan Yuksel, Islam'in saldirgan bir din haline donusturulmek istendigini soyluyor. Yedi yildir ABD'de yasayan Yuksel'le, birkac gun icin geldigi Istanbul'da konustuk.

* Sizi "Geleneksel Islam" olarak tanimladiginiz seyden ayiran ne?

YUKSEL- Geleneksel Islam'in, Ortacag Arap kulturunun din halinde kutsallastirilmis ogretisi oldugunu dusunuyorum... Kuran'in disinda bir suru kitap var. Sayisi belli degil. Ben Hadis ve Sunnet'i siddetle savunan bir insandim. Fakat bu tartismanin sonunda baktim ki yavas yavas Hadis'e olan inancim sarsiliyor. Sonunda, 1 Temmuz 1986 gunu, gece boyunca Kuran okudum. Hayatimin en onemli donum noktasidir bu, cok duygulu bir noktadir. Dini sadece Allah'a has kilmaya karar verdim.

Kuran - i Kerim'in 98. sure 5. ayeti der ki "Dini sadece Allah'a has kilin." Bu din Allah'in dinidir. Allah, arti peygamber, arti sahabe, arti alimler, arti alimcikler, arti seyhler, arti seyhcikler dini degildir. Peygamberimiz Muhammed geldigi vakit, o donemde putperestler vardi Mekke'de. Bunlar aslinda bugun bildigimiz sekilde putlara, heykellere tapan insanlar degildi. Bu, mollalarin daha sonraki saptirmasidir. Bunlar Allah'a inanan insanlardi. Mekke'yi tavaf ediyor, hac ediyorlardi. Oruc tutuyor, namaz kiliyorlardi Kuran - i Kerim'e gore. Bununla ilgili tartismalarim var benim.

* Turan Dursun da bunlari soyledi ve olduruldu.

YUKSEL- Ben Turan Dursun'u tumuyle destekliyorum. Kesinlikle namaz Muhammed peygamberle baslamis degildir. Kuran'a gore namaz, hac, oruc, Muhammed peygamberden cok once, Ibrahim peygamberle baslar. Musa da namaz kildi der, Kuran - i Kerim. Muhammed'in bu konuda hicbir katkisi yok. Muhammed peygamber Kuran'i iletti. Ibrahim'in dininin devamiydi Islam. Yani yeni bir dinin kurucusu da degil. Islam'in kurucusu derler, palavradir. Kuran - i Kerim "Ibrahim Musluman'di" der. Yahudiler de Musluman'di. Yani Allah'a ortak kosmamak sartiyla, ruhbanlarini dinin kaynagi kabul etmemek sartiyla, Kuran - i Kerim'in tarifine gore Musa'nin etrafindaki Yahudiler de Musluman'di.

* Araplar Allah'a inaniyor, namaz kiliyor, oruc tutuyor ve Mekke'yi tavaf ediyordu, diyorsunuz. O halde Kuran neden geldi?

YUKSEL- Kuran putperestligi tarif ediyor. Evet, belli donemlerde heykellere tapilmistir. Ibrahim doneminde somut putperestlik vardi. Heykel yaparlardi. Fakat Muhammed doneminde bir soyut putperestlik vardi. Sefaat inanciyla bir dini sinif olusturulmustu. Bir de Allah adina bir suru haramlar icat etmislerdi. Cesitli hayvanlarin etlerini haram kilmislardi; orfler Allah adina yapiliyor ve kutsallastiriliyordu. Allah adina fetvalar veren, haramlar icat eden insanlar Kuran'a gore en zalim insanlardir. Ateistler belki cennete girer, bu insanlar girmez. Cunku Allah adina din uyduruyorlar. Ve "Bu Allah'tandir" diyerek Allah'a en buyuk hakareti yapan insanlar. Ateistlerin en azindan, bunu gercekten samimiyetle soyluyorum, affedilme ihtimalleri vardir. Ama "Muslumanim" deyip de Kur'an disindaki kaynaklari din edinenlerin cok buyuk sorumlulugu olacaktir.

Simdi tabii ki Muhammed peygamberin asil meselesi tevhid inanci; "Allah'tan baskasina kul olmayiniz ve Allah adina kurallar koymayiniz." Muhammed peygamber onlarin temel dayanagi olan muesseseyi siddetle reddedince ve onlarin koyduklari haramlari reddedince, onlarin yonetimleri, inanilirliklari sarsilmaya basladi. Bunun uzerine cihad ilan ettiler. Tekrar ediyorum, cihad ilan ettiler. Bunlarin Muhammed'e karsi yaptiklari savas tamamen din savasidir. Muhammed sonunda kacmak zorunda kaldi. Medine'ye gitti, orada yardim aldi. Bir topluluk olustu. Daha sonra Mekke putperestleri Medine'ye hucum etti. Savunmaya calisti, hendek kazdi. Muhammed'in yaptigi tum savaslar savunmaya yoneliktir. Kuran'a baktiginiz zaman cihadla ilgili, savasla ilgili ayetler vardir. Maalesef Emevi, Abbasi ve Osmanli donemlerinin totaliter yonetimlerine ozenen insanlar ve baskici yonetimlerin olusturdugu dini ogretiler yoluyla, o perspektifle Kuran'a bakan insanlar Islam'i farklilastirmistir. Kur'an'daki baglamindan cikararak, saptirarak; tumuyle saldirgan, insanlara zorla kabul ettirilen, Allah'a veya Kuran'a inanmayanlara savas ilan eden bir din haline donusturmek istemislerdir Islam'i.

Cihad icin cok sik kullanilan bir ayet var: "Yeryuzunde fitne kalmayincaya kadar cihad edin." Bir kere "Cihad edin" demek "Gayret edin" demektir. "Savasin, katledin, gidin oldurun" demek degildir. Ikincisi, burada Allah'in dini sozkonusu. Allah'in dini, ozgurlugu getiren bir dindir. Insan haklarina saygiyi getiren bir dindir. Allah'in dini tumuyle ozgurluk ortaminin -buna laiklik de diyebilirsin- olusturulacagi bir dindir. Ben bunu tam laiklik olarak gormuyorum; federal laik bir sistem.

* Medine sozlesmesinden soz ediyorsunuz.

YUKSEL- Evet. Kendi aralarinda ortak bir sozlesme vardir, anayasa odur.

* Bir gece karar verdikten sonra sizin icin Kuran ve Allah'in dininden baska hicbir sey kalmadigini soyluyorsunuz. Bu anlamda su an peygamber, saygi duyulacak bir insan hayati olmanin otesinde sozleriyle, yaptiklariyla size gore ozel hicbir oneme sahip degil. Aslolan Kuran, oyle mi?

YUKSEL- Evet. Su anda peygamber de, elci de Kuran'dir. Su anda peygamber yok. O zaman bir lider, kurucu bir liderdi. Fakat su anda o yok. Benim onu anip durmamin da bir anlami yok. Bugunku Muslumanlar'a bakarsaniz Allah'in ismini soylerler, fakat tek basina Muhammed deyince rahatsiz olurlar. Illa onun arkasina saygi ifadesi seklinde bir ekleme yaparlar. Cennetin yaraticisi Allah'in kulu olan Muhammed'in isminin tek basina zikredilmesini saygisizlik olarak gorurler de, Allah'in isminin tek basina zikredilmesini hic saygisizlik olarak gormezler.
* "Islamiyet'in sarti bestir" kurali nereden geliyor?

YUKSEL- Sonradan duzenlenme bir sey. Kuran bestir falan demiyor. Mesela insanlara iyi davranmak bir sarttir Kuran'a gore.

* Namaz kac vakit?

YUKSEL- Sunniler'e bakilirsa bes vakit, Sia ise uc vakte besi sigdiriyor. Ben son zamanlara kadar bes vakit kiliyordum. Fakat bazi kisiler bana dedi ki, uc vakit var. Ben Kuran'da bu konuyu detayli incelememistim. Sonra baktim ki Kuran'da uc vakit, net olarak.*
Islam'in bir yonetim bicimi oldugu yaklasimi var ayni zamanda. Islam'i gundelik hayattan cikarip vicdanlara hapsedemezsiniz, deniyor. Gundelik hayati kontrol eden bir sistem ayni zamanda cunku...

YUKSEL- Bence iki yonu de var. Hem Allah'la insan arasinda ve araci kabul etmeyen bir yonu vardir, hem de bir sosyal olusumdur. Fakat bu olusum diger insanlara bunu dayatan, zorlayan bir sey degildir... Turkiye bundan cok uzak. Muslumanlar da, cumhuriyetten beri hukumetleri ellerinde tutan oligarsi veya elit grup da cok uzak. Iki taraf da totaliter, despot bir anlayisla yonetmek istiyor. Kuran - i Kerim bence bir insan haklari beyannamesidir her yonuyle. Ama maalesef bugun Muslumanlar'in "seriat" dedikleri sistem insan haklarini hice sayan bir sistemdir.

* Seriata karsi misiniz?

YUKSEL- Tabii. Kuran'da 42. surenin 21. ayeti seriati muhakeme eder.
* Laik misiniz?

YUKSEL- Tabii, laikim. Harika bir sistem olduguna inaniyorum. Seriatin felaket olacagina inaniyorum. Allah adina insanlara zulmedilmesi olayi... Seriat, Islam'in en temel prensibi olan dinde ve inancta ozgurlugun ihlal edilmesidir. Ve aslinda seriat denen sey Allah yapisi bir seriat degil, tumuyle uydurma bir seriattir.

* Yarin obur gun Fatih'te polisler kilik kiyafet kanununa muhalefetten sakalli, cuppeli ve salvarli insanlari toplamaya baslarsa tepkiniz ne olacak?

YUKSEL- Rezaletin daniskasi olur bu. Ben o insanlarin tavirlarina katilmiyorum. Onlarin tavirlarini cok ilkel bir oykunme, Ortacag'in kilik kiyafetine oykunme olarak goruyorum. Onlara putperest olarak bakiyorum. Fakat kilik kiyafetlerinden dolayi baski gormelerini de, devletin tumuyle totaliter ve despot olmasina delil olarak gorurum... Allah'a hamdolsun, ben Amerika'yi gordum; oradaki toplumun basarisinin en onemli yani fikir ozgurlugudur.

* Dar - ul Harp'e gittiniz ve mutlusunuz...

YUKSEL- Dar - ul Harp degil, orasi Dar - ul Islam
. Baris var, ozgurluk var orada. Suudi Arabistan, Iran Dar - ul Harp'tir. Insanlarin inanclarindan dolayi zulme ugradigi ulkelerdir. Kesinlikle bunun ne Allah'la ne peygamberle ilgisi olamaz.

* Ya Turkiye?

YUKSEL- Turkiye ortada. Ne idugu belirsiz. Aslinda benim Dar - ul Harp diye bir kavramim yok. Seriatcilarin uydurdugu bir kavram bu.
 

hasan demir

New member
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
92
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
71
Sünnet inkarcısı

Sünnet inkarcısı

sünnet inkarcılarının başı olan,hz.Muhammedin son peygamber olduğunu kabul etmeyen ,kendisine vahy geldiğini iddia eden Edip(edepsiz) Yüksel ile ilgili alıntılarımız sürecek.Sahte peygamberin ümmetine duyurulur.
 
Üst Alt