Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dünyaya sırtını dön(ebil)mek

ozkanalbay

New member
Katılım
4 Ara 2006
Mesajlar
103
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Kul Nesîmî’nin yüzyılları eskiten bir dörtlüğü vardır. Şöyle der:


Ben Melâmet hırkasını

Kendim geydim eğnime

Âr u namus şişesini

Taşa çaldım kime ne

Bu dizelerde iki konu dikkat çekicidir. İlki, Melamî hırkasını herkesin kendinin giydiği, ikincisi de ar ve namusun bir sırça denli nazik ve hassas olduğudur.

Melamet kelimesi “kınama, ayıplama, kötüleme, azarlama, kara çalma” gibi anlamlara gelen ve kınanmayı amaç edinen, insanların kınamasına hedef olmak için kasıtlı tavırlar geliştiren sufilerin yolunu işaret eden bir kelime. Her ne kadar Melamiliğin diğer mistik anlayışlar gibi bir tasavvuf yolu olmadığını iddia edenler varsa da (msl. ileri gelen Melamilerden Abdülaziz Mecdi) Melamilik tarih boyunca hemen bütün tasavvuf dünyasını etkilemiş, Kalenderîlik, Haydarîlik, Mevlevîlik, Bektaşîlik, Hamzavîlik gibi tarikatların öğretileri arasında önemli bir yer tutmuştur.



Gerçekten de tasavvufta insan Melamet hırkasını ancak kendi iradesi ve arzusuyla giyebilir. Bugüne kadar nefsinin meşru arzularına başkalarının dayatmalarıyla son verebilmiş insan yoktur. Ta ki içte tutuşan bir aşk ateşiyle ihtiraslarını terk edebilsin, hırslarını dizginlesin.

Melamet hırkasını bir kere eğnine (omuzuna) giydikten sonra da insanın gözünden dünyalık her şey ve hatta dünyanın kendisi sıfır derecesinde silinir, masiva ilgileri kopar ve varlığı elinin tersiyle iter. Öyle ki filanca şöyle düşünecek, falanca böyle diyecek, bu ayıp sayılacak, şu bana paye verecek şan kazandıracak vs. endişeler birden yok olur. Bu mahviyetkârlık ile de sufi, mecazen ar ve namus şişesini taşa çalıverir, gerçek Sevgili yolunda dünya sevgilerini ve sevgililerini terk eder. Hatta bu terk ediş birilerinin hoşuna gitmeyip hakkında kötü sözler söyleseler ve namusuna dil uzatsalar bile. Değil mi ki Sevgili gerçeği zaten biliyor ve görüyor, artık halkın söylediğinin veya ayıplamasının pek önemi yok; bilakis o yolda derece elde etmeye bir vasıta olduğu için de önemlidir. Herkesin kınadığı, kovduğu, ayıpladığı, azarladığı bir kişi elbette en zalim kullarını bile kapısından asla kovmayan yüce Yaratıcı’ya daha fazla yaklaşacaktır.

Bunun için bir Melami daima “El arpa biz saman; el yahşı biz yaman” diyegelmiş, “Mal Melameti örter” diye de mala mülke boş vermiştir. Kuruluş çağında mistik bir hayat felsefesi olarak yaptıkları hayırları gizleyen ama kabahatlerini ortaya dökmeye çalışan bu insanlar maamafih daha sonraları çizgiyi aşıp beleşçiliğe dadanmış, hatta “Mal Melameti örter” sözünü “Mal sahibi olanların ayıpları görünmez olur!” biçiminde yorumlamaya başlamışlardır. Tac, hırka, tekke, zaviye, ayin gibi sufilerin şekille ilgili bağlarından uzak olan bu Melami dervişleri kendilerini “kayıttan azade zikir ve fikir sahibi” olarak tanıtırlarsa da zaman zaman kınanma uğruna yaptıkları şeylerin tasvib olunması mümkün değildir. Buna karşın İsmail Maşukî bir şiirinde,

Terk edip nâm u nişanı

Giy Melamet hırkasını

Bu Melamet hırkasında

Nice sultan gizlidir

diyerek gerçek bir Melamî’nin şanı ve şöhreti terk edip çıplak bedenine giydiği bir hırkanın bazan nice sultandan daha büyük bir saadete eriştireceğini vurgular.

İmdi, gerçek âşıklardır ki, aşk yolunda her türlü kınanmayı göze alabilir, bu uğurda aşağılanmayı, kınanmayı umursamazlar. O gerçek âşıklar piyasadan çekilince yerlerini dönem dönem beleşçi Kalenderîler, düğün dernek gezgincisi ışıklar, aşa konup ense yapmak isteyen hayran abdallar, tîğ u teber şâh–ı merdân kallaşlar, ense tokat ağızda lokma yeniçeriler, bohem hayatından hoşlanan rind–meşrep ayyaşlar, dünyanın anasını satmış rindler sıra ile dünyada melameti yaşattılar. Galiba şimdi de onları, gitar çalarak büyük kentlerin sokaklarında modern dilencilik yapan hippiler temsil ediyor. Bir farkla ki Melamilerde fikir ve zikir vardı, bizimkiler ise eski Melamilere rahmet okutuyorlar.

Allah eski Melamilere rahmet eylesin.

Tarihin Dipnotları

Kanuni’den Ebussuud’a:

Mes’ele:

Dırahtı sarmış olsaydı karınca

Ziyan var mı karıncayı kırınca

El–cevab:

Yarın divanına Hakk’ın varınca

Süleyman’dan alır hakkın karınca

(dıraht: ağaç)

Berceste

Meydana geldi na’ş–ı rakîb–i nemîme–sâz

Kıldım huzûr–ı kalb ile ömrümde bir namaz

Dedikoducu rakibin ölüsünü gördüm de nihayet ömrümde huzur–ı kalb ile bir namaz kıldım. (Zavallı âşık, rakîp sevgiliye yaklaşır korkusuyla ömrü boyunca kendini namaza verememiş. Mübalağanın da bu kadarına aferin!)

İskender PALA
 
Üst Alt