Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dünyaya Kapılmanın Mekruhluğu

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Rasûlullah (s.a.), gayrimüslim âdetlerine, onların kendilerini dünya lezzetlerine kaptırmada aşırılığa düştüklerini görmüş ve bunun üzerine böyle bir hayat tarzına temel teşkil edecek belli başlı şeyleri haram kılmış, daha alt mertebede kalan şeyleri ise mekruh saymıştır. Zira o, böyle bir hayat tarzının, âhiret hayatını unutmaya, dünya hayatına daha fazla bel bağlamaya götürmekte olduğunu görmüştür.
Böyle bir hayat tarzına temel teşkil eden şeylerden biri, giyim kuşamda aşırılıktır. Bu, Acemlerin en büyük himmetlerinden ve öğünç kaynaklarından olagelmiştir. Giyim kuşamda aşırılık çeşitli şekillerde kendisini gösterir.


Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Giyim Kuşamda Aşırılık:

İsbâl yani elbiseyi gereğinden fazla uzun tutmak. Giyim kuşamda gözetilen maksatlar Örtünme ve güzel görünmedir. Elbi*seyi gereğinden fazla uzun tutma, böyle bir amacı gerçekleştirmez; tamamen çalım satmak ve zenginlik gösterisi yapmak vb. anlamı taşır. Güzel görünme, ancak insan bedenine müsavi olan miktarla olur; fazlası caiz olmaz. Bu konuda Rasûlullah (s.a.) şöyle buyur*muştur:
"Mü'minin izârı baldırının yarısına kadar olur. Topukla*rının biraz üzerinde olmasında da bir beis yoktur. Topuklardan aşağıda olması halinde ise o cehennemdedir. Kim izarını böbürlene bobürlene sürürse Allah Teâlâ onun yüzüne bakmaz.
2. Aşın yumuşak ve lüks kumaşlardan giyinmek: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "İpeği dünyada giyen, kıyamet gününde giyemez. Bunun hikmeti, içki hakkında zikrettiklerimizin aynısıdır. Rasûlullah (s.a.), bu meyanda ipek, dîbâc (ince ve ibrişim ipekli), Kass ipeklisi giymeyi, ipekli eğer minderini, kırmızıya bo*yanmış elbiseyi yasaklamış, iki ya da üç parmaklık kadarına mü-sade etmiştir. Çünkü bu kadarcığına giyinme denmez ve muhte*melen buna ihtiyaç da bulunabilir.Rasûlullah (s.a.), Zübeyr (r.a.) ve Abdurrahman'a (r.a.), kendilerinde bulunan kaşıntı (uyuz) sebebiyle ipek gömlek giymelerine izin vermiştir. Çünkü bu hal*de onunla sefahat hayatı değil de şifa kastolunmaktadır.
3. Dikkat çekici ve gösteriş için olan renklerle boyanmış elbi*seler giyilmesi. Rasûlullah (s.a.), sarıyla ve zaferanla boyanmış el*biselerin giyilmesini yasaklamış ve şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz bu, cehennem ehlinin giysisindendir. "Dikkat edin! Erkeğin kokusu, raihadır; rengi yoktur, kadı*nın kokusu ise renktir; raihası yoktur.


Giyim Kuşam İle İlgili Farklı Hadislerin Telifi:


Konu ile ilgili hadisler arasında ilk bakışta farklılık var gibi*dir. Bunlardan bazıları şöyledir:
"Giyimde sadelik imandandır.
"Kim dünyada iken şöhret elbisesi giyerse, Allah Teâlâ ona kıyamet gününde rezillik elbisesi giydirir.
"Kim tevazu için güzel elbise giyinmeyi terkederse, Allah Teâlâ ona şeref elbisesi giydirir.
Diğer bazıları ise şu doğrultudadır:
"Şüphesiz Allah Teâlâ, nimetinin eserini kulunun üzerinde görmeyi sever.
Saçı başı dağınık, pejmürde bir halde olan bir adam görünce şöyle buyurmuştur: "Şu, başının dağınıklığını toplayacak bir şey bulamaz mı ki?!" Üzerinde kirli bir elbise bulunan hakkında da: "Şu, elbisesini yıkayacak bir şey bulamıyor mu?"buyurmuştur.
Yine O Şöyle Buyurmuştur:
"Allah sana mal verdiği zaman, Allah'ın sana olan nimet ve kereminin eseri üzerinde görünsün!
Bu iki grup hadisler arasında çelişki yoktur; çünkü ortada as*lında iki farklı şey vardır ve bunlar ilk bakışta birbirine karışmak*tadır. Bunlardan biri güzel ve istenilmekte, diğeri ise çirkin görül*mekte ve yasaklanmaktadır.
Güzel görülen ve istenilen şey, cimriliğe kaçmamaktır. Bu ise insanların mevki ve durumlarına göre değişir. Hükümdarlar hak*kında cimrilik sayılan bir davranış, fakir kimseler için israf olabi*lir. Keza istenilen şey, medeniyetten uzak, hayvanlara benzer bir hayat yaşayan kimselerin hayat tarzlarından uzaklaşmak, temiz olmak ve güzel olan itiyatlar edinmektir.
Kötü olan ve yerilen giyim kuşam tarzı ise tekelîüfe kaçmak, ona buna çalım satmak, fakir fukaranın kalbini kırmak gibi davra*nışlardır. Birazcık düşünülecek olursa hadislerin lâfızlarında bu manalara işaretler olduğu görülecektir.
Âhirette ecrin sebebi; nefsi, üstünlük taslama, caka satma gi*bi dürtülere tabi olmaktan menetmedir; yoksa bizatihi sade (pejmürde) giyim değildir.


Ziynet Eşyalarında Aşırılık:


Giyim kuşamda aşırılığa kaçan davranışlardan biri de ziy*net eşyalarında ifrata gitmektir. Konu ile ilgili iki esas vardır:
i. Acemlerin birbirlerine karşı Övündükleri ziynet eşyası al*tındır. Bununla süslenmenin meşru olması, dünya hayatına fazla*ca dalma gibi bir sonuca götürür. Gümüş ise böyle değildir. İşte bu noktadan hareketle Rasûlullah (s.a.), altınla süslenmeyi haram kılmış ve şöyle buyurmuştur: "Ancak siz gümüşe bakın; onunla oy*nayın!
ii. Kadınların ziynete olan ihtiyacı kocalarını kendilerine cezbetmeleri için- daha çoktur; bu onlar için fıtrî bir ihtiyaçtır. Bu yüzden Arap Acem her ulusta kadınlar, erkeklere nisbetle da*ha çok süslenirler. Bu yüzden ziynet konusunda onlar için, erkek*lere nisbetle daha müsamahalı davranılması gerekmiştir. Bu esas*tan hareketle Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"Altın ve ipek, ümmetimden kadınlara helâl, erkeklere haram kılındı.
Bir adamın elinde gördüğü altın yüzük hakkında şöyle buyur*muştur:
"Biriniz ateşten bir kora yöneliyor da onu eline koyuyor. Rasûlullah (s.a.), -Özellikle de, aynı zamanda mühür olarak kullanma durumunda olan yetkililer için olmak üzere- gümüşten yüzük edinmeyi mubah kılmıştır. Altından ve demirden yüzük edi*nen kimseye tepkisini gösteren Rasûlullah (s.a.), "Peki neden yü*zük edineyim?" şeklindeki bir soruya: "Gümüşten yüzük edin ve onu bir miskala ulaştırma!şeklinde cevap vermiştir. Kadınla*rın yekpare büyük parça altından takı edinmelerini yasaklamıştır. O şöyle buyurmuştur:
"Kim sevdiğini, ateşten bir halka ile çevrelemek isterse, ona altından bir halka yapsın! Rasûlullah (s.a.), aynı üslup üzere boyun halkası (tauk) ve bileziği de zikretmiştir. Altın gerdanlık, altın halka küpe, altın zincir hakkında da açık beyanda bulunmuş*tur.
Rasûlullah (s.a.) bu hükmün gerekçesini şu ifadelerinde be*yan etmiştir:
"Ey kadınlar cemaati! Takı edinmek için gümüş sizin için ye*terli değil mi?! Sizden herhangi bir kadın altından takı edinir ve onu gösterirse, muhakkak onunla azap görür.
Ümmü Seleme'nin (r.a.) altın paralardan yapılmış takısı var*dı. Öyle anlaşılıyor ki o, tek parça halinde değildi. Rasûlullah'ın (s.a.), altının kadınlar için helâl olduğunu söylemesi mutlak an*lamda olmayıp, kısmen ve belirli kalıplar içinde olmakla kayıtlıdır.
Bu, konu ile ilgili hadislerin ortaya koyduğu bir sonuçtur ve hadisler arasında bir çelişki de yoktur. Konu ile ilgili fukahânın görüşleri malûmdur. İşin içyüzünü en iyi Allah bilir.


Saç Sakal:


Saç ile süslenme: İnsanlar saç konusunda farklı farklı yak*laşımlara sahipti. Mecûsîler sakallarını tıraş eder, bıyıklarını uza*tırlardı. Peygamberler sünneti ise, bunun aksi doğrultusunda idi. Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"Müşriklere muhalefet edin; sakalı uzatın, bıyıkları iyice kı*saltın!


Giyim Kuşamda Ve Süslenmede Orta Yol:


Bazı insanlar pejmürdelikten, müptezellikten, kötü görünüm*den hoşlanırlar, güzel görünmeyi, süslenmeyi sevmezlerdi. Bazı insanlar da süslenmede aşırılığa kaçarlar ve bunu öğünç vesilesi sa*yarlar ve böylece insanları hor görürler. Bu itibarla onların bu yaklaşımlarını tümden kale almamak ve onların yaklaşımlarını reddetmek, şer'î maksatlardan biri olacaktır. Çünkü şeriatların oluşmasında temel teşkil eden şey, iki aşırı uç arasında itidali bulmak, her iki maslahatı da birden gerçekleştirmeye çalışmaktır.

Kısmî Saç Tıraşı:


Rasûlullah (s.a.), başın bir kısmım tıraş edip bir kısmını bı*rakmayı yasaklamıştır.
Yasağın sırrı, bu halin şeytan işine benzer olması, bir tür müsle sayılmasıdır. Bu, normalde insanların kötü göreceği bir iş*tir; ancak tabiîliğini yitirmiş nefisler onu itiyat edinebilir.
Rasûlullah (s.a.), saçı olanların, ona ikram etmesini yani iyi bakmasını emretmiş öbür taraftan her gün değil de gün aşırı taramlmasını istemiş ve böylece ifrat ve tefrit arası orta bir yo*lun tutulmasını istemiştir.

Kadınlara Haram Olan Süslenme Şekilleri:

Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"Allah Teâlâ, dövme yapan kadınlara, dövme yaptıran kadın*lara, yüzünden tüyleri yolan kadınlara, güzellik için dişlerini dör-püleyip seyreten kadınlara, Allah'ın yarattığını değiştiren kadınla*ra lanet etsin!
Rasûlullah (s.a.) keza erkeklerden kadınlara benzemeye çalı*şanları, kadınlardan da erkeklere benzemeye çalışanları lânetlemiştir.
Bu konuda asıl olan şudur: Allah Teâlâ her tür ve sınıfı ken*dine has özelliklerin zuhuru için farklı yaratmıştır. Meselâ erkek*lerin sakalının olması, kadınların hareketlerinin şuh ve eğelenceye meyyal olması gibi. Bir gerekçeden dolayı daha baştan bu özellik*leri gerektiren mana, bizzat onların zıtlarmın mekruhluğunu da gerektirmektedir. Bu yüzden hoşnut ve razı olunan şey, her tür ve sınıfın, kendi fıtratının gereği üzere kalmasıdır. Yaratılışı değiştir*meye kalkışmak da laneti mucip bir davranış olmuştur. Rasûlullah'm (s.a.), katır elde etmek için ata eşek çekilmesini mekruh gör*mesinin sebebi budur.

Ziynet Çeşitleri:

Bazı ziynet şekilleri de vardır ki, tabiî yapının işini güçlendi*rici, ona bir hazırlık olucu ya da ona işlerlik kazandırıcı bir mahi*yet arzeder; sürme çekmek ve taranmak gibi. Bu türden olan ziy*net müstehaptır.
Bazı ziynet türleri de vardır ki tabiî yapının işine zıt düşer; insanın, hayvanlara benzer bir hal almaya, tabiî yapısının gerek*tirmediği bir özelliği aksettirmek için tekellüfe girmeye kalkışması gibi. Bunlar hoş karşılanmayan davranışlardır ve eğer insan, fıtra*tı ile baş başa kalacak olsa, bunu bir tür müsle kabul eder.


Resim Ve Tasvir:


Aşırılıklardan bir diğeri elbiselerde, duvarlarda ve örtüler*de tasvirler bulundurmaktır. Rasûlullah (s.a.) bunu da yasakla*mıştır.

Yasağın mihverini iki mana oluşturmaktadır:
i. Bunun bir tür sefahat görüntüsü ve ziynet olması. İnsanlar bu tür sanat eserleriyle övünürler ve bu uğurda çok büyük miktar*da inallar harcarlardı. Bu haliye ipek gibi oluyordu. Bu mana, ağaç vb. gibi manzara resimlerinde de vardır.
ii. Suretlerle içli dışlı olmak, bunun meşruluğuna hükmet*mek ve böylece ona rağbet göstermek, putlara tapınma kapısını aralar, onu teşvik eder, onları ehline hatırlatır. Pek çok taife ara*sında putataparlık hep böyle böyle başlamıştır. Bu mana, sadece canlı resimleri için söz konusudur. Bu yüzden ağaç durumunda ol*ması için heykellerin kafasının koparılmasını emretmiştir. Ağaç gibi manzara resimleri yapmanın fesadı nisbeten daha azdır.
Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "içinde suret bulunan eve melek girmez.
"Her ressam cehennemdedir. Allah ona yaptığı her suret kar*şılığı bir can verecek ve ona cehennemde azap edecektir.
"Bir kimse dünyada bir suret yaparsa, kıyamet gününde ona ruh üflemesi emrolunur. Ama üfleyemez.
Tasvircilikte, putçuluk manası vardır. Mele-i a'lâ sakinleri ilâhî bir sâikle putlara ve putataparlara gazap ve lanette bulunur*lar. Bu durum, meleklerin tasvirlerden nefret etmesini gerektirir. Kıyamet gününde insanlar amelleriyle haşrolunduğu zaman, res*samın ameli, kendi içinde tasvir ettiği ve ameliyle ona benzetmeye çalıştığı timsaller halinde temessül eder. Çünkü ameline en yakın olan şey budur. Ona benzetme çabası ve bu konuda bütün gayreti*ni ortaya koyması ise, onlara ruh üflemekle yükümlü tutulması şeklinde temessül edecektir; fakat bir türlü üfleyemeyecek, bu yol*la azap görecektir.


Eğlence:

Sefahat hayatının tezahürlerinden bir diğeri eğlencelerle meşgul olmaktır. Bunlar, nefsi dünya ve âhiret düşüncesinden alı-koyon, boş yere vakitleri öldüren şeylerdir; çalgı âletleri, satranç oyunu, güvercin uçurma, (horoz döğüşü gibi) hayvanları birbirine kışkırtma vb. gibi şeylerdir. İnsan kendisini bu gibi şeylere kaptır*dığı zaman yiyeceğini, içeceğini, ihtiyaçlarını unutur; hatta öyle olur sıkışır, tuvalete gitmek için oyunun başından bir türlü kalk*maz. Eğer bu gibi şeylerle meşguliyet normal kabul edilecek olsa, insanlar üretimden kesilir ve şehir/ülke üzerine yük halini alırlar, nefislerini ıslâh için gerekli yollara tevessül etmezler.


Düğün Ve Benzeri Durumlarda Şarkı Söylemek Ve Tef Çalmak Mubahtır:


Bil ki: Düğün ve benzeri durumlarda şarkı söylemek ve tef çalmak Arap Acem bütün uluslarda âdetti; gidişat böyle idi. Bu, içinde bulunulan neşe ve sevinç halinin bir gereği oluyordu. Dola*yısıyla bu, eğlence kabilinden sayılmıyordu. Eğlencelikte kıstas, Rasûlullah (s.a.) zamanında Hicaz'da ve mamur beldelerde mevcut bulunan şeylerdi; matlup bulunan neşe ve sevinç belirtisi olarak yapılan şeyler değildi. Çalgı âletleri gibi.


Tavla Ve Benzeri Diğer Oyunlar:


Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"Kim tavla oynarsa, Allah'a ve Rasûlullah'a (s.a.) isyan etmiş olur.
"Her kim tavla oynarsa, elini domuz eti ve domuz kanıyla bo*yamış gibi olur.
"Ümmetimden bazı kavimler olacak; onlar yasak olan cinsel ilişkileri, ipeği, içkiyi ve çalgı âletlerini helâl sayacaklar.
"Nikâhı ilân edin ve onu def çalarak duyurun!"


Eğlence İki Türlüdür:


i. Haram olan eğlenceler: Bunlar çalgı âletleri icra edilerek yapılan eğlencelerdir.
ii. Mubah olan eğlenceler: Bunlar da, düğün ve benzeri se*vinç halini dışa vurmayı gerektiren durumlarda tef çalmak, şarkı söylemek gibi şeylerdir.
Hıdâ mubahtır. Hıdâ, aslında develeri sürerken onları hareketlendirmek için tempo tutmak demektir. Burada kastedilen ise belli bir nağme ve ezgi ile söylenen marşlardır. Bunlar insanı ha*rekete geçiren şeylerdendir; eğlenceler gibi uyuşturan bir mahiyeti yoktur.
Ok atmak, at eğitmek, mızrak atmak... gibi talim mahiyetin*deki oyunlar, aslında bir oyun olmayıp, şer'î bir maksadın gerçek*leştirilmesini amaçlayan eğitim faaliyetlerinden sayılır. Nitekim Habeşliier, Rasûlullah'ın (s.a.) huzurunda mescidde kılıç kalkan oyunu oynamışlar ve Rasûlullah {s.a.) da onları seyretmiştir.
Rasûlullah (s.a.), bir güvercin peşinde koşan bir adam hak*kında: "Bir şeytan, bir şeytan peşinde koşturuyor!" buyurmuştur.
Rasûlullah (s.a.) hayvanların kızıştırılarak birbirine düşürül*mesini de yasaklamıştır.

Gereğinden Fazla Binek Ve Ev Eşyası Edinmek:


Bir diğeri pek çok sayıda binek hayvanı ve ev eşyası edin*mektir. Bunlardan maksat ihtiyaçların karşılanması olmayıp, in*sanlara karşı gösterişte bulunmak, onlara çalım satmaktır. Rasû*lullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"Erkek için bir döşek, karısı için bir döşek. Üçüncüsü misafir için, dördüncüsü de şeytan içindir.
"Şeytanlar için develer olur, şeytanlar için evler olur. Hadisin ravîsi Ebû Hureyre şöyle demiştir:
"Şeytanlar için olan develeri gördüm; sizden biriniz cins be*sili develeriyle birlikte yola çıkar, üzerlerine binili de değildir. Bu halde iken yolda kalmış bir kardeşine rastlar da onu devesine bin*dirmez. Şeytan evlerini ise henüz görmedim.

Köpek Beslemek:


Cahiliye döneminde insanlar köpek beslemeye çok düşkün*düler. Köpek, meleklerin hoşlanmadığı, kendisinden eza duyduğu lânetli bir hayvandır. Çünkü köpeğin -kertiş (sâm abraş) hakkın*da söylediğimiz gibi bir tür şeytanlığı vardır. Bu yüzden Rasû*lullah (s.a.) köpek beslenmesini haram kılmış ve şöyle buyurmuş*tur:
"Kim bir köpek edinirse -davar köpeği, av köpeği, ziraat kö*peği hariç- her gün ecrinden bir kırat noksanlaşır.İki kı*rat eksileceği rivayeti de vardır.
Maymun ve domuz da aynen köpek hükmündedir.
Ecrinden her gün bir ya da iki kırat eksilmesinin hikmeti şu*dur: Köpek beslenmesi, insanın melekî gücünü zaafa uğratır, hayvanı gücünü güçlendirir. Kırat, misal kabilinden söylenmiştir ve bununla az ceza kastedilmiştir. Bu itibarla bir kırat ya da iki kırat rivayetleri arasında bir çelişki yoktur.

Bina Yapma Yarışı:

Bir diğeri yüksek binalar yapma yarışına girmek, evleri nakışlamak, yaldızlamak gibi davranışlardır. İnsanlar bu konuda son derece aşırı gidiyorlar, büyük külfetler altına giriyorlar, muaz*zam miktarda mallar harcıyorlardı. Rasûlullah (s.a.) bunu, kötü bir şey olduğunu önemle belirterek ortadan kaldırmak istemiştir. Bu meyanda şöyle buyurmuştur:
"Mü'min, yaptığı her türlü harcamadan dolayı ecir kazanır; şu toprağa yaptığı harcamalar hariç.

"Her bina, sahibi Üzerine bir vebaldir; zarurî olanı müstesna, zarurî olanı müstesna.
"Hiçbir velinin -ya da nebinin- süslü püslü bir eve girmesi doğru olmaz,
"Allah bize taşları, toprakları giydirmemizi emretmedi.
 
Üst Alt