Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dünya Bir Islam Birligine Muhtaç

Katılım
14 May 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
DÜNYA BİR "İSLAM BİRLİĞİ"NE MUHTAÇ
11 Eylül 2001'deki terör eylemleri, dünyanın siyasi ve stratejik dengelerini tamamen değiştiren bir dönüm noktasıydı. Bu nedenle bazı yorumcular siyasi anlamda 21. yüzyılın 11 Eylül'le başladığını belirtmekteler. Geçtiğimiz 20. yüzyıla şekil veren en önemli fikri unsur, ideolojiler ve ideolojiler arasındaki ilişkilerdi. 21. yüzyıla ise medeniyetler, inançlar ve onların arasındaki ilişki yön verecektir.

Bazıları medeniyetler ve inançlar arasındaki bu ilişkinin "çatışma" temelli olacağını iddia ediyorlar. Oysa olması gereken ve bizim temenni ettiğimiz tablo, inançlar ve medeniyetler arasında barış ve dostluğun hakim olmasıdır. Bir Müslüman olarak bize bu konuda yol gösteren kaynak Kuran'dır. Allah Kuran'da insanlar arasındaki farklılıkların bir "tanışma" vesilesi olması gerektiğini bildirmiştir:

Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

Allah bir diğer ayetinde ise, Müslümanlara, Kitap Ehli'ne, yani Yahudi ve Hıristiyanlara iyilikle davranmalarını emretmektedir:

İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehline en güzel olan bir tarzın dışında karşılık vermeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46)

Dolayısıyla Müslümanların yeryüzündeki farklı insan gruplarına hoşgörü ile yaklaşması ve tüm bu farklı gruplar arasında barış ve karşılıklı tolerans sağlanacak bir dünya düzeni kurulması için çaba göstermeleri gerekir. Tüm insanları İslam'a davet etmek elbetteki bir Müslümanın başta gelen görevlerinden biridir. Ama bu davete icabet etsinler veya etmesinler, tüm insanlara karşı adalet ve iyilikle davranılması şarttır. Allah'ın "Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz..." (Ali İmran Suresi, 110) ayetinde buyurduğu gibi, Müslümanlar tüm insanların iyiliğini hedeflemelidirler.

Ancak 11 Eylül ve sonrasının ortaya koyduğu önemli bir problem vardır: İslam adına ortaya çıkan, oysaki İslam'ın özünü kavramaktan çok uzak olan bazı insanlar, "insanların iyiliği" için değil insanlara azap vermek için çaba harcamaktadırlar. Masum insanlara karşı düzenledikleri saldırılarla İslam'ın yasakladığı en büyük günahlardan birini işlemekte, yani "yeryüzünde fitne" çıkarmaktadırlar. Kullandıkları vahşi yöntemler, öfkeli ve saldırgan söylemler ile, İslam adına İslam'a tamamen ters bir ahlak yapısı göstermektedirler. Bu yüzden de dünyadaki 1 milyardan fazla Müslümanı gereksiz ve haksız bir zan altında bırakmaktadırlar.

Dini çarpık yorumlayan, din adına ortaya çıkarak terör uygulayan bu gibi kişilerin varlığına Kuran'da da dikkat çekilmiştir. (Ali İmran Suresi, 7; Neml Suresi, 48-49) Allah, cehaletleri nedeniyle dinin özündeki güzel ahlakı kavrayamayan, sert tabiatları nedeniyle "inkar ve nifak" bakımından şiddetli olan kimselerin varlığına da işaret etmiş ve bu konuda Müslümanları uyarmıştır. (Tevbe Suresi, 47; Hucurat Suresi, 14) Nitekim İslam tarihinde de bu gibi cahil ve bağnaz kimselerin (örneğin Haşhaşiler ve Haricilerin) din adına teröre başvurarak yeryüzünde fitne çıkardıklarının örnekleri görülmüştür.

Dolayısıyla bu gerçekten önemli bir meseledir ve çözülmesi gerekir. Çözülmesi için de İslam dünyasının bu gibi çarpık akımlardan kurtarılması, hurafelerden ve aşırılıklardan arındırılmış, Kuran'a dayalı bir İslam anlayışı ile yeniden eğitilmesi, büyük alim İmam Gazali'nin ifadesiyle "ihya edilmesi" gerekmektedir.

ABD Stratejisindeki Sorunlar

Bu meseleyi kısmen de olsa Batılılar, özellikle 11 Eylül saldırılarının hedefi olan ABD de fark etmiş durumdadır. Bu nedenle de ABD yönetimi, önümüzdeki 10-15 yıllık dönemde "İslam dünyasını düzenleme" gibi bir strateji içine girmiştir. Ancak bu stratejide iki önemli sorun vardır:

1) ABD Askeri Yöntemleri Tercih Etmemelidir:

Afganistan'da yürütülen operasyon, bir askeri müdahaleler devri başlatmıştır ve bunun daha da süreceği anlaşılmaktadır. Yaklaşan Irak savaşı, bunun en önemli örneğidir. Bazı yorumculara göre ABD'nin askeri müdahaleleri Irak'tan sonra diğer Ortadoğu ülkelerine de yönelecektir. Oysa bu yöntem hem Amerika'nın umduğu sonucu meydana getirmez hem de pek çok masum insanın hayatına mal olur. Askeri yöntemler, ister istemez Müslüman kitlelerde "İslam'a karşı savaş" olarak algılanmaya başlayacak, bu da gerilimin ve çatışmanın dozunu daha da artıracaktır.

ABD yönetimi "teröre karşı savaş" verecekse, bunu asıl olarak fikri düzeyde yürütmelidir. Terör, elle tutulur somut bir düşman değil, bir takım insanların kapıldıkları yanlış fikirler sonucunda başvurdukları bir yöntemdir. Yönteme karşı savaşılmaz, bu yöntemi kullanan güce karşı savaşılır. Bu güç bir fikir olduğuna göre de, bunun fikri düzeyde yenilmesi gereklidir. Terörü doğuran ideoloji ve psikoloji ortadan kaldırılmalı, teröre yol açan yanlış din anlayışlarının yerine insanlara Kuran'a dayalı gerçek din öğretilmelidir.

2) ABD Sorunu "Dışarıdan" Halletmeye Çalışmamalıdır:

Üstte açıkladığımız yöntem, ABD'nin sorunu "dışarıdan" halletmeye çalışmasının da yerinde olmadığını göstermektedir. Sorun İslam'ın bir takım insanlar tarafından yanlış anlaşılması veya çarpıtılmasından doğduğuna göre, çözüm İslam dünyasının içinden gelmelidir. İslam'ın doğru anlaşılması ve İslam'ı yanlış anlayıp uygulayanların bundan men edilmesi, Müslümanlar tarafından yapılabilecek bir iştir. ABD'nin bu konuda izlemesi gereken politika, İslam dünyasının içinden gelecek bir çözümü desteklemesi, bunun yolunu açmasıdır.

Amerikan yaklaşımının bu yönde şekillenmesi, hem ABD, hem İslam dünyası hem de tüm dünya açısından çok daha hayırlı olacaktır. Bunun aksini savunanlar, dünyayı bir kan gölüne doğru sürüklüyor olabileceklerini hesaba katarak bir kez daha düşünmelidirler. Dahası ABD yönetimi, bir takım artniyetli güç merkezlerinin bu konudaki yanlış telkinlerine de itibar etmeme konusunda dikkatli olmalıdır. Sözkonusu güç merkezleri, İslam'ı bir din ve medeniyet olarak "düşman" sayan, Batı ile İslam dünyaları arasında kanlı bir savaş yaşanmasını şiddetle arzu eden bazı ideologlar ve stratejistlerdir. Bunlar, ABD yönetiminin terörle mücadele politikasını ısrarla "İslam'la mücadele" gibi göstermek ve sonuçta da o hale getirmek çabası içindedirler. Başta Başkan Bush olmak üzere Amerikan yönetiminin söz konusu "Batı-İslam savaşı" senaryolarını kesin biçimde reddeden sağduyulu açıklamaları, 11 Eylül'den bu yana olumlu sonuçlar vermiştir. Ancak bu açıklamaların uygulanan politikalara da yön verdiğinin dünya kamuoyu tarafından fark edilecek şekilde belirginleşmesi gerekmektedir.

İslam Birliği Nasıl Olmalı?

"Teröre karşı mücadele"nin asıl olarak fikri boyutta yürütülmesi ve bunun da İslam dünyasının içinden gelmesi gerektiğine göre, ne yapılmalıdır?

Bu soruya cevap vermeden önce, son bir noktayı daha belirtmek gerekir: İslam dünyasının parçalanmışlığı. Bugün İslam dünyasının dört bir yanında birbirinden son derece farklı dini yorumlar, görüşler ve modeller hakimdir. Neyin gerçekten İslam'a uygun neyin de aykırı olduğunu belirleyecek, bu konuda dünya müslümanlarının geneline yön verecek merkezi bir otorite yoktur. Katoliklerin Vatikan'ı, Ortodoks Hıristiyanların Patrikhaneleri vardır, ama İslam dünyasında dini bir birlik ve merkez bulunmamaktadır.

Oysa İslam'ın özünde böylesine bir dağınıklık ve başıboşluk değil, birlik vardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) vefatının ardından, İslam dünyası hep Hilafet makamı tarafından yönlendirilmiş, bu makam müslümanların dini konulardaki yol göstericisi olmuştur.

Günümüzde de İslam dünyasının tümüne yol gösterecek merkezi bir otorite kurulabilir. Nitekim Allah Kuran'da müslümanlara "emir sahiplerine" itaat etmelerini emretmektedir (Nisa Suresi, 59); bu emir sahibinin nasıl belirleneceği [örneğin saltanat, atama veya halkoyuyla] konusu ise, çağın şartlarına göre değişebilir. Bu doğrultuda, demokratik esaslara ve hukukun üstünlüğü prensibine dayanan merkezi bir İslami otoritenin ve bir "İslam Birliği"nin kurulması mümkündür.

Sözkonusu İslam Birliği;

1) İslam dünyasının tümüne hitap edebilmeli, dolayısıyla en temel İslami değerlere ve esaslara dayanmalı, belirli bir mezhebin veya tarikatın temsilcisi olmamalıdır.
2) İnsan haklarına, demokrasiye, serbest girişimciliğe destek vermeli, İslam dünyasının ekonomik, kültürel ve bilimsel yönden kalkınmasını temel hedef olarak belirlemelidir.
3) Diğer ülkeler ve medeniyetlerle son derece barışçıl ve uyumlu ilişkiler kurmalı, kitle imha silahlarının kontrolü, terörizm, uluslararası suç, çevre gibi konularda uluslararası topluluk ve Birleşmiş Milletler ile işbirliği yapmalıdır.
4) İslam dünyasındaki azınlıkların (örneğin Yahudi ve Hıristiyanların) ve İslam ülkelerine gelen yabancıların haklarının korunması, kendilerine güvenlik sağlanması ve saygı gösterilmesi gibi konuları öncelikli olarak ele almalı, dinlerarası diyalog ve işbirliğine önem vermelidir.
5) Filistin, Keşmir, Moro gibi, Müslümanlar ile Müslüman olmayan halkları karşı karşıya getiren sorunlara; her iki taraf için de bazı kazançlar ve bazı tavizler öngören, adil ve barışçıl çözümler getirilmesine önem vermelidir. Hem Müslümanların haklarını savunmalı hem de söz konusu sorunların, İslam dünyasındaki bazı radikal unsurlar tarafından çözümsüzlüğe itilmesine mani olmalıdır.

İslam dünyasının böylesine akılcı, sağduyulu ve adil bir liderliğe kavuşması, hem bugün pek çok sorunla karşı karşıya bulunan 1.2 milyar Müslüman için, hem de dünyanın tüm diğer insanları için çok hayırlı olacaktır. Dünya, bugün bu birliğe muhtaçtır. Müslümanlar, peygamberimiz Hz. Muhammed'in devrinden bu yana, insanlığa; akıl, bilim, düşünce, sanat, kültür, medeniyet gibi alanlarda öncülük etmiş, "insanların hayrı"na dev eserler ortaya koymuşlarır. Avrupa Ortaçağ'ın karanlığında iken, dünyaya bilimi, akılcılığı, tıbbı, sanatı, temizliği ve diğer pek çok hasleti Müslümanlar öğretmiştir. Kuran'ın nurundan ve hikmetinden kaynaklanan bu İslami yükselişi tekrar başlatmak için de, geçmişte olduğu gibi bugün de Müslümanların Kuran ahlakını temel alan bir yol göstericiliğe ihtiyaçları vardır.

Bu proje nasıl hayata geçirilebilir? Bu konuda tüm İslam ülkelerinin yanında Türkiye'ye büyük bir rol düşmektedir. Çünkü Türkiye, sözünü ettiğimiz manada bir İslam Birliği'ni kurmuş ve 5 yüzyıldan fazla bir süre başarıyla idare etmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısıdır. Bu sorumluluğu tekrar üstlenebilecek bir toplumsal altyapıya ve devlet geleneğine sahiptir. Dahası Türkiye, İslam dünyasının Batı ile ilişkileri en gelişmiş ülkesidir ki, bu Batı ile İslam dünyasındaki sorunların çözümünde arabuluculuk yapabilmesine olanak sağlar. Türkiye'nin tarihsel olarak hoşgörülü ve mutedil bir anlayışa sahip olması; Türkiye'nin İslam dünyasında dar bir mezhebi değil, dünya müslümanlarının büyük çoğunluğunun izlediği Ehli Sünnet inancını temsil etmesi de, önemli bir noktadır.

Son olarak belirtmek gerekir ki, burada belirtilen çözümün ivedilikle hayata geçirilmesi son derece önemlidir. Çünkü İslam dünyası ile Batı arasında bir "medeniyetler çatışması" tehlikesi her geçen gün büyümektedir. Irak Savaşı kapıdadır ve eğer durum değişmezse onu yeni savaşlar izleyecektir. Bunların pek çok masum insanın hayatına mal olması kaçınılmazdır. İslam ve Müslümanlar hakkındaki bazı yanlış anlama ve önyargılar devam etmekte, ve bu, Batılı ülkelerde yaşayan Müslümanlar için bir takım sıkıntılar doğurmaktadır. Batılılar ise, terörizm kabusu nedeniyle sürekli tedirgin yaşamakta, kendi ülkelerinde güvenlikten mahrum kalmaktadırlar. Tüm bu sıkıntıları ortadan kaldıracak bir çözüme çok acil olarak ihtiyaç vardır.

Çözüm ise tüm bu sorunları barışçı ve kalıcı bir biçimde çözecek bir İslam Birliği'nin kurulmasındadır.


HARUN YAHYA
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Allah, cehaletleri nedeniyle dinin özündeki güzel ahlakı kavrayamayan, sert tabiatları nedeniyle "inkar ve nifak" bakımından şiddetli olan kimselerin varlığına da işaret etmiş ve bu konuda Müslümanları uyarmıştır. (Tevbe Suresi, 47; Hucurat Suresi, 14)

Bütün makalenin kısa bir özeti bu Ayet-i Kerim'e de gizli..Emeğinize sağlık!..

''Eğer onlar da sizin içinizde (sefere) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacak ve sizi fitneye düşürmek için aranızda koşuşturacaklardı. Aranızda onları dinleyecek kişiler de vardı. Allah zalimleri hakkıyla bilendir.''(Tevbe suresi 47)

''Bedevîler "inandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz ama "İslâm olduk." deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.''(hucurat suresi 14)
 
Katılım
14 May 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
SADECE AYET-İ KERİMELERİ VERİP KENARA ÇEKİLMEKTENSE; MESELEYE FARKLI PERSPEKTİFLERDEN BAKARAK;MESELE İÇERİSİNDE DÜGÜMLENİP KALMIŞ SORUNUN ÇÖZÜME KAVUŞMASINDA,BU MESELE İLE ALAKALI FİKRİ TEMAYÜLLERİN DOGRU BİR İSTİKAMET İZLEYEBİLMESİNDE BİRAZCIKTA OLSA KATKI SAĞLAYABİLMENİN ŞAHSIMCA DAHA İSABETLİ OLDUGU GÖRÜŞÜNDEYİM!...
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
SADECE AYET-İ KERİMELERİ VERİP KENARA ÇEKİLMEKTENSE; MESELEYE FARKLI PERSPEKTİFLERDEN BAKARAK;MESELE İÇERİSİNDE DÜGÜMLENİP KALMIŞ SORUNUN ÇÖZÜME KAVUŞMASINDA,BU MESELE İLE ALAKALI FİKRİ TEMAYÜLLERİN DOGRU BİR İSTİKAMET İZLEYEBİLMESİNDE BİRAZCIKTA OLSA KATKI SAĞLAYABİLMENİN ŞAHSIMCA DAHA İSABETLİ OLDUGU GÖRÜŞÜNDEYİM!...

Sizin Harun Yahya'nın sitesinden kopyala yapıştır yaptığınız konuyu sonuna kadar okudum ve diğer arkadaşlar için özet olması bakımından iki ayeti kerimeyi örnek verdim..Burda ''Dil susar Kur'an konuşur'' değerli kardeşim..Ama illaki benim görüşümü bilmek istiyorsanız buyrun!


1) ABD Askeri Yöntemleri Tercih Etmemelidir:

Afganistan'da yürütülen operasyon, bir askeri müdahaleler devri başlatmıştır ve bunun daha da süreceği anlaşılmaktadır. Yaklaşan Irak savaşı, bunun en önemli örneğidir.

Şu anda Irak savaşı başlamıştır ve bizde içindeyiz malesef..binlerce masum insan katledilmiştir ve hala da katledilmeye devam ediyor...Yıllardır ABD'nin staretejisi her zaman aynı doğrultudadır..''Kendisine başkaldıran hükümeti alaşağı etmek,iç kaosa yol açmak(mezhep çatışmaları),petrol ve toprak üzerinden pay sahibi olmaktır.''

Öyle bir pozisyonun içine girdikki miting alanlarında toplanan binlerce insan İslam Birliği adı altında yapılabilecek olan bütün faaliyetleri Türkiye adına yerle bir ediyorlar..Miting alanlarından yansıyan manzaraya karşı diğer islam ülkelerinin tavrı bu birleşmenin önünü kesiyor..İslam ülkelerinin yegane sorunu dini toplumsal özverileriyle yaşamamalarıdır..Kendi kabuğuna çekilip ibadetini yapan insan sayısı ne kadar azalırsa birleşme o kadar kuvvetlenir..Selametle!..
 
Katılım
14 May 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Sizin Harun Yahya'nın sitesinden kopyala yapıştır yaptığınız konuyu sonuna kadar okudum

bakın bu yazıyı eklemişsiniz yazının bize ait oldugunu iddia etmedik ya da yazının başına ve ya sonuna rumuzumuzu eklemedik bu bir!...


ikincisi sadece harun yahya degil hangi islami makaleci ya da genel islami yazar olursa olsun bütün islami meselelerdeki yazmış oldukları makale ve diger yazıları mesele ile alakalı ayet ve varsa hadisi şeriflere ters düşmemelidir. Yazının müsbet olması bakımından!... Aksi Halde O tarzda bir yazı Nefsanidir!...

Ve Aynı zamanda Türkiye geneline yayınını ulaştıran GENÇ BİRİKİM isminde bir İslami dergide bize ait makaleler yayınlanmıştır!...

Gerekirse Onlarıda Ekleriz Forumlarda,Uygun Olan Yerlere!...Mesele Sizin, Bizim ve ya Falancanın Kalemi Meselesi Degil!...

Mesele yazılan ya da şu an Bizim Eklemiş Oldugumuz Gibi Başka bir kalemin yazdıgı yazıları forumlarda uygun yerlere ekleyerek kardeşlerimizin istifade edebilmelerine pozitif vesile olabilmektir!....
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
SADECE AYET-İ KERİMELERİ VERİP KENARA ÇEKİLMEKTENSE; MESELEYE FARKLI PERSPEKTİFLERDEN BAKARAK;MESELE İÇERİSİNDE DÜGÜMLENİP KALMIŞ SORUNUN ÇÖZÜME KAVUŞMASINDA,BU MESELE İLE ALAKALI FİKRİ TEMAYÜLLERİN DOGRU BİR İSTİKAMET İZLEYEBİLMESİNDE BİRAZCIKTA OLSA KATKI SAĞLAYABİLMENİN ŞAHSIMCA DAHA İSABETLİ OLDUGU GÖRÜŞÜNDEYİM!...

Eğer siz bana ayeti kerimeyi verip kenara çekiliyosunuz deme tasarruvuna sahipseniz, o halde buraya kendi fikirleriniz doğrultusunda bir konu açıp o konu üzerinden tartışmaya katılmamızı sağlamalısınız..
 
Katılım
14 May 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Eğer siz bana ayeti kerimeyi verip kenara çekiliyosunuz deme tasarruvuna sahipseniz, o halde buraya kendi fikirleriniz doğrultusunda bir konu açıp o konu üzerinden tartışmaya katılmamızı sağlamalısınız..



AYETİ VERİP KENARA ÇEKİLMEK TASARRUFU; ŞAHSIMIN,SİZİN NE DE HİÇ BİR KİMSENİN TEKELİNDE DEGİLDİR!...

DEMEKKİ BU YAZI ŞAHSİ KAANATİMCE İSABET VE İVEDİLİK BAKIMINDAN ELZEM OLARAK DÜŞÜNÜLMÜŞ Kİ BU ALINTI YAZIYI EKLEMİŞİZ SİZ RAHAT OLABİLİRSİNİZ KARDEŞİM BİZ İSABET OLDUKÇA KENDİMİZE AİT MAKALE VE YAZILARDA EKLERİZ İNŞAALLAH!...
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

Osmanlı İmparatorluğunun birer rüknü olan, 28 ülke Osmanlıyı özlüyor. Her uluslar arası konferansta bu ülkelerden gelenler Osmanlı ne zaman diriliyor? Ne zaman geliyor? Osmanlı olmadan birleşme olmaz diyorlar. Herkeste bir Osmanlı beklentisi var.
Bu ülke hangi Türklere ait?
Tacik Türklerine mi?
Kırgız Türklerine mi?
Azeri Türklerine mi?
Kazak Türklerine mi?
Bütün Türklere ait.
Bütünü temsil eden kim? Osmanlı değil mi?
Osmanlı Türkiyesi, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkesiyle, Pomağıyla, Arabıyla, bütün ırklarıyla artık parçalanmayacak bir bütün değil mi? Osmanlı, ırk ve din ayırımına asla geçit vermeyen, bütün milletlerin, bütün etnik toplulukların, bütün dinlerin bir mozayığı değil miydi? Osmanlı UFUKLARIN EFENDİSİ değil miydi? Osmanlıyı Osmanlı yapan Kurandaki İslamı yaşayan Ahi Evran ve Bacıyani Rum dini grupları değil miydi? Gerçek Yeniçeriler, bütün esnaf, bütün zanaatkarlar tasavvuftan değil miydi? İlmiye sınıfının büyük kısmı da aynı tasavvufi hayatı yaşamadılar mı?
Herkes bu ülkenin dirilmesini bekliyor. Nasıl oluyor da Osmanlı, bütün bu 28 ülkenin, Asyadaki Türk ülkelerinin, diğer gönüllü Asya ülkelerinin başına geçebilecekken, defaatle kovulduğu Avrupa Birliğinin kuyruğundan ayrılmıyor?
Çok mu zor dördüncü Süper Güç olarak dünya arenasında, Osmanlıyı seven ve güvenenlerle birlikte layık olduğu onurlu yeri almak?
Üçüncü dünya savaşı yaklaşmıştır. Türkiye istese de istemese de bu harbe katılmak zorunda bırakılacaktır.
Son yıllarda Türkiyenin birlikte olduğu ülkelerin çıkar savaşlarının, Türkiyeye neye mal olduğunu hesaplamak o kadar güç mü? Şu anda petrol haritasındaki bölgenin tamamiyle işgal altında olduğu Sinan Aygün kardeşimiz tarafından ispat edilmedi mi?
Türkiye kalkınmak için hiçbir yabancı sermayeye ve ülkeye muhtaç değildir. Bankalarla ekonomi arasındaki para nehirlerinin sadece %10unun yatırımlarda kullanılması Türkiyeyi şimdikinin 2,5 katı hızla kalkındıracak seviyededir. Bankaların para kaynaklarında asla azalma olmaz, risk oluşmaz. Çünkü hergün bankalardan çıkarak ekonomide kullanılan para akşama kadar tekrar bankalara geri dönmektedir. Ama tüketim harcamalarında kullanılarak. Bankalar yatırımlara ortak olurlarsa, kredilerden çok daha yüksek geliri mutlaka elde ederler. Mesele bankalara dönen paranın yatırım oluşturarak bankalara geri dönmesidir. Ekonomik seferberliğin çözümü buradadır.
 

ihlas03

New member
Katılım
13 May 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
izmir
Arkadaşlar bu mesele çok uzun uzadıya tartısılması gereken bi meseledir.Fakat sadece şunu söylecem kurtuluş savaşında ingiliz safında bize kurşun sıkan araplar değil midir?Milliyetçiyim fakat ırkçı değilim ırkçılık yapanların karşısındayım.TÜRK'ÜN TÜRK'TEN BAŞKA DOSTU YOKTUR!Tarih bunu söyler!!
 

hanif_bir_kul

New member
Katılım
22 Mar 2007
Mesajlar
182
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
64
Tüm Tağutlar Red Edilmedikçe Hayatlarimizdan Müslümanlarin Birliğinden Söz Edilemez.....müslümanlarin Zaten Birlik Gibi Bi Dertleri Yok Eğer Sadece Kurani Rehber Edinmişseler....
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

1,5 islam alemi bir halife tayin etmedikçe asla felaha ve kurtuluşa eremez şu kör gözler bir görebilse şu basiretsiz kalpler bir idrak edebilse
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

Allah bozduğuna yaptırırmış hilafeti ingilizler bozdu şimdi rusya ve kızıl çin ortak askeri manevralar yapıyor batı dünyası kendine taraftar toplamak için türk islam birliğini tesis etmeye çalışıyor bunun içinde halifeliği telkin ediyor bazı müslümanlarda bunun altında oyun arıyor komplo teorileri üretiyor kardeşim Allah herşeye kaadirdir O herşeye bir sebep yaratır olayları dizayn eden Odur esas mesele türk-islam birliği ise buna yardım eden yahudi de olsa coni de olsa netice Hayırlı mı değilmi? ona bakmak lazım
 

tarikay

New member
Katılım
6 Şub 2005
Mesajlar
93
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
..

..

islam birliğini istemeyenlerin müslümanım diye geçinmeleri tamamen şeytanın telkinlerinin esiri olan zavalılar kalplerinde zeyg(eğrilik),maraz(hastalık) olanlardır
Hac Suresi 53. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, iki kısım insandan bahsediyor.
1. Kalpleri hasta olanlar, kalplerinde maraz olanlar.
2. Kalplerinde maraz olmayanlar.
Dikkat edilirse, her ikisi de kalpleri zikirsizlikten ve ilimsizlikten kasiyet bağlamış, kararmış ve sertleşmiş insanlar. Allah’ın yoluna girmeyen bu insanlar, cahiliyetleri sebebiyle Allah’ın yoluna girmeleri gerektiğini de bilmiyorlar. Bilmeyenlerden kalplerinde maraz olmayan insanları, Allahû Tealâ seçiyor. İşte o seçtikleri, Hac Suresinin 53. âyet-i kerimesinde “ kalplerinde maraz olanlar ” olarak vasıflandırdığı insanların dışındakilerdir. Allahû Tealâ, onların kalplerine ihbat koyarak mutlaka Sıratı Mustakîm’e ulaştıracağını, bir sonraki âyet-i kerimede açıklıyor. Kim bu insanlar? Bu insanlar, Allah’ın hidayetine lâyık olan insanlardır. Allahû Tealâ: “Onlar irşad makamının söylediklerinin Hakk’tan inen sözler olduğunu idrak etsinler diye kalplerine ihbat koyduklarımızdır.” buyuruyor.
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
FIRKALARA TÂBî OLMAK
"Ve lekad saddaka aleyhim ibliysü zannehü fettebe'ûhü illâ feriykan minelmü'miniyn." Sebe-20
"Şeytan kıyamet günü insanlara olan vaadini yerine getirdi. Müminleri oluşturan bir fırka hariç bütün fırkalar şeytana kul oldular."
Şeytana kul olmaksa insanı mutlaka cehenneme götüren bir olgu bilindiği gibi. Kaç fırka olduğu soruluyor Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e O'da 73 fırka diye cevap veriyor. Demek ki fırka sayısı 73. İşte bu 73 fırkadan acaba Allahû Teala’nın indinde kaç tanesi kurtulacak? Sadece bir tanesi. Müminleri oluşturan bir tek fırka. 73 fırkanın içinde demek ki vahdetin sahibi olan, birliğin sahibi olan bir tek fırka var, müminler. Öyleyse kimler bunlar? Biraz evvel söylediğimiz Enam suresinin 153. âyet-i kerimesinde Allahû Teala şöyle buyuruyor:
"Ve enne hâzâ sırâtıymüstekıy men fettebiûh, ve lâ tettebi'ûssübüle feteferreka biküm an sebiylih, zâliküm vassâküm bihî le'alleküm tettekuûn." En'am-153
İşte muhakkakki bu Sırat-ı Müstakiym’dir. Ona tâbî olun. (O yolun üzerinde bulunun) diğer yollara (fırkalara) tâbî olmayın ki onlar sizi Allah'ın yolundan (Sırat-ı Müstakiym’den) ayırırlar. İşte bu Allah'ın vasiyetidir (emridir) ki bununla (bu yolla) takva sahibi olasınız.

Öyleyse gene fırkalardan bahsediyor Allahû Teala. Yani ayrılıklardan birbirinden farklı yollardan... Her farklı yol, kim hangi yolda olursa olsun bir farklı yol söz konusuysa bunun Sırat-ı Müstakiym ile irtibatına dikkatle bakmak gerekir. Eğer insan A tarikatında değilde B tarikatindaysa, tasavvufun C kanadın da değilde F kanadındaysa netice değişmez. Bu kişi bulunduğu dergâhdan mutlaka Sırat-ı Müstakiym’e ulaşacağı cihetle hiçbir şekilde Sırat-ı Müstakiym’in dışında değildir.
Öyleyse bu kişi vahdet üzeredir. Ama eğer insanlar bu Allah'a ulaştıran sebillerin dışında herhangi bir fırkaya mensupsa o takdirde o kişinin Sırat-ı Müstakiym’in üzerinde olması mümkün değildir. Öyleyse o Sırat-ı Müstakiym’den sapmış bir kişidir. İşte o kişi vahdet üzere değildir. Öyleyse Allahû Teala’nın emrettiği şey bütün insanların Sırat-ı Müstakiym üzerinde olmasıysa bu asıldır. Vahdetin ise temeli Sırat-ı Müstakiym’in üzerinde olmaktır.
Öyleyse ne kadar çok tasavvuf camiası olursa olsun, ne kadar çok tarikat camiası olursa olsun bunların hepsi Sırat-ı Müstakiym’in üzerindedir. Ve Sırat-ı Müstakiym üzerinde olan bu insanlar da vahdet akidesinin gerçek sahipleridir. Çünkü onlar 14 asır evvel yaşanan İslâmı yaşıyorlar. Bilindiği gibi 14 asır evvel bütün sahabe Sırat-ı Müstakiym’e çağırıyorlardı.
"Kul hâzihî sebiyliy ed'û ilallahi alâ basıyretin ene ve menittebe'aniy." Yusuf-108
Habibim deki ben ve bana tabî olanların hepsinin, görerek Allah'a çağırdığımız yol işte bu yoldur (Sırat-ı Müstakiym’dir).
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Biz gönüllerde şu üç dusturu filizlendirmeliyiz,Tevhid,ihlas,uhuvvet;mevzulara bunlarla bakanlar asla ayrılık oluşturmazlar,diye düşünüyoruz.
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

1.5 milyarı birleştirmekten bahsediyoruz gel gelelim forumda bazı sivriler var onlar birleşmek hoşgörü fikire saygı dan yoksun sadece cahilce muhalefet ve düşmanlıktan yanalar bunların kalpleri bozuk kimseler

Hac Suresi 53. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, iki kısım insandan bahsediyor.
1. Kalpleri hasta olanlar, kalplerinde maraz olanlar.
2. Kalplerinde maraz olmayanlar.
Dikkat edilirse, her ikisi de kalpleri zikirsizlikten ve ilimsizlikten kasiyet bağlamış, kararmış ve sertleşmiş insanlar. Allah’ın yoluna girmeyen bu insanlar, cahiliyetleri sebebiyle Allah’ın yoluna girmeleri gerektiğini de bilmiyorlar. Bilmeyenlerden kalplerinde maraz olmayan insanları, Allahû Tealâ seçiyor. İşte o seçtikleri, Hac Suresinin 53. âyet-i kerimesinde “ kalplerinde maraz olanlar ” olarak vasıflandırdığı insanların dışındakilerdir. Allahû Tealâ, onların kalplerine ihbat koyarak mutlaka Sıratı Mustakîm’e ulaştıracağını, bir sonraki âyet-i kerimede açıklıyor. Kim bu insanlar? Bu insanlar, Allah’ın hidayetine lâyık olan insanlardır. Allahû Tealâ: “Onlar irşad makamının söylediklerinin Hakk’tan inen sözler olduğunu idrak etsinler diye kalplerine ihbat koyduklarımızdır.” buyuruyor.
22/HAC-53: “Li yec’ale mâ yulkış şeytânu fitneten lillezîne fî kulûbihim maradun vel kâsiyeti kulûbuhum, ve innaz zâlimîne lefî şikâkın baîd(in).”
Allah’ın şeytanın fitnesine müsaade etmesi, kalpleri kasiyet bağlamış (kararmış ve katılaşmış) olanlara ve (bu sebeple) kalpleri hasta olanlara şeytanın ilka ettiği şeyi bir imtihan kılmak içindir. Ve şüphesiz zalimler uzak bir ayrılık içindedirler.
22/HAC-54: “Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(in).”
Ve kendilerine ilim verilenler onun Rabbinden bir hak olduğunu bilsinler diye ve ona inansınlar diye onların kalplerine ihbat konmuştur. Muhakkak ki Allah âmenû olanları Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.

Bütün insanların kalpleri başlangıçta kasitundur. Hem kararmıştır, hem de sertleşmiştir. Onların Allah’ın yolunda neler yapılması lâzımgeldiğinden de haberleri yoktur. Ama buna rağmen bir kısmı başkalarına kötülük için yaşamıyor, başkaları kendilerine kötülük ettiği zaman onlar da sık sık mukabele ediyorlar. Kısas uyguluyorlar ama kendilerine birşey yapmayanlara da bir kötülük etmek istikâmetinde herhangi bir standartta bir talebin sahibi değiller. Bu insanlar Allah’ın seçtikleridir. Kalplerinde başkalarına karşı, başlangıçta kin olmayan insanlar, nefret olmayan insanlar kendilerine bir kötülüğü dokunmayan bir insana özellikle kötülük etmek için yaşamayan insanlar, hedefleri bu olmayan insanlar. Allah’ın seçimine lâyık insanların özelliklerini bu şekilde açıklamak gerekir.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Yazinizdaki "BIRLIK" cagrisina uymamak Cahilliktir diye düsünüyorum.Ama icrik olarak tabiki elestiri yapilacak o kadar yer varki ben sadece bir bölümü icin kendi fikrimi yazmak istiyorum;

Bu soruya cevap vermeden önce, son bir noktayı daha belirtmek gerekir: İslam dünyasının parçalanmışlığı. Bugün İslam dünyasının dört bir yanında birbirinden son derece farklı dini yorumlar, görüşler ve modeller hakimdir. Neyin gerçekten İslam'a uygun neyin de aykırı olduğunu belirleyecek, bu konuda dünya müslümanlarının geneline yön verecek merkezi bir otorite yoktur. Katoliklerin Vatikan'ı, Ortodoks Hıristiyanların Patrikhaneleri vardır, ama İslam dünyasında dini bir birlik ve merkez bulunmamaktadır.

Oysa İslam'ın özünde böylesine bir dağınıklık ve başıboşluk değil, birlik vardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) vefatının ardından, İslam dünyası hep Hilafet makamı tarafından yönlendirilmiş, bu makam müslümanların dini konulardaki yol göstericisi olmuştur.


Bakiniz iste burasi cok enteresan Merkezi otorite denilen yer.Nedenide Bu dinin sahibi tek hüküm vericisi var ve elimizde olan bu egriyle dogruyu ayiran Kelimullah varken insanlarin(kullarin)yapacagi bir otorite merkezi ne yapabilir?Bence Alemlerin Rabbinin yerinemi hüküm verecek,yoksa yeni eklermi yapacak......Hayir bence birligin tek yolu Furkana dönüstür..Bütün yorumlari görüsleri ve modelleri bir tarafa birakip,Allahin Kitabinda "BIRLIK" olmaliyiz...Yoksa illaki bir merkezi yönetim lazim degildir.Devlet yönetimi bir federasyon veya Islam birligi adi altinda bir kurulus kurulur askeri siyasi yönden yönlendirecek olan ama bir Ruhban merkezi cok tehlikeli ve Kitabta bunu yapan Ehli kitab yerilmistir...

Ikinci kisimsa gercegi yansitmiyor.Resul Muhammed den sonraki dönemde sadece 30 yil hilafet olmus ondan sonra Saltanat gecmistir...Kesinlikle hilafet yoktur....
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

metin bey o fikirleriniz sadece sizin hüsnü kuruntunuz ve hezeyanlarınızdır komplo teorisi üretmekten başka birşey değildir günümüzde bu tür teoriler çoğunlukta

40/MU'MİN-56
İnnellezîne yucâdilûne fî âyâtillâhi bi gayri sultânin etâhum in fî sudûrihim illâ kibrun mâ hum bi bâligîh(bâligîhi), festeiz billâh(billâhi), innehu huves semîul basîr(basîru).
[ Muhakkak ki, kendilerine gelmiş bir sultan (delil) olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücâdele edenlerin sinelerinde sadece, (Allah'a) ulaşamayacakları bir kibir vardır. Artık Allah'a sığın, muhakkak ki O, en iyi işiten ve görendir

Rahman 33
Yâ ma'şerel cinni vel insi inisteta'tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân
Ey insan ve cin topluluğu! İçinizden hanginiz, şu göklerin çapını aşabilir (de Allah'a ulaşabilir?) Hiçbiriniz yapamazsınız; ancak bir sultanla

17/İSRA-80: Ve kul rabbi edhılnî mudhale sıdkın ve ahricnî muhrece sıdkın vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ(nasîren).
Ve de ki: “Rabbim beni sıdk ile dahil et ve beni sıdk ile çıkar. Ve bana senin katından (gizli ilminden) bir yardımcı sultan kıl.”

Burada Allah’ın gizli ilminin sahibi kılınan sultan denilen kişi;Her devirde Allah'ın Resulleri arasından birini seçip görevlendirdiği Devrin İmamıdır
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
metin bey o fikirleriniz sadece sizin hüsnü kuruntunuz ve hezeyanlarınızdır komplo teorisi üretmekten başka birşey değildir günümüzde bu tür teoriler çoğunlukta

40/MU'MİN-56
İnnellezîne yucâdilûne fî âyâtillâhi bi gayri sultânin etâhum in fî sudûrihim illâ kibrun mâ hum bi bâligîh(bâligîhi), festeiz billâh(billâhi), innehu huves semîul basîr(basîru).
[ Muhakkak ki, kendilerine gelmiş bir sultan (delil) olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücâdele edenlerin sinelerinde sadece, (Allah'a) ulaşamayacakları bir kibir vardır. Artık Allah'a sığın, muhakkak ki O, en iyi işiten ve görendir

Rahman 33
Yâ ma'şerel cinni vel insi inisteta'tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân
Ey insan ve cin topluluğu! İçinizden hanginiz, şu göklerin çapını aşabilir (de Allah'a ulaşabilir?) Hiçbiriniz yapamazsınız; ancak bir sultanla

17/İSRA-80: Ve kul rabbi edhılnî mudhale sıdkın ve ahricnî muhrece sıdkın vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ(nasîren).
Ve de ki: “Rabbim beni sıdk ile dahil et ve beni sıdk ile çıkar. Ve bana senin katından (gizli ilminden) bir yardımcı sultan kıl.”

Burada Allah’ın gizli ilminin sahibi kılınan sultan denilen kişi;Her devirde Allah'ın Resulleri arasından birini seçip görevlendirdiği Devrin İmamıdır



Hangi Teori sizin cinni tagutunuzun hezeyanlarıni saymammi?Yani Allah ayetlerini sadece bir kac kulami teslim etti?

Allah’ın gizli ilminin sahibi kılınan sultan

Eger bu iddia dogruysa kardesim zaten Islam toplumunun %99,9999999 u din den meshul degildir.Insan anlamadigi dine neden tabii olsun?Atmasin söylede Tagutuna simdi parantez parantez Kurandan baska her seye benzettigi yetmedi birde Vahy aldigini söyledi sen su Vahyden yazda feyz alsin insanlar he?Cünki biliyorsun Alemlerin Rabbi Ariyada Vahy(Ilham) yapar bir senin tagudunada Cinler yapmistir....
 
Üst Alt