Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Duanın Kabulünü İstemede Acele Edilmemelidir

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Duanın Kabulünü İstemede Acele Edilmemelidir


Ubâde İbni´s-Sâmit´den (Radıyallahu Tealâ Anh) yapılan rivayetde Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: Allah Tealâ´-ya yeryüzünde duâ eden hiç bir müslüman yoktur ki, onun istediğini Al­lah ona vermesin. Yahut ondan istediğinin karşılığı kadar kötülüğü kal-

- dırır; günah şey istemedikçe yahut silâ-i rahmi kesmeyi dilemedikçe, Ce­maat içinden bir adam şöyle dedi: O zaman biz çok duâ ederiz. Peygam­ber (s.a.v): Allah´ın ihsanı çok daha fazladır.[23]

El-Hâkim Ebu Abdullah bu hadisi Sahihayne dayanarak Müstedrek´-inde Ebu Said El-Hudri´den rivayet etmiş ve ona şunu ilâve etmiştir: "Ya­hut ona istediğinin karşılığını ahirette verir."

Ebû Hüreyre´den (Radıyallahu Tealâ Anh) yapılan rivayetde peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz acele edip: Duâ ettim de, duam kabul edilmedi, demedikçe, onun duası kabul edilir."[24]


kimya-i saadet
 

elinalemi

New member
Katılım
17 Haz 2009
Mesajlar
4
Tepkime puanı
4
Puanları
0
güleceğim

güleceğim

tanrı vardır bunu biliyorum deistler gibi ama peygamberler ve vahiyler veya mucizeleri inanmak istiyorum cennet cehennemide inanmak istiyorum ama tanrı nerde neden çok ihtiyacım olduğu zaman yanımda olmadı veya doğru ile yanlış arasında çelişkiye düştüğümde nerdeydi tanrı bizi yanlız bıraktı ve sonra böyle yaparsanız cennet böyle yaparsanız cehenneme gireceksiniz dedi peki şu an kime güvenerek böyle dedi. deistim ölünce toprak olacağım ama buradaki görevim dünyayı korumak ve benden sonra gelecek insanlara huzurlu güvenilir bir ortam sağlamak...
 

istanbluerdem

New member
Katılım
28 Ara 2007
Mesajlar
887
Tepkime puanı
168
Puanları
0
Konum
hayatýn ýcýnden
Öncelikle teşekküre aldanma yanlışlıkla oldu neyse konumuz bu diğil diyorsun ki peygamberlere vahiylere inanmak istiyorum mucizelerine inanmak istiyorum Kur'anı Kerimi Aç oku orada her şey yazıyor.Tövbe haşa Allah nerde neden yanımda değil diyorsun oysa rabbimiz her zaman yanımızda her zaman bizi görüyor her şeyi biliyor sen şimdi diyorsun ki neden beni yalnız bıraktı bu içinde bulunduğumuz dünya hayat tamamen bir imtihan her ne olursa olsun şükret haline bu söylediklerin tartışılamaz bir konu.

Peygamberlere ve mucizelerine inanmıyorum diyorsun Buna en güzel örnek Hz.Musa ve Firavun olur diye düşünüyorum.


(Allah Teâlâ'nin, dört büyük kitaptan biri olan Tevrat'i verdigi ve yeryüzünde dinini teblig edip, hakim kilmasi için gönderdigi Ulu'l-Azm* peygamberlerden biri. Hz. ibrahim (a.s)'in soyundan olup, israilogullarinin akidelerini islah etmek ve onlari Allah Teâlâ'nin diledigi nizama kavusturmakla görevlendirilmisti. Küfürle mücadelesi Kur'ân-i Kerim'de uzun uzun anlatilmaktadir.
Hz. Adem (a.s)'den, Rasulullah (s.a.s)'e kadar pek çok peygamber gelmistir. Bu peygamberler, gönderildikleri kavimleri, Allah Teâlâ'ya iman etmeye çagirmislar; bu yolda kâfirlerle savasmislar, yasadiklari diyarlardan çikarilmislar; ezilmisler, hor görülmüsler ve hatta öldürülmüslerdir.

Hz. Musa (a.s)'nin Firavun ile olan kissasi, Kur'an'in bazi sûrelerinde çesitli üslûplarda ve teferruatli olarak anlatilmistir. Firavun ve ordusunun Kizildeniz'de bogulmalari olayindan sonra, israilogullari ile ilgili kissasina da genisçe yer verilmistir.
Musa (a.s)'nin Firavun ile olan mücadelesi, bir sahsin bir kralla, bir peygamberin sadece büyük bir zorba ile olan mücadelesinden ibaret degildir. Bilâkis bu hak ile bâtil'in çatismasi, Rahman'in ordusu ile seytanin ordusunun kaçinilmaz savasidir. Aslinda hak ile bâtil arasindaki bu savas, insanoglunun yaratilisindan, insanlari islah etmek üzere nebîler ve rasullerin hayat sahnesine çikmasindan beri devam edegelmektedir.

Sapiklik ve bâtil, daima iblis ve onun ordusu tarafindan temsil edilmis, imana, tevhide, peygamberlige, kisaca Hakka sürekli meydan okumustur. Fakat kazanan daima Hak olmustur. Allah Teâlâ söyle buyuruyor: "Muhakkak ki Biz peygamberlerimizi ve iman edenleri hem dünya hayatinda, hem de meleklerin sahid olacagi günde muzaffer kilacagiz" (el-Mü'min, 40/51).
Hz. Musa (a.s)'da gönderildigi kavmi cehalet ve sapiklik içerisinde buldu. Onlari Hakka davet etti, yurdundan çikarildi, savasti ve sonunda Allah Teâlâ'nin izniyle kazandi.

Firavun, saltanati sirasinda israilogullarina çok kötü eziyetlerde bulundu; onlari köle yapti, en çirkin ve adî islerde çalistirdi. Allah Teâlâ, israilogullarini bu sikintidan, azgin Firavun'un serrinden, zulüm ve taskinliklarindan kurtarmak için Hz. Musa (a.s)'yi gönderdi.
Sa'lebî, Kisas-i Enbiya'sinda imam Suddî'den; Firavun'un bir rüya gördügünü, korkup kederlendigini naklediyor. Rüyasinda Kudüs tarafindan gelen bir ates gördü. Bu ates, Misir'a kadar uzanip, Firavun'un evlerini yakti. Fakat sadece Kipti'lere zarar verdi, israilogullari ise kurtuldular. Uyaninca hemen kâhin ve müneccimlerden rüyayi tabir etmelerini istedi. Onlar dediler ki; "israilogullari içinden bir çocuk dünyaya gelecek, Misirlilarin helâkina ve senin kralliginin yok olmasina sebep olacak. Dogacagi zaman da iyice yaklasti."
Bu haber üzerine telaslanan Firavun, israilogullarin'dan dogan bütün erkek çocuklarin öldürülmesini emretti. Kur'ân-i Kerim'de bu olay söyle anlatiliyor: "Firavun, memleketin basina geçti ve halki firkalara ayirdi. içlerinden bir toplulugu güçsüz bularak onlarin ogullarini bogazliyor, kadinlari sag birakiyordu. Çünkü o bozguncunun biriydi" (el-Kasas 28/4).
israilogullari arasinda is yapabilecek insanlarin azalmasi üzerine Kiptîlerin ileri gelenleri Firavun'a giderek, "Eger böyle öldürmeye devam ederseniz, ileride bizim islerimizi yapacak kimse bulamayacagiz" dediler. Firavun da erkek çocuklarin bir sene öldürülmesini, bir sene de öldürülmemesini emretti. Erkek çocuklarin öldürülmedigi sene Harun (a.s) dogdu. Öldürüldükleri sene ise Musa (a.s)...
Musa (a.s) dogunca, annesi çok üzüldü. Allah Teâlâ ona korkmamasini, üzülmemesini vahyetti. Kalbine bir rahatlik verdi. Bu, Kur'an'da söyle anlatiliyor: "Musa'nin annesine: "Çocugu emzir, basina geleceklerden korktugun zaman onu suya (Nil'e) birak. Korkma, üzülme. Biz süphesiz onu sana döndürecegiz ve peygamber yapacagiz" diye bildirmistik" (el-Kasas, 28/7).

Hz. Musa (a.s) acikinca onu emzirmek icab etti. Fakat o kimseden süt emmek istemiyordu. Allah Teâlâ, bunu söyle zikrediyor: "Önceden, süt annelerinin memesini kabul etmemesini sagladik. Musa'nin ablasi; "size, sizin adiniza ona bakacak, iyi davranacak bir ev halkini tavsiye edeyim mi?" dedi. Böylece onu, annesinin gözü aydin olsun diye, ona geri çevirdik. Fakat çogu bilmezler" (el-Kasas, 28/12-13).
Musa (a.s) böylece annesine dönmüs oldu. Üstelik Firavun'un sarayinda büyüdü. Firavun ailesinin sevgisini kazandi. Allah Teâlâ söyle buyuruyor: "Musa erginlik çagina gelip olgunlasinca ona hikmet ve ilim verdik. iyi davrananlari böyle mükâfatlandiririz" (el-Kasas, 28/14).
Yetisip delikanlilik çagina gelen Musa (a.s) bir gün sehre indi. Ögle üzeriydi. Dükkanlar kapaliydi ve halk evlerinde istirahat ediyordu. Kur'ân-i Kerim'de, sehirde geçen hadise söyle anlatiliyor; "Musa, halkinin haberi olmadigi bir zamanda sehre idi. Biri kendi adamlarindan, digeri de düsmani olan iki adami dövüsür buldu. Kendi tarafindan olan kimse, düsmanina karsi ondan yardim istedi. Musa, onun düsmanina bir yumruk vurdu, ölümüne sebep oldu. "Bu seytanin isidir; çünkü o apaçik saptiran bir düsmandir" dedi. Musa, "Rabbim! dogrusu kendime yazik ettim, beni bagisla" dedi. Allah da onu bagisladi. O, süphesiz bagislayandir, merhamet edendir. Musa; "Rabbim! Bana verdigin nimete and olsun ki, suçlulara asla yardimci olmayacagim " dedi. sehirde, korku içinde, etrafi gözeterek sabahladi. Dün kendisinden yardim isteyen kimse, bagirarak ondan yine yardim istiyordu. Musa ona: "Dogrusu sen besbelli bir azginsin " dedi. Musa, ikisinin de düsmani olan kimseyi yakalamak isteyince: "Ey Musa! Dün bir cana kiydigin gibi bana da mi kiymak istiyorsun? Sen islah edenlerden degil, ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun"dedi" (el-Kasas, 28/15-19).
israillinin, olayi agzindan kaçirmasi üzerine, bütün halk Musa (a.s)'nin Misirliyi öldürmüs oldugunu ögrendi. Daha sonra bir adam kosarak geldi ve kendisini öldüreceklerini söyledi.
"Musa korku ipinde çevresini gözetleyerek oradan çikti. Rabbim! Beni zalim milletten kurtar" dedi. Medyen e dogru yöneldiginde: "Rabbimin bana dogru yolu gösterecegini umarim ", dedi" (el-Kasas; 28/21-22).
Musa (a.s) böylece yurdundan uzaklasti. Yanina yiyecek hiç bir sey de almamisti. Tam sekiz günlük yolu, agaç yapraklari yiyerek asti. Misir ile Medyen arasi sekiz günlük bir mesafedir. Allah Teâlâ'nin bu seçkin kulu, aç ve bitap düsmüs olarak bu uzun mesafeyi katetti ve nihayet Medyen'e ulasti. Kur'ân-i Kerim'de kissa söyle devam ediyor:
"Medyen suyuna geldiginde, davarlarini sulayan bir insan toplulugu buldu. Onlardan baska, hayvanlarini sudan alikoyan iki kadin gördü. Onlara: "Derdiniz nedir?"dedi. "Çobanlar ayrilana kadar biz sulamayiz. Babamiz çok yaslidir (onun için bu isi biz yapiyoruz) " dediler. Musa onlarin davarlarini suladi. Sonra gölgeye çekildi: "Rabbim! Dogrusu bana indirecegin hayra muhtacim" dedi" (el-Kasas, 28/23-24).
Ibn-i Kesir, El-Bidaye ve'n-Nihaye'de bu olayi söyle anlatiyor: "Medyen suyunda çobanlar koyunlari suladiktan sonra, kuyunun agzina büyük bir kaya koyarlardi. Bu iki kadin da artan sularla koyunlarini sulamaya çalisirlardi. Musa (a.s), kayayi kuyunun agzindan tek basina kaldirdi, su çekti ve kadinlarin koyunlarini suladi. Sonra tekrar kayayi yerine koydu. Bu kayayi ancak on kisi kaldirabilirdi. Musa (a.s) ise, on kisinin halledebilecegi bu isleri tek basina halletmisti. Kizlar babalarina gidip Hz. Musa'yi ve yaptigi iyiligi anlattilar. Kur'an-i Kerim'de kissa söyle devam ediyor:
"O sirada, kadinlardan biri utana utana yürüyüp ona geldi: "Babam sana sulama ücretini ödemek için seni çagiriyor dedi. Musa ona gelince, basindan geçeni anlatti. O: "Korkma! Artik zâlim milletten kurtuldun"dedi. iki kadindan biri: "Babacigim, onu ücretli olarak tut. Ücretle tuttuklarinin en iyisi bu güçlü ve güvenilir adamdir, dedi. Kadinlarin babasi bana sekiz yil çalismana karsilik bu iki kizimdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eger on yila tamamlarsan, o senden bir lütuf olur. Ama sana agirlik vermek islemem. insallah beni iyi kimselerden bulacaksin" dedi. Musa: "Bu seninle benim aramdadir. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayim, bir kötülüge ugramayacagim. Söylediklerimize Allah vekildir" dedi" (el-Kasas, 28/25-28).
Ibn-i Kesir söyle diyor: "Kizlarin babasinin kim oldugu hakkinda görüs ayriligi vardir. Bunun Suayb (a.s), oldugu hususunda kanaatler vardir. Ulemanin çogunlugu da bu görüstedir. Hasan Basri, Malik b. Enes'den naklolunan bir rivayeti delil getirerek diyor ki: Hz. Suayb kavmi helâk olduktan sonra uzun bir ömür yasamis, tâ ki Musa (a.s)'a ulasmis ve kizini ona nikâhlamistir.
Hz. Suayb (a.s)'in kiziyla nikâhlandiktan sonra Musa (a.s), Medyen'de kalip, haniminin mehri olmak üzere on yil koyun güttü. Bir rivayete göre, Peygamberimize tam olarak ne kadar çalistigi sorulmus; o da on sene oldugunu buyurmustur. Buradan anlasildigi üzere, tam on yil çobanlik yapmistir.
Hz. Musa (a.s) ya Peygamberliginin Bildirilmesi
Musa (a.s) Medyen'de on sene kalip mehrini tamamladiktan sonra, Misir'a dönmeye karar verdi. Ailesiyle birlikte yola koyuldu. Karanlik ve soguk bir gecede yolu sasirdi ve dag geçidinin yolunu bir türlü bulamadi. Çakmak tasiyla bir seyler tutusturmaya çalisti, basaramadi. Soguk iyice siddetlendi. Kansi da hamileydi ve dogum zamani da yaklasmisti. Musa (a.s) ve ailesinin gerçekten yardima ihtiyaci vardi. Kur'an-i Kerim'de, bu olay söyle anlatiliyor: "Musa, süreyi doldurunca ailesiyle birlikte yola çikti. Tür tarafindan bir ates gördü. Ailesine: "Durunuz, ben bir ates gördüm; belki oradan size bir haber veya tutusmus, bir odun getiririm de isinabilirsiniz" dedi. Oraya gelince, kutlu yerdeki vadinin sag yanindaki agaç cihetinden: "Ey Musa! süphesiz ben âlemlerin Rabbi olan Allah'im " diye seslenildi. "Degnegini at!." Musa, degnegin yilan gibi hareketler yaptigini görünce, dönüp arkasina bakmadan kaçti. "Ey Musa! Dön, gel. Korkma. süphesiz güvende olanlardansin" denildi. "Elini koynuna koy, lekesiz, bembeyaz çiksin. Korkudan açilan kollarini kendine çek! Bu ikisi Firavun ve erkânina karsi Rabbinin iki delîlidir. Dogrusu onlar yoldan çikmis bir millettir" denildi. Musa: "Rabbim! Dogrusu ben onlardan bir cana kiydim. Beni öldürmelerinden korkarim. Kardesim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu, beni destekleyen bir yardimci olarak benimle gönder, çünkü beni yalanlamalarindan korkarim" dedi, Allah: "Seni kardesinle destekleyecegiz, ikinize bir kudret verecegiz ki, onlar size el uzatamayacaklardir. Ayetlerimizle ikiniz ve ikinize uyanlar üstün geleceklerdir" dedi" (el-Kasas, 28/29-35).
Tâhâ sûresinin ilk ayetlerinde, Allah Teâlâ ile Musa (a.s) arasinda geçen konusma, daha ayrintili bir sekilde verilir. su ayetler Allah Teâlâ'nin Musa (a.s)'yi rasul olarak görevlendirdigi zamanin anlasilmasinda yardimci oluyor: "Ben seni seçtim, artik vahyolunani dinle. süphesiz ben Allah'im. Benden baska ilâh yoktur. Bana kulluk et, Beni anmak için namaz kil!" (Tâhâ, 20/13-14).
Ve daha sonra Allah Teâlâ, Musa (a.s)'ya söyle buyuruyor: "Firavun'a gidin; dogrusu o azmistir. Ona yumusak söz söyleyin, belki ögüt dinler veya korkar" (Tâhâ, 20/43-44).
Allah Teâlâ'nin, Musa (a.s)'ya bunu emretmesinden sonra, Musa (a.s) ile Firavun arasinda amansiz bir mücadele de baslamis oluyordu. Hak ile bâtil'in amansiz savasi. Bütün peygamberlerin birbirlerine miras biraktiklari tevhid mücadelesi...
Hz. Musa (a.s), Allah Teâlâ'nin bu emriyle Firavun'a gitti. Onu güzellikle Allah'a iman etmeye davet etti: "Musa: Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbinin peygamberiyim! Bana Allah'a karsi ancak gerçegi söylemek yarasir. Size Rabbinizden bir mucize getirdim, israilogullari'ni benimle beraber saliver" (el-A'raf, 7/104-105).
"Firavun: "Musa! Rabbiniz kimdir?" dedi. Musa: "Rabbimiz, her seye ayri bir özellik veren, sonra dogru yola eristirendir" dedi" (Tâhâ 20/49-50).
Firavun, bu davete icabet etmedi ve direndi. Musa (a.s)'yi zindana atmakla tehdit etti. Musa (a.s)'da Firavun'a, belki iman eder diyerek, ispat edici bir delil getirmek istedi. Asasini yere atti, kocaman bir yilan oldu. Elini koynuna sokup çikardi, gözleri kamastiran bir günes parçasi oluverdi. Musa (a.s)'nin gösterdigi bu mucizeler karsisinda Firavun gerçekten korkmustu. Bunun üzerine o da sihirbazlarini toplayip, Musa'yi maglup etmeyi kararlastirdi. Ülkesindeki bütün ünlü sihirbazlari çagirtti ve onlardan Musa (a.s)'nin yaptiklarindan daha büyük bir sihir yapmalarini istedi. Onlarda hazirlandilar ve bir gün kararlastirdilar. O gün gelince de halkin gözleri önünde Musa (a.s) ile yarismaya basladilar.
"Sihirbazlar: "Ey Musa! Marifetini ya sen ortaya koy veya biz koyalim" dediler. Musa: "Siz koyun"dedi. Sihirbazlar marifetlerini ortaya koyunca, insanlarin gözlerini sihirlediler ve onlari ürküttüler, büyük bir sihir yaptilar. Biz de Musa'ya: "Asani koyuver" dedik o da koyuverdi. Hemen onlarin uydurduklarini yutmaya basladi. Hak tahakkuk etti. Onlarin yaptiklari bosa gitti. iste orada yenildiler, küçük düstüler. Sihirbazlar secdeye kapanip: "Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandik" dediler" (el-A'râf, 7/115-122).
Sihirbazlarin iman etmeleri, Firavun'u çok kizdirdi. Onlari öldürmekle tehdit etti. iste küfür, acizligini bu olayla bir kere daha ortaya koymus oldu.
Gelisen bu olaylar, Firavun'u yola getirecegi yerde, onu daha çok azdirdi. Ve Musa (a.s) ile kavmini ortadan kaldirmadikça rahata kavusamayacagina inanip, bu arzusunu yerine getirmeye çalisti. Musa (a.s), Firavun ve kavmini, imana çagirmaya devam etti. Firavun inkâr ettikçe, Allah Teâlâ onun kavmine tufan, çekirge, hasarat, kurbaga, kan gibi çesitli azablar gönderdi. Ancak bunlarin hiç biri, Firavun ve kavmini yola getirmedi.
Firavun, küfür ve inadinda, israr ve Musa (a.s)'nin davetine de icabet etmemeye devam etti. Allah Teâlâ, Musa (a.s)'ya israilogullarini bir gece Misir'dan çikarip Filistin diyarina götürmesini vahyetti. Bir gece Musa ve kavmi sehirden çikip, Süveys halici boyunca Kizildeniz'e yöneldiler. Firavun sehirde israilogullarindan hiç bir iz göremeyince, kaçtiklarini anladi ve bütün ordusunu seferber ederek, peslerine düstü. Firavun ordusunun çok kalabalik oldugu rivayet edilmektedir. Firavun iki gün sonra israilogullarina yetisti. israilogullarinin önlerinde geçilmesi mümkün olmayan bir deniz arkalarinda kocaman bir ordu vardi. israilogullari "Yakalandik yâ Musa" diye yakinmaya basladilar. Kur'ân-i Kerim'de olay söyle anlatiliyor: "Musa: "Hayir, Rabbim benimle beraberdir, bana elbette yol gösterecektir"dedi. Bunun üzerine Biz Musa ya: "Degneginle denize vur" diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrildi, her parçasi yüce bir dag gibiydi. iste oraya geridekileri de yaklastirdik. Musa ve beraberinde bulunanlarin hepsini kurtardik" (es-suara, 26/62-65).
"Firavun, ordusuyla onlari takib etti. Deniz de onlari içine aliverdi. Hem de ne alis!" (Tâhâ, 20/78).
Kur'an-i Kerim'de Allah Teâlâ, bir zâlimin, kâfirin sonunu böyle anlatiyor; ve bir kavmi nasil kurtardigini da. iste Hak, Bâtil'in tepesine böyle inip, onu ortadan kaldirabiliyor.
Firavun ordusu, bir tek kisi kalmamacasina yok oldu. Firavun ise, ölümün geldigini anlayinca iman ettigini açikladi: "Firavun bogulacagi anda: "israilogullarinin inandigindan baska tanri olmadigina inandim, artik ben de ona teslim olanlardanim" dedi. Ona: "simdi mi (inandin)? Daha önce baskaldirmis ve bozgunculuk etmistin"dendi" (Yunus, 10/90, 91).
Bu olaydan sonra Allah Teâlâ, Hz. Musa (a.s)'ya kavmiyle birlikte Beyti Makdis'e yönelmelerini emretti. Yola koyuldular. Çölde su bulamayip, siddetli bir susuzluga kapildilar. Gelip Musa (a.s.)'a sitem ve sikayette bulundular. Allah, Musa (a.s)'a, âsâsini tasa vurmasini emretti. Vurunca tasin oniki yerinden su fiskirdi. Her Yahudi kabilesine bir göze düsüyordu. Onlar bu gözelerden kana kana içtiler, susuzluklarini giderdiler. Allah Teâlâ israilogullarina, gökten kudret helvasi ve bildircin eti de gönderdi. Fakat israilogullarinin o ikiyüzlülükleri, bütün bu nimetlere ragmen, kendini burada da ortaya çikardi. Bir tek yemekle yetinemeyeceklerini söylediler: "Ey Musa! Bir çesit yemege dayanamayacagiz. Bizim için Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdigi sebze, kabak, sarmisak, mercimek ve sogan yetistirsin" demistiniz de, "hayirli olani daha düsük seyle mi degistirmek istiyorsunuz? Bir sehre inin, orada süphesiz istediginiz vardir" demisti" (el-Bakara, 2/61).
Sonra Allah Teâlâ Hz. Musa'ya, Filistin'e gitmeyi emretti. Orada Heysanilerin kalintilari ve Kenanlilardan meydana gelen zalim bir topluluk ile karsilastilar. Musa (a.s) kavmine, buraya girip bu zalimlerle savasmalarini, ve onlari bu mukaddes beldeden çikarmalarini emretti. Fakat, israilogullari buna cesaret edemedi: "Ey Musa! "Onlar orada oldukça biz asla oraya girmeyecegiz. Sen ve Rabbin gidin savasin, dogrusu biz burada oturacagiz" demislerdi" (el-Maide, 5/24).
Çünkü israilogullari, Firavun ülkesinde zillet ve adilige, asagilanmaya alismislardi. Onlar için bazi degerleri ele geçirmek için savasmak, bir manâ tasimiyordu. Allah'da onlari Tih çölüne atti ve yollarini sasirtti. Kavmine söz geçiremediginden yakinan Musa'ya, Allah Teâlâ: "Orasi onlara kirk yil haram kilindi. Yeryüzünde saskin saskin dolasacaklar. Sen, yoldan çikmis bir millet için tasalanma" dedi" (el-Maide, 5/26).
Zamanla, bu zillet içinde yasayan nesil, yerini hürriyetle yetisen ve izzetle yasayan bir nesile terketti. Bunlar da bir müddet sonra Arz-i Mukaddes'e girmeye muvaffak oldular.
israilogullari, bu kirk yil içinde çok çesitli sapikliklarda bulundular. Hz. Musa'nin Tur daginda kirk gün geçirdigi bir zamanda, Sâmirî isimli bir sahsin imal ettigi ve "iste sizin de Musa'nin da tanrisi" dedigi altindan bir buzagiya tapmaya basladilar. Musa (a.s) döndügünde onlari buzagiya tapinir görünce çok üzüldü. Harun (a.s)'a çikisti. israilogullari'ni buzagiya tapinmaktan vazgeçirmeye çalisti. israilogullari ise, her firsatta iki yüzlülüklerini sergilediler (Sâmirî olayi bak. Daha fazla bilgi için bk. Sâmirî mad.). Musa (a.s), hayati boyunca tevhid yolunda mücadele etti. Bu ugurda pek çok eziyetle karsilasti. Yurdundan çikarildi, ölümle tehdit edildi ve etrafinda kendisiyle beraber, inanan pek az insan bulabildi.

Kaynak: Sâmil Islam ansiklopedisi)
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
tanrı vardır bunu biliyorum deistler gibi ama peygamberler ve vahiyler veya mucizeleri inanmak istiyorum cennet cehennemide inanmak istiyorum ama tanrı nerde neden çok ihtiyacım olduğu zaman yanımda olmadı veya doğru ile yanlış arasında çelişkiye düştüğümde nerdeydi tanrı bizi yanlız bıraktı ve sonra böyle yaparsanız cennet böyle yaparsanız cehenneme gireceksiniz dedi peki şu an kime güvenerek böyle dedi. deistim ölünce toprak olacağım ama buradaki görevim dünyayı korumak ve benden sonra gelecek insanlara huzurlu güvenilir bir ortam sağlamak...



başlığa bakarmısın (güleceğim )diyekomik olan ne ıstambuluerdem arkadaşım çok güzel bir açıklama yapmış zaten teşekkür etmemin nedeni ne düşündüğünüzü beyan etmeniz rabbim herkese hidayeti nasip eylesin
 
Son düzenleme:

elinalemi

New member
Katılım
17 Haz 2009
Mesajlar
4
Tepkime puanı
4
Puanları
0
bazılarınız haftada 1 veya 2 defa toplantılara gider. bazılarınız çıkar uğruna kendini daha farklı biri olarak tanıtır. yardım yapacağınız kişileri öncelikle kendi cematinizden seçer veya bazı büyüklerinizin gösterdiği madurcuklara yardım yapar. yüz verme yetime .... diye başlayan lafları dillendirmeden uygular. kafasından takke eksik olmaz ama bir çocuğun gönlünü almaz karpuz kabuğu uğruna 90 lık nineleri perişan eder. dul kadınları kötü gözle bakar eski kocasının babasıyla veya kardeşle evlendirmeye kalkar olmadı bir gece evini basar canını alır veya evini kül ediverir. sonrada ben müslümanım ben müslümanım diye gezer şu ana kadar karşıma nekadar hacı hoca çıkmışsa hersinin bir tarafı yamuktu bazılarınızın dünyası çıkar dünyası ve dini de buna kurban ediyorsunuz. yazık size eğer varsa dier dünyada ne yapacaksınız...
 

istanbluerdem

New member
Katılım
28 Ara 2007
Mesajlar
887
Tepkime puanı
168
Puanları
0
Konum
hayatýn ýcýnden
bazılarınız haftada 1 veya 2 defa toplantılara gider. bazılarınız çıkar uğruna kendini daha farklı biri olarak tanıtır. yardım yapacağınız kişileri öncelikle kendi cematinizden seçer veya bazı büyüklerinizin gösterdiği madurcuklara yardım yapar. yüz verme yetime .... diye başlayan lafları dillendirmeden uygular. kafasından takke eksik olmaz ama bir çocuğun gönlünü almaz karpuz kabuğu uğruna 90 lık nineleri perişan eder. dul kadınları kötü gözle bakar eski kocasının babasıyla veya kardeşle evlendirmeye kalkar olmadı bir gece evini basar canını alır veya evini kül ediverir. sonrada ben müslümanım ben müslümanım diye gezer şu ana kadar karşıma nekadar hacı hoca çıkmışsa hersinin bir tarafı yamuktu bazılarınızın dünyası çıkar dünyası ve dini de buna kurban ediyorsunuz. yazık size eğer varsa dier dünyada ne yapacaksınız...


Arkadaşım bir kere ibadet, dua, namaz vs vs Allah için gönülden yapılır.Şahsiyet için yapılan çıkar için yapılan lar için ise sana sadece aşağıda yazılanları oku derim.

Gü­nü­müz in­sa­nın­da re­fah dü­ze­yi art­tık­ça bu­na pa­ra­lel ola­rak di­nî ya­şa­yış­ta, şe­kil­ci­lik ve gös­te­riş de ar­tı­yor. İç­te­ki sa­mi­mi inanç ve ya­şa­yış dı­şa vu­ru­yor. Za­man­la bu ar­ta ar­ta inanç; gi­yi­len el­bi­se­nin çı­ka­rı­la­bil­di­ği gi­bi ko­lay­ca çı­ka­cak ha­le ge­li­yor. Ma­ale­sef zen­gin­lik­le be­ra­ber bu gös­te­riş ve şe­kil­ci­lik has­ta­lı­ğı hız­la ya­yı­lı­yor.

Adam bir vak­fa yar­dım ya­pa­cak, bu­nu ba­sı­nın hu­zu­run­da bir tö­ren­le ya­pıl­ma­sı­nı şart ko­şu­yor. Hac­ca gi­di­yor, gi­diş ve dö­nüş gü­nü­nü sa­ati­ni ba­sı­na bil­di­ri­yor me­ra­sim­le uğur­la­nı­yor ve kar­şı­la­nı­yor. Ga­ze­te­ler­de boy boy re­sim­ler... Hal­bu­ki ha­dis-i şe­rif­te, “Al­la­hü teâ­lâ, si­zin şek­li­ni­ze, ma­lı­nı­za bak­maz, kalb­le­ri­ni­ze, amel­le­ri­ni­zi ne ni­yet­le yap­tı­ğı­nı­za ba­kar” bu­yu­rul­mak­ta­dır.

Ka­dın­lar so­ka­ğa çı­kı­yor, ör­tü­le­ri, kı­ya­fet­le­ri, par­füm­le­ri fa­lan meş­hur mar­ka­dan; yüz met­re­den ben bu­ra­da­yım di­ye ba­ğı­rı­yor. Renk­ler, de­sen­ler, uyum, şık­lık man­ken­le­ri arat­mı­yor. Ara­ba­sı­nın ren­gi­ne uyum­lu eşar­bı ve kı­ya­fe­ti ile ci­rit atan gös­te­riş bu­da­la­la­rı da ay­rı bir âlem.

Bun­lar tam bir gös­te­riş şe­kil­ci­lik... Hal­bu­ki di­ni­miz­de sa­de­lik esas­tır. Ha­dis-i şe­rif­te, “Bir ka­dın, cez­be­di­ci ko­ku sü­rer ve er­kek­ler de ona ba­kar­sa, evi­ne ge­lin­ce­ye ka­dar Al­la­hü te­âlâ­nın ga­za­bın­da olur” bu­yu­rul­muş­tur.


AL­LAH RAH­MET ET­MEZ
Ka­dın­lar Haz­re­ti Ai­şe va­li­de­mi­ze “so­ka­ğa çı­kar­ken ne­le­re dik­ket et­me­li­yiz?” di­ye so­run­ca, bir za­ru­ret, ih­ti­yaç yok­ken so­ka­ğa çık­ma­ma­la­rı­nı, çık­tık­la­rın­da da, sa­de, dik­ka­ti çek­me­ye­cek kı­ya­fet­le­rin ter­cih edil­me­si­ni, dav­ra­nış­la­rın­da, baş­ka­la­rı­nın ba­kış­la­rı­nı üze­ri­ne çe­ke­cek hal­ler­den ka­çı­nıl­ma­sı­nı tav­si­ye et­miş­tir. Ha­dis-i şe­rif­te “Süs ve gös­te­riş için giy­di­ği el­bi­se­yi, üs­tün­den çı­kar­ma­dı­ğı müd­det­çe Al­la­hü teâ­lâ, ona rah­met et­mez” bu­yu­rul­muş­tur.

Di­ni­mi­ze gö­re ka­dı­nın evin­de süs­len­me­si, gü­zel gi­yin­me­si iba­det; dı­şa­rı­da ise bun­la­rı yap­ma­sı gü­nah. Şim­di tam ter­si ya­pı­lı­yor. Bi­rin­de ruh lez­zet alı­yor, di­ğe­ri de ne­fis. Ne­fis lez­zet al­dı­ğı için gös­te­ri­şi, şe­kil­ci­li­ği ön pla­na çı­kar­tı­yor.

İh­las­lı Müs­lü­man ile şe­kil­ci, gös­te­riş­çi Müs­lü­ma­nın far­kı da bu­ra­da or­ta­ya çı­kı­yor. Sa­lih, ih­las­lı Müs­lü­man hep nef­sin is­tek­le­ri­nin ter­si­ni ya­par, nef­si­ni ezer, ru­hu­nu bes­ler.

Sâ­lih Müs­lü­man, yap­tı­ğı­nı sırf Al­lah rı­zâ­sı için ya­par. Böy­le kim­se, ken­di nef­si­nin is­tek­le­ri­ni de­ğil, Al­la­hü te­âlâ­nın is­tek­le­ri­ni, emir­le­ri­ni ya­par. Böy­le­ce; za­rar­lı, kö­tü iş­ler­den ken­di­ni kur­tar­mış olur. Çün­kü Al­la­hü teâ­lâ Kur’ân-ı ke­rîm­de meâ­len, “Şüp­he­siz ki nefs, bü­tün gü­cü ile kö­tü­lü­ğe mey­yâl­dir, kö­tü­lü­ğü yap­tı­rır” bu­yu­rul­muş­tur.

ÇO­BA­NIN NA­MA­ZI
Sâ­lih kim­se, amel­le­ri­nin kar­şı­lı­ğı­nı sa­de­ce Al­lah’tan bek­ler. Baş­ka­la­rı­nın öv­me­le­ri, kö­tü­le­me­le­ri ona hiç te­sîr et­mez. Bü­yük­ler­den bi­ri­si bu­yur­du ki:
- Ki­şi ibâ­det ya­par­ken, ko­yun ço­ba­nın­dan ib­ret al­ma­lı, onun gi­bi ol­ma­lı­dır.

“Ko­yun ço­ba­nın­dan na­sıl ib­ret alı­nır?” di­ye sor­duk­la­rın­da şöy­le ce­vap ver­di:
- Ko­yun ço­ba­nı, sü­rü­sü­nün ya­nın­da na­maz kı­lar. Fa­kat kıl­dı­ğı bu na­maz se­be­biy­le, ko­yun­la­rın ken­di­si­ni met­het­me­le­ri­ni bek­le­mez. Her za­man na­sıl kı­lı­yor­sa öy­le kı­lar. Ko­yun­lar gö­rü­yor di­ye na­ma­zı fark­lı kıl­maz. İş­te ken­di­ni bi­len, sâ­lih Müs­lü­man böy­le olur. Baş­ka­la­rı­nın, ken­di hak­kın­da söy­le­ye­cek­le­ri şey­le­re al­dır­maz. İn­san­la­rın var­lı­ğı ile yok­lu­ğu bir olur. İba­det­le­ri­ne ri­ya ka­rış­tır­maz.

Bir kim­se­de, sâ­lih­ler­de bu­lu­nan bu üç özel­lik bir ara­ya gel­miş­se, bu kim­se­nin Al­la­hü te­âlâ­ya, bu hâ­li ken­di­sin­den al­ma­ma­sı, ken­di­si­ne gu­rur gel­me­me­si için yal­var­ma­sı lâ­zım­dır.

Tak­va sa­hi­bi kim­se­ler, ibâ­det eder­ken şu dört şe­ye dik­kat eder­ler:
1- Ya­pa­ca­ğı ibâ­det hak­kın­da ye­ter­li bil­gi sa­hi­bi­dir. 2- İbâ­de­te baş­lar­ken ön­ce ni­ye­ti­ni dü­zel­tir. 3- İbâ­de­ti­ne sa­bır­la de­vam eder. 4- Yap­tı­ğı­nı, ih­lâs ile ya­par, ih­lâ­sı el­den bı­rak­maz. Gös­te­ri­şe, ri­ya­ya kaç­maz
 

elinalemi

New member
Katılım
17 Haz 2009
Mesajlar
4
Tepkime puanı
4
Puanları
0
teşekkürler okumam için bazı yazılar koymuşsun... ama bunları ben daha önce okudum yine de saol...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
tanrı vardır bunu biliyorum deistler gibi ama peygamberler ve vahiyler veya mucizeleri inanmak istiyorum cennet cehennemide inanmak istiyorum ama tanrı nerde neden çok ihtiyacım olduğu zaman yanımda olmadı veya doğru ile yanlış arasında çelişkiye düştüğümde nerdeydi tanrı bizi yanlız bıraktı ve sonra böyle yaparsanız cennet böyle yaparsanız cehenneme gireceksiniz dedi peki şu an kime güvenerek böyle dedi. deistim ölünce toprak olacağım ama buradaki görevim dünyayı korumak ve benden sonra gelecek insanlara huzurlu güvenilir bir ortam sağlamak...

Derdinizi tam anlarsak/anlatabilirseniz belki Allah'ın izni ile yardımcı olabiliriz...
 
Üst Alt