Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dua Estetiği

ehli-sükut

New member
Katılım
25 Eki 2007
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Rabb'imiz Mûsa Aleyhisselâm'a sormuştu: "Elindeki nedir?" Mûsa Aleyhisselam
ise "Bu asâmdır" demiş ve sonra açıklamıştı, "ona dayanırım, onunla
hayvanlarıma yaprak silkelerim..." Pekâlâ, Mûsa Aleyhisselam da biliyordu ki
Rabbi elindekinin ne olduğunu bilir. Üstelik asânın dayanmaya yaradığını,
hayvanlara yaprak silkmekte kullanıldığını, her şeyi bilen Alîm-i Küllî
Şey'e ayrıca söylemesi fazla değil mi? Hayır, fazla değil; hatta eksik gibi.
Çünkü Sevgili'nin huzurunda olunca laf uzatılır, uzatılmak istenir. Daha çok
huzurda kalmak için yeni yeni konular açılır. Huzurda iken, konuşulanın ne
olduğu önemli değildir; önemli olan konuşmaktır. Çünkü konuşmak huzurda
kalmayı uzatacaktır. Dua da böyledir işte, kulun Rabb'iyle söyleşmesidir.
İster ayakkabımızın kaybolan bağcığı gibi sıradan bir şey için, ister ebedî
hayat gibi en başta gelen hacetimiz için dua etmek Rabb'in huzurunda kalma
vesilesidir... Mümin için dua etmek, duanın kabul olup olmamasından daha
önce gelir. Çünkü dua, içeriği ne olursa olsun, sonucu nereye varırsa
varsın, Sevgilinin huzurunda kalmaktır. Yani ki, duanın kendisi duanın
sonucundan önemlidir, önceliklidir.
* * *
Dua ediyor olabilmek de, O'na muhatap olmayı, O'nu muhatap olarak bulmuş
olmak gibi eşsiz ayrıcalıkları içerdiğine göre, çok önemli ve öncelikli bir
duanın kabul edilmiş halidir. Dua edemeyen, dua edemediğinin farkında
değildir; dua etmek için dua etmek gerektiğini bile bilemez. Dua edemeyen,
dua edememekle neyi kaybettiğinin farkında değildir; bir şeyi kaybettiğini
bilmeyen ise aramaz, aramadıkça bulamaz, bulsa bile eline almaz. Öyleyse,
dua edebiliyor olmakla, nasıl derin bir kuyudan çıkarıldığımızı görelim. Dua
eden adam bilmeli ki, dua ediyor olmakla, kaybettiğini bulmuştur,
kaybettiğini bile bilmediği bir kaybını bulmuştur, eksikliğini bile
çekemeyecek kadar gafil olduğu bir eksiğini tamamlamıştır. Birileri hakkında
dua etmiş olmalı ki, dua edebiliyor.
* * *
"İnsanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım, beni beslesinler
diye değil..."
Kulluk, Rab tarafından rızıklandığını bilmekle başlar. İnsanın secdesi
tevekkül seccadesinde gerçekleşir. Kul alnını yere değdirdiğinde, Rabb'inden
başka kimseye muhtaç olmadığını kabullenir. Secde ile sadece kafasını değil
varlığını da toprağa indirir. Rabb'inin kendisine verdiğinden şüphesi olanın
secdesi tam değildir; alnı yerde olduğu halde, aklı yukarıda kalmıştır.
"Yalnız Sana kulluk edelim diye yalnız Senden yardım dileriz!" dedirttiğine
göre Rabb'imiz, kulluğumuzu O'na yardımmış gibi görmek yerine, O'nun bize
yardımı olarak bilmeliyiz.
* * *
"Kim kötü bir iş işler, nefsine zulmeder de, sonra/gecikerek tövbe ederse
Allah'ı Gafûr ve Rahîm olarak bulur." Aziz Mahmud Hudâyî, bu ayeti
yorumlarken, tövbenin pek dikkat edemediğimiz bir inceliğine dikkat çeker.
İnsan kötü işi bedeniyle yapar, eliyle gerçekleştirir, açık bir eylem koyar
ortaya. Tövbe ise dille yapılır, hatta dile gelmeden de yapıldığı olur.
Hüdâyî Hazretleri, işte bu farkı hatırlatarak, fiilen yapılan isyanın sözle
yapılan itaatle affedilmesindeki lütfu gözler önüne seriyor.
* * *
Bir dostumdan duymuştum: "Allah, kendisi için terk ettiğiniz şeyleri terk
ettiğinize sizi sevindirsin." Hayatın özünü yakalayan bir yakarış bu. Çünkü
her an bir tercihte bulunuyoruz; bir tercih bize bin terk edişi yaşatıyor.
Rabb'imizin rızası için tercih ettiklerimiz ne çok terki gerektiriyor. Bir
helâl için bin haramdan yüz çeviriyoruz. Sözgelimi, bir kadını kendimize
helâl ederken, diğerlerini terk ediyoruz. Bir erkeği kendimize eş seçerken,
başka bütün erkeklerden yüz çeviriyoruz. Eşlerin birbirleri için böylesi
sözel ve fiilî dualarda bulunması gerekir. Başkalarını terk ederek kendisi
eş olarak tercih edilen bir kadın ya da erkek, eşini kendisi için terk
ettiklerini terk ettiğine memnun etmek için elinden geleni yapmalı.
* * *
Fatiha, dilimize değen en güzel duadır. Duayı kabul edecek olan Zâtın
dilimize dua vermesi, bize yakarış temrinleri yaptırması, O'nun o duaları
çoktan kabul etmeye hazır olduğunu gösteriyor değil mi? Dua ile duanın
kabulü arasında sadece o duanın dilimize değmesi bahanesi var. Adı üzerinde
"açılış"tır Fatiha; varlığın yüzünü Var edene çevirir, bize ötelerle "ağız
birliği" ettirir. Bize verileceklerin hepsi Fatiha'da saklıdır; tek Fatiha
ile istediklerimiz bize verilse yeter aslında. Bizi yokluğun dehşetinden
alıp kimsenin yapamayacağı iyiliği yapan Rabb'imiz, Fatiha ile kendimiz için
neyi istemenin hayırlı olduğunu öğretir bize ve onları kendisinden istetir.
Vermek istemeseydi, ısrarla istememizi ister miydi?*
 
Üst Alt