Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dinler Arası Diyalog ve Amacı

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Batı Dünyası, "Dinler arası diyalog" açılımı ile İslam'ın ahkamında sinsi deformasyonlar tezgahlayarak, Türkiye'yi 20-30 sene sonra dejenere olmuş dini yapısıyla daha kolay lokma haline getirmeye çalışmakta, bu arada sunmuş olduğu ciddi ekonomik fırsat ve ufuklarla da kendisine Türkiye'den yandaşlar kotarmaya çalışmaktadır.

Bu çalışmaları, "diyalog" macerasının ilk çıktığı zamanlarda hayli etkin olarak savunanlar, karşılaştıkları ciddi tepki sonucunda bir miktar durulmalarına rağmen, bu yolda aldıkları taviz ve imkanların terk edilemeyeceği gerçeği ile de, daha ince ve kapalı bir şekilde devam etmektedirler.

Amaç; kapitalist ve materyalist Dünya düzeninde olur olmaz yer ve zamanlarda pürüzler çıkaran ve ümmet-devlet gibi değerlere sahip Türkiye'nin maneviyatının zımparalanarak yumuşatılması, keskin kısımlarının yuvarlatılması ve zaman içerisinde "kim kime dum duma" hale getirilerek, hizaya sokulmasıdır. Bunun sadece ekonomik baskı ve entrikalarla hal olmadığını gören Batı, bu hayalini gerçekleştirmekte en son ve en etkin raundunu oynamaktadır.

Bu amacın içerisinde sadece kapitalist-materyalist Batı değil, Hıristiyan dağılımında genişleme projeleri ülküsü ile Vatikan'da vardır. Ve Batı, Vatikan ile işbirliği halindedir.

Konu, "diyalog" açılımı ile maksadını aşan fetvalar verenler değildir aslında. Maalesef onlarda türlü yollarla kandırılarak bu oyunun birer piyonu, taşeronu haline getirilmiştir. Ama vehamet, bunun farkında olamamaktır. Türk diyalogcular, hayal dahi edemeyecekleri bir ikbalin içine sürüklenerek ve bu ikbalde tutularak, yaşanan tehlikeyi hissetmekten soyutlandırılmaktadır.

"Diyalog" tezgahının içine türlü yollarla hükümetler dahi çekilmiştir. Diyanet çekilmiştir. İlahiyatçılar çekilmiştir. Gerek basın-yayım yolu, gerek tv-internet ve gerekse fiilen, Ehli Sünnet ulemasının fetvaları yumuşakca değiştirilerek, Batı'nın istediği forma getirilmeye çalışılmaktadır. Dün bankaya, sigortaya, nemaya zinhar, haram diyen fetvacılar, bu gün haram dedikleri işle iştigal eder haldedir. Benzer başka örneklerde vardır. Kabına çekilmiş, bastırılmış Ehli Sünnet ümmeti ise, sesleri derin/karanlık kuyudan gelen bir çığlık gibi, duyulmamaktadır.

Önümüzde ki zamanlarda -Allahu alem- Batı tezgahladığı bu oyunda yeni hamleler başlatacaktır. Onların hiç aceleleri de yoktur. Zaten planlamaları en az 20-30 yıllıktır.

Ama gerçek olan şudur ki; Türk Halkı bu konuda duyarsızdır, nemalanmaya müsaittir, gücün karşısına geçmekten korkar ve mazlum gibi göz yaşları dökenlere çok çabuk kanar.

Fakat herkesin bir tuzağı vardır, tuzak kuranların en hayırlısı Allah'dır...

Görelim Mevla neyler
Neylerse güzel eyler.










 

Kalpteniman

New member
Katılım
18 Ara 2008
Mesajlar
589
Tepkime puanı
587
Puanları
0
Web sitesi
www.kalpteniman.com
diyoloğun zamirinde ne var

diyoloğun zamirinde ne var

h.z allah c.c. Razı olsun kardeşim.
selamı aleyküm.
 
Son düzenleme:

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
NATO zirvesi sırasında, Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen'in NATO genel sekreterliğine adaylığına Türkiye'den de onay almak için yapılan baskıların sonuç vermediği, yeni genel sekreter arayışlarının önümüzdeki gün ve haftalarda devam edeceği bildirildi.

AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Ankara'nın, Danimarka Başbakanı Rasmussen'in NATO genel sekreterliği adaylığına karşı çıkmasının, Türkiye AB ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini ileri sürdü.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son saatlerde yaptığı açıklamalarda, Türkiye'nin beklentilerini anlatarak, Rasmussen'in adaylığına karşı tavrını açıkça ortaya koydu. AB ülkelerinin ve NATO müttefiklerinin, bu tavrı değiştirmek için yoğun çaba harcadıkları, baskı girişimlerinde bulundukları, NATO zirvesinde Türkiye'yi temsil eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bu konuyu ağırlıklı olarak konuştukları gözlemlendi.
AB Komisyonu üyesi Olli Rehn'in Finlandiya'da, bir televizyon kanalına ''apar topar'' verdiği demeçteki değerlendirmeleri de Ankara'ya yönelik baskı girişimleri çerçevesinde ele alınıyor.

Rehn,
''Türkiye, çok beğenilen Rasmussen'i desteklemeyerek hata yapıyor'' derken, ''ifade özgürlüğü'' ilkesinden söz etti ve Ankara'nın tavrının, Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini ileri sürdü. Rehn, ''Bu durumda, AB üyesi ülkeler ve AB vatandaşları, ifade özgürlüğü gibi değerler konusunda Türkiye'nin uyum düzeyini sorgulayacaklar'' dedi.Öte yandan, Alman Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Genel Sekreteri
Alexander Dobrindt, Türkiye'nin, Rasmussen'in NATO genel sekreterliğine seçilmesini engellemesi nedeniyle Türkiye'yle sürdürülen AB üyelik müzakerelerinin bir an önce sona erdirilmesini istedi. Dobrindt, Bad Staffelstein kentinde parti yönetiminin yaptığı bir toplantıda,
''Kendi kendime Türkiye'ye her zaman anlayış mı göstermemiz gerektiğini soruyorum. Üyelik müzakerelerini hemen kesmek daha dürüstçe olacaktır.

İslami propagandayı NATO'nun geleceğinin ve Avrupa değerler düzeninin üzerinde tutanların AB içinde yeri yoktur''
ifadesini kullandı.NATO'nun yeni genel sekreterinin isminin, "tüm ittifak üyelerinin mutabakatıyla" belirlenmesi için 31 Temmuza kadar vakit bulunuyor.


(Basından.)

Ve bence yorumsuz olarak okunmalı. Dimağınızda kalan ile yorumlanmalı.
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Son yıllarda dünya gündeminde tutulmaya çalışılan konulardan biri de dinler arası diyalog ve ılımlı İslam yani Amerikan İslam modelinin yerleştirilmeye çalışılmasıdır.

Her zaman olduğu gibi kendi çalıp kendi oynattıran Amerika kendisine en büyük hedef olarak İslam’ı görmektedir. Bu hususta empoze etmeye çalıştığı dinler arası diyalog ve ılımlı İslam modelinin arkasında mutlak suretle İslam’ı yok etme ve Orta doğunun zengin yer altı kaynaklarına ulaşma isteği yatmaktadır. Amerika’ya karşı çıkan kim varsa terörist, destek veren kim varsa da iyi Müslüman, çağdaş Müslüman olarak gösterilmeye çalışılmakta, emperyalizme, sömürüye ve her türlü despotluğa karşı çıkan, vatanını, canını savunan Müslümanları radikal İslamcı teröristler diye dünya halklarına tanıtarak bir yandan İslam’ı kötü gösterip, diğer yandan da emperyalist düzenini devam ettirmek için her türlü propagandayı yapmaktadır. Bu diyalog planının altındaki gerçek Hıristiyanlaşma noktasında belli bir kıvama yaklaşan İslam toplumlarının Hıristiyanlaştırılmasıdır.

Burada tuhaf olan bir şey yok çünkü onlar kendi inançlarının gereğine hizmet etmektedir. Tuhaf olan bu aptalca diyaloğa destek veren Müslümanlardır. Bir kere siz kim oluyorsunuz da İslam dinini temsil ederek diyalog kurmaya çalışıyorsunuz? Bu yetkiyi size kim verdi? Ayrıca ortada saldıranlar varsa Amerika ve Siyonisler, ocağına toprağına girilen, dinine, inançlarına hakaret edilen ve her türlü tecavüze uğrayanlar ise Müslümanlardır. Şayet bir diyalog olacaksa ilk önce onlar Müslümanların topraklarından çekilerek yaşattıkları acılara bir son vermelidirler. Ayrıca bu diyalog platformuna iştirak eden Yahudi ve Hıristiyan din adamları neden Amerika ve İsrail’e yönelik açıklama yapmıyorlar? Borç batağına saplanan Arjantin için yardım çağrısında bulunan Papa söz konusu Müslümanlar olunca neden çıkıp da bu saldırganlığa dur demiyor? Şayet Yahudi yada Hıristiyanlara aynı saldırıyı Müslümanlar yapsaydı topraklarını işgal etseydi bütün dünyayı ayağa kaldırmazlar mı idi? Balinaların, Yunusların ve Karetta Karetta’ların ölmemesi için seferber olan sivil toplum kuruluşlarının neden kılı kıpırdamıyor?

Diyalog tuzağına düşen Müslümanlar Irak Filistin, Çeçenistan Afganistan ve Guantanamo’daki Müslümanların yaşadıkları acıları hissetmiyorlar mı? Yapılan zulümleri, tecavüz edilen ve kasıtlı olarak hamile bırakılan kadınları, daha henüz dünya hayatının ne olduğunu dahi anlamadan öldürülen çocukları ve üzerinde her türlü silahın denendiği bu topraklarda yaşanan acıları hiç hissetmiyorlar mı? Bu insanların kendi kızlarına tecavüz edilseydi, çocuğunun paramparça olmuş cesedini kendi elleriyle toprağa verselerdi, evi barkı yıkılsa, her şeyini kaybetseydi, gecenin bir vaktinde çoluk çocuğu yerlerde sürüklense gözlerinin önünde öldürülseydi acaba aynı diyaloğu kurmak için kıllarını kıpırdatırlar mıydı?

Oysa Allah (c.c.) demiyor mu? Bütün Müslümanlar kardeştir. Peygamberimiz (s.a.v.) demiyor mu? Müslümanların tek bir vücut gibi olduğunu. azalardan biri rahatsızlandığında acıyı bütün azaların hissetmesi gibi Müslümanların da bir birinin acılarını hissetmesi gerektiğini.

Elbette Müslümanlar güzel bir ahlaka sahip olmalı, elinden dilinden herkesin emin olduğu insanlar olmalıdır. Peygamberimiz (s.a.v.) güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildiğini söylemiş ve Müslümanlara da güzel ahlakı tavsiye etmiştir. Hiçbir zaman çocukların, yaşlıların, kadınların ve aman dileyenlerin öldürülmesini istememiş, savaş durumunda dahi ordusuna gayri Müslimlerin ibadet yerlerine zarar verilmemelerini emretmiştir. İslam başlı başına insanların huzur içinde yaşamalarını sağlayacak hükümleri içermektedir. Hiçbir zaman mazlumları ezmeyi, kötülük yapmayı ve tecavüz etmeyi emretmemiştir. İnsanların dünya ve ahiret huzurunu sağlamak için Allah (c.c.) tarafından indirilmiştir. Müslüman zaten etrafındaki insanlarla güzel diyaloglar kurmak zorundadır. İslam’ın gereklerini yerine getiren bir Müslüman’ın hoş görünmek için ekstradan bir şeyler yapmasına gerek yoktur, çünkü zaten dinimiz güzel ahlak temeli üzerine bina edilmiştir.

Her nedense bazı çevreler İslam’ın gayri Müslimler tarafından kabul edilmesi ve hoş karşılanması için, turistlerin ilgisini çekmeye çalışmak ve ülkelerini ilginç göstermek için olmadık gösteri, eğlence ve şebeklikleri yapan turizmciler gibi gayretler içerisine girmektedirler.

Propaganda alanında eline kimsenin su dökemeyeceği Amerika sinema ve basın yoluyla öyle propaganda yapmaktadır ki; mazlumları ezdiği halde kendisini insanlığa hizmet eden bir kahraman, gerçekte mazlum olan insanları ise terörist olarak dünyaya tanıtmaktadır. Bu zihniyetle diyalog kurmak demek onun yaptığı bütün zulümleri hoş görmek demektir. Şayet diyalog kurmak istiyorlarsa evvela Müslümanların topraklarından çekilsinler ve onları rahat bıraksınlar.

Bakınız zalimleri dost edinmek hakkında Rabbimiz (c.c.) ne buyuruyor:

وَلَنْ تَرْضى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَاالنَّصَارى حَتّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ اِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَاءَ هُمْ بَعْدَ الَّذى جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَالَكَ مِنَ اللّهِ مِنْ وَلِىٍّ وَلَا نَصيرٍ
“Ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar, sen onların dinlerine tabi olmadıkça asla senden razı olmazlar. Sen de ki: "Allah’ın hidayet yolu olan İslam, doğru yolun ta kendisidir. Sana gelen bunca ilimden sonra onların heva ve heveslerine uyacak olursan, Allah’a karşı hiçbir koruyucu ve yardımcı bulamazsın.” Bakara 2/120


وَلَا تَرْكَنُوا اِلَى الَّذينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَالَكُمْ مِنْ دُونِ اللّهِ مِنْ اَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ
“Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur.” Hud 11/113


يَااَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا لَاتَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَايَاْلُونَكُمْ خَبَالًا وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفى صُدُورُهُمْ اَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْايَاتِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ
“Ey iman edenler, siz Müslümanlardan başkasını sırdaş edinmeyin. çünkü onlar size şer ve fesat çıkarmada ellerinden geleni geri bırakmazlar. Daima sizin sıkıntıya düşmenizi isterler. Size olan düşmanlıkları, zaten ağızlarından taşıp meydana çıkmıştır. Kalplerinin gizlediği düşmanlık ise daha fazladır. Eğer aklınızı kullanırsanız, ayetlerimizi size iyice açıkladık.” Al-i İmran 3/118


يَااَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا لَاتَتَّخِذُوا الْكَافِرينَ اَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنينَ اَتُريدُونَ اَنْ تَجْعَلُوا لِلّهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا مُبينًا
“Ey iman edenler! Müminler dışında kâfirleri dost edinmeyin. Böyle yaparak, Allah’a, aleyhinizde kesin bir belge mi vermek istiyorsunuz? Göz göre göre, Allah’ın hışmını üzerinize çekmek mi istiyorsunuz?” Nisa 4/144


يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارى اَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْ اِنَّ اللّهَ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الظَّالِمينَ
“Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları velî edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları velî edinirse o da onlardandır. Allah böylesi zalimleri doğru yola iletmez.” Maide 5/51



تَرى كَثيرًا مِنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذينَ كَفَرُوا لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ اَنْفُسُهُمْ اَنْ سَخِطَ اللّهُ عَلَيْهِمْ وَفِى الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ
“Onlardan çoğunun kâfirleri velî edindiklerini görürsün. Bu iş ki onu bizzat kendileri yapmış ve üzerlerine Allah’ın hışmını çekmiştir, ne kötü bir davranıştır! Onlar cehennem azabında devamlı kalacaklardır.” Maide 5/80


وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالنَّبِىِّ وَمَا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ اَوْلِيَاءَ وَلكِنَّ كَثيرًا مِنْهُمْ فَاسِقُونَ
“Eğer Allah’a, Peygambere ve ona indirilen vahye imanları olsaydı, kâfirleri velî edinmezlerdi. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” Maide 5/81


Bütün bunlardan sonra hala uydurma diyaloglar kurmaya devam mı edeceksiniz? Size uyarıcı olarak Allah’ın (c.c.) emirleri kafi gelmiyor mu? O halde bunun hesabını vermekte sizin için yeterli bir endişe kaynağı olacaktır.

Alıntıdır...
 
Üst Alt