Batı Dünyası, "Dinler arası diyalog" açılımı ile İslam'ın ahkamında sinsi deformasyonlar tezgahlayarak, Türkiye'yi 20-30 sene sonra dejenere olmuş dini yapısıyla daha kolay lokma haline getirmeye çalışmakta, bu arada sunmuş olduğu ciddi ekonomik fırsat ve ufuklarla da kendisine Türkiye'den yandaşlar kotarmaya çalışmaktadır.
Bu çalışmaları, "diyalog" macerasının ilk çıktığı zamanlarda hayli etkin olarak savunanlar, karşılaştıkları ciddi tepki sonucunda bir miktar durulmalarına rağmen, bu yolda aldıkları taviz ve imkanların terk edilemeyeceği gerçeği ile de, daha ince ve kapalı bir şekilde devam etmektedirler.
Amaç; kapitalist ve materyalist Dünya düzeninde olur olmaz yer ve zamanlarda pürüzler çıkaran ve ümmet-devlet gibi değerlere sahip Türkiye'nin maneviyatının zımparalanarak yumuşatılması, keskin kısımlarının yuvarlatılması ve zaman içerisinde "kim kime dum duma" hale getirilerek, hizaya sokulmasıdır. Bunun sadece ekonomik baskı ve entrikalarla hal olmadığını gören Batı, bu hayalini gerçekleştirmekte en son ve en etkin raundunu oynamaktadır.
Bu amacın içerisinde sadece kapitalist-materyalist Batı değil, Hıristiyan dağılımında genişleme projeleri ülküsü ile Vatikan'da vardır. Ve Batı, Vatikan ile işbirliği halindedir.
Konu, "diyalog" açılımı ile maksadını aşan fetvalar verenler değildir aslında. Maalesef onlarda türlü yollarla kandırılarak bu oyunun birer piyonu, taşeronu haline getirilmiştir. Ama vehamet, bunun farkında olamamaktır. Türk diyalogcular, hayal dahi edemeyecekleri bir ikbalin içine sürüklenerek ve bu ikbalde tutularak, yaşanan tehlikeyi hissetmekten soyutlandırılmaktadır.
"Diyalog" tezgahının içine türlü yollarla hükümetler dahi çekilmiştir. Diyanet çekilmiştir. İlahiyatçılar çekilmiştir. Gerek basın-yayım yolu, gerek tv-internet ve gerekse fiilen, Ehli Sünnet ulemasının fetvaları yumuşakca değiştirilerek, Batı'nın istediği forma getirilmeye çalışılmaktadır. Dün bankaya, sigortaya, nemaya zinhar, haram diyen fetvacılar, bu gün haram dedikleri işle iştigal eder haldedir. Benzer başka örneklerde vardır. Kabına çekilmiş, bastırılmış Ehli Sünnet ümmeti ise, sesleri derin/karanlık kuyudan gelen bir çığlık gibi, duyulmamaktadır.
Önümüzde ki zamanlarda -Allahu alem- Batı tezgahladığı bu oyunda yeni hamleler başlatacaktır. Onların hiç aceleleri de yoktur. Zaten planlamaları en az 20-30 yıllıktır.
Ama gerçek olan şudur ki; Türk Halkı bu konuda duyarsızdır, nemalanmaya müsaittir, gücün karşısına geçmekten korkar ve mazlum gibi göz yaşları dökenlere çok çabuk kanar.
Fakat herkesin bir tuzağı vardır, tuzak kuranların en hayırlısı Allah'dır...
Görelim Mevla neyler
Neylerse güzel eyler.
Bu çalışmaları, "diyalog" macerasının ilk çıktığı zamanlarda hayli etkin olarak savunanlar, karşılaştıkları ciddi tepki sonucunda bir miktar durulmalarına rağmen, bu yolda aldıkları taviz ve imkanların terk edilemeyeceği gerçeği ile de, daha ince ve kapalı bir şekilde devam etmektedirler.
Amaç; kapitalist ve materyalist Dünya düzeninde olur olmaz yer ve zamanlarda pürüzler çıkaran ve ümmet-devlet gibi değerlere sahip Türkiye'nin maneviyatının zımparalanarak yumuşatılması, keskin kısımlarının yuvarlatılması ve zaman içerisinde "kim kime dum duma" hale getirilerek, hizaya sokulmasıdır. Bunun sadece ekonomik baskı ve entrikalarla hal olmadığını gören Batı, bu hayalini gerçekleştirmekte en son ve en etkin raundunu oynamaktadır.
Bu amacın içerisinde sadece kapitalist-materyalist Batı değil, Hıristiyan dağılımında genişleme projeleri ülküsü ile Vatikan'da vardır. Ve Batı, Vatikan ile işbirliği halindedir.
Konu, "diyalog" açılımı ile maksadını aşan fetvalar verenler değildir aslında. Maalesef onlarda türlü yollarla kandırılarak bu oyunun birer piyonu, taşeronu haline getirilmiştir. Ama vehamet, bunun farkında olamamaktır. Türk diyalogcular, hayal dahi edemeyecekleri bir ikbalin içine sürüklenerek ve bu ikbalde tutularak, yaşanan tehlikeyi hissetmekten soyutlandırılmaktadır.
"Diyalog" tezgahının içine türlü yollarla hükümetler dahi çekilmiştir. Diyanet çekilmiştir. İlahiyatçılar çekilmiştir. Gerek basın-yayım yolu, gerek tv-internet ve gerekse fiilen, Ehli Sünnet ulemasının fetvaları yumuşakca değiştirilerek, Batı'nın istediği forma getirilmeye çalışılmaktadır. Dün bankaya, sigortaya, nemaya zinhar, haram diyen fetvacılar, bu gün haram dedikleri işle iştigal eder haldedir. Benzer başka örneklerde vardır. Kabına çekilmiş, bastırılmış Ehli Sünnet ümmeti ise, sesleri derin/karanlık kuyudan gelen bir çığlık gibi, duyulmamaktadır.
Önümüzde ki zamanlarda -Allahu alem- Batı tezgahladığı bu oyunda yeni hamleler başlatacaktır. Onların hiç aceleleri de yoktur. Zaten planlamaları en az 20-30 yıllıktır.
Ama gerçek olan şudur ki; Türk Halkı bu konuda duyarsızdır, nemalanmaya müsaittir, gücün karşısına geçmekten korkar ve mazlum gibi göz yaşları dökenlere çok çabuk kanar.
Fakat herkesin bir tuzağı vardır, tuzak kuranların en hayırlısı Allah'dır...
Görelim Mevla neyler
Neylerse güzel eyler.