İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Abdullah İbnu Sa'd İbni Ebi's-Sarh Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e kâtiplik yapıyordu. Şeytan ayağını kaydırdı; adam irtidâd ederek kâfirlere sığındı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Fetih günü, onun öldürülmesini emretti. Ancak, Hz. Osman (radıyallahu anh) onu himayesi altına aldı. Resûlullah da bu himayeyi tanıdı."
[Ebu Dâvud Hudud 1, (4358); Nesâî, Tahrimu'd-Dem 15, (7, 107). Bu hadis Tefsir bölümünde, Nahl sûresinin tefsiri sırasında Nesâî rivayeti olarak daha uzun bir hadiste geçmiştir.>
Nahl Suresi, Ayet 106:
"Kalbi iman üzere sabit ve bununla mutmain olduğu halde ih'âha uğratılanlar dışında kim, imanından sonra Allah 'ı tanımaz, fakat sinesini küfre açarsa Allah 'in gazabı onların başınadır. Onlaradır en büyük azâb."
Mukatil der ki: "Kim, imanından sonra Allah'ı tanımaz, kâfir olur ve fakat sinesini küfre açarsa Allah'ın gazabı onların başınadır." âyet-i kerimesi Abdullah ibn Sa'd ibn Şarh el-Kuraşî, Mikyes ibn Subâbe (veya Dubâbe), Abdullah ibn Enes ibn Hatal, Tu'me ibn Ubeyrık, Kays ibnu'l-Velîd ibnu'l-Muğîra ve Kays İbnu'l-Fâkih el-Mahzûrnî hakkında nazil olmuştur.
İbnu'l-Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fi İlmi't-Tefsîr, IV,495; Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi'l-Kur'ân, X,l 18. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/550-552.