Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Din

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Yolun tümünü bilenden başkası, yol güzergahının tümünü çizemez. Bir dakika sonrasını bile göremeyen insan, bu yolu kavrama yeteneğinden yoksundur. Çünkü insanla ilerisi arasına perde çekilmiştir. Bir adım ötesini bile göremez, öyleyse insan, bu meçhul yolun planını kesinlikle çizemez. Bu durumda iki çaresi vardır insanın...

Ya çarpılmayı, sapıtma ve serseriliği göze alacak, ya da kainatın yaratıcısından alınan sisteme dönecektir. Allah'ın hiç bir yaratığı - kim olursa olsun - Allah'ın izin verip koyduğundan başka bir kanun koyamaz.

Kulları için kanun koyma hakkı sadece Allah'a aittir. Çünkü bu kainatın tümünü yaratan; noksanlıklardan münezzeh olan Allah'tır. Seçimini kendi yaptığı evrensel yasalara göre kainatı yöneten de O'dur. İnsanlığın hayatı ise, bu büyük kainat tekerleğinin bir yönünden başka bir şey değildir, öyleyse bu hayata hükmedecek kanun, evrensel yasalarla çelişmemelidir.

Şu halde hayat kanunlarını koyma hakkı da evrensel yasaları ilmiyle kuşatan kimse, ona aittir.

Bu sonsuz bilgiyse sadece Allah'ındır. Allah'tan başka her şeyin eksik olduğu; tartışma götürmez bir gerçektir. İnsanlık için hayat kanunlarını koyma görevi, eksikliğe mahkum olanlara verilemez. Bu gerçek günışığı gibi meydandadır. Buna rağmen pek çok kimse bu konuda tartışmakta veya bununla yetinmemektedir.

Kanunlarını; Allah'ın belirlediği kaynağın dışından alan bu kimseler, halklarının iyiliğini düşündüklerini ve yaşam şartlarının gereğini yaptıklarını iddia ediyorlar. Oysa ki, Allah'tan daha âlim ve adilmişler gibi veya Allah'tan izinsiz yasa koyan ilâhi ortaklarmış gibi kendi katlarından kanun üreten bu kimselerden daha zavallı, Allah'a karşı daha cüretkâr hiç bir canlı yoktur.

"Yoksa dinde onların, Allah'ın hiç bir zaman izin vermediği kanunlar koyan ortakları (şeytanları) var ha!"

Allah'ın beşer için koyduğu kanun, hiç kuşkusuz fıtrat ve yapısıyla uyumlu olacağını bildiği kanundur. Bu kanunla insan ve büyük evrensel yasalar arasında gerçekleşen mükemmel uyumun nedeni budur. Bunların tümünde ana ilkeleri koyan Allah'tır.

Gelişen hayatın getirdiği yenilikler nisbetinde; ama temel ilke ve genel yasaları aşmadan, cüz'î (içtihadi) hükümler çıkarmayı ise insanlara bırakmıştır.

Eğer bu konularda da bir anlaşmazlık olursa, onu Allah'a havale edip çözümlerler. Yani Allah'ın insanlar için koyduğu söz konusu temel ilkelere başvururlar. Çünkü asıl ölçü odur. Beşerin, cüz'î (içtihadi) hüküm ve uygulamalarını ölçeceği esas odur. Bu yolla, yasama kaynağı birlik ve değişmezliğini koruyup, hüküm sadece Allah'a ait olmaktadır. Çünkü O, en iyi hakimdir.

Bu sistemin dışında kalmak ise, Allah'ın şeriat ve dinine isyandan başka bir şey değildir.

Bundan dolayı da en büyük emr-i bi'l-maruf ve nehy-i an'il-münker görevini yaşatmak gerekiyor.

- En büyük emri bi'l-maruf, Allah'ın hayat nizamını ve egemenliğini tanımaktır.

- En büyük nehy-i münker ise, Allah'ın hayat sistemi ve uluhiyyetini tanımayanları reddetmektir.

Temel atmadan bina yapmaya imkân yoktur, öyleyse dağınık güçler; binaların üzerinde yükseltildiği temeli kurmak için toplanıp bir araya gelmelidir.

Doğrusu müslümanın toplumsal hayatının dayanağı olan temel çökmüşken, olanca güçleriyle ayrıntıların emr-i bil-maruf ve nehy-i an'il münkeriyle uğraşan bazı iyi niyetli kimselere, insanın zaman zaman hayıflanıp ağıt yakası gelmektedir.

Çünkü "asıl toplumsal hayatın dayanağı olan" temel konusunda emr-i bi'l-maruf ve nehy-i an'il-münker yapmak lazımdır.

Mesela, ekonomisinin tümü faize dayalı olup malının tümü harama dönüşmüş ve bireylerinin helâlinden yemesine imkân kalmamış bir toplumda insanları haram yemekten sakındırmanın ne anlamı olur ki?

Bir kere bu toplumun ekonomik düzeni de, toplumsal düzeni de Allah'ın şeriatine aykırıdır. Çünkü ilâhî şeriati reddeden bir toplum, Allah'ın uluhiyyetini peşinen reddetmiş demektir.
 
Üst Alt