daphne3000
New member
- Katılım
- 10 Eki 2008
- Mesajlar
- 23
- Tepkime puanı
- 10
- Puanları
- 0
Kur'an-ı Kerim'in bir çok ayetinde Allah-u Teala, "dikkatli olun" ifadesiyle başlayan ayetlerinde inananları özellikle bazı konularda şuurlarını açmaya ve dikkate davet etmektedir. Elbette bu konulara karşı özellikle ehemmiyet vermek ve Allah(c.c.)'ın emrettiği şekilde davranmak mutlaka müslümanlara hayır sağlayacaktır.
Dikkat edin, Allah(c.c.)'ın yardımı pek yakındır...
"Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır." (Bakara Suresi 214)
Allah-u Teala bir çok ayetinde dünyanın bir imtihan yeri olduğunu ve kullarını mutlaka nefislerine dokunan olaylarla deneyeceğini bildirmektedir. Allah(c.c.) kimi zaman açlık, kimi zaman mal kaybı, kimi zamanda ürünlerden ve canlardan eksiltmekle insanları imtihan etmektedir. Elbette ihlasla Allah(c.c.)'a bağlanan ve ahirete kesin bilgi ile inanan müminler başlarına her ne gelirse gelsin Kur'an-ı Kerim'in emri gereği Allah(c.c.)'a yönelir, sabreder ve O'na tevekkül ederler.
Nitekim Kur'an'da iman edenlerin nelere sabrettikleri ve nasıl bir kararlılık gösterdikleri de zikredilmektedir. Peygamber ve onunla beraber savaşan müminler müşriklerin ağır baskıları ve saldırılarına maruz kalmışlardır. İnkar edenler, inananları Allah(c.c.)'ın yolundan alıkoymak için mallarına ya da canlarına kastederek onlarla mücadele etmişlerdir. Tüm bunların Allah(c.c.)'ın kendilerine ecir yazmak için bir imtihan konusu olduğunu bilen müminler de güzel bir sabır göstererek, asla dosdoğru yoldan dönmeyerek Allah(c.c.)'a olan bağlılıklarını ispat etmişlerdir.
Rahman ve Rahim olan Allah, inanan kullarına deneme konusu olarak bir zorluk verdiğinde mutlaka bu durumdan çıkış yolunu da gösterir. Onların kalbine sabrı ve kararlılığı raptederek ayaklarını sağlamlaştırır. Ve kalplerini takva üzerinde sabit kılar. Kuşkusuz bu Allah(c.c.)'ın sonsuz merhamet sahibi olmasından ve iman edenlere bir zarar gelmesini engellemesindendir. Bir müminin nefsinin ne kadar zoruna gidecek bir olayla karşılaşırsa karşılaşsın, bilir ki Allah(c.c.) mutlaka onun yanındadır. Ve mutlaka Allah , katından gerçekleşmesi kesin olan bir vaad olarak, yardımını ulaştıracaktır.
Dikkat edin, işledikleri ne kötüdür...
Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'in bir ayet-i kerimesinde inkar edenler hakkında şu beyanda bulunur:
"Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrana uğramışlardır. Öyle ki, saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yüklenerek: "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize" derler. Dikkat edin, o işleyip-yüklendikleri ne kötüdür." (Enam Suresi 31)
Allah'ın dininden habersiz olanlar, dünya hayatına razı olarak ahiretten yüz çevirenler ve kitabın ayetlerini az bir değer karşılığında satanlar kesin olarak büyük bir hüsrana uğrayacaklardır. Cenab-ı Allah Enam Suresi'nin bu ayetinde inanmayanların ansızın karşılarına çıkan kıyamet günü nasıl bir durumla karşılaşacaklarını bildirmektedir. Onlar ölümün şiddetli sarsıntıları arasında canları alındığında, daha o anda ne kadar büyük bir aldanış içine düştüklerini anlayacaklardır. Ölüm anı herşeyin bittiği, artık hüküm anının geldiği ve geriye dönüşün kesinlikle mümkün olmayacağı bir andır. Allah (c.c.) kulun ruhunu bedeninden ayırdığında artık bir daha o bedene geri dönüşü kesinlikle imkansız kılmıştır. Zira ölümle birlikte dünya hayatı da yok olmuş, beden de toprağa terkedilmiştir.
Böyle bir sonla karşılaşınca kuşkusuz inkar edenlerin nasıl bir şaşkınlığa düştüklerini tahmin etmek mümkündür. Ölümün herşeyi kesip bitireceğine inanan kafirler, asıl hayatın bu noktada başladığını, hatta sonsuza kadar bitmemek üzere devam edeceğini o an anlarlar. Ve Allah(c.c.) haklarında hükmetmek için dünya hayatında işlediklerini ortaya çıkarmak için amel defterlerini ortaya çıkarır. Yaptıkları en ufak bir zerre dahi bırakılmaksızın hassas terazilerde tartılır. Elbette böylesine üstün bir adaletle karşılaşan müşrikler kendilerinin ne kadar büyük bir gaflet içine düştüklerini farkederler. Bu öylesine büyük bir hayrettir ki, "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize" şeklindeki pişmanlık dolu ifadeleri bunu çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
Ayetin devamında Cenab-ı Allah, onların işleyip yüklendiklerinin ne kadar kötü olduğuna dikkat çekmektedir. Hiç şüphesiz ahiret gününde bir insanın amel defterinin bomboş olması, bu gün için hiç bir azık toplamamış olması dehşetli bir azabın başlayacağı anlamına gelir. Artık o kişi sonsuza kadar horlanacak, aşağılanacak ve olabilecek en şiddetli azapları üstelik çeşit çeşit tadacaktır. Cehennem ateşinden çıkacak bir yolu hiç bir zaman bulamayacaktır. Çünkü Allah(c.c.) onları kilitlenmiş bir kapının arkasında ebediyen yaşamaya mahkum edecektir.
Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir...
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiç bir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi 22)
İnsanın dünyada ve ahiretteki tek kurtuluşu imandadır. Eğer bir insan Allah(c.c.)'a gereği gibi kulluk eder, ibadetlerini salihane yerine getirir ve ciddi bir çaba ile çabalarsa o taktirde Allah-u Teala'nın rahmetini umabilir. Nitekim Allah(c.c.) salih olan kullarının günahlarını bağışlayacağını, onların kötülüklerini iyiliklere çevireceğini ve nimetlerle dolu cennetine varisçi kılacağını müjdelemektedir.
Bunun aksi bir seçimde bir kul için rahatlık ve ferahlık içinde yaşamak adeta bir hayaldir. Dünya hayatı imansız bir insana taşıyamayacağı kadar ağır zorluklar yükler. Bir insan tevekkül etmedikçe, Allah(c.c.)'a dayanıp güvenmedikçe zorlukların altından kalkması, bunlardan ruhen etkilenmeden kurtulması imkansızdır.
Mümin için ise durum tam tersidir. Taşıdığı iman mümine iç huzuru ve rahatlığı sağlar. Allah(c.c.) bu kullarını kendisine varan yollarına iletir ve yaptıkları iyiliklerin karşılığını kat kat artırarak verir. Ve en önemlisi onları hüsrana uğrayan bir topluluk olmaktan kurtarır ve felaha ulaştırır. Şüphesiz bu Allah-u Teala'nın iman edenlere rahmetinin ve sevgisinin en açık göstergelerinden biridir
Dikkat edin, Allah(c.c.)'ın yardımı pek yakındır...
"Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır." (Bakara Suresi 214)
Allah-u Teala bir çok ayetinde dünyanın bir imtihan yeri olduğunu ve kullarını mutlaka nefislerine dokunan olaylarla deneyeceğini bildirmektedir. Allah(c.c.) kimi zaman açlık, kimi zaman mal kaybı, kimi zamanda ürünlerden ve canlardan eksiltmekle insanları imtihan etmektedir. Elbette ihlasla Allah(c.c.)'a bağlanan ve ahirete kesin bilgi ile inanan müminler başlarına her ne gelirse gelsin Kur'an-ı Kerim'in emri gereği Allah(c.c.)'a yönelir, sabreder ve O'na tevekkül ederler.
Nitekim Kur'an'da iman edenlerin nelere sabrettikleri ve nasıl bir kararlılık gösterdikleri de zikredilmektedir. Peygamber ve onunla beraber savaşan müminler müşriklerin ağır baskıları ve saldırılarına maruz kalmışlardır. İnkar edenler, inananları Allah(c.c.)'ın yolundan alıkoymak için mallarına ya da canlarına kastederek onlarla mücadele etmişlerdir. Tüm bunların Allah(c.c.)'ın kendilerine ecir yazmak için bir imtihan konusu olduğunu bilen müminler de güzel bir sabır göstererek, asla dosdoğru yoldan dönmeyerek Allah(c.c.)'a olan bağlılıklarını ispat etmişlerdir.
Rahman ve Rahim olan Allah, inanan kullarına deneme konusu olarak bir zorluk verdiğinde mutlaka bu durumdan çıkış yolunu da gösterir. Onların kalbine sabrı ve kararlılığı raptederek ayaklarını sağlamlaştırır. Ve kalplerini takva üzerinde sabit kılar. Kuşkusuz bu Allah(c.c.)'ın sonsuz merhamet sahibi olmasından ve iman edenlere bir zarar gelmesini engellemesindendir. Bir müminin nefsinin ne kadar zoruna gidecek bir olayla karşılaşırsa karşılaşsın, bilir ki Allah(c.c.) mutlaka onun yanındadır. Ve mutlaka Allah , katından gerçekleşmesi kesin olan bir vaad olarak, yardımını ulaştıracaktır.
Dikkat edin, işledikleri ne kötüdür...
Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'in bir ayet-i kerimesinde inkar edenler hakkında şu beyanda bulunur:
"Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrana uğramışlardır. Öyle ki, saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yüklenerek: "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize" derler. Dikkat edin, o işleyip-yüklendikleri ne kötüdür." (Enam Suresi 31)
Allah'ın dininden habersiz olanlar, dünya hayatına razı olarak ahiretten yüz çevirenler ve kitabın ayetlerini az bir değer karşılığında satanlar kesin olarak büyük bir hüsrana uğrayacaklardır. Cenab-ı Allah Enam Suresi'nin bu ayetinde inanmayanların ansızın karşılarına çıkan kıyamet günü nasıl bir durumla karşılaşacaklarını bildirmektedir. Onlar ölümün şiddetli sarsıntıları arasında canları alındığında, daha o anda ne kadar büyük bir aldanış içine düştüklerini anlayacaklardır. Ölüm anı herşeyin bittiği, artık hüküm anının geldiği ve geriye dönüşün kesinlikle mümkün olmayacağı bir andır. Allah (c.c.) kulun ruhunu bedeninden ayırdığında artık bir daha o bedene geri dönüşü kesinlikle imkansız kılmıştır. Zira ölümle birlikte dünya hayatı da yok olmuş, beden de toprağa terkedilmiştir.
Böyle bir sonla karşılaşınca kuşkusuz inkar edenlerin nasıl bir şaşkınlığa düştüklerini tahmin etmek mümkündür. Ölümün herşeyi kesip bitireceğine inanan kafirler, asıl hayatın bu noktada başladığını, hatta sonsuza kadar bitmemek üzere devam edeceğini o an anlarlar. Ve Allah(c.c.) haklarında hükmetmek için dünya hayatında işlediklerini ortaya çıkarmak için amel defterlerini ortaya çıkarır. Yaptıkları en ufak bir zerre dahi bırakılmaksızın hassas terazilerde tartılır. Elbette böylesine üstün bir adaletle karşılaşan müşrikler kendilerinin ne kadar büyük bir gaflet içine düştüklerini farkederler. Bu öylesine büyük bir hayrettir ki, "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize" şeklindeki pişmanlık dolu ifadeleri bunu çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
Ayetin devamında Cenab-ı Allah, onların işleyip yüklendiklerinin ne kadar kötü olduğuna dikkat çekmektedir. Hiç şüphesiz ahiret gününde bir insanın amel defterinin bomboş olması, bu gün için hiç bir azık toplamamış olması dehşetli bir azabın başlayacağı anlamına gelir. Artık o kişi sonsuza kadar horlanacak, aşağılanacak ve olabilecek en şiddetli azapları üstelik çeşit çeşit tadacaktır. Cehennem ateşinden çıkacak bir yolu hiç bir zaman bulamayacaktır. Çünkü Allah(c.c.) onları kilitlenmiş bir kapının arkasında ebediyen yaşamaya mahkum edecektir.
Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir...
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiç bir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi 22)
İnsanın dünyada ve ahiretteki tek kurtuluşu imandadır. Eğer bir insan Allah(c.c.)'a gereği gibi kulluk eder, ibadetlerini salihane yerine getirir ve ciddi bir çaba ile çabalarsa o taktirde Allah-u Teala'nın rahmetini umabilir. Nitekim Allah(c.c.) salih olan kullarının günahlarını bağışlayacağını, onların kötülüklerini iyiliklere çevireceğini ve nimetlerle dolu cennetine varisçi kılacağını müjdelemektedir.
Bunun aksi bir seçimde bir kul için rahatlık ve ferahlık içinde yaşamak adeta bir hayaldir. Dünya hayatı imansız bir insana taşıyamayacağı kadar ağır zorluklar yükler. Bir insan tevekkül etmedikçe, Allah(c.c.)'a dayanıp güvenmedikçe zorlukların altından kalkması, bunlardan ruhen etkilenmeden kurtulması imkansızdır.
Mümin için ise durum tam tersidir. Taşıdığı iman mümine iç huzuru ve rahatlığı sağlar. Allah(c.c.) bu kullarını kendisine varan yollarına iletir ve yaptıkları iyiliklerin karşılığını kat kat artırarak verir. Ve en önemlisi onları hüsrana uğrayan bir topluluk olmaktan kurtarır ve felaha ulaştırır. Şüphesiz bu Allah-u Teala'nın iman edenlere rahmetinin ve sevgisinin en açık göstergelerinden biridir