Nasıl ki rüzgâr esince yaprak sallanır, coşarsa benim de deniz mavisi başörtüm onu ne zaman başıma bağlar, saçlarımı güzelce örtersem işte o zaman dalgalanır coşar, içi içine sığmaz. Sanki o da bir işe yaramanın mutluluğunu yaşar başımda. Masanın üzerinde kederli duran deniz mavisi başörtümü alıp, aynaya bakarak itina ile bağladıktan sonra omuzlarıma sarkan kısmını avucumun içine alıp, dudağıma götürdüm. Öptüm ve ağladım. Seni çok ama çok seviyorum başörtüm dedim. Üzülme, Müslüman olup ta seni sevmeyen, senden nefret edenler var. En acısı nedir biliyor musun? Seni severek başında taşıyanı her şeyden mahru ediyorlar. Ah benim mahzun baş örtüm! Okumak isteyen genç kızlarımızın, meselâ benim tahsilime mâni oluyorlar. Sen bizim süsümüzsün, sembolümüzsün.
Hem Müslüman bir kadın nasıl olur da başörtüsüz düşünülebilir. Sen bizim o güzel saçlarımızı koruduğun müddetçe, sınıflara sokulmuyor, hakaretlere maruz kalıyoruz. Müslüman bir ülkede layık mı müslümana bu davranış? Yoksa senin sınıfın düzenini bozup, okulu yıkacağından mı korkuyorlar? Sen bunları yapacak kuvvete sahip değilsin ki.
Kalkıp okulun yolunu tuttum. Besmele çekerek kapıda bir süre bekledim. Kapıdan bu şekilde girsem, her zamanki gibi hakarete uğrayıp kapı dışsrı edilebilirdim, kovulabilirdim. Tam girmeye hazırlanıyordum kibir hıçkırık sesi duydum. Biri örtülü digeri örtüsüz iki genç kızın okul kapısından dışarı çıktıklarını gördüm. Merakla yaklaşıp sordum
- Kovuldunuz mu?
- Evet kovulduk, dedi örtülü olanı. Örtüsüz olana dönerek,
- Ya sen? Diye sordum.
- O benim çok sevdiğim bir arkadaşım. Ben de müslümanım. Ben de onun bir parçasıyım. Bu günden itibaren ben de Rabbimin istediği şekilde örtüneceğim. Hem de büyük bir gururla. Onların önüne çıkacağım ve haykıracağım; Görün bakın hakaretinizin sonucu bu oldu. Sanmayın ki böyle yapmakla başarıya ulaşacak sınız. Aksine sayımızı çoğaltırsınız. En acımasız bir kişi bile bu durumda hissiz kalamazdı. Gözümden düşen damlacıklara mâni olamamıştım. İçimdeki acı ile öyle kavrulmuştum ki, boşarırcasına yağan yağmurdan haberim bile yoktu. Bütün yollar ıslaktı ama sanki o yolları yağmurlar değil, başörtülü kızların gözyaşları ıslatymıştı. Anladım ki gökyüzü de bizimle ağlıyordu.