Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Değişebilen kader çizgisi

samanyolu

New member
Katılım
19 Mar 2007
Mesajlar
2,063
Tepkime puanı
2,696
Puanları
0
Yaş
49
Konum
istanbul
Başımıza gelenler, değişmez kader çizgimiz mi? Yaşadıklarımız kaderimizse, bunca çabanın, uğraşıp didinmek anlamsız mı? Doğrusu, bizim elimizde olmayan bir kader çizgimiz var elbette. Ama her şey bundan ibaret değil. Bizim çabalarımızın da hayatımıza çok önemli etkileri var.
Ben böyle geldim böyle giderim’ demek doğru değildir. Allahu Tealâ’nın ilmi değişmez, fakat kulun hali değişir. Kullar hallerini değiştirsinler, küfür ve şirkten kurtulup imana ve tevhide gelsinler diye Allahu Tealâ peygamberlerini göndermiştir. Kulun bir zamanki hali çok kötü olabilir, küfür ve isyanda en ileri safta gidebilir. Ona bakan bir kimse, bu adamın şu ana kadar ortaya çıkan kaderi bu imiş diyebilir. Fakat ne o, ne de bir başkası, bundan sonrası da böyle devam eder, ömür başladığı gibi biter diyemez. Yüce Yaratıcımız, “kötü halinizde ısrar etmeyin, batıldan geri dönün, tevbe edin, Cehenneme giden yolda gitmeyin” diyor, değişmemizi istiyor.
Allahu Tealâ kafirleri imana davet ediyor, düşmanlarını dostluğuna çağırıyor, günahkâr kullarının tevbesini bekliyor, gafil kalblerin kendisini zikretmesini istiyor. Öyleyse, kâfir mümin olabilir. Ömrünün bir kısmını Rabbine düşmanlıkla geçiren bir kimse güzel bir tevbe ile O’na dönüp, sevgili kullar sınıfına girebilir. Gafil bir kalp, aşk ile uyanıp zikre geçebilir. Allah tevbe edenleri sevmektedir. Tevbe, günah çizgisinde yol alan bir kulun, taat çizgisine geçmesidir. Kul tevbesinde samimi olunca, geçmiş günahları temizlenir. Eğer herkes olduğu durum ve sıfatta kalsaydı, ahlâk ve gidişatı hiç değişmeyecek olsaydı, gönderilen peygamberlerin ve kitapların, ilahi emir ve yasakların bir hükmü ve faydası olmazdı.
Sahabe-i Kiram, İslâm’la tanışmadan ve Allah Rasulü’nün (A.S.) nurlu nazarları altında terbiye görmeden önce şirk içinde bocalıyordu. Kur’an-ı Hakim’in ifadesiyle koyu bir sapıklık içinde bulunuyorlardı. (Cuma/2) Ancak Allah’ın büyük lütfuyla bu koyu cehalet ve sapıklık çizgisi devam etmedi, değişti. Müşriklerden bir çoğu mümin oldu, cahiller ilimle buluştu. Edeb nedir bilmeyenler, edeble süslendi. Öyle ki, güzel ahlâk ve incelikte melekleri hayran bıraktılar. Cimriler, Allah yolunda canlarını verecek derecede cömert oldular. Tembeller, ilahi aşk ile canlanıp meydana çıktılar, binlerce başarının altına imza attılar. Dünya zikriyle yatıp kalkanlar, Allah’ın Habibi Hz. Muhammed’le (A.S.) tanışınca Allah aşığı oldular; gafletten zikre geçtiler, karanlıktan nura çıktılar. Kısaca, kader çizgileri değişti, kederleri gitti. Bugünün insanı için de aynı durum mümkündür ve böyle bir değişme bize de emredilmiştir.

semerkand dergisi
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Kader konusunu uzun zamandan beri araştıran biri olarak görüş bildiren islam alimlerinin bazı hususlarla mantık hatası yaptığını düşünüyorum..Herşeyi bilen Allah için insana hür irade verildikten sonra "olacağı için biliyor" açıklamasının yapılması Allah'ın olacak olan şey olmadan önce bilmiyormuş durumun ortaya çıkmasına yol açıyor.."İlimin maluma tabi olması" kaidesini kader meselesinde açıklayacı olarak düşünmüyorum..

Ben kader meselesindeki yaklaşımımı şu örnekle bağdaştırmayı uygun görüyorum;

-Hamurdan çeşitli şekillerde oyuncaklar yaptığınızı düşünün..Bu oyuncakların içine sebep-sonuç ilişkisinden bağımsız bir şekilde bilinç yüklediğinizi düşünün..(Gerçek hayattaki bilinçte sebep-sonuç ilişkisinden bağımsızdır.)Bu bilinç sizin zihnininiz bir parçası olduğu için onu tasarladığınız anda kendi özgür iradesi ile yapılabilecek bütün olasılıklar sizin tarafınızdan kolaylıkla hesaplanabilir..Fakat ona verdiğiniz zihin, sizin zihninizin bir parçası olduğu için ne yapacağını bilmemeniz gayet doğaldır..(Allah'ın insana ruhundan üflemesi)

-Şimdi oyuncağın ne yapağını bilmemeniz sizin ilminiz eksikliğinden ileri gelmez..Oyuncağın haraket alanı zaten sizin belirlediğiniz bir alandır..Olasılıksal olarak herşeyi bilirsiniz fakat oyuncak için hazırladığınız ceza ve mükafatları haketmesi kendi hür iradesi ile yaptığı seçimlere bağlıdır..Oyuncak kendi hür iradesini kullanarak sizin bilginize exstra bir bilgi eklemez ya da çıkarmaz..Mesela oyuncağın diğer hamurları kullanıp bilgisayar yapmış olması sizin bilgisayar yapmasını bilmediğiniz anlamına gelmez..Çünkü bilgisayar seçim ile yapılmaz..Bilgisayarın yapılması için gerekli hammadde zaten ortamda vardır ve beynin yaratılıcılık işlevleri ile bu sonuç ortaya çıkar..

-Bu oyuncakları zihnininde tasarladığınızı fakat vucuda getirmediğinizi düşünün..Yani bu planları zihninizde yaptınız fakat bu plan harakete geçmedi..Zihninizde oyuncak kötü seçimler yaptığı anda onu iyi sonuçlara yönelttiniz..Kesinlikle zihninizde oyuncağa adaletsiz davranmadınız..O sapıttığı zaman sürekli olarak doğru yolu gösterdiniz..

-Şimdi tasarladığınız oyuncağı vucuda getirdiğinizi düşünün...Oyuncak sizin hakkınızda şunları düşünebilir..

"Beni tasarlayan herşeyi biliyor ve herşeye gücü yetiyor"

"O dilemedikçe biz dilemeyiz"

"Benim ölümümü o takdir etmiştir, ne bir saniye ileri ne de bir saniye geri gelir"

-Evet bu düşüncelerin hepsi doğrudur..Fakat bir daha vurguluyorum düşünsel olarak oyuncakçı planı vucüda getirmediği sırada oyuncağın ne yapacağını bilmiyor olması oyunçakcının ilminin eksik olduğunu düşünmemiz anlamına gelmiyor..Çünkü bilinç oyuncakçı tarafından bilerek sınırlandırılıyor..Fakat oyuncağa verilen zihin oyuncakçının zihninin bir parçası...Oyuncak bu zihni en verimli şekilde kullansın ki mükafat ve cezayı haketsin..Gönderilen kitaplarda ona sitem edilsin, nankör densin ya da takdir edilip sonsuz cennet müjdelensin..
 
Son düzenleme:
Üst Alt