Enver Ýstek
metin mete
- Katılım
- 27 Ara 2005
- Mesajlar
- 3,935
- Tepkime puanı
- 1,023
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
Bugün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar
susacaktım.
Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim
tarzıydı.
Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır onun
gelişini iple çekerdim.
Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak
isterdim.
Babam
sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem
çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla.Onlar annemle
konuşurken
ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir,
Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı
ütüleme!'
derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı
konuşturtmayacaksın babanla?' diye
çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol
alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip,
hâlâ
ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir
odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte
otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır,
televizyon
seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli
birşey varsa
beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup
oynamaya
çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım ki susunca babamla
daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye
başladım. Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok
beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz
ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana
kızarak
beni artık odama göndermiyordu.
Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara
anlatıyordu
annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı
topla!'diye
odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum.
Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı
beceremiyordum. Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı
yasaklayacağım.'
dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim
yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?
Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun
zamanı
kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur
oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel
olmuş.Bu adam benim herhalde.' dedi.
Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam
benim,
bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi.
Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu
küçük
kız da
annem.' dedim.
Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük
çizdin?'
dedi.
Heyecanla başladım anlatmaya.Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup
çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz
Ahmet
amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde
yorgun
olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş
olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak
istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve
bir
de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne
istiyorlar' diye.
Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına
inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki
sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi
Farkında' Olmalı İnsan...Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın
Farkında
Olmalı
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti
Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,
O Da Bugündür
susacaktım.
Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim
tarzıydı.
Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır onun
gelişini iple çekerdim.
Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak
isterdim.
Babam
sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem
çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla.Onlar annemle
konuşurken
ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir,
Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı
ütüleme!'
derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı
konuşturtmayacaksın babanla?' diye
çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol
alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip,
hâlâ
ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir
odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte
otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır,
televizyon
seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli
birşey varsa
beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup
oynamaya
çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım ki susunca babamla
daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye
başladım. Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok
beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz
ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana
kızarak
beni artık odama göndermiyordu.
Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara
anlatıyordu
annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı
topla!'diye
odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum.
Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı
beceremiyordum. Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı
yasaklayacağım.'
dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim
yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?
Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun
zamanı
kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur
oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel
olmuş.Bu adam benim herhalde.' dedi.
Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam
benim,
bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi.
Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu
küçük
kız da
annem.' dedim.
Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük
çizdin?'
dedi.
Heyecanla başladım anlatmaya.Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup
çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz
Ahmet
amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde
yorgun
olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş
olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak
istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve
bir
de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne
istiyorlar' diye.
Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına
inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki
sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi
Farkında' Olmalı İnsan...Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın
Farkında
Olmalı
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti
Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,
O Da Bugündür