Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dağilip Ayrilmayin!”

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
Rabbimiz Allah (Azze ve Celle) şöyle buyurur:
“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın!”(1)
“Allah’a ve Rasulüne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin! Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.”(2)


Zeyd b. Erkam (r.a.)’ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Dikkat edin! Ben, sizin aranızda iki ağır yük bırakıyorum. Bunların biri, Allah (Azze ve Celle)’nin Kitabı’dır. O, Allah’ın ipidir. Her kim ona tabi olursa, doğru yolda ve kim terk ederse, dalâlette olur.”(3)

Abdullah İbn Mes’ud (r.a.) şöyle der:
“Topluca Allah’ın ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin.” buyruğu, cemaat olun demektir.(4)

Hangi kavimden, hangi renkten, hangi dilden ve hangi bölgeden olursa olsunlar, İslâm Milleti’nin mensubu olmuş, iman kardeşleri muvahhid mü’minlere verilen ilâhî bir emirdir bu!.. Bütün ümmet, Allah’ın ipi olan Kur’ân-ı Kerim’e hep beraber sımsıkı sarılacak, dağılmayacak ve birbirlerin kıymetini bilecekler... Allah’a ve Rasulü (s.a.s.)’e itaat edecek, aralarındaki bütün problemlerini İslâm’a göre çözecekler... Kavimlerini, aşiretlerini, kabilelerini, ırklarını, renklerini ve dillerini, ön plana çıkarıp birbirlerine üstünlük sağlamaya kalkışmayacak, ırkçı-milliyetçi duygularla hareket etmeyecekler!..

Eğer böyle bir hataya düşecek olurlarsa, onlar için korkunç bir felâket vardır... Cemaat oluştaki rahmet, ayrılık azabına döner!.. Böyle olursa, büyük bir yılgınlığa düşer ve ümmetin gücü-kuvveti tükenir, birliği dağılır... Böylece güçsüzleşir ve düşmanlarına yenilip yem olurlar... Param-parça parçalanır ve birbirine düşerler..

Bu felâketin baş sebebi de, ırkçı-milliyetçiliktir... İslâm olmuş kavimler, iman kardeşi oldukları diğer kavimlerden, sadece kavmiyet, yani ırkçı-milliyetçi duygularla ayrılacak olurlarsa, ümmet parçalanmış olur!.. Dünya hakimiyetini elinde tutan İslâm Milleti, ırkçı-milliyetçi hareketler tarafından paramparça oldu, her parçası birbirine düşman kesildi...

İslâm düşmanları, dün aynı şeytanî tuzakla ümmeti parçaladılar, bugünde aynı şeytanî tuzağı kullanmaktadırlar... Onların şeytanî tuzağı, birbirlerinin iman kardeşleri olan müslüman kavimleri, ırkçı-milliyetçi anlayışlarla, yani ulusalcılık hareketiyle birbirinden koparmak, din bağının yerine kan bağını esas kabul etmektir... Maalesef İslâm düşmanlarının bu şeytanî tuzaklarına, cehalet, gaflet ve ihanet sonucu bir çok kavimler korkunç bir şekilde düştüler... Öyle bir düştüler ki, Allah’ın kendilerini kardeş ilân ettiği müslüman kardeşine silah çekip katliâm girişimlerinde bulundular!..

İslâm Milleti’nin mensubları olan muvahhid mü’minler, İslâm düşmanlarının bu şeytanî tuzağının farkına varmalı ve bu tuzağa düşmemelidirler... Ayrıca bu tuzağa dü-en diğer insanları, kavimleri ve kabileleri uyarmalı, onlara dosdoğru yolu gösterip yanlıştan vazgeçmelerini sağlamalıdırlar!.. Bu, her muvahhid mü’minin vazifesidir... Bu vazife hakkıyla yapılacak ve iyi bir sonuç alınacak olursa, düşmanlar tarafından dağıtılan ve parçalanan İslâm Milleti, yeniden bir araya gelip birliğini kurmaya çalışır...

“Su uyur, düşman uyumaz!” gerçeğini iyice idrak eden ve hiç unutmayan muvahhid mü’minler, ümmet birliğini istemeyen ve İslâm Milleti’ni parçalamaya çalışan çağın süper müstekbir tağutî güçlerine karşı çok uyanık, sabırlı ve dirençli olmalıdırlar...

En hayırlı neslin yaşadığı ”Asr-ı Saadet”te, çağın İslâm düşmanları olan süper tağutların selefleri olanlar, muvahhid mü’minlerden oluşan ümmeti parçalamak için aynı şeytanî tuzağı kullanmışlardı... Müslüman olmuş kavimleri ve kabileleri birbirine düşürmek, böylece İslâm Milleti’ni bölüp yok etmek, onların en büyük emeli olmuştur...

İbn İshak (r.a.) anlatıyor:
Şe’s b. Kays, yaşı ilerlemiş ihtiyâr bir yahudî kişi idi, Küfrü büyük, müslümanlara şiddetli kindar olan bir kimse idi.
Şe’s b. Kays, Rasulullah (s.a.s.)’in Evs ve Hazrec’den olan ashabından bir topluluğun yanına, onların toplanmış olduğu bir mecliste konuşurken geldi ve cahiliyyette aralarında düşmanlığın olmasından sonra ülfet ve cemaatlarına, İslâm üzere aralarının iyi olmasına kızdı. Sonra gelip şöyle dedi:

- Beni Kayle’nin cemaatı bu memlekette toplanmıştır. Hayır, vallahi, onların cemaatı ve eşrafı oralarda toplandıkları zaman biz, onlarla hiçbir zaman karar kılamayız.

Sonra o, yahudîlerden yanında olan genç bir kişiye emretti ve şöyle dedi:
- Onlara git ve onlarla birlikte otur. Sonra “Buâs Günü”nü (Buâs Günü, bir gündür ki, onda Evs ve Hazrec (savaşıp) birbirini katletmişler ve o gün zafer, Hazrec’e karşı Evs’te idi.) ve ondan önce geçen şeyleri anlat. Onun hakkında söylemiş oldukları şiirlerden bazılarını onlara oku!

O genç de, bu emrini yerine getirdi. Bu esnada millet konuştu, münazaa ettiler ve birbirine karşı tefahür ettiler. Nihayet iki kabileden binekler üzerinde olan iki adam kapıştı. Bunlar, Evs’den Beni Harise b. Harsi’den biri olan Evs b. Kayzî,dir. Biri de, Hazrec’den Beni Seleme’den biri olan Cabbâr b. Sahr’dır.

Bu ikisi, birbirine karşı söz düellosuna giriştiler. Sonra o ikisinden biri, diğerine şöyle dedi:
- Eğer dilerseniz, başa dönelim!
Bunun üzerine iki fırka birden gazablandı ve:
- Yapalım! Buluşma yerimiz, Zahire olsun. Silaha sarılınız! Silaha sarılınız! dediler ve o Harre'ye çıktılar.
Bu haber, Rasulullah (s.a.s.)’e vardı ve beraberindeki Muhacirler’den olan ashabıyla birlikte çıktı. Onların yanına geldi ve şöyle dedi:

“Ey müslümanlar topluluğu, Allah’dan sakınınız! Allah’dan sakınınız! Allah, sizi İslâm’a hidayet ettikten, sizi, O’nunla şereflendirdikten, sizden cahiliyyet durumunu İslâmiyet’le kestikten, O’nunla sizi küfürden kurtardıktan ve O’nunla sizin kalbinizi telif ettikten sonra, ben, sizin aranızda bulunduğum hâlde cahiliyyet dâvâsıyla mı birbirinize düşeceksiniz?”

Bunun üzerine millet anladı ki o, şeytandan bir ifsad, bir vesvesedir ve kendi düşmanlarından bir hiledir. Böylece ağlaştılar. Evs’den ve Hazrec’den adamlar, birbirinin boynuna sarıldılar. Sonra Rasulullah (s.a.s.) ile birlikte söz dinler ve itaat eder olarak oradan ayrılıp gittiler.

Allah onlardan, Allah’ın düşmanı Şe’s b. Kays’ın hilesini söndürmüştü. Bunun üzerine Allah Teâlâ, Şe’s b. Kays’ın ve yaptığı şeyin hakkında şu ayetleri inzâl buyurdu:

“De ki: ‘Ey Kitab Ehli, Allah, yaptıklarınıza şahid iken, ne diye Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?’
De ki: ‘Ey Kitab Ehli, sizler, şahidler olduğunuz hâlde, ne diye iman edenleri Allah yolundan –onda bir çarpıklık bulmaya yeltenerek- çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.”(5)


İslâm düşmanları, her çağda İslâm Milleti için ırkçımilliyetçi şeytanî tuzaklarını hazırlamış, onu bölüp parça­lamaya çalışmıştır... Zaman zaman başarılı olmuş ve İslâm Milleti’ni oluşturan kavimler, bu şeytanî planın farkına varmadan tuzaklarına düşmüş, iman kardeşiyle kavga edip savaşmıştır... Bazen kavmiyet dâvâsı, bazen vatan dâvâsı, bazen de şehircilik ve bölgecilik milliyetçiliği olarak ortaya çıkan bu şeytanî tuzağın parçalanıp yok edilmesi için Rasulullah (s.a.s.)’in Sünneti’ni işlemek gerekir...

Ebu Hüreyre (r.a.)’ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasu-lullah (s.a.s.):

Her kim taattan çıkar ve cemaattan ayrılırsa, cahiliyyet ölümüyle ölür. Her kim körükörüne (çekilmiş) bir sancağın altında harbeder, bir asabe namına kızar yahud bir asabeye davet eder veya bir asabeye yardımda bulunur da öldürülürse, bu da, bir cahiliyyet ölümüdür.Her kim benim ümmetime karşı çıkar, iyisini-kötü­sünü vurur, mü’minden çekinmez, ahid sahibine verdiği sözü de yerine getirmezse o, benden değildir, ben de ondan değilim.”(5)

________________________________________
(1)Âl-i İmrân, 3/103.
(2)Enfâl, 8/46.
(3)Sahih-i Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, B.4, Hds.37.
Sünen-i Dârimî, Kitabu Fedaili'l-Kur'ân, B.1, Hds.3319-3320.
(4)İmam Kurtubî, A.g.e., C.4, Sh.311.
(5) Ali imran,3/98-99
(6)Sahih-i Müslim, Kitabu'l-İmare, B.13, Hds.53.
Sünen-i İbn Mace, Kitabu'l-Fiten, B.7, Hds.3948.
Sünen-i Neseî, Kitabu Tahrimu'd-Dem, B.27, Hds.4097.
(Kul Sadi Yüksel-İSLÂM MİLLETİ OLMAK-MİSYON YAYINLARI)
 
Üst Alt