Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cuma namazı ve zuhr-i ahir

acizane

New member
Katılım
19 Ocak 2008
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
68
Cuma namazı ve Zuhuri ahir


Hicrî 5. asırdan bu yana yalnız Türkiye’de uygulanan, başka İslam âleminin bilmediği, bilmek de istemedikleri “zuhr-u âhir ” denen, ALLÂH’ın emri, Hazret-i Resûlullâh’ın sünneti ile hiç ilgisi olmayan, Moğol istilâlarının hüküm sürdüğü bir zamanda Konya’da ihdas edilen ek ibâdet usûlü ki, namaz değildir. Hükümet ve devletin olmadığı yerde, ulü’l-emrin icra edilmediği yer -ki, darü’l-harptir- darü’l-harpte ise cuma namazı kılınmaz, diye uyduruk fetva verenler, zamanımıza kadar..

“İslam’da yeri olmayan namaz” demeye hicap ediyorum, çünkü namazın iki kaynağı vardır: 1: Kitap, 2: Sünnet. Başka kaynak aranmaz. Beş vakit namazdaki farzlar, Cumâ namazı için de geçerli olup, hutbesiz Cumâ namazı geçerli değildir. Bayram namazlarında hutbe sünnettir. Okunmasa da namaz tamamdır.

Sünnetleri hafife almayasın. Kur’ân’da belirtilmemiş, Peygamber Efendimiz’in ibâdet ve amellerinde görülen hallerin cümlesine sünnet deriz. Sünnetleri emr-i ilâhînin dışında görme. Kur’ân’da sarih olarak görülmediği için sünnettir. İcmâ, kıyas edilleyi şeriye namaz için geçerli değildir.

Rabbımızın lütuf ve ihsânı olan en büyük bayram olarak belirtilen Cumâ günü, âyet ve hadisle ifâde edilen öğle vaktinde Cumâ namazı.. Hutbede bulunarak imam efendiye uyup iki rekat farzı kılan kişinin ALLÂH’ın emrine göre cumâsı tamamdır. Sünnetlerini de mezhebine tâbi olunan imam efendinin içtihâdına göre kılmaktır. Çünkü imam efendilerimizin aralarında sünnetlere dâir içtihat farklılıkları vardır. Hepsi de geçerli olup, cumânın sıhhatına halel getirmez.

İmâm-ı A’zam Hazretleri hicri 75 senesinde dünyâya teşrif ettiler. 150 senesinde irtihal eylediler. Makamları cennet olsun. Kendileri tâbiînden olup, ashâbın yaşlıları ile görüştüler. Ve îzah ettiler:

“Hazret-i Resûlullah (s.a.v) Efendimiz mescide gelmeden önce dört rekat sünnet kılar, mescide geldiklerinde hutbe îrad ederlerdi. İki rekat cumânın farzını cemaate kıldırır, hâne-yi saâdetlerine gider, dört rekat da orada sünnet kılarlardı.”

İmâm-ı A’zam Hazretleri bu türlü beyan ve içtihat etmişlerdir.

İmâm Şâfiî Hazretleri, İmâm-ı A’zam Hazretleri’nden sonra dünyâya teşrif ettiler. Cumânın sünneti hakkında buyurdular ki :

“Cumâdan evvel iki rekat, cumâdan sonra da iki rekat Hazret-i Resûlullâh’ (s.a.v.) sünnet kılardı.”

İmâm Mâlik ve İmâm Hanbel hazretlerinin içtihatları da :

“Cumâya gelmeden evvel Hazret-i Resûlullah (s.a.v.) iki rekat namaz kılar, farzdan sonra başka namaz kılmazdı.” şeklindedir. ALLAH cümlesinden râzı olsun.

Cumâ Sûresi’nde de müsta’celiyyet vardır : “ALLÂH’ın zikrinden sonra yeryüzüne yayılınız, rızıklarınızı arayınız.” On altı rekatlı hiç bir mezhep yoktur. Dikkat edilirse, yalnız sünnet üzerinde ihtilaf değil, içtihat değişikliği vardır. Kimsenin namaza rekat ilâve etmesi uygun olmayıp, hatâdır.

Bâzı kimseler çok ibâdet ve tâatla çok kazanacağını zannederler. Her şeyin ifrâtı yasaklanmıştır. Misâl olarak, seferde olan dört rekatlı farz namazları iki rekat kılmayı Hazret-i ALLAH emrediyor. Fazla kılarsan ne olur? Âsî olursun, emr-i ilâhîye karşı geldiğin için. “Hiç fazla namaz kıldı diye insanı döverler mi? Fazla mal göz mü çıkarır?” gibi sözlerle emr-i ilâhîyi basit bir hâdise gibi gösterip günâha girme. “Zuhr-u âhir” diye bir namaz yoktur. İslamiyette şüpheli ibâdet olmaz.şüpheli ibadete sıhhatlidir diye kimse cevaz veremez Evham, rûhî hastalıktır. Namaz husûsunda ilham ve rüyâ ile de amel edilmez. Sahîh-i Buharî’nin (Tecrîd-i sarîh Tercümesi) üçüncü cildinde Cumâ bahsinde bildirildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hutbe îrad edip, buyurdular ki : “Cumâ size kıyâmete kadar farz kılındı. İster âdil imam, ister zâlim imam zamânında olsun, kim ki, Cumâ namazını sebepsiz yere terk ederse, iki elim yakasındadır. ALLAH işini rast getirmesin.. onun Ne namazı vardır, ne orucu, ne haccı, ne de zekatı... Vaktâ ki, tövbe ve istiğfar etmiş ola.”

Büyük fıkıh âlimi İbn-i Nuceym buyururlar ki :

“Zuhr-u âhir kılan kişi ilim yoksunudur.”

Kütüb-i sitte’den olan Sünen-i Dârekutnî Tercümesi, 2. Cilt sahîfe 10’da şöyle ifâde olunur:

“Zuhr-u âhir kılan şüphesiz günahkardır.”

Diyânet İşleri Başkanlığı da Şerîat-i Muhammedî’de 92 hurâfa ve bidat tespit etti. Ama umûma îlânından çekindiler. Fakat ben bu listenin bir nüshasını elde ettim ve çoğaltıp, dağıttım. Bidat ve hurafaların başına yazmışlar, zuhr-u âhir diye bir namazın olmadığını. Merhum cennet-mekan Hamdi Akseki buyuruyor ki :

“İmam efendilerimizin cumânın sıhhati ve vücûbu hakkındaki ihtilafları “muhtelefun fîh”tir (kesin olmayan, ihtilaflı konulardandır). Cumânın farziyetine te’sir edici değildir. Şöyle ki, Cumânın vücûbunun sıhhati hakkında ictihâdî ihtilaflar musallînin (namaz kılanın) daha mutmain olması içindir. Hiç bir içtihat cumânın farziyetini bozmaz. Nitekim öyle olmuştur.”

Türkiye’den başka İslam ülkelerinde zuhr-u âhir diye bir şey bilmezler. Çünkü kesinlikle yoktur. Bir namazın iâdesi farzın terkinden îcap eder. Vâcibin terkinden, farzın te’hirinden sehiv (yanılma) secdesi lâzım gelir. Hazret-i ALLAH Türk milletini de bu gibi anlamsız ibâdetlerden kurtarsın.Amin.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Hicrî 5. asırdan bu yana yalnız Türkiye’de uygulanan, başka İslam âleminin bilmediği, bilmek de istemedikleri “zuhr-u âhir ” denen, ALLÂH’ın emri, Hazret-i Resûlullâh’ın sünneti ile hiç ilgisi olmayan, Moğol istilâlarının hüküm sürdüğü bir zamanda Konya’da ihdas edilen ek ibâdet usûlü ki, namaz değildir. Hükümet ve devletin olmadığı yerde, ulü’l-emrin icra edilmediği yer -ki, darü’l-harptir- darü’l-harpte ise cuma namazı kılınmaz, diye uyduruk fetva verenler, zamanımıza kadar..

Arkadaşım küllüm yanılmışsınız, başı yanlış olunca, elbette sonuda yanlış olacaktır...
Büyük harflerle yazıyorum, bağırmak için değil, okunmak için...

ZUHRİ AHİR NAMAZININ DARUL HARP İLE BİR İLGİSİ YOKTUR,

BİR BELDE DE BİRDEN FAZLA CAMİDE CUMA NAMAZI KILINIR MI KILINMAZ MI İHTİLAFINDAN DOĞMUŞTUR, VESSELAM...

emanet ve ehliyet:

645 İmam-ı Serahsi: "Cum'a namazı şehirde edâ edilebilir, köylerde sahih olmaz. Ancak Hadis-i Şerifte şehir mutlak olarak zikredilmiştir, şehirde tek yerde kılınma hususu tasrih olunmamıştır"(525) hükmünü zikrediyor. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha)'dan gelen zahir rivayeye göre, şehirde ancak tek bir camide edâ edilebilir.(526) İmam-ı Yusuf (rha)'ın kavline göre; bir şehrin ortasından nehir geçiyorsa ve ulaşım güçlüğü sözkonusu ise, iki yerde edâ edilmesi caizdir.(527) İmam-ı Muhammed (rha) ve İmam-ı Azam (rha)'dan gelen bir kavle göre de; şehirde müteaddid yerlerde Cum'a Namazı edâ edilebilir. Bu da sahih olan bir kavildir"(528) İşte ahir-i zuhur (Zuhr-i Ahire) bu ihtilafa dayanan bir meseledir.
Eğer bir şehirde birkaç yerde Cum'a Namazını edâ etmek sahih olmazsa (ki olma ihtimali de vardır), mükellefin üzerinde öğle namazı da borç olarak kalmıştır. Dolayısıyle hem Cum'a Namazını, hem öğle namazını kılmak suretiyle, bu tereddüd giderilebilir" diyen ûlema bulunduğu gibi; aksi görüşte ûlema da vardır. Bunlar da; "Ya Cum'a Namazı, ya öğle namazı farzdır. Eğer "ahir-i zuhur" (Öğle namazı) kılınması taleb edilirse, mükellef "Cum'a farz değildir" zannına kapılabilir. Dolayısıyle iki delilin kuvvetli olanıyla amel edilir" hükmünü zikretmişlerdir. Esasen İmam-ı Şafii (rha) bir şehirde birde fazla yerde Cum'a Namazı'nın kılınamıyacağını, iki yerde kılınırsa ikisinin de fasid olacağını esas almıştır.(529) Resûl-i Ekrem (sav) ve Hülafa-i Raşidiyn dönemlerinde, her şehirde tek bir camide edâ edildiği de bilinmektedir.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Hanefi mezhebine göre darulhap'in tarifi vardır...
Bu tarif esas alındığında doğrudan cuma bahside meselenin içine girer...
Çünkü, cuma için Halifenin izni şattır...
Halife olmadığında, yani darul harp söz konusu olduğunda, müslümanlar bir cemaat oluşturup imamlarını seçip cumalarını eda ederler...
Bunlar hanefi mezhebi için geçerlidir ki bu geçerlilik bağlamında Mustafa Kemal'den izin talep edilmiş, o da cuma namazı kılınması için izin vermiştir, vesselam...Ayrıca 3 darbe cuma günü yapılmış, sokağa çıkma yasağı nedeniyle cuma namazı kılınmamıştır, e bunu da biraz düşünün!!!

Delilleriyle birlikte daha detaylı bilgi için Yusuf Kerimoğlu Emanet ve Ehliyet, Kelimeler ve Kavramlar...
 

acizane

New member
Katılım
19 Ocak 2008
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
68
cuma namazı ve zuhuri ahir

cuma namazı ve zuhuri ahir

Arkadaşım küllüm yanılmışsınız, başı yanlış olunca, elbette sonuda yanlış olacaktır...
Büyük harflerle yazıyorum, bağırmak için değil, okunmak için...

ZUHRİ AHİR NAMAZININ DARUL HARP İLE BİR İLGİSİ YOKTUR,

BİR BELDE DE BİRDEN FAZLA CAMİDE CUMA NAMAZI KILINIR MI KILINMAZ MI İHTİLAFINDAN DOĞMUŞTUR, VESSELAM...

emanet ve ehliyet:

645 İmam-ı Serahsi: "Cum'a namazı şehirde edâ edilebilir, köylerde sahih olmaz. Ancak Hadis-i Şerifte şehir mutlak olarak zikredilmiştir, şehirde tek yerde kılınma hususu tasrih olunmamıştır"(525) hükmünü zikrediyor. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha)'dan gelen zahir rivayeye göre, şehirde ancak tek bir camide edâ edilebilir.(526) İmam-ı Yusuf (rha)'ın kavline göre; bir şehrin ortasından nehir geçiyorsa ve ulaşım güçlüğü sözkonusu ise, iki yerde edâ edilmesi caizdir.(527) İmam-ı Muhammed (rha) ve İmam-ı Azam (rha)'dan gelen bir kavle göre de; şehirde müteaddid yerlerde Cum'a Namazı edâ edilebilir. Bu da sahih olan bir kavildir"(528) İşte ahir-i zuhur (Zuhr-i Ahire) bu ihtilafa dayanan bir meseledir. Eğer bir şehirde birkaç yerde Cum'a Namazını edâ etmek sahih olmazsa (ki olma ihtimali de vardır), mükellefin üzerinde öğle namazı da borç olarak kalmıştır. Dolayısıyle hem Cum'a Namazını, hem öğle namazını kılmak suretiyle, bu tereddüd giderilebilir" diyen ûlema bulunduğu gibi; aksi görüşte ûlema da vardır. Bunlar da; "Ya Cum'a Namazı, ya öğle namazı farzdır. Eğer "ahir-i zuhur" (Öğle namazı) kılınması taleb edilirse, mükellef "Cum'a farz değildir" zannına kapılabilir. Dolayısıyle iki delilin kuvvetli olanıyla amel edilir" hükmünü zikretmişlerdir. Esasen İmam-ı Şafii (rha) bir şehirde birde fazla yerde Cum'a Namazı'nın kılınamıyacağını, iki yerde kılınırsa ikisinin de fasid olacağını esas almıştır.(529) Resûl-i Ekrem (sav) ve Hülafa-i Raşidiyn dönemlerinde, her şehirde tek bir camide edâ edildiği de bilinmektedir.
Birde Hayrettin KARAMAN'ı okuyun
http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00049.htm

İslam hukuku profesörü Hayrettin Karaman’ın web sitesi

Soru:
Selamun aleykum hocam ben Şafii mezhebine bağlıyım. Cumanın farzı öğle namazı yerine geçiyor mu, geçiyorsa neden cuma farzından sonra bir daha öğle namaz kılıyoruz.

Cevap:
Cuma namazının farzı, öğle namazının farzı yerine geçiyor; bu konuda bir tereddüt ve tartışma yoktur. Tartışılan konu, "kılınan Cuma namazı sahih olmazsa öğle namazı ne olacak?" sorusu içinde yer almaktadır.
İmam Şâfiî'ye göre bir şehirde iki veya daha fazla yerde Cuma kılınmış ise önce kılanların (namazı diğerlerinden önce bitirenlerin) cuması sahihtir. Sonra kılanların cuması olmamıştır (batıldır) ve öğleyi yeniden kılmaları farzdır. Şâfii'ye göre hangisinin önce kıldığı belli değilse, hepsinin öğleyi yeniden kılmaları gerekir.
İmam Şâfiî'den sonra gelen ve ona tâbi bulunan Şâfiî müctehid ve fakihleri yukarıdaki hükmün, "ihtiyaç olmadığı halde cumanın birden fazla camide kılınmış olmasına ait" bulunduğunu; şayet caminin mükelleflere göre küçük olması gibi bir mazeret varsa birden fazla camide kılınabileceğini, böyle olunca da öğle -Cuma namazından sonra- öğle namazının farzını yeniden kılmanın farz olmayacağını, ancak sünnet olabileceğini ifade etmişlerdir.
Hanbelîlerin görüşü de Şâfiîlerinki gibidir.
Bu iki mezhebin tatbikatında Cuma namazı, ihtiyaç olmadığı halde birden fazla camide kılınmışsa ilk kılınandan sonrakiler bâtıl sayılmakta -şüphe halinde; yani hangi cemâatin namaz önce bitirdiğinin bilinmemesi durumunda hepsi bâtıl sayılmakta- ve öğle namazı yeniden kılınmaktadır.
Eğer Cuma namazı ihtiyaca binâen birden fazla camide kılınmış ise bu takdirde bâtıl sayılmamakta, ancak ihtiyaten öğle namazının kılınması tavsiye edilmektedir. Bugün hemen her şehir ve büyük köyün -cumayı kılsın kılmasın- namaz ile mükellef bulunanlarını bir cami almayacağına göre kılınan cumalar Şâfiîlere göre de sahihtir ve öğleyi kılmak farz değildir.
Hanefî mezhebinde tercih edilen görüş, İmam Muhammed'e ait olup "Bir yerleşim yerinde birden fazla camide Cuma namazının kılınabileceği" şeklindedir.
Cuma namazının bazı şartlar üzerinde -yukarıdakine ek- bazı ihtilaflar (ictihad farkları) vardır. Ancak bunlardan birini esas alarak Cumayı terketmek veya kıldıktan sonra -belki sahih olmamıştır diyerek- yeniden bir de öğlenin farzını kılmak doğru değildir. Kılınan Cuma namazının gerçekleşen şartları şu veya bu müctehide göre yeterli ise Cuma namaz sahihtir, öğle namazının da yerine geçmiştir.
Cuma namazının farzı iki rekattır. Bundan önce dört, farzdan sonra da dört rekat namaz kılmanın sünnet olduğuna dair güçlü deliller vardır. Böylece sünneti ve farzıyla beraber Cuma namaz on rekattır. Zuhr-i âhir (son öğle namazı) diye bir namaz yoktur; kılınması uygun değildir. İsteyen Cumadan önce de sonra da istediği kadar nafile namaz kılabilir (Geniş bilgi için benim "İslam'ın Işığında Günün Meseleleri" isimli kitabımın 1. cildine bakılabilir)..
 

acizane

New member
Katılım
19 Ocak 2008
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
68
cuma namazı ve zuhuri ahir

cuma namazı ve zuhuri ahir

hadi cevap bekliyorum nerdeymiş küllüm yanlış
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
hadi cevap bekliyorum nerdeymiş küllüm yanlış

Hicrî 5. asırdan bu yana yalnız Türkiye’de uygulanan, başka İslam âleminin bilmediği, bilmek de istemedikleri “zuhr-u âhir ” denen, ALLÂH’ın emri, Hazret-i Resûlullâh’ın sünneti ile hiç ilgisi olmayan, Moğol istilâlarının hüküm sürdüğü bir zamanda Konya’da ihdas edilen ek ibâdet usûlü ki, namaz değildir. Hükümet ve devletin olmadığı yerde, ulü’l-emrin icra edilmediği yer -ki, darü’l-harptir- darü’l-harpte ise cuma namazı kılınmaz, diye uyduruk fetva verenler, zamanımıza kadar..

ZUHRİ AHİR NAMAZININ DARUL HARP İLE BİR İLGİSİ YOKTUR,

BİR BELDE DE BİRDEN FAZLA CAMİDE CUMA NAMAZI KILINIR MI KILINMAZ MI İHTİLAFINDAN DOĞMUŞTUR, VESSELAM...
 

acizane

New member
Katılım
19 Ocak 2008
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
68
Ankarayı toplayalım bir camide cuma kılalım, yoksa cumamız olmaz bir cami yaptıralım,cuma kılacak müslümanları o camiye toplayalım sincandan gelsinler,kayaştan gelsinler,bağlumdan gelsinler,dikmenden gelsinler keçiören ufuktepeden gelsinler gelsinler ankaranın her bir yerinden gelsinler,bütün işyerlerinden gelsinler, toplanalım bu toplanmak saatler alır öyle bir cami yaptıralım bu cami ne kadar büyük olacaksa,namazı kıldık tekrar işimize gitmek için veya evimize gitmek için saatlerce dolmuş otobüs bekliyelim bir camide kılacağız cumamız olacak diye sizin mantığınız alıyormu bu görüşü.sizce böyle on binlerce müslümanı içine alabilecek bir cami yapılabilirmi Ankaraya, Cuma kılacak kişilerin hepsini alacak bir cami yapılabilirmi.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Ankarayı toplayalım bir camide cuma kılalım, yoksa cumamız olmaz bir cami yaptıralım,cuma kılacak müslümanları o camiye toplayalım sincandan gelsinler,kayaştan gelsinler,bağlumdan gelsinler,dikmenden gelsinler keçiören ufuktepeden gelsinler gelsinler ankaranın her bir yerinden gelsinler,bütün işyerlerinden gelsinler, toplanalım bu toplanmak saatler alır öyle bir cami yaptıralım bu cami ne kadar büyük olacaksa,namazı kıldık tekrar işimize gitmek için veya evimize gitmek için saatlerce dolmuş otobüs bekliyelim bir camide kılacağız cumamız olacak diye sizin mantığınız alıyormu bu görüşü.sizce böyle on binlerce müslümanı içine alabilecek bir cami yapılabilirmi Ankaraya, Cuma kılacak kişilerin hepsini alacak bir cami yapılabilirmi.

Efendim anlamamakta ısrar etmenizi anlamıyorum doğrusu..
Benim zaten böyle bir iddiam yok...
Yanlış bir iddianız vardı, ona cevap verdim...

Zuhri ahir konusunda Hayrettin Karaman Hocamızın fetvası hem meşru hem de muteberdir...
 

acizane

New member
Katılım
19 Ocak 2008
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
68
Cuma namazı ve zuhr-i ahir

GÜNCEL MESELELER

M. Es'ad Coşan


CUMA NAMAZI

SORU: Türkiye'de cuma namazı kılınır mı?

CEVAP: Türkiye'de de cuma namazı kılınır, Almanya'da da kılınır, Fransa'da da kılınır, Belçika'da da kılınır... Tarih boyunca Bizans'ta da kılınmış, başka ülkelerde de kılınmıştır. Cuma namazı kılacak kadar bir kalabalık, bir yerde toplanır da kılabilirlerse, cuma namazı kılarlar. Memleket kâfir memleketi, mü'min memleketi, şu veya bu, ne olursa olsun kılınır muhterem kardeşlerim!

Cuma ile oynamayın!.. Cuma namazı önemli bir namazdır, oyuna gelmez!.. Üç defa cumayı kılmayanın kalbi bir mühürlenir; kafası ondan sonra doğru düzgün çalışmaz olur. Feleğini şaşırır, ne yapacağını bilemez, doğruyu göremez. Kalbi mühürlendi mi, gönlü mühürlendi mi, çok fena duruma düşer insan... Cuma namazını kılın!..

Allah-u Teâlâ: "Benim huzuruma geldiniz, namaz kıldınız. Ben size:

(Yâ eyyühellezîne âmenû izâ nûdiye lis salâti min yevmil cumuati fes'av ilâ zikrillâhi ve zerül bey') 'Ey imân edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınız zaman, alışverişi bırakın da benim huzuruma gelin!' diye emretmişim. Ondan sonra huzuruma gelmişsiniz, namaz kılmışsınız, ben sizi cezalandırır mıyım?" demez mi?.. Allah'ın huzuruna gelip, camiye gelip namaz kılmak ceza mevzuu olur mu?..

--Efendim, rejim kâfir rejimiyse, şöyleyse, böyleyse?..

--O iş başka... "Almanya'da bile kılınır." diyorum anlasana!.. Almanya'da bile kılıyorlar, kabul olmuyor mu?.. Fenâ mı oluyor, Almanya'da kardeşlerimizin gidip de camilerde namaz kıldığı?.. Çok iyi oluyor.

Bizans'ta da kılmışlar. Arap Camii'ni daha İstanbul fethedilmeden önce yapmışlar da orda cuma namazı kılmışlar. Her yerde kılınır, fırsatı buldu mu, kılınır.

Cuma namazı konusunda bazı sözler çıktı, kimisi kılınmaz dedi, herkesin aklı karıştı. Kimisinin de keyfine uygun geliyor, zaten kılmakta zorluklar var; "Kılmayalım!" deyiveriyorlar. Bir de ona ibadet süsü verildi şimdi, bu devirde... Bazıları o havaya girdiler ama, sonra çoğu helâk oldu. Yavaşladı, azaldı bu akım ama, hâlâ bazı şeyler olabiliyor.

SORU: İslâm alimleri niçin cuma meselesini kendi aralarında halletmiyorlar?

CEVAP: Halledilmiş bir mesele... Bizce halledilmemiş bir tarafı yok... Gazetelerde yazıldı; büyük, itibarlı hoca efendiler "Cuma namazı kılınır." diyorlar. Yâni ittifak var, halledilmiş durumda... Kılınmaz diyen bir kimse bilmiyorum ben... Bazı kimseleri söylüyorlardı, "Şu hoca kılınmazmış demiş." filân diye soruşturduk; "Yok hocam, o da demiyor." dediler.

Tek tük istisnâî bazı kimseler olabiliyor. "Rejim küfür rejimi olduğundan kılmayalım!" filân diyorlar ama, rejimin öyle veya böyle olmasıyla bu işin bir ilgisi yoktur. Bu hususlar fıkıh kitaplarına dayanarak, kaynaklara dayanarak çözümlenir.

Bizim --Allah selâmet versin-- Ekrem Hoca bir kitap yazmıştır cuma namazı hakkında, şöyle bir parmak kalınlığında... Halledilmiş bir konudur. Kardeşimiz, o Ekrem Doğanay'ın cuma namazıyla ilgili kitabını okursa, daha geniş bilgi edinebilir. Gayet güzel fıkhî delilleri de toplamıştır.

Halledilmemiş bir mesele değildir, cuma namazı kılınır. Cuma namazınızı kılın!.. Almanya'da da olsanız kılın, Fransa'da da olsanız kılın!.. Çünkü ben Fransa'ya gittim; orda birçok camilerde cuma namazı kılınıyor. Kıldım ve huzur içinde elhamdü lillâh... Kabul olmadığına dair içimde hiç bir tereddüt belirmedi. Fransa'da da kılınır, Almanya'da da kılınır, Türkiye'de de kılınır, başka yerde de kılınır. "Armudun sapı, üzümün çöpü..." dersen, aç kalırsın; ayvayı yersin o zaman...

SORU: "Bu memlekette cuma namazı kılınmaz!" diyenler var; ne buyurursunuz?

CEVAP: Cuma namazı kılınır. Peygamber Efendimiz'in Mekke'de bulunduğu sırada, müslümanlar daha Medine'de hakim değilken, daha cuma suresi inmeden, sahabe Medine'de cuma namazı kılarlardı. Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye hicret ettikten sonra, henüz daha hakimiyet tamamen müslümanların eline geçmeden, Medine-İ Münevvere'ye doğru giderlerken, Kuba mescidinde Cuma suresi nazil oldu. Orda topluca cuma namazı kıldılar.

Onun için, Peygamber Efendimiz'in zamanında da, ondan sonraki zamanlarda da, müslümanların grup teşkil edebildiği yabancı ülkelerde de --meselâ Bizans'ta Konstantıniyye'de-- cuma namazı kılınmıştır. Halen Avrupa'da, Amerika'da, bir çok yerde, hakimiyet müslümanlarda olmadığı halde cuma namazı kılınıyor. Caizdir, kılınır. Allah kabul etsin, ecirleri çok olsun... Müslümanlar haftada bir toplanmış oluyor.

Ve cuma namazı çok muhteşem bir namazdır, çok yerinde bir namazdır. Her cuma müslümanlar bir araya geliyorlar. O kalabalık bir daha kolay kolay başka hiç bir şekilde toplanamıyor. Her cuma camiler tıklım tıklım doluyor.

Ankara'da hatırlarım caddeler dolar. Herkes birer kâğıt alır, karton alır; caddeler dolar. Hacı Bayram Camii'nin çevresinde vs. camilerde... O kalabalığı bir daha nerde yakalayacaksın?.. Cumayı kıldırmayacak olursan, halka tebliği nasıl yapacaksın?..

O bakımdan; ne hikmete uygun, ne akla uygun, ne nakle uygun, ne fıkha uygun, ne tarihe uygun, ne ayete uygun, ne hadise uygun!..

Kılınır, hiç korkmayın!.. O sözlerin hiç kıymeti yok...

SORU: Dârülharbde cuma namazı kılınır mı?

CEVAP: Kılınır. Kılınmış; Abbasiler varken Bizans'ta, Bizanslılarla savaş edilirken bile, Karaköy'deki Arap Camii'nde cuma namazı kılınmıştır. Halihazırda Avrupa ülkelerinde vs. yerlerde de cuma namazları kılınıyor.

Cuma namazları, müslümanların toplanmasına vesile olduğu için, dağınık olmayıp toplu halde bulunmalarına vesile olduğundan faydalıdır. Kılınmasında hikmet vardır, fayda vardır. Tarihen de öyledir, naklen de öyledir, aklen de öyledir. O bakımdan cuma namazları kılınmalıdır.

SORU: Hristiyan bir ülkede cuma namazı kılmak mümkün olmuyorsa, o müslüman ne yapmalıdır?

CEVAP: Hristiyan bir ülkede müslümanlar bir araya gelebilirlerse, kâfi miktarda iseler cuma namazı kılabilirler, kılmaları lâzım!.. Ama olmuyor, kılınamıyorsa; o zaman, öğle namazını kılacak.

SORU: Askeriyede cami yok; fakat, kendi aramızda bölükte bir oda ayırıp vakit namazımızı kılıyoruz. Orada cuma namazı kılabilir miyiz?

CEVAP: Kılamazlar! Çünkü, cuma namazı kılınacak yerin herkese açık olması lâzım!.. Bir cemaat kapalı bir yerde, herkesin giremeyeceği bir yerde, halka açıklık vasfı tahakkuk etmediği için cuma namazı kılamaz!..

Orası kışla olduğundan da herkesi sokmazlar; "Yasak hemşerim, dur, giremezsin!" der kapıdaki... Onun için olmaz!.. Ama, halka açık, herkesin gelmesine uygun bir yer olsaydı, o zaman kılınabilir idi.


http://www.mustafaislamoglu.com/haber_detay.php?haber_id=164

Zühr-i Ahir namazı


Cuma namazından sonra şartlarının yerine getirilmemesi veya başka nedenden dolayı farz derecesinden bir namaz kılınması gerekirmi?Bu namaza zühr-i ahir mi denir? Zühri ahir namazı nedir?


CEVAP: Cuma farzı dışında efendimiz çoklukla sadece iki veya bazen de dört rekat nafile kılardı. Zuhru ahir diye bir namazı asla kılmamıştır. Çünkü bu namaz "öğle namazının farzı"dır. İki farz bir arada olmaz. Fakat Emeviler döneminde bazı alimler onların ardında kıldıkları cumaların sahih olmadığından yola çıkarak öğleyi de kılmışlardır. durum budur.

Prof.dr Zekeriya BEYAZ
Gerçek İslam

Cuma namazı kılamayan bir kişi ne yapmalıdır? Cuma namazı kılan, öğle namazı da kılıyor. Bu nasıl oluyor?

CEVAP: Herhangi bir sebeple cuma namazı kılamayan kimse, normal olarak o günün öğle namazını kılar. Zaten cuma namazı kılan da öğle namazı kılmaz. Camilerde normal cuma namazı kılındıktan sonra, yine kişiler yalnız olarak 10 rekat daha namaz kılıyorlar. Bu namaz sonradan icat edilmiştir. "Eğer cuma namazımız kabul olmadı ise, hiç olmazsa bugünkü öğle namazını kılalım" diyorlar.
Bu düşünce ve uygulama yalnıştır. Çünkü şek ve şüphe üzerine amel olmaz. "Eğer cuma namazının şartları yerine gelmedi ise, dolayısıyla cuma namazı kabul olmadı ise" diye şüphe edilemez. Şüphe varsa o namaz hiç olmaz, o zaman cuma kılmamak, doğrudan öğle namazı kılmak gerekir, cumayı kılmış isek artık ondan şek ve şüphe edemeyiz, "O öğle namazı yerine de geçer" diyeceğiz. Şüphe ile amel olmaz.
İslamiyet' te hep şekil şartlarına bağlamak, manevi yönünü hesaba katmayıp biçimsel yönüne takılmak, dinimizi doğru anlamamak olur. Ameller, niyetlere göredir. Niyetlerimizi düz tutalım.


http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00049.htm

İslam hukuku profesörü Hayrettin Karaman’ın web sitesi

Soru:
Selamun aleykum hocam ben Şafii mezhebine bağlıyım. Cumanın farzı öğle namazı yerine geçiyor mu, geçiyorsa neden cuma farzından sonra bir daha öğle namaz kılıyoruz.

Cevap:
Cuma namazının farzı, öğle namazının farzı yerine geçiyor; bu konuda bir tereddüt ve tartışma yoktur. Tartışılan konu, "kılınan Cuma namazı sahih olmazsa öğle namazı ne olacak?" sorusu içinde yer almaktadır.
İmam Şâfiî'ye göre bir şehirde iki veya daha fazla yerde Cuma kılınmış ise önce kılanların (namazı diğerlerinden önce bitirenlerin) cuması sahihtir. Sonra kılanların cuması olmamıştır (batıldır) ve öğleyi yeniden kılmaları farzdır. Şâfii'ye göre hangisinin önce kıldığı belli değilse, hepsinin öğleyi yeniden kılmaları gerekir.
İmam Şâfiî'den sonra gelen ve ona tâbi bulunan Şâfiî müctehid ve fakihleri yukarıdaki hükmün, "ihtiyaç olmadığı halde cumanın birden fazla camide kılınmış olmasına ait" bulunduğunu; şayet caminin mükelleflere göre küçük olması gibi bir mazeret varsa birden fazla camide kılınabileceğini, böyle olunca da öğle -Cuma namazından sonra- öğle namazının farzını yeniden kılmanın farz olmayacağını, ancak sünnet olabileceğini ifade etmişlerdir.
Hanbelîlerin görüşü de Şâfiîlerinki gibidir.
Bu iki mezhebin tatbikatında Cuma namazı, ihtiyaç olmadığı halde birden fazla camide kılınmışsa ilk kılınandan sonrakiler bâtıl sayılmakta -şüphe halinde; yani hangi cemâatin namaz önce bitirdiğinin bilinmemesi durumunda hepsi bâtıl sayılmakta- ve öğle namazı yeniden kılınmaktadır.
Eğer Cuma namazı ihtiyaca binâen birden fazla camide kılınmış ise bu takdirde bâtıl sayılmamakta, ancak ihtiyaten öğle namazının kılınması tavsiye edilmektedir. Bugün hemen her şehir ve büyük köyün -cumayı kılsın kılmasın- namaz ile mükellef bulunanlarını bir cami almayacağına göre kılınan cumalar Şâfiîlere göre de sahihtir ve öğleyi kılmak farz değildir.
Hanefî mezhebinde tercih edilen görüş, İmam Muhammed'e ait olup "Bir yerleşim yerinde birden fazla camide Cuma namazının kılınabileceği" şeklindedir.
Cuma namazının bazı şartlar üzerinde -yukarıdakine ek- bazı ihtilaflar (ictihad farkları) vardır. Ancak bunlardan birini esas alarak Cumayı terketmek veya kıldıktan sonra -belki sahih olmamıştır diyerek- yeniden bir de öğlenin farzını kılmak doğru değildir. Kılınan Cuma namazının gerçekleşen şartları şu veya bu müctehide göre yeterli ise Cuma namaz sahihtir, öğle namazının da yerine geçmiştir.
Cuma namazının farzı iki rekattır. Bundan önce dört, farzdan sonra da dört rekat namaz kılmanın sünnet olduğuna dair güçlü deliller vardır. Böylece sünneti ve farzıyla beraber Cuma namaz on rekattır. Zuhr-i âhir (son öğle namazı) diye bir namaz yoktur; kılınması uygun değildir. İsteyen Cumadan önce de sonra da istediği kadar nafile namaz kılabilir



Cuma namazı ve Zuhuri ahir


Hicrî 5. asırdan bu yana yalnız Türkiye’de uygulanan, başka İslam âleminin bilmediği, bilmek de istemedikleri “zuhr-u âhir ” denen, ALLÂH’ın emri, Hazret-i Resûlullâh’ın sünneti ile hiç ilgisi olmayan, Moğol istilâlarının hüküm sürdüğü bir zamanda Konya’da ihdas edilen ek ibâdet usûlü ki, namaz değildir. Hükümet ve devletin olmadığı yerde, ulü’l-emrin icra edilmediği yer -ki, darü’l-harptir- darü’l-harpte ise cuma namazı kılınmaz, diye uyduruk fetva verenler, zamanımıza kadar..

“İslam’da yeri olmayan namaz” demeye hicap ediyorum, çünkü namazın iki kaynağı vardır: 1: Kitap, 2: Sünnet. Başka kaynak aranmaz. Beş vakit namazdaki farzlar, Cumâ namazı için de geçerli olup, hutbesiz Cumâ namazı geçerli değildir. Bayram namazlarında hutbe sünnettir. Okunmasa da namaz tamamdır.

Sünnetleri hafife almayasın. Kur’ân’da belirtilmemiş, Peygamber Efendimiz’in ibâdet ve amellerinde görülen hallerin cümlesine sünnet deriz. Sünnetleri emr-i ilâhînin dışında görme. Kur’ân’da sarih olarak görülmediği için sünnettir. İcmâ, kıyas edilleyi şeriye namaz için geçerli değildir.

Rabbımızın lütuf ve ihsânı olan en büyük bayram olarak belirtilen Cumâ günü, âyet ve hadisle ifâde edilen öğle vaktinde Cumâ namazı.. Hutbede bulunarak imam efendiye uyup iki rekat farzı kılan kişinin ALLÂH’ın emrine göre cumâsı tamamdır. Sünnetlerini de mezhebine tâbi olunan imam efendinin içtihâdına göre kılmaktır. Çünkü imam efendilerimizin aralarında sünnetlere dâir içtihat farklılıkları vardır. Hepsi de geçerli olup, cumânın sıhhatına halel getirmez.

İmâm-ı A’zam Hazretleri hicri 75 senesinde dünyâya teşrif ettiler. 150 senesinde irtihal eylediler. Makamları cennet olsun. Kendileri tâbiînden olup, ashâbın yaşlıları ile görüştüler. Ve îzah ettiler:

“Hazret-i Resûlullah (s.a.v) Efendimiz mescide gelmeden önce dört rekat sünnet kılar, mescide geldiklerinde hutbe îrad ederlerdi. İki rekat cumânın farzını cemaate kıldırır, hâne-yi saâdetlerine gider, dört rekat da orada sünnet kılarlardı.”

İmâm-ı A’zam Hazretleri bu türlü beyan ve içtihat etmişlerdir.

İmâm Şâfiî Hazretleri, İmâm-ı A’zam Hazretleri’nden sonra dünyâya teşrif ettiler. Cumânın sünneti hakkında buyurdular ki :

“Cumâdan evvel iki rekat, cumâdan sonra da iki rekat Hazret-i Resûlullâh’ (s.a.v.) sünnet kılardı.”

İmâm Mâlik ve İmâm Hanbel hazretlerinin içtihatları da :

“Cumâya gelmeden evvel Hazret-i Resûlullah (s.a.v.) iki rekat namaz kılar, farzdan sonra başka namaz kılmazdı.” şeklindedir. ALLAH cümlesinden râzı olsun.

Cumâ Sûresi’nde de müsta’celiyyet vardır : “ALLÂH’ın zikrinden sonra yeryüzüne yayılınız, rızıklarınızı arayınız.” On altı rekatlı hiç bir mezhep yoktur. Dikkat edilirse, yalnız sünnet üzerinde ihtilaf değil, içtihat değişikliği vardır. Kimsenin namaza rekat ilâve etmesi uygun olmayıp, hatâdır.

Bâzı kimseler çok ibâdet ve tâatla çok kazanacağını zannederler. Her şeyin ifrâtı yasaklanmıştır. Misâl olarak, seferde olan dört rekatlı farz namazları iki rekat kılmayı Hazret-i ALLAH emrediyor. Fazla kılarsan ne olur? Âsî olursun, emr-i ilâhîye karşı geldiğin için. “Hiç fazla namaz kıldı diye insanı döverler mi? Fazla mal göz mü çıkarır?” gibi sözlerle emr-i ilâhîyi basit bir hâdise gibi gösterip günâha girme. “Zuhr-u âhir” diye bir namaz yoktur. İslamiyette şüpheli ibâdet olmaz.şüpheli ibadete sıhhatlidir diye kimse cevaz veremez Evham, rûhî hastalıktır. Namaz husûsunda ilham ve rüyâ ile de amel edilmez. Sahîh-i Buharî’nin (Tecrîd-i sarîh Tercümesi) üçüncü cildinde Cumâ bahsinde bildirildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hutbe îrad edip, buyurdular ki : “Cumâ size kıyâmete kadar farz kılındı. İster âdil imam, ister zâlim imam zamânında olsun, kim ki, Cumâ namazını sebepsiz yere terk ederse, iki elim yakasındadır. ALLAH işini rast getirmesin.. onun Ne namazı vardır, ne orucu, ne haccı, ne de zekatı... Vaktâ ki, tövbe ve istiğfar etmiş ola.”

Büyük fıkıh âlimi İbn-i Nuceym buyururlar ki :

“Zuhr-u âhir kılan kişi ilim yoksunudur.”

Kütüb-i sitte’den olan Sünen-i Dârekutnî Tercümesi, 2. Cilt sahîfe 10’da şöyle ifâde olunur:

“Zuhr-u âhir kılan şüphesiz günahkardır.”

Diyânet İşleri Başkanlığı da Şerîat-i Muhammedî’de 92 hurâfa ve bidat tespit etti. Ama umûma îlânından çekindiler. Fakat ben bu listenin bir nüshasını elde ettim ve çoğaltıp, dağıttım. Bidat ve hurafaların başına yazmışlar, zuhr-u âhir diye bir namazın olmadığını. Merhum cennet-mekan Hamdi Akseki buyuruyor ki :

“İmam efendilerimizin cumânın sıhhati ve vücûbu hakkındaki ihtilafları “muhtelefun fîh”tir (kesin olmayan, ihtilaflı konulardandır). Cumânın farziyetine te’sir edici değildir. Şöyle ki, Cumânın vücûbunun sıhhati hakkında ictihâdî ihtilaflar musallînin (namaz kılanın) daha mutmain olması içindir. Hiç bir içtihat cumânın farziyetini bozmaz. Nitekim öyle olmuştur.”

Türkiye’den başka İslam ülkelerinde zuhr-u âhir diye bir şey bilmezler. Çünkü kesinlikle yoktur. Bir namazın iâdesi farzın terkinden îcap eder. Vâcibin terkinden, farzın te’hirinden sehiv (yanılma) secdesi lâzım gelir. Hazret-i ALLAH Türk milletini de bu gibi anlamsız ibâdetlerden kurtarsın.Amin.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Zühr-i Ahir namazı


Cuma namazından sonra şartlarının yerine getirilmemesi veya başka nedenden dolayı farz derecesinden bir namaz kılınması gerekirmi?Bu namaza zühr-i ahir mi denir? Zühri ahir namazı nedir?
CEVAP: Cuma farzı dışında efendimiz çoklukla sadece iki veya bazen de dört rekat nafile kılardı. Zuhru ahir diye bir namazı asla kılmamıştır. Çünkü bu namaz "öğle namazının farzı"dır. İki farz bir arada olmaz. Fakat Emeviler döneminde bazı alimler onların ardında kıldıkları cumaların sahih olmadığından yola çıkarak öğleyi de kılmışlardır. durum budur.

Mustafa İslamoğlu Hocamızın burada bir yanılgısı var.
En azından kendisine sorup doğru bir cevap almadığımız sürece.
Diyor ki: "Fakat Emeviler döneminde bazı alimler onların ardında kıldıkları cumaların sahih olmadığından yola çıkarak öğleyi de kılmışlardır"...Oysa burada ya ciddi bir yanılgı söz konusu, ya da bizim bilmediğimiz bir husus var. Çünkü, zuhri ahir namazının ortaya çıkma sebebi bir belde de birden fazla yerde cuma kılınır mı kılınmaz mı ihtilafından kaynaklanmaktadır. Aşagıdaki Yusuf kerimoğlu Hoca'nın "Emanet ve Ehliyet" isimli kitabından yapılan iktibas meseleyi izah eder mahiyettedir.


"AHİR-İ ZUHUR" MESELESİ

645 İmam-ı Serahsi: "Cum'a namazı şehirde edâ edilebilir, köylerde sahih olmaz. Ancak Hadis-i Şerifte şehir mutlak olarak zikredilmiştir, şehirde tek yerde kılınma hususu tasrih olunmamıştır"(525) hükmünü zikrediyor. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha)'dan gelen zahir rivayeye göre, şehirde ancak tek bir camide edâ edilebilir.(526) İmam-ı Yusuf (rha)'ın kavline göre; bir şehrin ortasından nehir geçiyorsa ve ulaşım güçlüğü sözkonusu ise, iki yerde edâ edilmesi caizdir.(527) İmam-ı Muhammed (rha) ve İmam-ı Azam (rha)'dan gelen bir kavle göre de; şehirde müteaddid yerlerde Cum'a Namazı edâ edilebilir. Bu da sahih olan bir kavildir"(528) İşte ahir-i zuhur (Zuhr-i Ahire) bu ihtilafa dayanan bir meseledir. Eğer bir şehirde birkaç yerde Cum'a Namazını edâ etmek sahih olmazsa (ki olma ihtimali de vardır), mükellefin üzerinde öğle namazı da borç olarak kalmıştır. Dolayısıyle hem Cum'a Namazını, hem öğle namazını kılmak suretiyle, bu tereddüd giderilebilir" diyen ûlema bulunduğu gibi; aksi görüşte ûlema da vardır. Bunlar da; "Ya Cum'a Namazı, ya öğle namazı farzdır. Eğer "ahir-i zuhur" (Öğle namazı) kılınması taleb edilirse, mükellef "Cum'a farz değildir" zannına kapılabilir. Dolayısıyle iki delilin kuvvetli olanıyla amel edilir" hükmünü zikretmişlerdir. Esasen İmam-ı Şafii (rha) bir şehirde birde fazla yerde Cum'a Namazı'nın kılınamıyacağını, iki yerde kılınırsa ikisinin de fasid olacağını esas almıştır.(529) Resûl-i Ekrem (sav) ve Hülafa-i Raşidiyn dönemlerinde, her şehirde tek bir camide edâ edildiği de bilinmektedir.



646 "Tenvirû'l Ebsar" ve "Dürri'l Muhtar"da: "Binaenaleyh Cum'a Namazından sonra ahir zuhur kılar. Bunların hepsi mezhebin hilafınadır. İtimada şayan değildir" hükmü zikredilmiştir. İbn-i Abidin bu metni şerhederken şunları kaydeder: "Ben derim ki; bu ifade söz götürür. Belki itiyat olan onu kılmaktır. Bu, mes'uliyetten yüzde yüz çıkmak manasına gelir. Zira müteaddid yerlerde kılmanın caiz olması delil itibariyle daha kuvvetli olsa da, bunda kuvvetli bir şüphe vardır. Çünkü Ebû Hanife'den hilafı da rivayet edilmiş; bu rivayeti Tahavi, Timurtaşi ve Muhtar sahibi tercih etmişlerdir. Attabi ise onu (bir şehirde tek bir yerde kılmayı) daha zahir bulmuştur. İmam-ı Şafii'nin mezhebi bu olduğu gibi, İmam-ı Malik'in meşhur olan kavli ve İmam-ı Ahmed'den rivayet edilen iki kavilden biri de budur. Nitekim Makdisi bunu "Nuru'ş Şem'a fi Zuhurul Cum'a" adlı eserinde zikretmiştir. Hatta Şafii'lerden Subki ekser ûlemanın kavli bu olduğunu, müteaddit yerlerde Cum'a Namazı kılmanın caiz olduğunu hiçbir sahabi ve tabiinden nakledilmediğini söylemiştir. Biliyorsun ki Bedai'de "Zahir rivayet budur" denilmiştir. Münye şerhinde "Cevamiû'l Fıkıh"tan naklen; "Bu kavil İmam-ı Azam'dan gelen iki rivayetin en zahir olanıdır" denilmiştir. Nehir ile El Havi'l Kudsi'de "Fetva bunun üzerinedir" denilmektedir. Razi'nin tekmilesinde de: "Biz bununla amel ederiz" ibaresi vardır. Şu halde bu kavil (Şehir de tek bir camide edâ etme) mezhepte itimad edilen bir kavildir. Zaif bir kavil değildir."(530)



647 Darû'l İslâm'da; Cum'a Namazı'nın şehirde "tek bir camide mi, yoksa müteaddit camilerde mi kılınacağı" hususunda muhtelif kaviller vardır.. Ancak bir şehirde; tek bir camide edâ edildiği zaman, Ehl-i Sünnet'in bütün müctehidlerine göre Cum'a Namazı sahihtir. Ayrıca ahir-i zuhuru (son öğle namazını) kılmaya gerek yoktur. Esasen Cum'a Namazı'nın, öğle namazından daha faziletli olduğu da bilinmektedir.(531) İslâm ahkâmının tatbik edilmediği beldelerde, müslümanların kendi içlerinden vali, kadı ve Cum'a imamı seçebilecekleri de beyan buyurulmuştur. Bu Cum'a imamının arkasında Cum'a Namazlarını ruhsaten edâ edebilirler.(532) Eğer her şehirde; tek bir camide toplanabilirlerse, "Cemaatin dağılması" endişesi bir yana, büyük cemaatler ortaya çıkabilir. Esasen bir şehirde müteaddit yerlerde Cum'a kılınmasının caiz olduğunu beyan eden ûlema tek bir camide toplanmada mevcut olan "Zorluk ve meşakkat"i illet göstermiştir. Halbuki günümüzde; her türlü düşünce ve akaid sahipleri, güçlerini gösterebilmek için "Miting"ler tertip etmekle meşguldürler. Dikkat edilirse İbn-i Abidin: "Hatta Şafiilerden Subki; ekser ûlemanın kavli bu olduğunu, müteaddit yerlerde Cum'a kılmanın caiz olduğunu hiçbir Sahabi ve tabi'inden nakledilmediğini söylemiştir" hükmünü hassaten zikrediyor. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha)'dan gelen iki kavilden kuvvetlisinin de, "Bir şehirde tek bir camide Cum'a Namazı'nın edâ edilmesi" olduğu da malûmdur. İbn-i Abidin: "Ulema, ibadetlerde fetvanın mutlak surette İmam-ı Azam (rha)'ın kavline göre verileceğini söylemiştir"(533) hükmünü beyan etmektedir. Cum'a Namazı'nın bir ibadet olduğu dikkate alınırsa, mesele kavranır.



648 Cum'a Namazı'nın; edâsının şartlarına riayet edilerek kılınması "Azimettir" Mü'minler; Resûl-i Ekrem (sav)'den gelen haberlere dayanan bu şartları dikkate almak durumundadırlar. Hanefi Fûkahası; Cum'a Namazı'nın edâsı konusunda "Ruhsat"ın ne olduğunu da izah etmiştir!.. Hem azimet, hem ruhsatı terkederek; yeni akli şartlar koymak, hiç kimsenin yetkisinde değildir. Evet İslâm'da zorluk yoktur; ama "uydurma kolaylıklar" da yoktur.


(525) İmam-ı Serahsi - El Mebsut - Beyrut: ty C: 2, Sh: 121. Ayrıca İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983, C: 3, Sh: 299.

(526) Musannıf İbrahim Halebi - Tam kayıtlı Haleb-i Sagir ve tercemesi - İst: 1973 S. Bilici Yay. Sh: 317.

(527) İmam-ı Kasani - El Bedaiû's Senai fi Tertibi'ş Şerai - Beyrut: 1974 (2 bsm) C: 1, Sh: 260. Ayrıca İbn-i Hümam - Fethû'l Kadir - Beyrut: 1315 C: 1, Sh: 408 vd.

(528) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 145.

(529) İmam-ı Şafii - El Ulmm - Beyrut: 1393 D. Marife Yay. C: 1, Sh: 206 vd. Ayrıca Ebû İshak Şirazi - El Mühezzeb - C: 1, Sh: 124.

(530) İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983, C: 3, Sh: 300.

(531) Ahmed Davudoğlu - Sahih-i Müslim Tercemesi ve şerhi - İst: 1977 Sönmez Neşriyat C: 4, Sh: 2348.

(532) Şeyh Nizamüddin - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 146.

(533) İbn-i Abidin - A.g.e. C: 1, Sh: 89.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
GÜNCEL MESELELER

M. Es'ad Coşan

CUMA NAMAZI

SORU: Türkiye'de cuma namazı kılınır mı?

CEVAP: Türkiye'de de cuma namazı kılınır, Almanya'da da kılınır, Fransa'da da kılınır, Belçika'da da kılınır... Tarih boyunca Bizans'ta da kılınmış, başka ülkelerde de kılınmıştır. Cuma namazı kılacak kadar bir kalabalık, bir yerde toplanır da kılabilirlerse, cuma namazı kılarlar. Memleket kâfir memleketi, mü'min memleketi, şu veya bu, ne olursa olsun kılınır muhterem kardeşlerim!

Cuma ile oynamayın!.. Cuma namazı önemli bir namazdır, oyuna gelmez!.. Üç defa cumayı kılmayanın kalbi bir mühürlenir; kafası ondan sonra doğru düzgün çalışmaz olur. Feleğini şaşırır, ne yapacağını bilemez, doğruyu göremez. Kalbi mühürlendi mi, gönlü mühürlendi mi, çok fena duruma düşer insan... Cuma namazını kılın!..

Allah-u Teâlâ: "Benim huzuruma geldiniz, namaz kıldınız. Ben size:

(Yâ eyyühellezîne âmenû izâ nûdiye lis salâti min yevmil cumuati fes'av ilâ zikrillâhi ve zerül bey') 'Ey imân edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınız zaman, alışverişi bırakın da benim huzuruma gelin!' diye emretmişim. Ondan sonra huzuruma gelmişsiniz, namaz kılmışsınız, ben sizi cezalandırır mıyım?" demez mi?.. Allah'ın huzuruna gelip, camiye gelip namaz kılmak ceza mevzuu olur mu?..

--Efendim, rejim kâfir rejimiyse, şöyleyse, böyleyse?..

--O iş başka... "Almanya'da bile kılınır." diyorum anlasana!.. Almanya'da bile kılıyorlar, kabul olmuyor mu?.. Fenâ mı oluyor, Almanya'da kardeşlerimizin gidip de camilerde namaz kıldığı?.. Çok iyi oluyor.

Bizans'ta da kılmışlar. Arap Camii'ni daha İstanbul fethedilmeden önce yapmışlar da orda cuma namazı kılmışlar. Her yerde kılınır, fırsatı buldu mu, kılınır.

Cuma namazı konusunda bazı sözler çıktı, kimisi kılınmaz dedi, herkesin aklı karıştı. Kimisinin de keyfine uygun geliyor, zaten kılmakta zorluklar var; "Kılmayalım!" deyiveriyorlar. Bir de ona ibadet süsü verildi şimdi, bu devirde... Bazıları o havaya girdiler ama, sonra çoğu helâk oldu. Yavaşladı, azaldı bu akım ama, hâlâ bazı şeyler olabiliyor.

SORU: İslâm alimleri niçin cuma meselesini kendi aralarında halletmiyorlar?

CEVAP: Halledilmiş bir mesele... Bizce halledilmemiş bir tarafı yok... Gazetelerde yazıldı; büyük, itibarlı hoca efendiler "Cuma namazı kılınır." diyorlar. Yâni ittifak var, halledilmiş durumda... Kılınmaz diyen bir kimse bilmiyorum ben... Bazı kimseleri söylüyorlardı, "Şu hoca kılınmazmış demiş." filân diye soruşturduk; "Yok hocam, o da demiyor." dediler.

Tek tük istisnâî bazı kimseler olabiliyor. "Rejim küfür rejimi olduğundan kılmayalım!" filân diyorlar ama, rejimin öyle veya böyle olmasıyla bu işin bir ilgisi yoktur. Bu hususlar fıkıh kitaplarına dayanarak, kaynaklara dayanarak çözümlenir.

Bizim --Allah selâmet versin-- Ekrem Hoca bir kitap yazmıştır cuma namazı hakkında, şöyle bir parmak kalınlığında... Halledilmiş bir konudur. Kardeşimiz, o Ekrem Doğanay'ın cuma namazıyla ilgili kitabını okursa, daha geniş bilgi edinebilir. Gayet güzel fıkhî delilleri de toplamıştır.

Halledilmemiş bir mesele değildir, cuma namazı kılınır. Cuma namazınızı kılın!.. Almanya'da da olsanız kılın, Fransa'da da olsanız kılın!.. Çünkü ben Fransa'ya gittim; orda birçok camilerde cuma namazı kılınıyor. Kıldım ve huzur içinde elhamdü lillâh... Kabul olmadığına dair içimde hiç bir tereddüt belirmedi. Fransa'da da kılınır, Almanya'da da kılınır, Türkiye'de de kılınır, başka yerde de kılınır. "Armudun sapı, üzümün çöpü..." dersen, aç kalırsın; ayvayı yersin o zaman...

SORU: "Bu memlekette cuma namazı kılınmaz!" diyenler var; ne buyurursunuz?

CEVAP: Cuma namazı kılınır. Peygamber Efendimiz'in Mekke'de bulunduğu sırada, müslümanlar daha Medine'de hakim değilken, daha cuma suresi inmeden, sahabe Medine'de cuma namazı kılarlardı. Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye hicret ettikten sonra, henüz daha hakimiyet tamamen müslümanların eline geçmeden, Medine-İ Münevvere'ye doğru giderlerken, Kuba mescidinde Cuma suresi nazil oldu. Orda topluca cuma namazı kıldılar.

Onun için, Peygamber Efendimiz'in zamanında da, ondan sonraki zamanlarda da, müslümanların grup teşkil edebildiği yabancı ülkelerde de --meselâ Bizans'ta Konstantıniyye'de-- cuma namazı kılınmıştır. Halen Avrupa'da, Amerika'da, bir çok yerde, hakimiyet müslümanlarda olmadığı halde cuma namazı kılınıyor. Caizdir, kılınır. Allah kabul etsin, ecirleri çok olsun... Müslümanlar haftada bir toplanmış oluyor.

Ve cuma namazı çok muhteşem bir namazdır, çok yerinde bir namazdır. Her cuma müslümanlar bir araya geliyorlar. O kalabalık bir daha kolay kolay başka hiç bir şekilde toplanamıyor. Her cuma camiler tıklım tıklım doluyor.

Ankara'da hatırlarım caddeler dolar. Herkes birer kâğıt alır, karton alır; caddeler dolar. Hacı Bayram Camii'nin çevresinde vs. camilerde... O kalabalığı bir daha nerde yakalayacaksın?.. Cumayı kıldırmayacak olursan, halka tebliği nasıl yapacaksın?..

O bakımdan; ne hikmete uygun, ne akla uygun, ne nakle uygun, ne fıkha uygun, ne tarihe uygun, ne ayete uygun, ne hadise uygun!..

Kılınır, hiç korkmayın!.. O sözlerin hiç kıymeti yok...

SORU: Dârülharbde cuma namazı kılınır mı?

CEVAP: Kılınır. Kılınmış; Abbasiler varken Bizans'ta, Bizanslılarla savaş edilirken bile, Karaköy'deki Arap Camii'nde cuma namazı kılınmıştır. Halihazırda Avrupa ülkelerinde vs. yerlerde de cuma namazları kılınıyor.

Cuma namazları, müslümanların toplanmasına vesile olduğu için, dağınık olmayıp toplu halde bulunmalarına vesile olduğundan faydalıdır. Kılınmasında hikmet vardır, fayda vardır. Tarihen de öyledir, naklen de öyledir, aklen de öyledir. O bakımdan cuma namazları kılınmalıdır.

SORU: Hristiyan bir ülkede cuma namazı kılmak mümkün olmuyorsa, o müslüman ne yapmalıdır?

CEVAP: Hristiyan bir ülkede müslümanlar bir araya gelebilirlerse, kâfi miktarda iseler cuma namazı kılabilirler, kılmaları lâzım!.. Ama olmuyor, kılınamıyorsa; o zaman, öğle namazını kılacak.

SORU: Askeriyede cami yok; fakat, kendi aramızda bölükte bir oda ayırıp vakit namazımızı kılıyoruz. Orada cuma namazı kılabilir miyiz?

CEVAP: Kılamazlar! Çünkü, cuma namazı kılınacak yerin herkese açık olması lâzım!.. Bir cemaat kapalı bir yerde, herkesin giremeyeceği bir yerde, halka açıklık vasfı tahakkuk etmediği için cuma namazı kılamaz!..

Orası kışla olduğundan da herkesi sokmazlar; "Yasak hemşerim, dur, giremezsin!" der kapıdaki... Onun için olmaz!.. Ama, halka açık, herkesin gelmesine uygun bir yer olsaydı, o zaman kılınabilir idi.
Allah (cc) razı olsun. Gerçek bir alimin mübarek ağzından dökülen cümleleri burada paylaşan kardeşimizden Rabbim her iki cihanda razı olsun. Şefaatine layık olabilmeyi nasip etsin inşaallah. Diğer bölüm için ise, Ebuzer kardeşim zaten kaynağı yazıp aksi görüşü belirtmiş, Allah (cc) razı olsun
 

tevhit06

New member
Katılım
6 Haz 2008
Mesajlar
19
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
68
Cuma namazı ve zuhr-i ahir

Zuhuri ahir


Hicrî 5. asırdan bu yana yalnız Türkiye’de uygulanan, başka İslam âleminin bilmediği, bilmek de istemedikleri “zuhr-u âhir ” denen, ALLÂH’ın emri, Hazret-i Resûlullâh’ın sünneti ile hiç ilgisi olmayan, Moğol istilâlarının hüküm sürdüğü bir zamanda Konya’da ihdas edilen ek ibâdet usûlü ki, namaz değildir. Hükümet ve devletin olmadığı yerde, ulü’l-emrin icra edilmediği yer -ki, darü’l-harptir- darü’l-harpte ise cuma namazı kılınmaz, diye uyduruk fetva verenler, zamanımıza kadar..

“İslam’da yeri olmayan namaz” demeye hicap ediyorum, çünkü namazın iki kaynağı vardır: 1: Kitap, 2: Sünnet. Başka kaynak aranmaz. Beş vakit namazdaki farzlar, Cumâ namazı için de geçerli olup, hutbesiz Cumâ namazı geçerli değildir. Bayram namazlarında hutbe sünnettir. Okunmasa da namaz tamamdır.

Sünnetleri hafife almayasın. Kur’ân’da belirtilmemiş, Peygamber Efendimiz’in ibâdet ve amellerinde görülen hallerin cümlesine sünnet deriz. Sünnetleri emr-i ilâhînin dışında görme. Kur’ân’da sarih olarak görülmediği için sünnettir. İcmâ, kıyas edilleyi şeriye namaz için geçerli değildir.

Rabbımızın lütuf ve ihsânı olan en büyük bayram olarak belirtilen Cumâ günü, âyet ve hadisle ifâde edilen öğle vaktinde Cumâ namazı.. Hutbede bulunarak imam efendiye uyup iki rekat farzı kılan kişinin ALLÂH’ın emrine göre cumâsı tamamdır. Sünnetlerini de mezhebine tâbi olunan imam efendinin içtihâdına göre kılmaktır. Çünkü imam efendilerimizin aralarında sünnetlere dâir içtihat farklılıkları vardır. Hepsi de geçerli olup, cumânın sıhhatına halel getirmez.

İmâm-ı A’zam Hazretleri hicri 75 senesinde dünyâya teşrif ettiler. 150 senesinde irtihal eylediler. Makamları cennet olsun. Kendileri tâbiînden olup, ashâbın yaşlıları ile görüştüler. Ve îzah ettiler:

“Hazret-i Resûlullah (s.a.v) Efendimiz mescide gelmeden önce dört rekat sünnet kılar, mescide geldiklerinde hutbe îrad ederlerdi. İki rekat cumânın farzını cemaate kıldırır, hâne-yi saâdetlerine gider, dört rekat da orada sünnet kılarlardı.”

İmâm-ı A’zam Hazretleri bu türlü beyan ve içtihat etmişlerdir.

İmâm Şâfiî Hazretleri, İmâm-ı A’zam Hazretleri’nden sonra dünyâya teşrif ettiler. Cumânın sünneti hakkında buyurdular ki :

“Cumâdan evvel iki rekat, cumâdan sonra da iki rekat Hazret-i Resûlullâh’ (s.a.v.) sünnet kılardı.”

İmâm Mâlik ve İmâm Hanbel hazretlerinin içtihatları da :

“Cumâya gelmeden evvel Hazret-i Resûlullah (s.a.v.) iki rekat namaz kılar, farzdan sonra başka namaz kılmazdı.” şeklindedir. ALLAH cümlesinden râzı olsun.

Cumâ Sûresi’nde de müsta’celiyyet vardır : “ALLÂH’ın zikrinden sonra yeryüzüne yayılınız, rızıklarınızı arayınız.” On altı rekatlı hiç bir mezhep yoktur. Dikkat edilirse, yalnız sünnet üzerinde ihtilaf değil, içtihat değişikliği vardır. Kimsenin namaza rekat ilâve etmesi uygun olmayıp, hatâdır.

Bâzı kimseler çok ibâdet ve tâatla çok kazanacağını zannederler. Her şeyin ifrâtı yasaklanmıştır. Misâl olarak, seferde olan dört rekatlı farz namazları iki rekat kılmayı Hazret-i ALLAH emrediyor. Fazla kılarsan ne olur? Âsî olursun, emr-i ilâhîye karşı geldiğin için. “Hiç fazla namaz kıldı diye insanı döverler mi? Fazla mal göz mü çıkarır?” gibi sözlerle emr-i ilâhîyi basit bir hâdise gibi gösterip günâha girme. “Zuhr-u âhir” diye bir namaz yoktur. İslamiyette şüpheli ibâdet olmaz.şüpheli ibadete sıhhatlidir diye kimse cevaz veremez Evham, rûhî hastalıktır. Namaz husûsunda ilham ve rüyâ ile de amel edilmez. Sahîh-i Buharî’nin (Tecrîd-i sarîh Tercümesi) üçüncü cildinde Cumâ bahsinde bildirildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hutbe îrad edip, buyurdular ki : “Cumâ size kıyâmete kadar farz kılındı. İster âdil imam, ister zâlim imam zamânında olsun, kim ki, Cumâ namazını sebepsiz yere terk ederse, iki elim yakasındadır. ALLAH işini rast getirmesin.. onun Ne namazı vardır, ne orucu, ne haccı, ne de zekatı... Vaktâ ki, tövbe ve istiğfar etmiş ola.”

Büyük fıkıh âlimi İbn-i Nuceym buyururlar ki :

“Zuhr-u âhir kılan kişi ilim yoksunudur.”

Kütüb-i sitte’den olan Sünen-i Dârekutnî Tercümesi, 2. Cilt sahîfe 10’da şöyle ifâde olunur:

“Zuhr-u âhir kılan şüphesiz günahkardır.”

Diyânet İşleri Başkanlığı da Şerîat-i Muhammedî’de 92 hurâfa ve bidat tespit etti. Ama umûma îlânından çekindiler. Fakat ben bu listenin bir nüshasını elde ettim ve çoğaltıp, dağıttım. Bidat ve hurafaların başına yazmışlar, zuhr-u âhir diye bir namazın olmadığını. Merhum cennet-mekan Hamdi Akseki buyuruyor ki :

“İmam efendilerimizin cumânın sıhhati ve vücûbu hakkındaki ihtilafları “muhtelefun fîh”tir (kesin olmayan, ihtilaflı konulardandır). Cumânın farziyetine te’sir edici değildir. Şöyle ki, Cumânın vücûbunun sıhhati hakkında ictihâdî ihtilaflar musallînin (namaz kılanın) daha mutmain olması içindir. Hiç bir içtihat cumânın farziyetini bozmaz. Nitekim öyle olmuştur.”

Türkiye’den başka İslam ülkelerinde zuhr-u âhir diye bir şey bilmezler. Çünkü kesinlikle yoktur. Bir namazın iâdesi farzın terkinden îcap eder. Vâcibin terkinden, farzın te’hirinden sehiv (yanılma) secdesi lâzım gelir. Hazret-i ALLAH Türk milletini de bu gibi anlamsız ibâdetlerden kurtarsın.Amin.
 

tevhit06

New member
Katılım
6 Haz 2008
Mesajlar
19
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
68
zuhr-i ahir

zuhr-i ahir

Zuhr-i ahir

Zuhr-i ahîr namazı, son öğle namazı demektir. Cuma namazı, öğle namazının vaktinde kılınıp, onun yerini tuttuğuna göre, ayrıca bir "son öğle namazı" kılmanın anlamı nedir?
Esasen Hz. Peygamber'den ve ilk dönemlerden gelen rivayetler arasında zuhr-i ahîr diye bir namaz yoktur. Bu namaz, cumanın sıhhat şartlarının, özellikle cuma namazının bir bölgede bir tek camide kılınması şartının şehirlerin nüfusunun artması sebebiyle gerçekleşmemesi, dolayısıyla bir şehirde birkaç yerde namaz kılma mecburiyetinin ortaya çıkmasıyla birlikte gündeme gelmiş bir namazdır.
Bunun anlamı şudur: Cumanın her yerleşim biriminde tek bir camide kılınması namazın sahih olması için şart görüldüğü takdirde, bir şehirde sadece bir camide cuma namazı kılmanın da artık imkânsız hale geldiği göz önünde bulundurulursa, bir şehirde birkaç camide kılınan namazlardan sadece birinin sahih, ötekilerin bâtıl olması kaçınılmaz olur. Cuma namazı bâtıl olan kişilerin de öğle namazını kılmaları gerekir. Hangisinin sahih, hangilerinin bâtıl olduğu bilinmediğine göre, hepsinin ihtiyaten yeniden öğle namazı kılması en uygun çözümdür. İşte bu son öğle namazı, böyle bir ihtiyatın hatta kaygının ürünü olup o günün öğle namazını kurtarma düşüncesiyle kılınmaktadır.
Fakat, bu tedbirin kaynağı olan kaygı ve var sayıma mahal yoktur. Çünkü cuma namazının bir camide kılınması, cumanın anlamına uygun olmakla birlikte, nüfusu milyonlara ulaşan büyük şehirlerin ortaya çıktığı günümüzde bu şartın yerine getirilmesi mümkün değildir. Fakihlerin böyle bir şart ileri sürmüş olmasını kendi dönemlerindeki şartlarla irtibatlandırmak gerekir. Dolayısıyla İmam Muhammed'in görüşüne uyularak, izdiham olsun olmasın bir şehirde birden fazla camide cuma namazı kılınabileceğinin tercih edilmesi kaçınılmazdır. Nitekim sonraki Hanefî fıkıhçılar da bu ictihadı fetvaya esas almışlardır. Böyle olunca, her bir camide kılınan cuma namazının ayrı ayrı sahih olması, bu yönden aralarında bir fark gözetilmemesi esas olup cuma namazıkılanların ayrıca son öğle namazı (zuhr-i ahîr) kılmaları gerekmez.
Son öğle namazının niyetinde ve gerekçesinde "cumanın sahih olmadığı" kaygısı vardır. Halbuki yukarıda sayılan şartlar yerine getirilerek kılınan cuma namazı sahih bir namaz sayılacağından, bunu telâfi maksadıyla ikinci bir namazın kılınması gereksiz olduğu gibi böyle bir telâfi niyeti de doğru değildir.
 

tevhit06

New member
Katılım
6 Haz 2008
Mesajlar
19
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
68
Cuma namazı ve O günkü öğle namazı

Cuma namazı ve O günkü öğle namazı

Cuma namazı ve O günkü öğle namazı
Cuma namazından sonra öğle namazı kılmak caiz değildir. Zira malum olduğu üzere Allah’ü teala kullarına bir vakit içerisinde iki farz namazını aynı anda farz kılmamıştır. O halde her kim içinde Cuma namazı kılınan bir cami ve mescitte bulunuyorsa Cuma namazını mutlaka orada cemaatle kılmalıdır. Bununla birlikte bazı şartlar yerine gelmediği için Cuma namazının geçersiz olduğunu düşünüyorsa bu durumda Cuma namazını kılması caiz değildir. Çünkü bu yanlış ta olsa söz konusu kişinin düşüncesine göre meşru olmayan batıl bir ibadete başlamak demektir. Buda Allahu Tealaya bir isyandır. Bu kişi Cuma namazının geçersiz olduğunu bile bile bu namazı kılacak olursa, öğle namazını kılmak onun boynunun borcu olur ve kılması gerekir. Bu kişinin Cuma namazı kılmak için başka insanlarla cemaat oluşturması caiz değildir. Çünkü yaptığı bu iş kendilerinden önce Cuma namazı kılan Müslüman kardeşleri ile bu kimseler arasını ayırmak anlamına gelir.
Eğer kişi kıldığı Cuma namazının sıhhatinden eminse, bu namazdan sonra ne münferiden ne de cemaatle ayrıca bir öğle namazı kılması caiz olmaz. Çünkü bu uygulama ile o, dinen zaruri (bazı fakihlere göre ise kati) olduğu bilinen bir bilgiye muhalif hareket etmiş olur.
Ne sahabilerden ne de müctehit selef imamlardan birinin Cuma namazından sonra öğle namazı kıldıklarına dair her hangi bir rivayet bize ulaşmış değildir. İmam Şafii Bağdat’a geldiğinde orada bir çok cami ve mescit bulunmaktaydı. Ancak ondan, Cuma namazından sonra öğle namazını kıldığına dair bir rivayet gelmemiştir. Eğer böyle bir rivayet olsaydı bile, kendisinin bu davranışı izlenecek, sünnete uygun bir tutum olmazdı.
Cuma namazından sonra öğle namazını kılan kimseler “yaptığımız ilave namaz gibi hayırlı bir husustadır.” Demek suretiyle meseleyi önemsememezlik etmesinler. Çünkü bu yaptıkları Allahu Teala’nın öngörmediği bir ibadeti ihdas etmek anlamı taşıyacağından büyük bir tehlike arzetmektedir. Yegane Şari (Kanun ve yasa koyucu) yüce Allah’tır. Her kim dinde yeni bir şey ihdas etmeye kalkışırsa, Uluhiyet ve Rububiyet konusunda kendisini Allah’a ortak yapmış sayılır. Kimde böyle bir davranışı sergileyen kimseyi onaylarsa onu Allah’a ortak edinmiş olur. Nitekim Allahu Teala şöyle buyuruyor:
Yoksa onların, dinden, Allah’ın izin vermediği şeyleri dini kaide kılan ortakları mı var?” Şura 21
Peygamber (s.a.v.), Allah’ı bir taraf bırakan haham ve rahipleri rabler edinen ehl-i kitabı şöyle tanımlamaktadır:
Onlar, onlara (Yahudi ve Hıristiyan din adamlarına) tapmıyorlardı. Ancak onların kendilerine helal kıldığını helal sayıyorlar, yasakladıklarını da haram sayıyorlardı.[1]
Seyh Muhammed Şemsu’l – Hak El Azim Abadi şöyle demiştir: Cuma namazı öğle namazı yerine geçtiğinden Cuma’dan sonra ayrıca öğle namazının kılınması caiz değildir. Sahabelerden, Tabiinden, Tebe-i tabiinden müctehit ve muhaddis imamların hiç birisinden Cuma namazından sonra öğle namazı kıldığı veya böyle bir namazı emrettiği yolunda her hangi bir rivayet gelmemiştir. Cuma namazından sonra öğle namazının ihtiyaten kılınması, bu namazı kılan kimseyi günahkar yapan bir bid’attir. Kenzu’d Dekaik adlı eserin şerhi niteliğindeki el-Bahru’r Raik’ta da görüldüğü üzere söz konusu bid’ati Hanefilerin muteahhir ulemasından bazıları çıkartmıştır.[2]
Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş - Sahih İlmihal
[1] Tirmizi (3095), İbn Cerir tefsir 1/81 hadis yolları ve şahitleriyle birlikte hasen derecesindedir.
[2] et-Tahkikatu’l Ula, s.46
 

tevhit06

New member
Katılım
6 Haz 2008
Mesajlar
19
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
68
Cuma namazı ve zuhuri ahir

Cuma namazı ve zuhuri ahir

Zuhr-i ahir

Zuhr-i ahîr namazı, son öğle namazı demektir. Cuma namazı, öğle namazının vaktinde kılınıp, onun yerini tuttuğuna göre, ayrıca bir "son öğle namazı" kılmanın anlamı nedir?
Esasen Hz. Peygamber'den ve ilk dönemlerden gelen rivayetler arasında zuhr-i ahîr diye bir namaz yoktur. Bu namaz, cumanın sıhhat şartlarının, özellikle cuma namazının bir bölgede bir tek camide kılınması şartının şehirlerin nüfusunun artması sebebiyle gerçekleşmemesi, dolayısıyla bir şehirde birkaç yerde namaz kılma mecburiyetinin ortaya çıkmasıyla birlikte gündeme gelmiş bir namazdır.
Bunun anlamı şudur: Cumanın her yerleşim biriminde tek bir camide kılınması namazın sahih olması için şart görüldüğü takdirde, bir şehirde sadece bir camide cuma namazı kılmanın da artık imkânsız hale geldiği göz önünde bulundurulursa, bir şehirde birkaç camide kılınan namazlardan sadece birinin sahih, ötekilerin bâtıl olması kaçınılmaz olur. Cuma namazı bâtıl olan kişilerin de öğle namazını kılmaları gerekir. Hangisinin sahih, hangilerinin bâtıl olduğu bilinmediğine göre, hepsinin ihtiyaten yeniden öğle namazı kılması en uygun çözümdür. İşte bu son öğle namazı, böyle bir ihtiyatın hatta kaygının ürünü olup o günün öğle namazını kurtarma düşüncesiyle kılınmaktadır.
Fakat, bu tedbirin kaynağı olan kaygı ve var sayıma mahal yoktur. Çünkü cuma namazının bir camide kılınması, cumanın anlamına uygun olmakla birlikte, nüfusu milyonlara ulaşan büyük şehirlerin ortaya çıktığı günümüzde bu şartın yerine getirilmesi mümkün değildir. Fakihlerin böyle bir şart ileri sürmüş olmasını kendi dönemlerindeki şartlarla irtibatlandırmak gerekir. Dolayısıyla İmam Muhammed'in görüşüne uyularak, izdiham olsun olmasın bir şehirde birden fazla camide cuma namazı kılınabileceğinin tercih edilmesi kaçınılmazdır. Nitekim sonraki Hanefî fıkıhçılar da bu ictihadı fetvaya esas almışlardır. Böyle olunca, her bir camide kılınan cuma namazının ayrı ayrı sahih olması, bu yönden aralarında bir fark gözetilmemesi esas olup cuma namazıkılanların ayrıca son öğle namazı (zuhr-i ahîr) kılmaları gerekmez.
Son öğle namazının niyetinde ve gerekçesinde "cumanın sahih olmadığı" kaygısı vardır. Halbuki yukarıda sayılan şartlar yerine getirilerek kılınan cuma namazı sahih bir namaz sayılacağından, bunu telâfi maksadıyla ikinci bir namazın kılınması gereksiz olduğu gibi böyle bir telâfi niyeti de doğru değildir.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Anlaşılan zuhri ahir çıkışı sonradan olan bir namazdır,tedbiridir.Çünkü cum'a nın salahiyeti ve geçerliliği çok şartta bağlanmıştır ki bunların bazen bir araya gelmesi müşkilleşiyor,zorlaşıyor.
Öyleyse zuhri ahir öğle farzı gibi oluyor.Burada eğer kılınan cum'a fdüşşe vecibe zuhri ahir ile telafi olunuyor,yerine geliyor.
Zuhri ahiri kılmak ile hassasiyet göstermek güzeldir,çünkü ehli takva büyüklerin ekserisi bu hususa dikkat etmiş deniliyor.
Ama kılmamak ile günah işlendiğini söyleyen alimler ya azdır veya biz okumadık.
Kılınsa cum'a da fıhki geçerlilik olsa zuhri ahir namazı nafile olur,sevap kazanılır anladığımız,budur.
 

alphan

New member
Katılım
27 Haz 2008
Mesajlar
142
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Avusturya
" Eger cuma nin edasinda bir bozukluk varsa bu son kilinan on rekat o günkü ögle namazinin yerine
gecer.Cünkü Cuma yi kilmamis olanlar ögle namazini kilmakla yükümlüdür.Biz Isi garantiye alalim;Cuma
nin durumunda bir kusku varsa ögle namazini kilmamis duruma düsmeyelim...
"

Böyle bir aciklama yapilan eklemeden daha büyük bir suctur

bir kere cuma nin durumunda bir kusku varsa on un iadesi gerekir
Gayet tabii hemen sorulmasi da gerekir
Sihhat sartlari Vucut Bulmamis bir namaz nasil kilinabilir

Sihhat sartlari dogan Cuma namazi Kilinir.
Dogmazsa kilinmaz
Kilinmissa ögle namazi kilinmaz.
Kilinmamissa Ögle namazi kilinir.


" Zuhr- i Ahir " adi ile kilinan 4 rekat kimin sünneti ?..


Peygamberimiz cuma yi iki rekat kilmistir.
 

tevhit06

New member
Katılım
6 Haz 2008
Mesajlar
19
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
68
Cuma namazı ve zuhr-i ahir

Zuhr-i ahir

Zuhr-i ahîr namazı, son öğle namazı demektir. Cuma namazı, öğle namazının vaktinde kılınıp, onun yerini tuttuğuna göre, ayrıca bir "son öğle namazı" kılmanın anlamı nedir?
Esasen Hz. Peygamber'den ve ilk dönemlerden gelen rivayetler arasında zuhr-i ahîr diye bir namaz yoktur. Bu namaz, cumanın sıhhat şartlarının, özellikle cuma namazının bir bölgede bir tek camide kılınması şartının şehirlerin nüfusunun artması sebebiyle gerçekleşmemesi, dolayısıyla bir şehirde birkaç yerde namaz kılma mecburiyetinin ortaya çıkmasıyla birlikte gündeme gelmiş bir namazdır.
Bunun anlamı şudur: Cumanın her yerleşim biriminde tek bir camide kılınması namazın sahih olması için şart görüldüğü takdirde, bir şehirde sadece bir camide cuma namazı kılmanın da artık imkânsız hale geldiği göz önünde bulundurulursa, bir şehirde birkaç camide kılınan namazlardan sadece birinin sahih, ötekilerin bâtıl olması kaçınılmaz olur. Cuma namazı bâtıl olan kişilerin de öğle namazını kılmaları gerekir. Hangisinin sahih, hangilerinin bâtıl olduğu bilinmediğine göre, hepsinin ihtiyaten yeniden öğle namazı kılması en uygun çözümdür. İşte bu son öğle namazı, böyle bir ihtiyatın hatta kaygının ürünü olup o günün öğle namazını kurtarma düşüncesiyle kılınmaktadır.
Fakat, bu tedbirin kaynağı olan kaygı ve var sayıma mahal yoktur. Çünkü cuma namazının bir camide kılınması, cumanın anlamına uygun olmakla birlikte, nüfusu milyonlara ulaşan büyük şehirlerin ortaya çıktığı günümüzde bu şartın yerine getirilmesi mümkün değildir. Fakihlerin böyle bir şart ileri sürmüş olmasını kendi dönemlerindeki şartlarla irtibatlandırmak gerekir. Dolayısıyla İmam Muhammed'in görüşüne uyularak, izdiham olsun olmasın bir şehirde birden fazla camide cuma namazı kılınabileceğinin tercih edilmesi kaçınılmazdır. Nitekim sonraki Hanefî fıkıhçılar da bu ictihadı fetvaya esas almışlardır. Böyle olunca, her bir camide kılınan cuma namazının ayrı ayrı sahih olması, bu yönden aralarında bir fark gözetilmemesi esas olup cuma namazıkılanların ayrıca son öğle namazı (zuhr-i ahîr) kılmaları gerekmez.
Son öğle namazının niyetinde ve gerekçesinde "cumanın sahih olmadığı" kaygısı vardır. Halbuki yukarıda sayılan şartlar yerine getirilerek kılınan cuma namazı sahih bir namaz sayılacağından, bunu telâfi maksadıyla ikinci bir namazın kılınması gereksiz olduğu gibi böyle bir telâfi niyeti de doğru değildir.
 
Üst Alt