hanif_bir_kul
New member
- Katılım
- 22 Mar 2007
- Mesajlar
- 182
- Tepkime puanı
- 19
- Puanları
- 0
- Yaş
- 64
S.A
CİNN KAVRAMI ve KUR’AN’DA CİNN
Bilindiği üzere Cinn, şeytan, iblis ve Melek sözcükleri insanlar arasında ve tüm dinlerde önemli bir yere sahiptir. Ne var ki belki tarih öncesinden beri insanların zihnine işlemiş yanlış, anlayış ve inanış devam edip gitmektedir. İlkel toplumların yaşadıkları ilkel koşullar altında zihinlerinde oluşturdukları vehim ve kuruntulara dayalı inançlar hala yaşamaktadır. En kötüsü de bu tarz batıl ve yanlış inanç ve kanaatin dine fatura edilmesidir. İşte bizi ilgilendiren de budur. Biz dinimizin saf, halis, Allah’a ait bir din olarak yaşanmasından yanayız. İşte bu nedenle Cinn konusunu hem sözcük yönüyle hem de Kur’an’da ne anlamlarda kullanıldığını açıklamak zorunluluğunu duyduk.
Önce halk kültüründeki cinin tanımını yapalım:
“Erdirici, yüksek değerler ilham eden, gizli destekçi güçler, insan gibi yiyip, içen, üreyen, inanan, bazen ehil insanlarca işçi gibi çalıştırılan, olağan üstü güç ve bilgilere sahip, insanları çarpan, istediklerine zarar veren görünmeyen yaratıklar”.
Cinn, işte böyle anlaşıldığından, psikolojik rahatsızlıklara uğramışlara, yüz felci olmuşlara cinn çarpmış, uğrak olmuş denilmektedir. Ayrıca eski dönemlerde başarılı, hamarat sanatkarlara, şairlere, kâhinlere hatta peygamberlere “mecnun/cinlenmiş” derlerdi. Bundan maksat, onların delirmiş olduklarını anlatmak değil, onların cinler (görünmez varlıklar) tarafından desteklendiklerini, yardım gördüklerini ifade etmekti.
Biz önce sözcüğün anlamımı çözelim:
“Cinn” sözcüğü “cenn” kökünden türemiş bir sözcük olup sözcüğünün asıl anlamı, “bir şeyi duyulardan saklamak”tır. “Cennehülleylü/gece onu örttü, ecennehü/onu örttürdü, cenne aleyhi/üzerine örttü” şekillerinde kullanılır. Nitekim Kur’an’da İbrahim Peygamberi konu alan bir pasajda( En’am suresi ayet 76 ) “fellema cenne aleyhilleylü/ne zamanki gece kendisini sakladı (iyice karanlık çöktü) ” diye yer alır.
Aşağıdaki sözcükler de “cnn” kökünden türemiştir.
Cennet: “Toprağı ağaç yapraklarıyla saklanmış yer” demektir.
Cinnet: “aklı, fikri saklanmak, delirmek” demektir.
Cenin: “ana karnında saklandığı için bu adı almıştır.
Cünnet: Kalkan; kişiyi oktan mızraktan sakladığı için bu ad verilmiştir.
Netice bütün; eski ve yeni sözlüklerde “İnsanın beş duyusuyla kavrayamadığı, algılamaya kapalı, ama somut veya soyut, varlığı kesin olan varlıklara veya güçlere CİNN dendiğini” yer alır.
Cinn sözcüğü Kur’anda Cann ve Cinnet kalıplarıyla da yer almaktadır.
Buna göre melek ve şeytan terimleri de cinn kavramı kapsamındadırlar. Yani her melek ve şeytan cinndir, ama her cinn ve şeytan melek değildir.
Cinn sözcüğü İns sözcüğünün karşıtıdır.
Bu nedenle Cinn sözcüğünün iyi anlaşılabilmesi için cinn sözcüğünün karşıt anlamlısı olan ins ve insan sözcüklerinin de iyi bilinmesi şarttır.
İns, İnsan:
“İnsan” sözcüğünün aslı “insiyan” sözcüğüdür. “fi’liyan” kalıbında olup “ens” sözcüğünden türemiştir.
Sözcük anlamı, “beş duyuyla hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran” demektir.
Sözcüğün anlamı bu olmasına ve evrendeki tüm görünebilen varlıkları kapsamasına rağmen bu sözcüğün insana isim olarak verilmesinin nedeni, insanın yaratılışından karşılıklı ünsiyete muhtaç oluşudur. Yani insanın sosyal bir varlık olması; başka varlıklar özellikle de insanlar ile ilişkisiz olamamasıdır.
İbni Abbas gibi bazı tefsirciler “insan” sözcüğünün “nisyan” sözcüğünden türemiş olduğunu ve insan verdiği sözleri unuttuğu için bu isimle isimlenmiş olduğunu söylemiş olsalar da bu görüş hem dilbilimcileri tarafından itibar görmemiş hem de Kur’an’daki kullanıma ters düşmektedir.
İnsan ve cinnin yaratılışı:
Konumuz içerisinde belki de enteresan karşılanabilecek bir saptamada bulunacağız. Bu insan ve Cinin yaratılışıdır.
Rahmân Suresi, âyet 14, 15:
“O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan (değişken maddeden)yarattı.
Ve cannı ateşin dumansızından (enerjiden) yarattı.”
Hıcr Suresi, âyet 26, 27
Hakkı yılmaz yayınları.
SAYGILARIMLA
CİNN KAVRAMI ve KUR’AN’DA CİNN
Bilindiği üzere Cinn, şeytan, iblis ve Melek sözcükleri insanlar arasında ve tüm dinlerde önemli bir yere sahiptir. Ne var ki belki tarih öncesinden beri insanların zihnine işlemiş yanlış, anlayış ve inanış devam edip gitmektedir. İlkel toplumların yaşadıkları ilkel koşullar altında zihinlerinde oluşturdukları vehim ve kuruntulara dayalı inançlar hala yaşamaktadır. En kötüsü de bu tarz batıl ve yanlış inanç ve kanaatin dine fatura edilmesidir. İşte bizi ilgilendiren de budur. Biz dinimizin saf, halis, Allah’a ait bir din olarak yaşanmasından yanayız. İşte bu nedenle Cinn konusunu hem sözcük yönüyle hem de Kur’an’da ne anlamlarda kullanıldığını açıklamak zorunluluğunu duyduk.
Önce halk kültüründeki cinin tanımını yapalım:
“Erdirici, yüksek değerler ilham eden, gizli destekçi güçler, insan gibi yiyip, içen, üreyen, inanan, bazen ehil insanlarca işçi gibi çalıştırılan, olağan üstü güç ve bilgilere sahip, insanları çarpan, istediklerine zarar veren görünmeyen yaratıklar”.
Cinn, işte böyle anlaşıldığından, psikolojik rahatsızlıklara uğramışlara, yüz felci olmuşlara cinn çarpmış, uğrak olmuş denilmektedir. Ayrıca eski dönemlerde başarılı, hamarat sanatkarlara, şairlere, kâhinlere hatta peygamberlere “mecnun/cinlenmiş” derlerdi. Bundan maksat, onların delirmiş olduklarını anlatmak değil, onların cinler (görünmez varlıklar) tarafından desteklendiklerini, yardım gördüklerini ifade etmekti.
Biz önce sözcüğün anlamımı çözelim:
“Cinn” sözcüğü “cenn” kökünden türemiş bir sözcük olup sözcüğünün asıl anlamı, “bir şeyi duyulardan saklamak”tır. “Cennehülleylü/gece onu örttü, ecennehü/onu örttürdü, cenne aleyhi/üzerine örttü” şekillerinde kullanılır. Nitekim Kur’an’da İbrahim Peygamberi konu alan bir pasajda( En’am suresi ayet 76 ) “fellema cenne aleyhilleylü/ne zamanki gece kendisini sakladı (iyice karanlık çöktü) ” diye yer alır.
Aşağıdaki sözcükler de “cnn” kökünden türemiştir.
Cennet: “Toprağı ağaç yapraklarıyla saklanmış yer” demektir.
Cinnet: “aklı, fikri saklanmak, delirmek” demektir.
Cenin: “ana karnında saklandığı için bu adı almıştır.
Cünnet: Kalkan; kişiyi oktan mızraktan sakladığı için bu ad verilmiştir.
Netice bütün; eski ve yeni sözlüklerde “İnsanın beş duyusuyla kavrayamadığı, algılamaya kapalı, ama somut veya soyut, varlığı kesin olan varlıklara veya güçlere CİNN dendiğini” yer alır.
Cinn sözcüğü Kur’anda Cann ve Cinnet kalıplarıyla da yer almaktadır.
Buna göre melek ve şeytan terimleri de cinn kavramı kapsamındadırlar. Yani her melek ve şeytan cinndir, ama her cinn ve şeytan melek değildir.
Cinn sözcüğü İns sözcüğünün karşıtıdır.
Bu nedenle Cinn sözcüğünün iyi anlaşılabilmesi için cinn sözcüğünün karşıt anlamlısı olan ins ve insan sözcüklerinin de iyi bilinmesi şarttır.
İns, İnsan:
“İnsan” sözcüğünün aslı “insiyan” sözcüğüdür. “fi’liyan” kalıbında olup “ens” sözcüğünden türemiştir.
Sözcük anlamı, “beş duyuyla hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran” demektir.
Sözcüğün anlamı bu olmasına ve evrendeki tüm görünebilen varlıkları kapsamasına rağmen bu sözcüğün insana isim olarak verilmesinin nedeni, insanın yaratılışından karşılıklı ünsiyete muhtaç oluşudur. Yani insanın sosyal bir varlık olması; başka varlıklar özellikle de insanlar ile ilişkisiz olamamasıdır.
İbni Abbas gibi bazı tefsirciler “insan” sözcüğünün “nisyan” sözcüğünden türemiş olduğunu ve insan verdiği sözleri unuttuğu için bu isimle isimlenmiş olduğunu söylemiş olsalar da bu görüş hem dilbilimcileri tarafından itibar görmemiş hem de Kur’an’daki kullanıma ters düşmektedir.
İnsan ve cinnin yaratılışı:
Konumuz içerisinde belki de enteresan karşılanabilecek bir saptamada bulunacağız. Bu insan ve Cinin yaratılışıdır.
Rahmân Suresi, âyet 14, 15:
“O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan (değişken maddeden)yarattı.
Ve cannı ateşin dumansızından (enerjiden) yarattı.”
Hıcr Suresi, âyet 26, 27
Hakkı yılmaz yayınları.
SAYGILARIMLA