Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cennette sonsuz yaşam ve gençlik

Uhud daðý

New member
Katılım
2 Tem 2007
Mesajlar
796
Tepkime puanı
39
Puanları
0
Yaş
40
baslik.jpg

Cennette Sonsuz Yaşam ve Gençlik
İnsan ömrü dünyada ortalama olarak 6-7 tane 10 seneden oluşur. Bu son derece kısa bir süredir. Nitekim Kuran'da ahiret günü dünya hayatları hakkında yorum yapan kişilerin ifadeleri de bu doğrultudadır.
Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor." (Müminun Suresi, 112-113)
Oysa cennette insan ömrü süresizdir. Allah'ın "Orada, ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar..." (Duhan Suresi, 56) ayetinde bildirdiği gibi kişi hem ölümsüz olacak, hem de içinde bulunduğu nimetler sonsuza dek devam edecektir. Sonsuz kelimesiyle kolayca ifade ettiğimiz bu kavram üzerinde iyi düşünülmesi gerekir. Çünkü kastedilen yüz, bin ya da milyon sene değil, sonu olmayan bir süredir. Dolayısıyla cennette kimsenin dünyada olduğu gibi zamanla ilgili bir hesabı, düşüncesi olmayacaktır. Biten veya azalan bir ömür de olmayacaktır. Allah bu gerçeği bir ayette şöyle bildirmektedir:
Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır. (Hud Suresi, 108)
Bir başka ayette ise Allah cennet ehli için "Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;" (Vakıa Suresi, 17) buyurarak gençliğin ve ölümsüzlüğün cennette bir nimet olarak yaşandığına dikkat çeker.
Cennetteki sonsuz yaşam hadislerde şöyle haber verilir:
Ehli cehenneme deneydi ki: "Dünyadaki taşlar adedince cehennemde kalacaksınız" buna ferahlanırlardı. Cennet ehline de denseydi ki, "Taşlar adedince kalacaksınız." hüzünlenirlerdi. Lakin onlara ebediyet mukadder (miktarı tayin ve takdir edilmiş olan) kılındı. [Ramuz el-Ehadis-2, s.358/6]

erkek.jpg



İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
(Ankebut Suresi, 58)​

... Oraya giren kimseye nimetler ihtiyaç olmaksızın gelir. Orada ebedi olarak yaşar. Ölmez, elbisesi eskimez ve gençliği de gitmez. [Ramuz el-Ehadis-1, s. 200/6]
... oraya giren mutlu olur, umutsuz olmaz, ebedi olur, ölmez. Ne giydikleri eskir, ne de gençlikleri tükenir. [Büyük Hadis Külliyatı-5, s.408/10088]
İncil'de ise sonsuz yaşam ile ilgili olarak şöyle yazılıdır:
Canını seven, onu yitirir. Ama bu dünyada canını gözden çıkaran, onu sonsuz yaşam için koruyacaktır. (Yuhanna, 12. bölüm, 25)
... kendinizi son derece kutsal olan imanınızın temeli üzerinde geliştirin... sizi sonsuz yaşama kavuşturacak olan merhametini beklerken kendinizi Allah'ın sevgisinde koruyun. Kararsız olan bazılarına merhamet edin. Bazılarını ateşten çekip kurtarın... Kurtarıcımız tek Allah, sizi düşmekten alıkoyacak, Kendi yüce huzuruna büyük sevinç içinde lekesiz olarak çıkaracak güçtedir... (Yahuda'nın Mektubu, 20-24)
… aranızda giysilerini lekelememiş olan birkaç kişi var ki, onlar beyazlar içinde benimle birlikte yürüyecekler. Çünkü buna layıktırlar. Galip gelen, böylece beyaz giysiler giyecek. Böylesinin adını yaşam kitabından hiç silmeyeceğim... (Yuhanna'ya Gelen Esinleme, 3. bölüm, 4-5)
... Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın... Bunlar sonsuz azaba uğrayacak, doğrular ise sonsuz yaşama kavuşacaklar. (Matta, 25. bölüm, 34-46)
Dünyada bir kimse ne kadar güzel, ne kadar zengin, ne kadar sağlıklı olursa olsun ölüm kaçınılmazdır. Dolayısıyla insan dünya şartlarında herkesten çok varlık içinde de olsa bu varlıkların son bulacak olması onları eksik hale getirir. Dünyada nimetlerin geçici olmasının bir hikmeti de bu nimetlerin cennetteki asıllarını istememiz içindir. Dünyada gördüğümüz tüm güzellikler, tattığımız tüm zevkler hem kusurlu hem de geçicidir. Oysa cennette bu nimetler zamana ve sebeplere bağlı olmadan yaratılmışlardır. Dolayısıyla cennette nimetler kesintisiz olarak var olacaklardır. Ayetlerde Allah cennette yaşanan bu sürekliliği şöyle müjdelemektedir:
Rableri onlara Katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. Onda ebedi kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah, büyük mükafaat Katında olandır. (Tevbe Suresi, 21-22)
Onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler. (Kehf Suresi, 108)
Cennetteki Ebedi Gençlik:
Kuran ahlakından uzak yaşayan kimseler, daha gençlik yıllarından itibaren yaşlılık korkusu içinde yaşarlar. Bir yandan yaşlılığın getirdiği hastalıkları, acizlikleri düşünür, diğer yandan da bu durumda kendilerine bakacak birinin olup olmayacağı konusunda endişeye kapılırlar. Bu ve benzeri endişeler taşıyan çok sayıda insan yaşlılık konusuna çok karamsar bakar.
İnsan vücudunda 20'li yaşlardan itibaren hücrelerin yenilenme hızı azalmaya, cilt eski esnekliğini kaybetmeye başlar. İlerleyen senelerde de bu yıpranma gözle görülür hale gelir. Bu durum insanlarda ciddi bir kaygı meydana getirir. Gençliklerinin ellerinden gitmesine seyirci kalmaktan dolayı üzüntü duyarlar. Elbette ki bu durum iman etmeyen kimseler için geçerlidir. Çünkü müminler geçici dünya hayatında karşılaşabilecekleri tüm eksiklikler, hastalıklar ve acizlikler için Allah'a tevekkül ederler. Bir ibadet olarak mümkün olan her sebebe sarılır, din ahlakından uzak yaşayan insanların aksine her türlü korku ve endişeden uzak bir hayat yaşarlar. Ayrıca dünyadaki güzelliklerin özel olarak eksik ve kusurlu yaratıldıklarını, asıl hayatın ahiretteki sonsuz yaşam olduğunu bilerek cennete kavuşma çabası ve umudu içinde yaşarlar.
Dünya hayatı gelip geçici bir yurttur. Allah tüm nimetlerin asıllarını ahirette yaratacak ve samimi kullarına sunacaktır. Cennette insanlar hep genç, güzel, sağlıklı ve dinç olacaklardır.

kiz3.jpg



İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
(Ankebut Suresi, 58)​

Kaldı ki dünya şartları içinde bir kimse ne kadar uzun yaşarsa yaşasın, yaşlanma belirtileri ne kadar gecikirse geciksin veya ne kadar sağlıklı olursa olsun ömrü bir gün mutlaka sona erecektir. Oysa hem Kuran ayetlerinde hem de Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, cennet nimeti olarak gençliğin sonsuza kadar süreceği vurgulanmıştır:
Cennealsız olarak Yusuf (a.s.) güzelliğinde, Eyüp (a.s.) muhabbetinde ve otuz yaşlarında gençler olarak girersiniz. [Ramuz el-Ehadis-1, s. 249/15]
İnsanlar, düşük çocuktan şeyhi faniye (yaşlıya) kadar, otuz üç yaşındaki oğullar olarak, Adem (a.s.) yaratılışında ve Yusuf (r.a.) güzelliğinde, Eyüp (a.s.) ahlakında sürmeli ve süslü olarak haşrolur. (Ve öyle cennete girerler.) [Ramuz el-Ehadis-2, s. 507/6]
Otuzlu yaşlar olgun bir kişiliğin oturduğu, yüz ifadesi, konuşma, hal ve tavır olarak gençliğin olabilecek en güzel dönemidir. Ancak unutmamak gerekir ki, cennetteki dinçlik ve gençlik de dünyadakinden çok farklıdır. Çünkü dünya şartlarında genç bir kişi de pek çok acizlik içinde yaşar. Allah cennet ehlini ahirette her türlü eksiklikten, kusurdan uzak yeni bir yaratılışla yaratmıştır. Allah bu cennet nimetini bir ayette şöyle bildirmiştir:
Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. (İnsan Suresi, 19)
Cennet Ehlinin Yaşıt Olması:
Cennet ehlinin yaşıt olması Allah'tan büyük bir nimettir. Yaş farkı din ahlakından uzak yaşayan insanlar arasında çoğu zaman bir uyumsuzluğa ve iletişimsizliğe sebep olur. Çoğu zaman birbirleriyle aynı yaşta olan insanlar kendi aralarında daha rahat ettikleri için gruplaşma yoluna giderler. Elbette ki bu durum Müslümanlar için geçerli değildir. Müslümanlar hangi yaşta olurlarsa olsunlar birbirleriyle son derece iyi anlaşır, kendilerinden küçük veya büyük her yaştan insanla rahatça dostluk kurabilirler. Cennette Müslümanların birbirlerine yaşıt olarak yaratılmaları ise Allah'tan sunulan ayrı bir nimet ve güzelliktir. Peygamberimiz (sav) bir hadisinde cennet ehlinin yaşlarının ebediyen değişmeyeceğini haber verir:
Bir kimse cennetlik olarak ölünce, büyük veya küçük, yaşı ne olursa olsun, otuz yaşında bir kimse olarak cennete girer ve artık bu yaş ebediyen değişmez. Cehennemlikler için de durum böyledir. [(Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 450/5]
Kuran'da cennettekilerin yaşıt olduklarına dikkat çekilen diğer ayetler ise şöyledir:
Onları hep bakireler olarak kıldık, eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt, (Vakıa Suresi, 36-37)​

 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
baslik.jpg

Cennette Sonsuz Yaşam ve Gençlik
İnsan ömrü dünyada ortalama olarak 6-7 tane 10 seneden oluşur. Bu son derece kısa bir süredir. Nitekim Kuran'da ahiret günü dünya hayatları hakkında yorum yapan kişilerin ifadeleri de bu doğrultudadır.
Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor." (Müminun Suresi, 112-113)
Oysa cennette insan ömrü süresizdir. Allah'ın "Orada, ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar..." (Duhan Suresi, 56) ayetinde bildirdiği gibi kişi hem ölümsüz olacak, hem de içinde bulunduğu nimetler sonsuza dek devam edecektir. Sonsuz kelimesiyle kolayca ifade ettiğimiz bu kavram üzerinde iyi düşünülmesi gerekir. Çünkü kastedilen yüz, bin ya da milyon sene değil, sonu olmayan bir süredir. Dolayısıyla cennette kimsenin dünyada olduğu gibi zamanla ilgili bir hesabı, düşüncesi olmayacaktır. Biten veya azalan bir ömür de olmayacaktır. Allah bu gerçeği bir ayette şöyle bildirmektedir:
Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır. (Hud Suresi, 108)
Bir başka ayette ise Allah cennet ehli için "Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;" (Vakıa Suresi, 17) buyurarak gençliğin ve ölümsüzlüğün cennette bir nimet olarak yaşandığına dikkat çeker.


erkek.jpg



İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
(Ankebut Suresi, 58)​


Dünyada bir kimse ne kadar güzel, ne kadar zengin, ne kadar sağlıklı olursa olsun ölüm kaçınılmazdır. Dolayısıyla insan dünya şartlarında herkesten çok varlık içinde de olsa bu varlıkların son bulacak olması onları eksik hale getirir. Dünyada nimetlerin geçici olmasının bir hikmeti de bu nimetlerin cennetteki asıllarını istememiz içindir. Dünyada gördüğümüz tüm güzellikler, tattığımız tüm zevkler hem kusurlu hem de geçicidir. Oysa cennette bu nimetler zamana ve sebeplere bağlı olmadan yaratılmışlardır. Dolayısıyla cennette nimetler kesintisiz olarak var olacaklardır. Ayetlerde Allah cennette yaşanan bu sürekliliği şöyle müjdelemektedir:
Rableri onlara Katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. Onda ebedi kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah, büyük mükafaat Katında olandır. (Tevbe Suresi, 21-22)
Onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler. (Kehf Suresi, 108)
Cennetteki Ebedi Gençlik:
Kuran ahlakından uzak yaşayan kimseler, daha gençlik yıllarından itibaren yaşlılık korkusu içinde yaşarlar. Bir yandan yaşlılığın getirdiği hastalıkları, acizlikleri düşünür, diğer yandan da bu durumda kendilerine bakacak birinin olup olmayacağı konusunda endişeye kapılırlar. Bu ve benzeri endişeler taşıyan çok sayıda insan yaşlılık konusuna çok karamsar bakar.
İnsan vücudunda 20'li yaşlardan itibaren hücrelerin yenilenme hızı azalmaya, cilt eski esnekliğini kaybetmeye başlar. İlerleyen senelerde de bu yıpranma gözle görülür hale gelir. Bu durum insanlarda ciddi bir kaygı meydana getirir. Gençliklerinin ellerinden gitmesine seyirci kalmaktan dolayı üzüntü duyarlar. Elbette ki bu durum iman etmeyen kimseler için geçerlidir. Çünkü müminler geçici dünya hayatında karşılaşabilecekleri tüm eksiklikler, hastalıklar ve acizlikler için Allah'a tevekkül ederler. Bir ibadet olarak mümkün olan her sebebe sarılır, din ahlakından uzak yaşayan insanların aksine her türlü korku ve endişeden uzak bir hayat yaşarlar. Ayrıca dünyadaki güzelliklerin özel olarak eksik ve kusurlu yaratıldıklarını, asıl hayatın ahiretteki sonsuz yaşam olduğunu bilerek cennete kavuşma çabası ve umudu içinde yaşarlar.
Dünya hayatı gelip geçici bir yurttur. Allah tüm nimetlerin asıllarını ahirette yaratacak ve samimi kullarına sunacaktır. Cennette insanlar hep genç, güzel, sağlıklı ve dinç olacaklardır.

kiz3.jpg



İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
(Ankebut Suresi, 58)​

Kaldı ki dünya şartları içinde bir kimse ne kadar uzun yaşarsa yaşasın, yaşlanma belirtileri ne kadar gecikirse geciksin veya ne kadar sağlıklı olursa olsun ömrü bir gün mutlaka sona erecektir. Oysa hem Kuran ayetlerinde cennet nimeti olarak gençliğin sonsuza kadar süreceği vurgulanmıştır:

Otuzlu yaşlar olgun bir kişiliğin oturduğu, yüz ifadesi, konuşma, hal ve tavır olarak gençliğin olabilecek en güzel dönemidir. Ancak unutmamak gerekir ki, cennetteki dinçlik ve gençlik de dünyadakinden çok farklıdır. Çünkü dünya şartlarında genç bir kişi de pek çok acizlik içinde yaşar. Allah cennet ehlini ahirette her türlü eksiklikten, kusurdan uzak yeni bir yaratılışla yaratmıştır. Allah bu cennet nimetini bir ayette şöyle bildirmiştir:
Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. (İnsan Suresi, 19)
Kuran'da cennettekilerin yaşıt olduklarına dikkat çekilen diğer ayetler ise şöyledir:
Onları hep bakireler olarak kıldık, eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt, (Vakıa Suresi, 36-37)​




Iyiler NAIMdedir...Ellerine saglik...
 

ayna44

New member
Katılım
17 Şub 2007
Mesajlar
488
Tepkime puanı
100
Puanları
0
Yaş
36
allah razı olun tsk ...
 

prozac02

New member
Katılım
5 Ara 2008
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cennette kaç yaşında olacağız
cennette erkeklere verilecek hurilerden bahseder 1 yasında olen bebek cenntte kac yasında olur olursa hurılerden ne anlar?
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
cennete ortalam 33 yas olarak hadislerde geçer kuranda ise onların yasları eşittir der bu büyük ve küçük olsun hepsi aynı yasta olacak fakat yanılmıyorsam düsük olanların ki farklı oluyormus huriler konusunda ise kişi kaçtane isterse o kadar olarak biliyorum
 

cdy

New member
Katılım
5 Ara 2008
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
erkeklere huri veriyorlar. peki kadınlara mükafat olarak ne verilecek ? burada bir eksiklik yok mu ? sonsuz yaşamı insan neden ister ? benim canım sıkılır. ben istemem kalsın.

saygılar
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
Kadının yapısı erkekle aynı olmadığı için kadınlara da erkek huriler verilmesi düşünülemez. Dinde böyle bir hüküm yoktur. Bir kadının aynı anda birden çok erkekle evli olması dünyada uygun bir durum olmadığı gibi cennet için de uygun değildir. Bu durum kadın ile erkeğin fıtratı ile ilgilidir. Kadınlara da birçok huri verilecek dense idi kadının fıtratına uygun bir ifade olmazdı. Birçok kadın ve kocası bunu anormal karşılardı. Bir adama senin karına 70 huri verilecek dense erkeğe verilmiş olan “namus” duygusu ile çelişen bir durum oluşurdu. Bu durum erkeğe son derece ağır gelirdi. Fakat erkeğe verilecek huriler kişinin karısına namus duygusu açısından değil sadece kıskançlık açısından bir derece zor gelebilir. Cennet ise kıskançlık duygusunun olmayacağı bir yer olduğundan bu sorun da orada kendiliğinden kalkacaktır. Kadının Cennette sevdiği kocasından alacağı zevk erkeğin yetmiş huriden alacağı zevk gibi olacaktır.






Hurilerden esas maksat zevk olduğuna göre herhangi bir şekil olmadan da ya da başka bir şekille Allah cennete giden kadınlara o zevki yaşatacaktır.
Zaten cennetten herkes kendi derecesine göre zevk alacaktır. Nasıl ki bir sofradaki bir yiyecekten insanlar açlık derecelerine göre zevk alıyorlarsa.. Ya da bir sanat eserinden sanattan anlama oranında değişik derecelerde zevk alınıyorsa... Cennette de dereceler bu zevki belirleyecektir. Aynı ortamda olmasına karşın değişik zevkler alacaklar fakat herkes kendisinin aldığı zevkten daha büyük bir zevki tahayyül edemeyecek derecede tatmin olacaktır.

Bekar olarak ölmüş kadınlar cennette yine kendileri gibi bekar ölmüş erkeklerle evleneceklerdir. Cehennemlik erkeklerin cennete giden hanımlarını da cennetlik erkekler kendi hanımlarından başka olarak onlarla da evlenebilecektir.
Kıskançlık ve diğer kötü duygular ise tamamen insanlardan alınacak, dünyadaki gibi sorunlar çıkmayacaktır. Cennetteki yaşamı düşünürken birebir dünya mantığıyla düşünmemek gerekir. Adı üstünde orası CENNET'tir.
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
Cennette günah işlemek mümkün mü? Veya dünyada günah olan bir fiil cennette caiz olabilir mi?

Her yönüyle nezih ve temiz olan, sadece temiz, iyi ve güzel şeylerin toplandığı bir mekân olan cennette dünyada günah addedilen şeylerin bulunması söz konusu değildir.

“Cennetlikler cennette ne bir boş söz ne de günah işitmezler” (Vâkıa, 25),

“Orada boş sözler ve yalan işitmezler” (Nebe’, 35)

Âyetleri cennette, değil günah sayılan fiillerin işlenmesi, günah şeylerden bahsedilmesinin hatta boş, manasız, malayani sözlerin konuşulmasının bile söz konusu olmadığını açık bir şekilde ifade etmektedir.

Müttakiler dünyada iken Allah’ı görmedikleri halde bu tür fiillerden şiddetle kaçınırken cennette her an Yüce Rableri’nin huzurunda olduklarını müşahede ettikleri halde dünya hayatında Allah’ın gazabını celbeden ve çeşitli kavimlerin helâkine sebep olan bir takım çirkin fiilleri ve bu fiilleri çağrıştıracak şeyleri işlemeleri asla düşünülemez.

Cennette dünyada günah addedilen bir takım çirkin fiillerin mubah olduğu düşüncesinde olan kimselere göre, bu fiiller hoş şeyler olup cennette ulaşacağı, şimdiden hayal edilebilecek fiillerdir.

Böyle bir kimse, bu tür büyük günahları basit görecek, bu fiilleri dünyada iken işleyenlere sadece aceleciler! nazarıyla bakacaktır.

Kur’ân-ı Kerim’de cennet hurilerinin cinsel yönüne işaret eden,

“Onlara kocalarından önce hiç bir insan ve cin dokunmamıştır” (Rahmân, 56),

“Biz o cennet kadınlarını ashab-ı yeminden olan kocalarına düşkün bakireler kıldık” (Vâkıa, 36-38)

Gibi ifadeler bulunurken, ne âyetlerde ne de hadis-i şeriflerde gılman’ın cinselliğini çağrıştıran herhangi bir ifade yoktur. (Bursevî’nin izahına göre, Cennet çocuklarının sadece saçılmış incilere benzetilip bu teşbihe ilaveten hurilerin saklı yumurtalara da benzetilmesinde cennet çocuklarından faydalanmanın hurilerin aksine sadece dış görünüşleriyle (zahirleri) itibarıyla olduğuna (dünyada olduğu gibi gönle sürur ve neşe katmalarına) işaret vardır. Çünkü hurilerin benzetildiği saklı beyaz yumurta rengin beyazlığıyla beraber tatma lezzetini de ifade eder. Buradan cennette livata olmadığı, böyle bir şeyi caiz görenin iddiasının batıl olduğu anlaşılır. Ruhu’l-Beyân, IX, 321; X, 273)

Âyet ve hadislerin ışığında vildân ve gılman kelimelerini incelediğimizde bu kelimelerin –kadın ve erkek- cennetliklere ait, cennet çocukları ve hizmetçileri için kullanıldığını görürüz.

Kur’an-ı Kerim’de geçen VİLDAN kelimesi hangi manada kullanılmıştır? ĞILMAN dan farkı nedir?

“Cennetliklerin etrafında, ebedî kılınmış vildân (çocuklar) dolaşıp hizmet ederler” (Vâkıa, 17) ve

“Etraflarında, ebedî kılınmış vildân (çocuklar) hizmet için dolaşır durur. Onları gördüğünde, etrafa saçılmış inciler sanırsın” (İnsân, 19)

Âyetlerinde geçen vildân kelimesi, çocuk doğurma ve çocuk sahibi olma manalarına delalet eden v-l-d kökünden gelmektedir. Kur’ân-ı Kerim’de bu kökten gelen pek çok fiil ve isim kullanılmıştır. (velede, yelidu, elidu, vulide, yuled; veled, evlad, valid, valide, valideyn, velid, mevlud, vildan.)

Bunlardan biri olan vildân, velîd’in çoğulu olup (Maverdî, V, 450; Râzî, XXIX, 131) mevlud (doğurulmuş) manasındadır.



Fakat, mevlud olmalarından sarf-ı nazarla (ana-babalarına nisbeti düşünülmeksizin) küçük çocuklar için kullanılır olmuştur. (Râzî, XXIX, 131) Velid’in ise, doğumu yaklaşmış çocuk için kullanıldığı söylense de (Bursevî, X, 273) bebek manasına geldiği daha açıktır.

Çünkü âyette Hz. Musa’nın bebeklik dönemi için kullanılmıştır. (Şuarâ, 18) Bu kelime hem kız hem de erkek çocukları için kullanılır. Lügatlerde velid’e, sonraki dönemlerde bu kelimeye izafe edilmiş ikinci ve üçüncü mana olarak köle ve genç hizmetçi manaları da verilmiştir. (bkz. Kuraşî, Kamus-i Kur’ân (veled maddesi), el-Mu’cemu’l-Vasit (veled maddesi)

Vildân kelimesi, ele alacağımız iki âyet dışında, üçü Nisâ (75, 98, 127. âyetler), biri Müzzemmil (17. âyet) sûrelerinde olmak üzere 4 âyette daha geçmektedir. Müfred şekli olan velid ise bir âyette (Şuarâ, 18) geçmektedir.

Nisâ sûresindeki üç âyetten ilk ikisinde vildân kelimesi mustaz’aflar (Mekke’de zor durumda bulunan hicret edememiş müslümanlar/ mustaz’afine mine’r-ricali ve’n-nisai ve’l-vildân) içinde, üçüncüsünde de yine yetim kadınların yanında çaresiz çocuklar manasında (el-müstaz’afine mine’l-vildân) üçüncü grup olarak zikredilir. (Mehmet Çakır, Kur’ân-ı Kerim ve Türkçesi isimli meâlinde Nisa, 127. ayete “Kur’ân’da çaresiz erkek çocuklar için de fetvalar var…” şeklinde mana vermiş, ayetteki vildan’a erkek çocuklar manası vermiştir. Bu eserin tenkidini yapan Akdemir’in de belirttiği gibi, (bkz. Hikmet Akdemir, “Kur’ân-ı Kerim ve Türkçesi” adlı Çeviriye Dair Bazı Değerlendirmeler” Marife, yıl: 5, sayı:2, s. 91) ayetteki vildan kelimesi tağlib yoluyla kız çocuklarını da içine almaktadır . Dolayısıyla vildanı mutlak manada çocuklar olarak çevirmek daha doğrudur.)

Müzzemmil sûresinde ise kıyametin dehşeti anlatılırken zikredilir: “İnkâr ettiğiniz takdirde, çocukları (vildân) ihtiyarlatan bir günden nasıl korunacaksınız!?” (Müzzemmil, 17).

Vâkıa, 17 ve İnsân, 19. âyetlerdeki vildân kelimesine verilen manalara göz attığımızda ise şunları görüyoruz: Çocuklar, cennet çocukları, evladlar, gencecik uşaklar, gençler, civanlar, delikanlılar, hizmetçiler, genç hizmetçiler, genç nedimler, gençlikler.

Görüldüğü gibi bu âyet hakkında da benzer meâller söz konusudur. Bu meâller içinde bizce en isabetli olanları çocuklar veya cennet çocukları ifadeleridir. Çünkü vildân kelimesinin çocuklar manasına delaleti açıktır.

Özetle, Vildân’ın manasının çocuklar olduğu hususunda ihtilaf söz konusu değildir.

Ğılmân kelimesi erkek çocuklar için kullanıldığı, ğılmânun lehum ifadesi malikiyet manasında alınarak, “onlara ait olan ğılmân” manasını ihtiva ettiği ve hadislerde de cennetliklerin çok sayıda hizmetçileri olacağı bildirildiği için bu çocukların cennette hizmet için yaratılmış oldukları düşünülebilir.

Vildân ise, hem erkek hem de kız çocuklarını kapsadığı ve kelime kök itibariyle doğumu çağrıştırdığı için bu çocukların cennetliklerin dünyada buluğ çağına ermeden vefat eden ve bunlara ilaveten bazı hadis-i şeriflerde dile getirilen, arzu ettikleri takdirde bir hamilelik sıkıntısı olmadan cennetlikler için yaratılan kendi çocukları olabilir… (Müfessirlerin ve İslam alimlerinin büyük çoğunluğuna göre cennette tenasül (çoğalma) yoktur. Ancak bazı rivayetlere göre dünya hayatındakinden farklı bir surette çocuk sahibi olma söz konusudur. Ebu Saidi’l-Hudrî’den nakledilen bir rivayete göre, Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Cennette mü’min, çocuk arzu ettiğinde, hamli, doğumu ve yaş alması bir anda oluverir.” (Tirmizî, Cenne, 23; İbn Mâce, Zühd, 39; Dârimî, Rikak, 11; İbn Hanbel, III, 9). Bazılarına göre, cennette cinsel hayat vardır ancak bunun sonucunda çocuk olmaz. Mücahid, Tavus ve İbrahim en-Nehai bu kanaattedirler. Nitekim Ebu Rezin el-Ukaylî Peygamberimizden şöyle rivayet etmiştir: “Cennette cennet ehlinin çocukları olmaz.” İshak b. İbrahim ve başkaları ise, yukardaki hadiste belirtildiği gibi, Cennette mümin, çocuk arzu ettiğinde istediği gibi, bir anda oluverir, ancak arzu etmez demişlerdir (Şa’ranî, Muhtasaru Tezkireti’l-Kurtubî, s. 104). Burada, “ancak arzu etmezler” kaydının hadisin devamı değil de, Peygamberimizin ifadesini nakleden İshak b. İbrahim ve başkalarına ait olduğu anlaşılıyor. Aksi takdirde böyle bir ifadenin (hadisin) hiçbir manası olmaz. Olmayacak bir şeyi olacakmış gibi teferruatlı bir şekilde anlatıp ardından böyle bir şeyin olmayacağını söylemenin abes bir ifade olacağı açıktır. Çünkü mana öyle olsaydı, hamli, doğumu ve yaş alması kayıtlarına yer verilmez sadece “istense olurdu” gibi bir ifade kullanılırdı. Ayrıca, eğer manasındaki in edatı yerine, kat’iyet ifade eden iza edatının kullanılmış olması da arzu edilenin olacağını göstermektedir. Dolayısıyla bizce böyle bir değerlendirme, cennet ehlinin çocukları olmayacağına dair rivayet esas alınarak yapılmış tekellüflü bir tevildir. Bu konudaki rivayetler şöyle cem edilebilir: Cennet bildiğimiz manada hamilelik vs. yoluyla bir tenasül yeri değildir. Dünyadaki gibi çocuk sahibi olma yoktur. Ancak istendiğinde bir anda çocuk sahibi olunabilir...)

Bu durumda dünya hayatında çocukları olmasa da, bütün cennetliklerin, cennette diledikleri kadar çocuk sahibi olmaları söz konusudur.

Cennetlikler dünyadaki yaşlarına bakılmaksızın gençler sûretinde inşa olunacakları gibi, cennetlik çocuklar da, vefat yaşları ne olursa olsun çocukluğun en güzel çağında ana-babalarına ebedî bir eğlence, sürur kaynağı ve göz aydınlığı olmak üzere yeniden inşa edileceklerdir. (Cennet çocuklarının farklı yaşlarda inşa edilmeleri de mümkündür. Çünkü çocukluğun her bir evresinin ayrı bir güzelliği ve tatlılığı vardır. Cennet çocukları için vildan ve ğılman kelimelerinin kullanılmasında bu duruma işaret edildiği de düşünülebilir. Böylece vildan’ın küçük ğılman ise daha genç çocuklar için kullanılmış olması muhtemeldir.)

Dünya hayatındaki en büyük manevî zevklerden birisi hiç şüphesiz sevimli, neşeli küçük çocuklardır. Bu durum, cennet hayatının en güzel yönlerinden birisinin bu çocuklar olacağına işaret etmektedir.

Cennet hizmetçilerinin çocuklar manasındaki ğılmân kelimesiyle ifade edilmesindeki hikmet nedir?

Cennetliklerin eşleriyle beraber olacakları ortamlarda gençlerin yerine çocuk görünümlü hizmetçiler bulunması daha uygundur. Çocukların hizmeti daha rahatlatıcıdır. Çocukların hizmet için daha hareketli, enerjik oldukları da bir gerçektir. Ayrıca cennette yorulma olmayacağı, keza bütün işler zevkle yapılacağı için bu hizmet onlara asla ağır gelmeyecek, aksine bu işten büyük bir lezzet alacaklardır denilebilir.



Ğılmân ifadesinin, mahiyetleri bizce meçhul olan bu hizmetçilerin bizim anlayış seviyemize uygun hale getirilmiş bir hitap şekli olduğu düşünülebilir…

Dolayısıyla bu hizmetçilerin ğılmân (çocuklar) olarak isimlendirilmesi onların tamamen farklı bir mahiyet ve keyfiyette, erkek veya kadınlıktan, cinsiyet ve cinselliği çağrıştıran şeylerden, tamamen uzak bir görünüm ve tabiatte, sûret ve sirette yaratıldığına işaret sayılabilir.

Bizce cennetliklerin içecek kaplarının billur-gümüş (kavarira min fıdda) olarak tavsif edilmeleri, bu kapların çok farklı bir keyfiyette olduğuna delalet ettiği gibi, bu kelime (ğılmân) da, hizmetçilerin yaş ve cinsiyetinden çok, onların masumiyetini, çocuk görünümlü olduklarını, ama güç ve kuvvetçe hizmet için son derece elverişli kimseler olduklarını ifade etmektedir. İbn Abbas’ın,

“Cennette dünyadaki şeylerin ancak isimleri vardır” (yani mahiyetleri çok daha farklı ve üstün niteliktedir) sözü de bu kanaatimizi desteklemektedir.

Vildan eğer cennette dünyadan giden ergenliğe ulaşmadan ölen çocuklar ise bunların anne babalarına hizmetçi yapılmaları nasıl açıklanabilir?



Âyetlerde, vildân’ın da cennetliklere hizmet ettiğinin belirtilmesinden hareketle, -vildân’ın cennetliklerin çocukları sayıldığı takdirde- bu durumun hizmet etmekle bağdaşmayacağı söylenebilir.

Bizce, bu çocukların ana-babalarına hizmeti ihtiyaçtan kaynaklanan bir durum olmayıp nimetlerin onların eliyle sunulmasında ayrı bir tat ve güzellik olduğu içindir.

Hizmetçi kelimesinin zihinlerde çağrıştırdığı mana ile bu çocukların hizmeti arasında önemli farklar olduğu kanaatindeyiz. Bu çocukların hizmeti sıradan bir hizmetçilik değil anne ve babalarına olan sevgi ve düşkünlüklerini göstermeye yönelik bir hizmettir. Hizmetten çok bir nevi lezzettir. Bu hizmetle hem kendileri büyük bir zevk almaktadırlar hem de anne ve babaları.

Hareketsiz bir çocuğa karşın hareketli, enerjik çocuk daha sevimlidir. Çocukların hareketliliği, anne ve babalarının etraflarında dönüp durmaları, sağa sola koşuşmaları onların güzelliğine ve sevimli olmalarına ayrı bir güzellik katar.

Nitekim, İnsân, 19. âyette bu hizmetçi çocukların etrafa saçılmış incilere benzetilmesi, onların çokluğunu, meclis ve evlerde sürekli bir faaliyet, hareket ve çeşitli hizmetler içinde olduklarını ve keza renklerinin saflığını ve güzelliklerini ifade etmektedir. İncilerin dizili oldukları ipten sıyrılarak etrafa saçılmasıyla parıltılarının birbirine yansıması sebebiyle ayrı bir güzelliği, gönle hoş gelen, sürur veren ayrı bir özelliği vardır. Bilhassa altın veya ipek sergi üzerine saçılırsa çok daha güzel bir görünüm arz ederler. Sedefinden yeni çıkarılarak etrafa saçılan henüz el değmemiş, üzerine toz konmamış yaş ve taze olan incilerin sürur veren ayrı bir güzelliği vardır.

(Taberî, XII, 370; Maverdî, VI, 171; Zemahşerî, IV, 119; İbnu’l-Cevzî, VII, 219; VIII, 149; Kurtubî, XIX, 93; İbn Kesir, IV, 487; İbn Kayyım, Hadi’l-Ervah, s. 309; Bursevî, IX, 196; X, 273; Alûsî, XXVII, 34; XXIX, 161. Maverdî, bu teşbihin çocukların çokluğunu ifade ettiğine dair görüşün Katade; renklerinin saflığını, görünüşlerinin hoşluğunu ifade ettiğine dair görüşün ise Süfyan-ı Sevri’ye ait olduğunu belirtir (a.y).)



Kuran da geçen “…hiç el değmemiş hizmetçiler” mealindeki ayetleri nasıl anlamamız gerekir?

Tûr, 24. âyet, “Hizmetleri için de kendilerine mahsus, hiç el dokunmamış, guya sedeflerinde gizlenmiş inciler gibi gılmanlar etraflarında devreder” (Bu meâlde muhtemelen, İbn Cubeyr’dan nakledilen ve İbnu’l-Cevzî, Bursevî ve Alûsî’nin tefsirlerinde yer alan cennet hizmetçilerinin, sadeflerinde saklı (korunan) el değmemiş incilere benzetildiğine dair rivayetten faydalanılmıştır.) şeklinde olup “hiç el dokunmamış” ifadesi “inciler”’e ait bir sıfat olarak zikredilmişken, art niyetli biri tarafından (Bu iddia ateizmi savunan bir internet sitesinde dile getirilmiş olup iddia sahibinin ismine yer verilmemiştir. Bu tür iddialar hakkında bilgi edinmek için, arama motoruna “gılman” yazarak karşılaşacağımız bazı sitelere bakılabilir.) gılmanların sıfatı olarak ele alınmış ve şöyle denilmiştir:

“Burada gılmanlar, yani genç oğlanlar hiç el dokunmamış olarak ifade edilmiştir.” Böylece, fitne arayan nazarlar bu ifadeyi arzu ettikleri şekilde anlamak istemişler, başkalarının eli değmemiş ama sahiplerinin eli değecek gibi yorumlamışlardır.

Halbuki el değmemiş ifadesi, saklı inciler ifadesini açıklamak için olup incilerin güzelliğini, saflığını belirtmek için yapılmış bir açıklamadır. Yani saklı (sadefindeki) incilere ait bir sıfattır. Bu anlayışta her ne kadar kötü niyetli olmanın rolü büyük olsa da, meâlin maksûdu ifade etmede yetersizliği de ortadadır.

Bu âyette gılmanların cennetliklerin etrafında hizmet için dolaştıklarının belirtilmemesi de bu tür yanlış anlamalara kapı aralamaktadır. Bu hizmetçilerin sadeflerinde saklı incilere benzetilmeleri, onların saflığını, temizliğini, beyazlıklarını, güzelliklerini ve değerli olduklarını dile getirmek içindir. (Taberî, XI, 492; Zemahşerî, IV, 24; Râzî, XXVIII, 218; Alûsî, XXVII, 34. Ayette, “ğılmanuhum” değil de “ğılmanun lehum” denilmesinde şöyle bir nükte zikredilir: Eğer ğılmanuhum (hizmetçileri) denilseydi, dünya hayatında bir kimseye hizmet eden kişi aynı kişiye cennette de hizmet edeceği endişesine kapılarak sürekli olarak o kimseye tabi olacağı düşüncesiyle mahzun olurdu. (Alûsî, a.y). Cennette her şey nihâyet derecede güzel olduğu gibi bu hizmetçilerin de güzel olması tabii bir durumdur.

Cennette çok eşlilik nasıl olacak? Bu konu ile ilgili ayetleri nasıl anlamalıyız?

Örneğin, “… Ve onlara (cennetliklere) orada (cennette) temiz eşler vardır” (Bakara, 25) âyetinin tefsirinde Elmalılı’nın “cennetlerde tertemiz, pam pak çiftler, eşler, yani erkekler için zevceler, kadınlar için zevcler vardır” (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Eser Kitabevi, İstanbul, tsz., I, 276.) ifadesi bazıları tarafından yanlış anlaşılarak erkeklere birden çok kadın (huri) verildiği gibi kadınlara da birden çok erkek (gılman) verileceği şeklinde değerlendirilmiştir.

Oysa burada anlatılmak istenen cennette kadın-erkek herkesin evli olması, temiz eşlere sahip olmasıdır. Erkekler ve kadınlar çoğul olarak zikredildiği için onların eşleri olarak zikredilen zevceler ve zevcler de çoğul olarak zikredilmiştir. Yani her erkeğin temiz zevcesi ve her kadının da temiz zevci vardır denmek isteniyor.

Bu ifade, bir öğretmenin yıl sonunda talebelere hitaben, “Şimdi karnelerinizi dağıtacağım” demesi gibidir. Bu ifadeden bir talebeye birden fazla karne verileceği manası çıkmaz. Aksine her birine bir karne verileceği anlaşılır. Talebeler çoğul olduğu için karne de çoğul olarak zikredilmiştir. Bu tür ifadeleri yanlış anlamada, konu hakkında bilgi sahibi olmamanın rolü büyüktür.

Örneğin İslam hakkında bilgi sahibi olmayan bir kimse meâllerde, pek çok âyette geçen “rabbuhum” kelimesinin Türkçe karşılığı olan “rableri” (Örnek olarak bkz. Bakara, 5; Al-i İmrân, 169; Mâide, 66; En’âm, 1; A’râf, 77; Enfâl, 2; Tevbe, 21…) ifadesini okuduğu zaman, bu ifadeden onların birden çok rabbi olduğu zannına kapılabilir. Ama İslam’ın tevhid dini olduğunu bilen bir kimse asla böyle bir yanlış anlamaya kapılmaz ve bu meâldeki rableri ifadesinin o insanların Rabbi manasında olduğunu, yani çoğul ifadesinin Rabb’e değil de insanlara (onlara) ait olduğunu derhal anlar.

Ayrıca âyetin siyak ve sibakından da gerçek mananın ne olduğunu anlamak zor değildir. (Bu durum kelimenin Arapça aslıyla ilgili olmayıp Türkçe’nin yapısı gereği, “ler-lar” çoğul ekleri almasından kaynaklanmakta ve bazı âyetlerin çevirisinde bu tür problemlere sebep olabilmektedir. Bu konuda bkz. Dücane Cündioğlu, Kur’ân Çevirilerinin Dünyası, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2005, s. 32.) Ayrıca burada şunu da belirtelim ki, âyetteki ve-lehum fiha ezvacun mutahharatun ifadesinin açık manası erkeklere temiz zevceler verileceğidir. Ancak Elmalılı, erkekler için kullanılan hum zamirini tağlib olarak değerlendirerek kadınları da bu zamirin şumûlüne dahil etmiştir.

Cennette bir kadının bir tek kocası olacağına veya birden çok kocası olmayacağına dair açık bir delil var mı?

Bizce, böyle bir soruya açık bir şekilde “evet, vardır!” cevabını vermek mümkündür.

Şöyle ki: Çeşitli hadis-i şeriflerde dünyada iken, kocasının ölmesi sebebiyle ikinci bir erkekle evlenmiş olan bir kadının cennette hangisiyle (öncekiyle mi sonrakiyle mi?) olacağına dair Ümm-ü Habibe’nin Peygamberimize yönelttiği soruya karşın, Peygamberimiz, güzel ahlaklı olanla birlikte olacağını bildirmiştir.
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
Başka bir rivâyette ise, kadının dünyada evlendiği kimseler hakkında muhayyer bırakılacağı ve dilediği birisine eş olacağı bildirilmiştir. Diğer bir rivâyette de, son evlendiği kimsenin eşi olacağı ifade edilmiştir. (Nitekim Hz. Muaviye, kocası ölen Ümmü’d-Derda ile evlenmek istediğinde, Ümmü’d-Derda bu teklifi kabul etmemiş ve gerekçesini şöyle açıklamıştır: Ebu’d-Derda bana, “kadın cennette son kocasının olacaktır. Dolayısıyla benden sonra başkasıyla evlenme” dedi. (Rivayetler için bkz. Şa’ranî, Muhtasaru Tezkireti’l-Kurtubî, s. 103).

Bu rivâyetler arasında bir çelişki yoktur. Çünkü kadının, güzel ahlaklı olan, kendisine karşı iyi davranan kocasını tercih edeceği açıktır. En son evlendiği kimseye eş olması ise, eşlerin her biri güzel ahlaklı olup, birini diğerine tercih edememesi durumu için söz konusu olabilir.

Burada bizim için önemli olan bu rivâyetlerin her birinin, cennette bir kadının birden çok erkeğin eşi olmayacağına, birden fazla erkekle bir arada olamayacağına dair açık delaletidir.

Çünkü eğer bir kadın cennette birden çok erkekle beraber olsaydı, öncelikle dünyada iken evlenip de kendisi gibi cennete girmiş olan dünyevî kocalarıyla birlikte olurdu. Kadının, o erkeklerden sadece birisinin eşi olacağının belirtilmesi, cennetteki evlilik hayatının sadece o erkeğe münhasır olacağının apaçık delilidir. Karşı iddiada bulunanlar, zannî bilgiler ve indî mütalaalar yerine sağlam deliller getirmelidirler.

Cennette Erkeklere Huri Verilmesi

Hem dünya imtihanını kazanıp cennete girmeye layık olan takvalı bir kadın hurilerden üstün olacaktır. Huriler bir nevi cariye veya hizmetçi gibi cennetlik olanlara hizmet edecektir. Gılmanlarda böyledir. Dünyadan giden kadınlar ise hizmetçi konumunda olmayacak erkeğin eşi ve kendisine hizmet edilen konumunda olacaktır. Cennetteki ahvali ora şartlarına göre değerlendirmelidir.

Peygamber (s.a.s) de Cennet ehlini şu şekilde tasvîr etmektedir.

"Cennet ehlinden her birinin iki kadını vardır ki, vücutlarının şeffaflığından baldır kemiklerinin ilikleri etinin üstünden görünür. Ehl-i Cennet arasında ne ihtilaf vardır ne de düşmanlık; gönüller sanki bir gönül, sabah akşam Allah'ı tesbih ederler" (Buhârî, Bed'ül-Halk, 59, Sıfâtü'l-Cenne).
Şu kadar var ki, dünyada iken iman etmiş ve salih kullar sınıfına girmiş kadınlar "hûrîler"den de üstündürler. Çünkü onlar bir taraftan şeytanlarıyla, diğer taraftan nefisleriyle mücadele etmek zorundadırlar. Onlar, bu mücadelede galip gelerek, Hakk'ın rızasını kazanmış ve Cennete girmeyi hakketmişlerdir. Hûrîler ise kendi amelleri dolayısıyla cennete girmiş değiller. Allah onları, diğer nimetler gibi Cennet ehli için yaratmıştır. Peygamber (s.a.s)'in aşağıdaki hadisi bunu teyid etmektedir.

Ümmü Seleme, Peygamber (s.a.s)'e bir gün "Ya Rasûlüllah! dünyada ki kadınları mı, yoksa Cennetteki hûrîler mi daha iyidir?" diye sorar. Rasûlüllah (s.a.s); "Dünyadaki kadınların üstünlüğü, yüzün astara üstünlüğü gibidir" diye cevap verir. Ümmü Seleme; "Niçin" deyince O, şöyle cevap verir; "Dünyadaki kadınlar namaz kıldıkları, oruç tuttukları ve birçok ibadetlerde bulundukları için" (Tabarânî'den naklen; Mevdûdî, Tefhîmü'l-Kur'ân Terc., VI. 81).
Hûriler Rahman-ı Zülcemâlin mü’min erkekler için cennette özel yarattığı ve dünyalık kadınların emrine verdiği çok güzel cennet kadınlarıdır. Bir çok âyet onlardan bahsetmekte ve onları târif etmektedir. Genel olarak “İri gözlerinin beyazı saf, siyahı koyu, gümüş berraklığında beyaz tenli kızlar” olarak anlatılan hûriler, “erkeklerine düşkün, başkalarında gözü olmayan, kimse tarafından dokunulmayan, inci tenli, yakut yanaklı, yaşıt genç kızlar” tarzında muhtelif âyetlerde tanımlanır. O kadar güzel yaratılmışlardır ki, hadis-i şerifte “Hûriler yetmiş elbiseyi giydikleri halde, bacaklarının kemiklerindeki ilikleri görünüyor” denilmiştir.

Bu hakikati tefsir eden Bediüzzaman “İnsanın, ne kadar hüsünperver ve zevkperest ve ziynete meftun ve cemâle müştak duyguları ve hasseleri ve kuvâları ve lâtifeleri varsa, umumunu memnun edip doyuracak ve her birisini ayrı ayrı okşayıp mesut edecek maddî ve mânevî her nevi ziynet ve hüsn-ü cemâle, hûriler camidirler.

Demek, hûriler Cennetin aksâm-ı ziynetinden yetmiş tarzını, bir tek cinsten olmadığından birbirini setretmeyecek sûrette giydikleri gibi, kendi vücutlarından ve nefis ve cisimlerinden, belki yetmiş mertebeden ziyade ayrı ayrı hüsün ve cemâlin aksamını gösteriyorlar. ‘Orada, canların çekeceği, gözlerin zevk alacağı her şey vardır’ âyetinin hakikatini gösteriyorlar.” (Sözler s. 813) Ancak, dünyalı kadınlar salih amelleri farkından dolayı daha güzel olarak yaratılacak ve birden fazla dünyada evlilik yapan mü’min kadınlar da tercih ettiği ile birlikte olmaya hak kazanacaktır.


Selam ve dua ile...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Cennette kaç yaşında olacağız
cennette erkeklere verilecek hurilerden bahseder 1 yasında olen bebek cenntte kac yasında olur olursa hurılerden ne anlar?


Yasi nicin önemli sizin icin?Inanmayan birine ne lazimki?Hurilerden sanirim sizin anladiginizdan daha cok sey anlayacak bir yasindaki;cünki o ortami yasayacak ya siz?


cdy erkeklere huri veriyorlar. peki kadınlara mükafat olarak ne verilecek ? burada bir eksiklik yok mu ? sonsuz yaşamı insan neden ister ? benim canım sıkılır. ben istemem kalsın.

saygılar


Kadinlarami ne veriliyor?Hurilerin Kadin oldugunu nereden kesfettin?Belkide hepsi cinsiyetsiz olamazmi?Ve inan senin gibi sonsuz yasami istemeyen milyarlarca insan cikacak ama ne faydasi varki!!!!Her nefis yasayacagi yerde olacagina göre siz düsünmüs ve begenmemissiniz ne yapalim biz istiyoruz Allahin vaad ettigi Naim mi olur Frdevsmi olur hangisini münasip görürse artik...Biz inan hic sıkılmayiz hatta zevkle yasariz...
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Rahman suresi cok sevdigim surelerdendir derken hata etmisim. Lakin sevdigim sureyi hatirlayamaz bilemez olmusum :( su son misrasini vesilen ile görebildim.
74:Onlara, eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.

Belki konunun disinda olacak ama neden burada insan denilmis???? Yani cin taninmayan ise. Hasa, Allah tanimadigi bir varliktan mi söz ediyor bu ayette. Hasa, Meleklerde de insan gibi cogalma var yani onlarinda erkegi kadini mi var??? ya da iblisin demi cinsiyeti var cünkü bu hurilere, eslerinden önce ne bir insan ne de bir cin dokunmustur. Yani bu cümlelerin ucu daha taaaa nerelere gider hasa.

O halde, Rabbinizin hangi nimetini yalanliyorsunuz.


........................................................................................................................................
 
Son düzenleme:

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Rahman Suresi
70:Fihinne hayratun hısan (Onlarda huyları güzel, yüzleri güzel hısan(kızlar) vardır.
71:Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban (O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?)
72: Hurum maksuratun fil hıyam (Onlar, çadırlara kapanmış hurilerdir.)

73:O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
74:Onlara, eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.


Evet Abi burdan teati edelim.


Ben bu konuda hic bir sey söylemeden;


36:54-56

Diyanet Vakfı 54. O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.

55-O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler.

56-Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.

Demekki Cennetlik olanlar esleriyle ordalar,Simdi adama baska esler ya Kadina?

59:21

Diyanet Vakfı 21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar (var ya)! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir.

Bak bak nesilleride beraber ama yok erkeklerine birer degil 70 er kadin versek ama oda ne Kadinlar diye ayirt etmiyorki Alemlerin Rabbi onlarada artik ne versek DUHA...

40:7-8

Diyanet Vakfı 7. Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler).
Diyanet Vakfı 8. Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin!

Ya buradada kafam karisacak gibi,Nasil olurda Kadinin yaninda kocasina 70 kiz ya kadincagiza ne versek,niye bir olgu dahi belirtmemis Allah?



2:25
Diyanet Vakfı 2:25 İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara (bazı yönlerden dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî kalıcılardır.

Acaba burda neden kiz dememiste Es demis dersin DUHA,....

4:57
Diyanet Vakfı 4:57 İnanıp; iyi işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları koyu (tatlı) bir gölgeye koyarız.

Bu ayetlerde Bayan Müttakilere verilen arasinda bir fark görünmüyor?Alptraum hemen Iste Kurandan alindi demesin diye Diyanet Vakfininkini kullandim,Gerci oda paste yapiliyor ama her neyse idare edi versin..

Simdi senin parantezledigin yere Bayanlar icin Erkekmi yazalim yoksa?Yoksa Hisan kelimesini baskami anlami var...Mesela es olabilirmi?

Son bir kelime..Sevgi deger DUHA.Bu cennet erkeklere deyinde bitsin kadina ne gerek zaten 70 verilecek sizlere,ne gerek var burada pörsümüs AVRATLARA...
Kafanizdaki Cennetiniz hayirli olsun...

 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Rahman suresi cok sevdigim surelerdendir derken hata etmisim. Lakin sevdigim sureyi hatirlayamaz bilemez olmusum :( su son misrasini vesilen ile görebildim.


Belki konunun disinda olacak ama neden burada insan denilmis???? Yani cin taninmayan ise. Hasa, Allah tanimadigi bir varliktan mi söz ediyor bu ayette. Hasa, Meleklerde de insan gibi cogalma var yani onlarinda erkegi kadini mi var??? ya da iblisin demi cinsiyeti var cünkü bu hurilere, eslerinden önce ne bir insan ne de bir cin dokunmustur. Yani bu cümlelerin ucu daha taaaa nerelere gider hasa.

O halde, Rabbinizin hangi nimetini yalanliyorsunuz.


........................................................................................................................................

Ne yazikki Kerim Allahin tanidigi olsada senin tanidiginmi?Yoksa en azindan Kurandaki sunulusa saygi desem.Cinn suresini hatirlatirim..Ha birde bunu ucu gercekten ahirette imana dokunur hemde cok ayni Yunus suresindeki 100. ayete göre....
 

asr

New member
Katılım
9 Ara 2008
Mesajlar
3
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Rahman suresi cok sevdigim surelerdendir derken hata etmisim. Lakin sevdigim sureyi hatirlayamaz bilemez olmusum :( su son misrasini vesilen ile görebildim.


Belki konunun disinda olacak ama neden burada insan denilmis???? Yani cin taninmayan ise. Hasa, Allah tanimadigi bir varliktan mi söz ediyor bu ayette. Hasa, Meleklerde de insan gibi cogalma var yani onlarinda erkegi kadini mi var??? ya da iblisin demi cinsiyeti var cünkü bu hurilere, eslerinden önce ne bir insan ne de bir cin dokunmustur. Yani bu cümlelerin ucu daha taaaa nerelere gider hasa.

O halde, Rabbinizin hangi nimetini yalanliyorsunuz.


........................................................................................................................................


aslında mesajın genelinde ne demek istediğinizi anlayamadım ama bi sorunuza cevap vermeye çalışıyım 'iblisindemi cinsiyeti var?'
18/50 - ''Yine o vakti hatırla ki biz, meleklere: "Âdem'e secde edin!" demiştik. İblis hariç olmak üzere onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı..'' ayeti gereğince iblisde bir cindi. erkekliği dişiliği konusunda kesin bir görüşe ulaşamasamda kur'an'da iblis müzekker(erkek) zamirlerle anılır....
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Aslinda benim sormak istedigim baska bir konudaki, konunun devami suretinde düsündürücü olmasini umdugum bir yazidan cikarilabilecek kücük anektodlardi. Sorumu yanitladiginiz icinde minnettarim. Buradanda yola cikarak su anlasilabilir.

Meleklerin cinsiyeti yoktur. Cinlerin cinsiyeti vardir ve iblis de cinlerdendir dendigine göre cinsiyetinin olma ihtimali vardir. Cin melek olamaz ve insanlarda meleklerle irtibat kuramaz.(Bazi durumlar disinda).

Yani böyle bir kücüknot idi demek istediklerim.
 

asr

New member
Katılım
9 Ara 2008
Mesajlar
3
Tepkime puanı
2
Puanları
0
sormak istediğiniz o olmadığını cinlerle ilgili konuyu farkedip sizinde yazdıklarınızı okuduktan sonra anladım:rolleyes:
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi önyargı yapıyorsun.

Dur bakalım belki senin gibi düşünüyorum :D

İşte bir müzakere ve teati başlatıyorum: Erkeklere huriler verilecek. Huri ne demek ve neyi temsil ediyor? Cinsellik mi?

Kadınlara verilecek ödül nedir? Huri gibi bir ödül yok mu?


Rahman Suresi
70:Fihinne hayratun hısan (Onlarda huyları güzel, yüzleri güzel hısan(kızlar) vardır.
71:Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban (O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?)
72: Hurum maksuratun fil hıyam (Onlar, çadırlara kapanmış hurilerdir.)

73:O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
74:Onlara, eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.


Evet Abi burdan teati edelim.


Belkide ama ilk yazinda böyle yazinca baskada düsünecek söz birakmadin be DUHA...O konuyu siz tartisin o zaman ben su Ehli Kitap tanimaz arkadaslara cevap yazmistimo nedenle ben bu konularda pek tartismayi sevmiyorum.Gerci cok TüyKilibik biriyim ama yinede sevmiyorum VesSelam...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi tartışmayalım, teati edelim. Vallahi saatlerdir sen geleceksin bu konuda yazışacağız diye bekliyorum. Aha geldin dediğine bak.

Neyse ben bir giriş yapayım. Müsait zamanda cevabını okurum.

insanın, ne kadar güzelliğe düşkün ve zevkperest ve zinete arzulu ve cemale aşık duyguları ve duyu organları ve kuvvetleri ve kalbi hisleri varsa, tamamını memnun edip doyuracak ve herbirisini ayrı ayrı okşayıp mesud edecek maddi ve manevi her nevi zinet ve hüsn-ü cemale, huriler cami'dirler.

Yoksa huriler insanın muamele-i zevciyeden(eşler arası ilişki) ve nikahtan gelen zevk ve lezzetlerini tatmin etmek için hediye edilmiş değildir.

Hem zannediliyor ki, kadın erkeğe bağlıdır. Yani, hususi bir cenneti yok ve kocasına bağlı bir cennet hayatı yaşıyacak. Oysa her insan ister kadın ister erkek olsun kendine ait bir imtihanı, bir imanı , ihtiyaçları ve lezzetleri var. Elbette insani olan bu lezzetlerin tatmin edilmesi demek sadece muamele-i zevciyeden ibaret değil. Elbette o cismani bedene ait zevkler dünya nimetlerine benzer bir tarzda tatmin edilecek. Mesela, muamele-i zevciye yani nikahtan gelen zevk ve lezzet daha ulvi ve baki ve güzel bir surette eşler biribirinden alacak. Hurilerden değil. Yada yemekten) gelen lezzet dünya yiyeceklerine benzer daha ulvi yiyeceklerden alınacak. Hurileri yiyecek hali yok.

Demek nasıl erkeğe dünyadaki işlerine ödül olarak hizmetkar olarak hısan tabiredilen kız huriler verilecek, kadına da gılman tabir edilen huriler verilecek olması akla ve adalete aykırı olmaz.

Kur'an'da hurinin kız olarak zikredilmesinin hikmeti vardır. Gılmandan zikredilse akledemeyen aklı fercinde olan cahiller meseleyi cinsel ilişki boyutunda düşünüp karısını paylaşamıyacak ve küsme olacaktı.

Bu hikmete binaen hem erkeğin hem kadını muhtelif zevk ve lezzetlerini tatmin edecek huriler olması lazımdır. Aksi cenneti erkek tekeline almak ve kadını insan olmaktan çıkarmaktır.


Muhabbetle


Allah bu dini yasamaya calisan Mutmain olmus kalp sahibi olanlara karsi Merhametlidir mutlak..Tesekkür ederim bana verdigin bu degerki bazan düsünürüm acaba nicin deger bicme konusunda insanlar bir birlerine karsi cömettir diye?Anlayamam her neyse;Iki seyden biride asagidaki;Hem zannediliyor ki, kadın erkeğe bağlıdır.Zann oldugundan detaya girmeyecegim .Sadece söylemek istedigim suku Her insan yani Kadin Ve Erkek bagimsiz yargilanacagindan cehenneme giren bir es nedeni ile Kadin cehenneme girmez..Yani anlayacagin bu zan oldukca tehlikeli bir boyut arz etmektedir.Ama velakin Neseblerin soylarinda cennette beraberligi düsünülünce bir nebze baglac kurmak istedim yinede olmadi...Cünki Insan kimsenin yükünü almaz bir cok ayette Iman eden Kadinlar Iman eden erkekler diye gecer yani esler demez...Ve yine Firevunun esini düsünmenide isterim...Ayniyla Resul esi olan Nuh ve Lut(Selam Resul/Resullere olsun)un eslerinide hesaba katmak gerekir...Geri yazina cevap yazmiyorum cünki inan benim aklim Ayetlerden baskasini pek almiyor,Ve ben Huri dediginiz Hisani es olarak aldigiladigimdan beni mazur gör bu konuda...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Metin mete Abi hısan eş olamaz. Zira, Rahman suresinde iki kez daha önce ne insan ne de cin eli değmediğinden bahsediyor. Demek Huriler başka birşey.



Huri denilen şey budur kanaatim geldi.
Muhabbetle


Öncelikle ben diger seylerine cevap yazmadim;Es anlamiyla algiladigimi söyledim sen ise;

Zira, Rahman suresinde iki kez daha önce ne insan ne de cin eli değmediğinden bahsediyor

Böyle demissin,Insan ve cin eli degmeyen es verilemezmi?Illaki kadin olmasi sartida yok sadece hizmetlide olabilirligi mevcut zaten bende bu kismiyla ilgilenmistir,Senin kanaatin veya benim kanaatim degil ayetleri alarak ben öyle düsündüm sen baska bir kaynaktan(Isim konusmadigimdan yazmadim) böyle ne diyelimki?
 
Üst Alt