Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Celcelütiye

yavuzburak

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
417
Tepkime puanı
74
Puanları
0
Celcelütiye mühim dualardan biri olup cevşen-ül kebirin içinde yer almaktadır. Mealini de yazdıktan sonra arapçasınıda inşlh açmaya çalışacağım...




CELCELÜTİYE


Bu hediye, içinde İsm İmam-ı Gazâlî hazretleri nakleder ki: Cebrâil Aleyhisselâm Peygamber Efendimiz’e (asm) dedi ki:
Yâ Muhammed! Rabb’in sana selam ediyor ve selâmın en mükerremini sana tahsis buyuruyor.
Sana bu hediyeyi ihsan buyurdu.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm):
Ey kardeşim Cebrâil! Bu hediye nedir? dedi.
Cebrâil Aleyhisselâm: -i Azam ile en kapsamlı kasem bulunan büyük duâdır.Diye cevap verdi.
Peygamber Efendimiz (asm):
“Ey kardeşim Cebrâil! Bu duânın adı nedir? Keyfiyeti nasıldır?diye sordu.
Cebrâil Aleyhisselâm dedi ki:
Yâ Muhammed! Bu duânın adı Bedîdir (Celcelûtiye). İçinde en yüksek kasem ve İsm-i Azam vardır. O İsm-i Azam ki:


1-Arş-ı Alâ’nın kenarına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Allah’ın arşını taşıyan melekler bu arşı kaldıramazlardı!

2-Güneşin kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, güneşin ışığı ve nûru olmazdı!

3-Ay’ın kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, ay ışık veremezdi.

4-Cebrâil Aleyhisselâmın kanadına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Hazret-i Cebrâil yer yüzüne inemez, semâya çıkamazdı!

5-Mîkâil Aleyhisselâm’ın başına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı yağmurlar ve damlalar ona itaat etmezlerdi.

6-İsrâfîl Aleyhisselâm’ın alnına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı sur üfleyemezdi.

7-Azrâîl Aleyhisselâm’ın elinin üzerine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, mahlûkâtın canlarını alamazdı.

8-Yedi kat göklere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı gökler yükselemezdi.

9-Yedi kat yerlere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, yedi kat yerler, şimdi olduğu gibi sâbit olmazdı! Bu ismi Âdem Aleyhisselâm okumuştur (İmam-ı Gazali, Celcelutiye, s.5,61)
 

yavuzburak

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
417
Tepkime puanı
74
Puanları
0
CELCELÜTİYE
(anlamı)


1- Sırların hazinesi olan Bismillah ile başlarım. Onun ile o hazineyi keşfederim.

2- Ardından mahlûkatının en hayırlısı, dalalet ve yanlışlıkların ortadan kaldırıcısı Hz. Muhammed(sav)e salât getiririm.

3- İlahi! Kusursuz olan Allah, Ehad, Bedi ve Kadir isimlerini şefaatçi kılıp niyazla Senden istiyorum!

4- Kadri muazzam olan ismin hürmetine Senden niyaz ediyorum Ya ilahi, işlerimi kolaylaştır!

5- Ya Hayy, ya Kayyum! Allah, Ehad, Bedi ve Basıt isimlerini şefaatçi kılarak ve ümitle Sana yalvarıyorum.

6- Ey yaratma mertebelerinin en yükseğinde bulunan Allahım! Sabit, Cebbar isimlerinin hakkı, uyumaz sıfatın ve ateşleri söndüren Halim ismin hürmeti için!

7- Ey çabuk imdada koşan Rabbim! Allah, Ehad isimlerin ve dualara süratle cevap veren Bedi ismin hürmetine Sana yalvarıyorum.

8- Kayyum ismin hürmetine, kalbimi ondaki kirlerden temizleyerek ihya et! Ona Senin sırrın yerleşip ışık saçsın.

9- O sırrın nurunun parıltılarından üzerimde bir aydınlık bulunsun. Böylece yüzümde bir ışıltı zuhur edip parıldasın.

10- Kalbime rahmet sağanakları dökülsün de onu Kerim olan Mevla’mızın hikmet incileriyle dile getirsin.

11- Her yandan beni nurlar kuşatsın da büyük Mevla’mızın heybeti bizi kaplasın.

12- Sen her türlü noksandan münezzehsin, ey yaratma ve yoktan her an çoklukla var etme mertebesinin en yükseğinde bulunan ve ölüleri en kerimane tarzda dirilten Allahım.

13- Bir araya getirilmiş heca harflerinin hakkı için beni maksadıma ve her türlü ihtiyaçlarıma erdir.

14- Yüce ismi azamın ve Kuran’ın her tarafı kuşatan nuruyla irademe yerleştirilen harflerin sırrı hürmetine,

15- Nurlardan üzerime ışık saçacak bir feyiz akıt ve ism-i Hâkiminle kalbimin cansızlığını ihya eyle.

16- Ne olur ism-i cebbarınla bana bir heybet ve celal giydir ve düşmanlarımın ellerini benden çektir.

17- Kadri yüce, Selam, Aziz ve celil ism-i şeriflerinin hürmetine beni her türlü düşman ve hasetçiden koru.

18- Bunu, Celal, Rauf, Münezzeh, Kudüs ve kendisiyle karanlıkların dağıldığı Rahim isimlerinin nuruyla lütfet.

19- Ey Rabbim! O nur ile ihtiyaçlarımı gider. Selam ve Hayy ism-i şeriflerinle hacetimi süratle yerine getir.

20- Mabud, Hu, Samed ve Şehid isimlerinin hürmetine ey Yüce! Kâfi isminle işlerimi kolaylaştır.

21- Ey Celal sahibi! Ve ey Halim! Senin yardımınla açılacak bir ilmin sırrıyla bana bir ikram lütfeyle!

22- Sırları kesin ve inkişaf etmiş Kuran-ı Hâkim’in nurani ve açık ifadeleriyle beni her türlü korku ve sıkıntıdan kurtar.

23- Ey Celal sahibi ve ey kırık gönülleri üzüntüden kurtarıp saran! Kün=ol fiilinin Kaf i hürmetine beni koru!

24- Tehlikeler deryasında beni güvende kıl ve o deryadan en hayırlı bir selamet sahiline çıkmayı ihsan eyle. Sensin benim sığınağım ve sıkıntılar ancak Seninle ortadan kalkar.

25- Rahmet olan yağmurun sağanak hali gibi üzerime rızık yağdır. Her ne kadar günahta aşırı da gitseler âlemlerin ümidi yalnız sensin.

26- Ey Celal sahibi Basir ism-i şerifin hürmetine düşmanlarımızı sağır, dilsiz, kör ve konuşamaz eyle.

27- Âlim ve Gani isimlerinle beraber Sabur isminin de kal’asına sığınarak, yanlışlıktan korunurum.

28- baştanbaşa bütün mahlûkatın gönüllerini bana lütfunla çevir ve Fettah ism-i şerifinle bana makbuliyet elbisesini giydir.

(üstad böyle okurmuş)- bütün âlemlerin kalplerini Risale-i Nura ısındır ve Fettah isminle ona makbuliyet ihsan eyle.

29- Ya ilahi! Selam ism-i şerifin hürmetine işlerimizi kolaylaştır ve bize izzet ve yücelik ver.

30- Üzerimize af örtüsünü ger ve kalplerimize şifa ver. Kalpleri manevi hastalık kirlerinden temizleyip şifaya kavuşturan yalnız sensin.

31- Allahım! Hu ism-i şerifin hürmetine, bütün rızkımızda bize bereket ihsan eyle ve güçlük düğümlerini çöz de rahatlayalım.

32- Ey gerçek Mabud, Ya Hu ve Ya Hayre’l-halıkîn! Ve ey bizim için rızıklar Onun cömertliğinden coşup gelen.

33- Her yönden gelen düşmanı senin yardımınla defederiz. Sen de isminle onlara uzaktan atar ve onları dağıtırsın.

34- Ey Celal sahibi! Çöl kelerinin, yanına koşarak gelip şikayetini arz ettiği Zat(Hz. Muhammed)’in şanı hürmetine onları yüzüstü ve yardımsız terk et.

35- Ya ilahi! Benim ümidim ve seyidim yalnız sensin. Beni tahkir etmek isteyen ordunun düzenini dağıt.

36- Kesin yeminlerin ve muhtevaları hürmetine bütün zararlıların tuzaklarını benden defet.

37- Ey eski ümmetlerden beri kendisinden dilekte bulunulanların en hayırlısı, ihsanda bulunanların en kerimi ve ümit kapılarının en değerlisi.

38- Ey gizliliklere ilmiyle nüfuz eden Nur! İsminle, yıldızımı çağlar ve asırlar boyu nurlu kıl ve parlamaya devam ettir.

39- Nurun kandili gizli fakat açık bir biçimde tutuşturulur. Kandiller kandili gizli olarak nurlanır.

40- İzzet, azamet, celal ve Kibriya sahibi münezzeh ve mukaddes olan Zat-ı Rahim’in nuruyla küfrün ateşi söndürülür.

41- Mabud-u bilhak (el-ilah) Hu, Samed, Zul-Batş (düşmanlarını kıskıvrak yakalayan) Cebbar (hükmüne karşı konulmaz) ve Halim olan Zatın yardımıyla (o nur) düşmanlarının ateşini bastıracak.

42- Gerçek Mabud, Hak olan ve hakkı gerçekleştiren, Cemil, Vedud ve Mucib olan Zatın yardımıyla insanlara kendisini sevdirecektir.

43- Hak ism-i şerifin hürmetine duamı kabul buyur, benim yanımda ol, düşmanlarıma karşı bana kâfi gel, çünkü artık onlar çok ileri gittiler.

44- Ey Rab ve Rahman olan Allahım! Hiç şüphesiz sen Hak Ma’budsun! Ey kuvvetli mededkârım! Şiddetli fırtınalar peşi peşine kopmaktadır.

45- Kâfirlerden korunmak ve düşmana şiddetli hücum gerçekleştirmek ancak senin yardımınladır. Senin yüce kapına gelip sığınan kimsenin karanlığı dağılır.

46- Tâ Hâ, Yâ Sîn, Tâ Sîn (Neml) ve Tâ Sîn Mîm (Kasas ve Şuara) sureleri hürmetine bize yönelip gelen bir saadete ermek için bizim yardımcımız ol.

47- Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd (Meryem) ile bizi dört bir yandan kuşatan kem gözlere karşı korunuruz ve bu bize yeter.

48- Hâ Mîm Ayn Sîn Kâf (Şû Râ) suresi bizi koruyan sığınağımız olsun; onun karşısında dağlar bile sarsılır.

49- Kâf, Nûn ve Hâ Mîm sureleri hürmetine bu himayeyi gerçekleştir. Duhan suresinde de muhkem kılınmış bir sır vardır.

50- Elif Lâm ile başlayan sureler, Nisa suresi, Maide suresi, En’am suresi ve nurlu kılınmış Nur suresi hürmetine…

51- Elif Lâm Râ ile başlayan (Yunus, Hûd, Yusuf, İbrahim, Hicr) sureleri sırrı ve İsm-i A’zam’ın nuruyla, işlediğim her günahtan vazgeçerek yükseldim.

52- Elif Lam Mim Ra (Rad) suresiyle yüce olan ruhaniler ve melekler meclisine yükseldim.

53- Amme, Abese, Naziat, Tarik, Ve`s-Semai Zatilburuci ve Zilzal sureleri hürmetine.

54- Tebareke, Nun, Seele Sailün, Tehmiz (Hümeze), Ize`ş-Şemsu Kuvvirat sureleri hakkı için...

55- Zariyat, Necm ve Kamer sureleri hürmetine işlerim bana kolaylaşsın.

56- Hizb hizb, ayet ayet okuyucuların okudukları ve inmiş olanlar adedince Kur`an sureleri hakkı için.

57- Ey Mevla’m! Kendilerine kitap indirdiğin her peygambere ihsanda bulunan fazlını diliyorum.

58- O harfler Merih yıldızı gibi yüksek ve âlidir. Asa-yi Musa ismiyle karanlıklar dağılır.

59- Bunların sırrını kendime şefaatçi ederek Senden niyazda bulunuyorum. Bu, insanların kendisiyle doğru yolu bulduğu zillet ve tevazu sahibi birinin tevessülü gibi olsun.

60- Ey merhametli Rabbim! Bunlar öyle harflerdir ki, manaları sebebiyle çağlar ve zamanlar boyu üstünlük kendilerine bahşedilmiş ve yüceltilmişlerdir.

61- Ey Allahım! Gerçekten bütün ayetler ve ihtiva ettikleriyle Sana tevessülde bulunarak yalvardım.

62- İşte onlar, nur harfleridir. Onların hasiyet ve meziyetlerini (bende) topla, manalarını gerçekleştir. Her türlü hayır onlarla tamamlanır.

63- Bana itaat eden yardımcı bir hizmetçi gönder. Onunla sıkıntım ortadan kalksın.

64- Ümmü`l-Kitap olan Fatiha suresi ve arkasından gelen sureler hürmetine bu konuda bana itaat edecek bir hizmetçi musahhar kil.

65- Ey Mevla’m! Kendisiyle çağrıldığında bütün işlerin kolaylaştığı isminle (ism-I A`zam) Sana yalvarıyorum.

66- İlahi! Peygamberlerin Sana manen yaklaşmak için kendilerine şefaatçi kıldıkları kelimeler hürmetine güçsüzlüğüme merhamet et. Günahlarımı bağışla.

67- Ey Yaratıcım ve Seyyidim (Efendim)! İhtiyacımı yerine getir! İşlerim sana havaledir.

68- Ya Rabbi! Hz. Muhammed (sav)`I ve burada cemedilen güzel isimlerini şefaatçi kılarak Senden niyaz ediyorum.

69- Ya ilahi! Günah ve yersiz bir bakışa varıncaya kadar bütün hatalarımdan tevbe etmeyi şu miskin kuluna lütfeyle ve hatasından geç!

70- Beni hayır, ihlâs ve takvaya muvaffak kil ve yüce toplulukla birlikte beni Firdevs cennetine sakin eyle.

71- Hayatımda ve ölüp kabrin karanlığına vardığımda bana merhametli ol ve böylece o karanlık nura açılsın.

72- Ya ilahi! Ne olur, Mahşerde amel sahifemi lütfunla ak eyle! Ve eğer hafif gelecek olursa sevap terazimi ağır getir.

73- Beni, keskin olan sırat köprüsünden koşarak geçir ve o büyük Cehennem ateşinden ve içindekilerden koru.

74- işlediğim her günahtan dolayı beni affet. Çok da olsa büyük günahlarımı bağışla.


75- Ey kadri yüce ismi taşıyan! Bütün tehlikeli işlerden kurtuldun ve selamete erdin.

76- Savaş, korkma! Harbet, çekinme! Vahşi ve yırtıcı hayvanlarla dolu her yere gir!
77- Saldır, kaçma! Dilediğin düşmanla mücadele et! Dört yanını kuşatmış da olsa hiçbir kralın gücünden korkma!

78- Ne bir yılandan korkarsın, ne de bir akrep görürsün. Ne de bir aslan gürleyerek sana gelir.

79- Ne bir kılıçtan, ne bir hançerin yaralamasından, ne bir mızraktan ve ne ortalığı almış kötülük ve tehlikeden korkma!

80- Bunu okuyanın mükâfatı Hz. Muhammed'in (a.s.m.) şefaatidir. Saf saf dizilmiş hurilerle birlikte Cennette toplanır.

81- Bil ki, Muhammed Mustafa (a.s.m.) en üstün Peygamberdir. Allah'ın yeryüzüne yayılmış kullarının en faziletlisidir.

82- Yüce şanından dolayı her dileğinin başında onu an, onu şefaatçi et ki zulüm ve tecavüzden kurtulasın.

83- Yâ İlâhî! Her gün, her an ve her rüzgâr estikçe o seçkin Mustafa'ya salât eyle.

84- O seçilmiş Muhammed'e (a.s.m.) ve bütün Âline yeryüzünün bitkileri ve kıyamete kadar esen rüzgâr adedince salât eyle!

85- Parıldayan şimşeklerle birlikte bulutlardan dökülen yağmurlar adedince ve yeri göğü dolduracak kadar salât eyle!

86- Bizzat Hz. Allah'ın ve meleklerinin ona salât ve selâm getirmesi (Onun büyüklüğünü göstermesi bakımından) sana yeter.

87- O halde sen de, yıllar ve günler sürdükçe ve güneş ışık saçmaya devam ettikçe, sürekli olarak ve şefaatini dileyerek ona salât getir.

88- Âl-i Hâşim'den (Haşim Oğullarından) o paklara, hacılar Kâbeyi ziyaret edip onu selâmlamaları adedince selâm eyle!

89- Yâ İlâhî! Hz. Ebû Bekir ve Ömer'den, Hz. Osman ve sarsılmaz Haydar'dan da (Allah'ın Arslanı Hz. Ali'den) razı ol!

90- Aynı şekilde bütün Âl ve Ashabından, evliya ve salihlerden ve bunlara tâbi herkesten razı ol!

91- Bu, Hz. Muhammed'in (a.s.m.) amcası oğlu Hz. Ali'nin sözleridir. Onda mahlûkat için ilimlerin özü ve sırrı toplanmıştır
 

yavuzburak

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
417
Tepkime puanı
74
Puanları
0
Slm kardeş bu bir büyük dua olarak kabul edilip dua mecmualarında yer almıştır. Efendımıze gelen bir çok dua vardır cebrailin yoluyla haber verilmiş cevşen -ül kebir vs. ama vahıyden kastın nedir zira Vahyin ıstılahı manası: Yüce Allah’ın peygamberine dinî bir hükmü bildirmesi, onun kalbine nakşetmesidir. Ve vahıy çeşitleri vardır bunları zaten biliyorsunuzdur. Kastınız bu vahiy ise bunu okumak farz, sünnet, vacip hükmünü mü almak mı? Yoksa okunan tazarru ve nıyazların illa ki vahıy olması mı gerek? Ayrıntılı yazarsanız sevinirim...
 

yavuzburak

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
417
Tepkime puanı
74
Puanları
0
Vahiyin ıstılahi manası şudur; Bir fikrin, hakikatin veya emrin Allah tarafından bildirilmesi.

Mesela, Allah'ın Arıya vahyetmesi, Hz. Musa'nın Annesine vahyetmesi, Peygamberlere vahyetmesi gibi.

İşte ben Peygamberlere gönderilen vahiyden bahsediyorum. Mesela, Hz. Musa'nın annesine gelen vahiy sadece onu bağlar. Hükümdür, emirdir, fikirdir. Lakin, umuma şamil olmaz. Bu yüzden ayırmak için İlham adı verilmiş. Lakin, Peygambere gelen vahiy fikir, emir, hüküm olması hasabi ile umuma şamildir.

O zaman herkezi bağlar.

Peki neden Celcelutiye Vahiy olması rağmına hüküm ve emir olmaktan çıkıp, göünllü bir dua hükümde kalmış.

İşte Celcelutiye haslara has kılınmış. Bu yüzden emir ve hüküm olmamak için hikmeti ile Hz. Ali'ye hediye edilmiş ve O'nunla da kaside haline getirtilmiş. Yani, Celcelutiye'nin aslı böyle değildir. Hz. Ali onu kaside tarzında nazm etmiş.

Bu yüzden Celcelutiyeden bahsederken onu hüküm ve emir olan vahiy olarak anlaşılmasına engel olmak için Hz. Ali'nin Celcelutiyesi diye zikretmek elzem ve mühimdir.
Muhabbetle

Slm kardeş senın bu yazdıkalrının aksini iddaa etmiyoruz ki, Efendimize bu dua söylenmiş efendimiz de Hz. Ali ye yazmasını buyurmuş ve yazmıştır. Zaten Hz. aLi kasidesi diye de geçer lakin güzellikler ayrıntılarda gizlidr dersen o başka...;)
 

yavuzburak

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
417
Tepkime puanı
74
Puanları
0
Evet öyle diyorum. :)

Zira, senin yazdığın gibi kalsa Celcelutiyeyi bilmeyen vahiy gibi zannedebilir. Zannetmiş ve çok eleştiri almıştır.

Neyse kardeşim. Helal et. Sen başladığını bitir istersen.

Muhabbetle



Slm kardeş ilk defa şimdi senden duydum bu tarz yaklaşımları ama insanoğlu garip şeyler söyler devamlı zaten konuyu daha bitirmedim nete aktarmam zaman alıyor kolay gelsın hepimize...:)
 

yavuzburak

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
417
Tepkime puanı
74
Puanları
0
Hz. Ali'nin Celcelutiye'si ve...

Hz. Ali'nin Celcelutiye'si ve...

Hz. Ali'nin Celcelutiye'si ve...
Veli kullar, ervah-ı tayyibe ile alâka kurabilirler. Fakat Kur'an'ın işaret ettiği celb-i ervah-ı tayyibe ise "Medenilerin yaptığı gibi hezeliyat (şaka ve eğlence sözleri) sûretinde bazı oyuncaklara o pek ciddi ve ciddi bir âlemde olan ruhlara hürmetsizlik edip, kendi yerine ve oyuncaklara celbetmek değil, belki ciddi olarak ve ciddi bir maksat için Muhyiddîn-i Arabî gibi zâtlar ki, istediği vakit ervah ile görüşen bir kısım ehl-i velâyet gibi onlara celb olup münasebet peyda etmek ve onların yerine gidip âlemlerine bir derece yaklaşmakla ruhâniyetlerinden manevî istifade etmektir ki, âyetler ona işaret eder ve o işaret içinde bir teşviki de hissettiriyorlar." (20. Söz, 2. Makam)

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri'nin "Evrad-ı Kudsiye"si işte böyle Hz. Peygamber Alehisselam'dan âlem-i mânâda aldığı dersin kudsî bir evrâdıdır...
Efendimiz (sas) "Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır." buyurmuştur. Bu bakımdan Hz. Ali'nin (ra) Ercûze ve Celcelûtiye kasideleri bu manevî ilmin bir nevi yansımasıdır.
Bediüzzaman Hazretleri'nin de Hz. Ali (ra) ile son derece irtibatlı olduğu pek çok Risalelerindeki ifadelerinde açıkça görülmektedir. Bu hususu, bir derece ifade etmeye çalışacağım... 1935-1936 seneleri arasında Eskişehir Hapishanesi'nde kalan Bediüzzaman Hazretleri, hapiste Hz. Ali (ra) ile rüyada veya mânevî bir âlemde görüşmüştür. Bunu şimdi 28. Lem'a'dan takip edelim: "Bir âlem-i mânâda Hz. Ali'nin (ra) ilminden sordum. (...) Sonra sordum, 'Ercûze isimli kasidende benden bahsederek: - Kendini muhafaza et, demişsin. Hem tam vaktinde emrinizi gördük, fakat maatteessüf kendimizi muhafaza edemedik. Bu belâya düştük. Şahsımdan binler defa daha ehemmiyetli olan Risâle-i Nur'dan bahis ve işaretin yok mu? dedim. Dedi, 'Yalnız işaret etmekle kalmadım, belki Celcelûtiye isimli kasidemde açıkça beyam ettim.' (...) 'Ya Rab! Benim yıldızımı nur eyle. Âhir zamana kadar bedi' bir surette ışıklandır, şûlelendir...' (...) Demek Hz. Ali (ra) bütün ilimlerin hazinesi olan Kur'an'ın bir mucizelik parıltısı olan Risale-i Nur'u, Cenab-ı Hak'tan âhir zamanda Kur'an'a çelik bir sur ve parlak bir yıldız olarak istemiş ve duası kabul olmuş. Daha Celcelûtiye'de bu zamana ve Risale-i Nur'a imâ eden çok emâreler var. Hayretimi mucib bir rüya Eskişehir hapsinde sorgudan bir gece evvel görüyordum ki, Celcelûtiye'nin Süryanî şu fıkrası imdadıma yetişti: "Bi hâlin ehîlin... yani Hak, Cemîl, Vedûd ve Mucîb olan Zâtın yardımıyla, insanlara kendisini sevdirecektir." beyti imdadıma yetişti. Beni sıkıntıdan kurtardı. Ben birkaç defa tekrar edip okuyorum. Uyandım. Yattım, yine o (beyt) ile meşgulüm. Sabahleyin ümit edilmedik şekilde sorguya çağrıldım. Hem fevkalâde cevap verdim. Müdafaatımın en mühim ve memurları hayrette bırakan parçası tekellüfsüz tezâhür etti. Fakat o parçayı ben kaleme alamadım. Onlar yazdılar. Her ne ise... Bundan bu Celcelûtiye bize bakar. Bir hâtıra geldi. Baktım ki, o Süryânî fıkranın tam arkasında bir satır evvel (Hz. Ali'nin Risale-i Nur'u açıkça belirttim, dediği başta yazdığım gibi) 'Tükâdü sirâcü'n-nûri sirran beyâneten / Tükâdü sirâcü's-sürci sirran tenevveret' ve iki satır evvel 'Akid kevkebî bil ismi nûran mısra ve beytleri mânidar, müjdeli, kerâmetli fıkraları bulunuyor. Anladım ki, gecedeki meşguliyet kısmen bunun için imiş. (...) Ben üveysî bir tarzda bir kısım hakikat ilmini İmam-ı Gazalî'den almıştım. Şimdi anlıyorum ki, İmam-ı Gazalî de, aynı dersi üveysî bir tarzda Hz. Ali'den (ra) almıştır. Demek Hz. Ali'nin (ra) mühim bir talebesi olan İmam-ı Gazalî'nin başı üstünde bu bîçâre talebesine şefkâtkârâne, tesellîdârâne en sıkıntılı bir zamanda bakması acip değil, belki lâzımdır ve öyle olmak gerektir. Risale-i Nur'a üç fıkrasında kuvvetli işaret eden Hz. Ali'nin (ra) Celcelûtiye kasidesi hiçbir cihetle tesadüfe hamledilmez." İnşaallah, Celcelûtiye kasidesindeki Süryânî isim ve kelimelerden İmam-ı Gazalî'nin beyan ettiklerinin dışındakiler de iyice anlaşılır hâle getirilir ve herkesin biraz daha iyi anlaması sağlanır...

13 Mayıs 2007, Pazar/ Abdullah AYMAZ
 
Üst Alt