Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

çanakkale Zaferi - Kinali Kuzular

  • Konbuyu başlatan hüma-gül
  • Başlangıç tarihi
H

hüma-gül

Guest
ÇANAKKALE ZAFERİ - KINALI KUZULAR



Çanakkale, bir ölüm kalım savaşıydı.

Çanakkale, bir saldırıya karşı, etten ve kemikten bir savunmaydı.

Ülkenin her köşesinden, dağ başlarından, köylerden kopup gelen çocuk yaşta gençlerin, ana kuzularının aslana dönüştüğü yerin adıydı Çanakkale.

Ana kuzuları, Kınalı Kuzular… Anneler, kuzularını kınalayarak gönderiyorlardı Çanakkale’ye. Her kınalı kuzu, bir kahramandı, bir destandı.

1. KINALI HASAN :

Yüzbaşi Sirri Bey, ikindi vakti yeni gelen erati teftiş ederken, içlerinde bir tanesinin saçinin bir tarafi kinalanmiş oldugunu görür ve takilir: “Hiç erkek kinalanir mi? Mehmetçik: Buraya gelmeden evvel, anam kinalamişti komutanim” der ve sebebini bilmedigini ilave eder.Komutanin istegi üzerine anasina haber salar, “Niye benim saçimi kinaladin?” Gelen cevabi mektupta şunlar yazar:

“Ey gözümün nuru Hasan’ım,

Köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyor.Sen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın... Ben, senin anan isem.Beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü.Allah, bu vatan için seni besledi. Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor...

Sen bu ailenin seçilmiş kurbanisin...

Hasan’ım, söyle zabit efendiye... Bizim köyde kurbanlık ayrılan koyunlar kınalanır... Ben de seni evlatlarımın arasından vatana kurban adadım.Onun için saçını kınalamıştım...

El-hükmü billah. Allah, seni İsmail Peygamber’in yolundan ayırmasın.

Seni melekler şimdiden rahmetle anacaktir. Gözlerinden öperim...

Anan - Hatice”
BÜTÜN SEHITLERIMIZIN RUHLARI SAD OLSUN
 

Asya

New member
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,020
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ýstanbul
meşhur kınalı hasan hikayesi.teşekkürler paylaşım için.
 
H

hüma-gül

Guest
2. GAZİ MEHMET AŞKIN’IN ANLATTIKLARI:

“İngiliz donanması Saroz’dan top atışları ile bize son derece ağır kayıplar verdiriyordu.Böyle bir atıştan sonra, aynı, birlikte silah arkadaşım Recep Eniştemin iki ayağı kopmuş çalıların üzerinde gördüm, henüz sağ idi.Yanına kadar gidebildim.Onu o vaziyette görünce ağlamaya başladım. Henüz ruhunu teslim etmeyen Recep Eniştem:

“Kardeşim niçin böyle ah edip aglarsin, benim cigerimi daglarsin! Allah’ in verdigine merhaba! Takbir- i Rabbani böyle imiş! Onun kazasi geri çevrilmez ve hükmüne mani yoktur. Elimizden ne gelir.Arzuladigim savaş yolunda oldu.O saadet bana yeter! Sen sag kalirsan, anamin elini benim içinde öp! Emzirdigi sütleri helal etsin!” dedikten sonra:

“Başimi kibleye dogru çevir!” diye bildi... Ruhu çoktan uçmuştu...

“Halil, bölükte süngü hücumuna kalkmıştı, ağır bir yara alarak yanıma yıkıldı.Bir mütted sessiz kaldı ve sonra: “Ahiretlik ölümüm yaklaştı, öldükten sonra cesedimi geriye götürtme, buraya ellerinle göm! Üzerimde harbediniz! Ta ki Gazilerin ayak seslerini Allah! Allah! Nidalarını rahatlıkla duyayım!” dedi ve gülerek ruhunu teslim etmişti

“Karayürek deresi’ne doğru iniyorduk: Bir akşam beni keşif kolu çıkardılar bu derenin yatağında geziniyordum.Çok susamış idim. Dere şırıldıyordu, mataramı doldurdum. Birkaç yudum içtiğimde, içtiğim suyun tadı çok başka idi avucuma mataradan su aldığımda, matarama doğdurduğum suyun kan olduğunu anladım.”
 
H

hüma-gül

Guest
3. İNSANLIK DERSİ :

Çanakkale Savaşlar'ında savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
"Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz.Hiç unutmam.Savaş sahasında döğüş bitmişti.Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zaliyat vermişlerdi.Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım.Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi göleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu.Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:
- Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
"Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı.Birşeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı.Benim ise kimsem yok.İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün". Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım.Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı.O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim.Çünkü, Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutan ot tıkamıştı.Az sonra ikisi de öldüler..."

Fransız Generali BRIDGES
Çanakkale Savaşları komutanı.
 
H

hüma-gül

Guest
4. EDİNCİKLİ MEHMET ER

"Edincikli Mehmet Er'in bir top mermisinin parçaladığı konumdan kanlar içerisinde bir et parçası sarkmaktadır.Yalvarırcasına:

"Komutanım ne olur şu kolumu kes!"
Sağ eliyle yakaladığı ve tuttuğu sarkık kola bakan Teğmen donmuştur.Edincikli Mehmet Er tek ve emin sesi ile tekrarlar:
"Allah Aşkına, Allah Rızası için kes şu kolumu!!!"
Bu ilahi cümleleri eimr gibi işiten Teğmen Saip, bıcağı kola kola vurur.Gık bile dememiştir, Edincikli Mehmet.Bir sağ elindeki kola, bir ileride Allah! Allah! nidaları arasında çarpışan erlere bakar ve kolu fırlatır: "Bu kol vatana feda olsun," der.Yerdeki et parçalrından başını kaldıran Teğmen'in karşısında kimse yoktur.Çünkü, Edincikli, Hakla alış verişe başlayınca herşeyi, acıyı, özlemleri unutuyor, rahmet deryalarında, tecelli dalgalarında yıkanıp arınırken, kolunun fani bedenden ayrılma işlemini duymuyordu.O ateş, o yangın fakat getirilmez feryatlar içinde, edincikli bu cehennemi ateş altında kendinden geçti.Bir avuç istek ve özlem halinde yandı, tüttü.
Edincikli Mehmet, çoktan kolunun öcünü almak için vatan için Allah için hücum saflarına katılmıştı.Alayların içine karışır, teke tek vuruşur.Onu durdurmak mümkün değil artık, yine harikalar gösterir, bire bir dövüşür, bire on dövüşür, bire yüz dövüşür... Allah'ın yardımıyla haklamadığı kafir kalmaz.Ama kaderden kaçılmaz ki! Kolunun kopmasıyla kaybettiği kan onu halsiz düşürmeye başlamış Edincikli'ye şimdi de şehitlik mertebesi ekleniyordu.Güzel yüzü soldu, sarardı, canı teninden süzüldü...Gözü dünyaya kapandı..."

Teğmen SAİP
Çanakkale Savaşlarından
12. Alay 1. Bölük Komutanı
 
H

hüma-gül

Guest
Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy
 

gulya

New member
Katılım
20 Ocak 2007
Mesajlar
743
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Çanakkale Savaşı'nda kadın nişancı da varmış

ÇANAKKALE - 'Kadının adı', üzerinden 92 yıl geçtikten sonra Çanakkale Savaşları'nda ortaya çıktı. Bu yöndeki iddiaların biri, kadınların da Gelibolu'da Mehmetçiklerle birlikte savaştığı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) öğretim üyesi Prof. Dr. A. Mete Tunçoku, iddiasına dayanak olarak gösterdiği örneklerden biri Avustralyalı er J.C. Davies'in annesine yazdıkları.
Yazı şöyle: "Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915'te keskin nişancı bir Türk kızı pusuda çarpışıyordu. Çok adamımızı vurdu ama sonra onun da vurulmasına gene de üzüldüm."
Mısır'da yayımlanan bir gazetede çıkan asker mektubu şöyle: "15 Ağustos 1915'te bir tepeyi ele geçirme görevi aldık. Pusudaki keskin nişancı Türk kadınların ateşi altında adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi... Burada çarpışanların çoğu kadın ve kız. Kendilerini yeşile boyayıp, ağaçlara uyum sağlamışlar." ÇOMÜ Eğitim Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Ahmet Esenkaya da Bulgar gazeteci Wanda Zembrzuska'nın Çanakkale'de görev yapan tek kadın gazeteci olduğunu söyledi. (dha, aa)
SEHITLERIN RUHU SHAD OLSUN AMIN
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
okullarda çanakkale diye ayrı bir ders olsa yeridir zannımca.. bu vatan vallahi kanla alınmış ya...
selametle...
 

dua demeti

New member
Katılım
20 Şub 2007
Mesajlar
81
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
s.a yazılanlar çok güzel bende bir ekleme yapmak istedim

ÇANAKKALE NE DEMEK


-Küstah yedi düvelin kahpece saldırısı demek.

-Emperyalist Haçlı Batı’nın HİLAL’e saldırdığı yer demek.

-Buna karşı “DUR” demek.”GEÇEMEZSİN” demek.”TÜRK’Ü YENEMEZSİN” demek.

-Son Osmanlı’nın şahlandığı,bayraklaştığı yer demek.

-Aynalı Çarşı demek,Tabyalar demek,Boğaz demek.

Diyarbakırlısı,Vanlısı,Erzurumlusu,Trabzonlusu,İst anbullusu,Amasyalısı,Trakyalısı,Makedonyalısının HEP BİR MİLLETİN EVLATLARI,HEP AYNI CEVHERİN DAMARLARI olduğu yer demek.

-Gencecik liselilerin,öğretmenlerin,harbiyelilerin,tıbbiyeli lerin ölüme koşarak gittikleri yer demek.

-Üç nesil üniversitelilerin,bir nesil liselilerin vatana kurban edilidiği yer demek.

-Asil Türk milletinin;kadın,erkeği,kızı,kızanı ile varını,yoğunu ortaya koyduğu yer demek.

-Döktüğü mayınlarla düşman zırhlılarının saf dışı kalmasını sağlayan Nusrat Mayın Gemisi demek!Mayın kumandanı Kasımpaşalı Binbaşı Nizami Bey,gemi kaptanı Tophaneli Yüzbaşı Hakkı Bey demek...

-Seddülbahir,Arıburnu,Conkbayırı,Anafartalar,Kocaçi mentepe,Alçıtepe demek...

-Ertuğrul Koyu,Mortu Koyu,Kerevizdere,Zığındere,Kanlıdere demek...

-Yenilmez Armada’nın bozguna uğratıldığı yer demek...

-Metrekareye 6000 merminin düştüğü yer demek...

-Kafa,göz,gövde,bacak,kol,çene,parmak,el ve ayakların vadilere sağanak sağanak yağdığı yer demek.

-Mehmetçiğin kurşun yağmuru altında arada kalmış yaralı düşman subayını sırtlayıp düşman mevzilerine götürerek insanlık dersi verdiği yer demek.

-Sahilden açığa doğru 50 metrelik kısmın kıpkırmızı kesildiği yer demek.

-Şanlı Peygamberimizin şehitleri beklediği yer demek.

-Çanakkale;üç kıtaya hükmetmiş Osmanlı’nın son zaferi ve Kurtuluş Savaşı’nın müjdecisi demek.

-Çarlık Rusya’sının çöküşüne sebep olmak demek.

-Düvel-i Muazzama’nın HASTA ADAM olarak niteledikleri Osmanlı’ya son darbeyi vurmak isterken,kendi kazdıkları kuyuya düşmeleri demek.Meşhur Osmanlı tokadını yedikleri yer demek.

-Birlik ve bütünlüğün,okumuş ile okumamışın kaynaştığı,kardeşleşmenin şahlandığı yer demek.

-Askere gönderilirken anaları tarafından tetik prmakları kınalanarak vatan imdadına yetiştirilen,Anadolu,Kafkasya ve Rumeli koçyiğitlerinin,arslanlar gibi vuruşarak cenk ettiği Er Meydanı demek.

-Komutanların erleriyle,omuz omuza,gönül gönüle ALLAH ALLAH nidalarıyla yeri göğü inleterek hücuma kalktığı yer demek.

-Vatan uğruna 253 bin şehidin verildiği yer demek.

-Bir devrin battığı,bir vatan kalbinin attığı yer demek...

-Türk’ün bayrak,din,vatan için ölüme meydan okuduğu yer demek.



Kan,can,iman,destan,vatan,mermi,süngü,top,tüfek,sa hadet demek.
 
Üst Alt